Fransa’nın başkenti Paris’te yer alan ve devasa büyüklüğünün yanısıra, dünyanın her tarafından getirilmiş eşsiz eserlerin yer aldığı Louvre Müzesi’nde görmeden geçmemeniz gereken eserleri fotoğrafladık.
Helenistik dönem. MÖ 3 yüzyıl – MÖ 1. yüzyıl. Marsyas’ın eziyeti, Helenistik sanatta acıma duygusunu göstermektedir. Marsyas, Dionysos’un arkadaşıydı; Ünlü bir boru çalgıcısı olarak, Apollo’dan daha iyi bir müzisyen olmasıyla böbürlendi. Tanrı ile müzik yarışmasında yenilince, İskit köle tarafından canlı bir şekilde derisinin yüzülmesine karar verildi. Ağacın gövdesine asıldı ve korkunç cezasını bekledi. Sahne, MÖ 3. yüzyılın sonlarından itibaren orijinal Hellentistik bir gruba dayanıyor.
Mozaik paneli, imparator Augustus zamanında yapılmış bir evin yemek odasını (triclinium) süslüyordu. Konunun incelikle işlenmiş olması, bu temanın muhtemelen bir duvar resminden esinlendiğini gösteriyor. Çoban Paris, Hermes adına altın elmayı üç tanrıça arasından en güzeline götürmelidir: Athena, Hera veya Afrodit. Paris, Afrodit’i seçer.
Bu mozaik, bir evin geniş bir odasının zeminine döşenmiş ve merkezde sekizgen bir çeşme içeriyordu. Eser, dört taraftan da bakılabilecek şekilde tasarlanmış.
20. yüzyılın başlarında, Auxxere Müzesi’nde yeniden keşfedilen bu eser, Yunan sanatındaki en eski Kore (ayakta duran kadın heykeli) sanatından biridir. Yunan heykeltraşlığının MÖ 7. yüzyılda Doğu etkisi dönemde nasıl evrimleştiğine en iyi örnektir. Kafaya verilen dikkat, kalın saçlarla çevrelenmiş U-şeklinde yüz ve kalın bir kemer ile bele takılan tunik, Daedal tarzının tipik özelliklerini sergiler.
Bu kafa bir atın üzerindeki bir adam heykeline aittir. Atın boynu ve erkeğin gövdesi Atina’daki Akropolis’te 1886’da bulunmuştur. MÖ 6. yüzyılda Yunanistan’da icat edilen bu binicilik heykeli türü, asilliği temsil eder. Bu parçanın, bu türdeki mermerden yapılmış en eski örnek olduğu düşünülmektedir. Heykelin üstünde siyah ve kırmızı boya izleri tespit edilmiştir.
Kucağında, geyikler tarafından emzirilen oğlu Telephus’u taşıyan Herakles heykeli. 2.62 metre. Mermer. MÖ 4. yüzıl Yunan heykelinin Roma kopyası. Lysippe tarafından yapılmıştır. Yaklaşık MS 1. – 2. yüzyıl.
Antik Yunan heykel sanatının en ünlü örneklerinden birisi olan bu mermer heykel, 203 cm boyundadır. 1820 yılında Yunanistan’ın Milos Adası’nda bulunmuştur ve XVIII. Louis tarafından Fransa’ya getirilmiştir. Bu tanrıçanın zarif heykeli keşfinden bu yana herkesi büyülemeye devam ediyor. Genellikle yarı çıplak olarak tasvir edilen Afrodit mi, yoksa Melos adasında saygı gören deniz tanrıçası Amfitrit mi olduğu şüpheli. Heykel, geç Helenistik Dönem boyunca yapılan heykel çalışmalarını yansıtıyor: spiral kompozisyon, mekandaki konumlandırma ve kumaşın kalçalar üzerine düşmesi gibi yenilikçi özelliklere sahip.
Sfenks, aslan gövdesi ve kralın başı ile müthiş bir yaratıktı. Üstünde sırayla firavun II. Ammenemes (12. Hanedan, MÖ 1929-1895), Merneptah (MÖ 1212-02) ve I. Shoshenq (22. Hanedan, MÖ 945-24) adları yazılmıştı.
Arkeolog Jean Vincent Scheil’in 1901’de Susa, Elam’da bulduğu (bugünkü İran) ve Fransa’ya taşıdığı Hammurabi Kanunları’nın yazılı olduğu stel. MÖ 1760 yılı civarında Mezopotamya’da ortaya çıkan, tarihin en eski ve en iyi korunmuş yazılı kanunlarından biridir. Yaklaşık iki metrelik silindirik bir taşın üstüne çivi yazısı ile yazılmış olan kanunlar tam 282 maddedir, ancak bu maddelerin 33’ü (madde 66-99) şu anda okunamayacak durumdadır.
Versay Diana’sı, bir geyikle birlikte Yunan tanrıça Artemis’in (Latince Diana) insan boyutundan biraz daha büyük bir mermer heykeli. MÖ 325 yılı, Leochares’e atfedilen kayıp Antik Yunan bronz orijinalinin Roma kopyasıdır. (MS 1. ya da 2. yüzyıl).
Kanatlı Zafer Heykeli. Yunan mitolojisi zafer tanrıçası Nike’nin MÖ 3. yüzyıldan kalma mermer heykelidir. Heykel 1884 yılından beri Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir. Helen döneminin en önemli ve güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen heykelin, heykel sanatı başta olmak üzere Batı sanatını önemli oranda etkilediği düşünülmektedir. Semadirek adasındaki tapınak kompleksinde yer alan heykelin, 1863 yılında başka parçaları keşfedilmiştir. Bulunan parçalar birleştirilse de kol ve baş kısımları bulunamamıştır.
Hamile bir kadının yer aldığı bu eser, genellikle on dokuzuncu yüzyıl sahiplerinden biri tarafından biliniyor. Jean Auguste Dominique Ingres’in 1808’de Roma’daki Fransız Akademisi’nde çalışırken Paris’e gönderdiği eserlerden biriydi. Bu erken eser, uyumlu çizgilerin ve narin ışığın başyapıtı sayılıyor. Bir anlatı bağlamı, bir yüz ya da anatomik doğruluk olmaksızın, narin ve şiirsel tablo şaşkınlıkla karşılandı, ancak Ingles bu temaya çok bağlı kaldı ve sonraki çalışmalarında, özellikle de Türk Hamamı adlı eserinde yeniden kullandı.
Jean Auguste Dominique Ingres, hayatının sonlarında bu harem sahnesiyle en erotik tablosunu yarattı. Bu eserde oryantal bir tema ile çıplak figürü birleştirdi ve 18. yüzyılın başında İstanbul’da bir kadın hamamına yaptığı ziyareti anlatan Lady Montague’nin (1690-1760) mektuplarından ilham aldı.
Ölmekte Olan Köle, İtalyan Rönesans sanatçısı Michelangelo tarafından yapılan bir heykeldir. Michelangelo, 1505 yılında Papa II. Julius’in mezar projesini üstlendi ve değiştirilen bir projenin parçası olarak Köleler’i 1513’te oymaya başladı. Papa’nın ölümüyle proje maddi sebeplerden dolayı bir kez daha değişti. 1513 ve 1515 yılları arasında diğer bir figür olan İsyancı Köle ile Papa II. Julius’ un anıt mezarı için yapılmıştı.
“Cupid” Latince’de Eros’a anlamına geliyor. Psyche, Cupid ile yaşadığı aşkla tanrılar katına kabul edilir. Bu öpücük ile uyandırılma anı, Cupid ve Psyche arasındaki aşkın heykele dökülmüş hali.
Antonio Canova tarafından 1793 yılında yapılmıştır.
18. yüzyılda Velletri’de bulunan bu büyük Athena heykeli, Napoli yakınlarındaki Baia’da bulunan, Roma kopyalarından ve antika döküm parçalarından bilinen ve günümüzde kayıp olan bronz bir heykelin kopyasıdır. MÖ 430’dan kalma orijinali, genelde Perikles’in portresini yapan bir Girit heykeltıraşı olan Cresilas’a atfedilir.
Bernini tarafından yapılan bir yatağın üzerinde uyuyan Hermafrodit figürünün karmaşık ve şehvetli eğrileri günümüzde hala bir hayranlık kaynağıdır. Uyuyan Hermafrodit, gerçek boyutlu olarak oyulmuş antik bir heykeldi. 1620’de İtalyan sanatçı Gian Lorenzo Bernini heykelin üzerinde yattığı yatağı şekillendirdi.
1.19 metre boyundaki bu heykel grubu, MÖ 2. yüzyıl Antik Yunan orijinalinin, MS 2. yüzyılda yapılmış Antik Roma kopyasıdır. Üç Güzeller adındaki bu heykellerin elleri, birbirinin omzundadır ve elbiseleri, her iki tarafta bulunan vazolara sarılmıştır.
İnsan başlı kanatlı boğalar, koruyucu tanrılar olan shedu veya lamassu’yu temsil ediyordu ve kentin veya sarayın kapılarına koruyucu olarak yerleştiriliyordu. Adam, boğa ve kuşu birleştiren semboller, düşmana karşı koruma sağlıyordu. II. Sargon başkentinden, Dur Sharrukin (günümüzde Horsabad, Irak), Neo-Asur, MÖ 720-705 civarı.
Tahminen Orta Krallık’ın geç döneminde (MÖ 3800-1710) Mısır’da yapılmış olan bu heykel hakkında hiçbir şey bilmiyoruz: ne adı, ne ünvanı, ne de tam olarak yaşadığı dönem. Bununla birlikte, bu bilinmeyen heykel ziyaretçiler tarafından büyük beğeni topluyor.
1512’de keşfedilmesinden beri çokça takdir edilen bu heykel, Roma nehri Tiber’in kişileştirilmiş halidir. Isis ve Serapis’e ithaf edilen bir tapınağı süslemiştir. Yapıt, nehrin Roma mitolojisiyle bağlantısını gösteriyor ve doğurganlığı – nehrin tanrısına, şehrin efsanevi ikiz kurucuları olan Romulus ve Remus eşlik ediyor. Üstündeki kabartmalar efsanevi patlatmaları ve nehrin faydalı etkilerini gösteriyor.
Detaylı ifadesi ile bu büst İmparator Caracalla’nın (MS 211-217) portresidir. Bu, hem imparatorun psikolojisinin hem de siyasetinin bir ifadesidir ve MS 3. yüzyılın başlarında siyasi hayatın içindeki askeri tarafın önemine tanıklık eder.
Zeus, göklerin ve Olympos’un tanrısı. Heykeltraş Myron’un orijinal heykelinin kopyasıdır. Yaklaşık MS 2. yüzyıl.
Sandaletini bağlayan Hermes heykeli. Antik Yunan orijinalinin Antik Roma kopyasıdır. Marcellus Tiyatrosu mermer heykeli. 2. yüzyıl.
İtalya’nın Floransa şehrinde, Rönesans sırasında Leonardo da Vinci tarafından kavak bir pano üzerine Sfumato tekniği ile resmedilmiş 16. yüzyıl yağlıboya portresidir ve günümüzde Louvre Müzesi’nin en ön plana çıkardığı eserdir.
Louvre Müzesi’nden 1911 yılında Vincenzo Peruggia tarafından çalındıktan hemen sonra, Mona Lisa tablosunun boş kalan yerini görmek için insanlar akın akın müzeye gitmeye başladığında meşhur olan bu tablo, 20 derecede ve 3 farklı cam arkasında korunuyor.
You must be logged in to post a comment Login