Kral Arthur Efsanesinin Eski Nüshası Deşifre Edildi

Efsanenin 800 yıllık nüshası “Bristol Merlin”, iki yıl önce Birleşik Krallık’taki bir kütüphanede bulundu, şimdi ise İngilizce çevirisi yapıldı.

Kitap, solmuş mürekkebi iyileştirmek için çok spektralli taramadan geçiyor. C: Leah Tether

Bir araştırma ekibi, Kral Arthur hikayesine ait 800 yıllık eski bir metin parçasının İngilizce çevirisini yayımladı. Ayrıca kökeni ve tarihi hakkındaki bilgileri derlemek amacıyla “Bristol Merlin” adı verilen el yazmasını, metindeki soluk yerleri belirginleştirmek için kullanılan Raman spektroskopi adındaki görüntüleme tekniğiyle yazı ve dil bakımından incelediler. 

15. yüzyıldan kalma dört ciltli kitapta gizlenmiş olan Bristol Merlin, Kral Arthur efsanesinden bir bölüm içeren yedi parşömen parçasından oluşuyor. Araştırmacılar  yazı biçimi ve diline (Eski Fransızca) dayanarak el yazmasının 1250 ve 1275 arasına tarihlendiğini ve muhtemelen Kuzey Fransa’da kaleme alınmış olabileceğini söylüyorlar. Bir İngiliz kralını anlatmasına rağmen, Arthur efsanesi  tüm Fransa’da farklı şekillerde tekrar anlatıldı. Bu el yazması, Suite Vulgate du Merlin denilen bu özel hikayeyi içeren ilk belge değil. Araştırmacılar, metnin ilk olarak yaklaşık 1225’te yazıldığına inanıyor. Bu da Bristol Merlin’in oldukça çağdaş bir anlatım olduğu anlamına geliyor. 

(Kral Arthur’la İlişkilendirilen Anıt, Stonehenge’den Eski Çıktı)

Eski Fransızca Merlin metinleri alanında uzman, Durham Üniversitesi Ortaçağ edebiyatı bölümünde  akademisyen Laura Chuhan Campbell, “Ortaçağ Arthur efsaneleri biraz Marvel evrenine benziyordu. Çünkü belirli kuralları olan, birden fazla farklı hikayede ortaya çıkan ve birbirleriyle etkileşimde bulunan bir dizi tanınmış karakteri barındıran tutarlı bir kurgusal dünya oluşturuyorlardı… Bu parça Merlin’in, Arthur’un akıl hocası olarak yükselmesi ve Arthur’un kral olarak çalkantılı ilk yıllarını belgeleyen ikinci ciltten geliyor.” diyor.

Soluk mürekkep ve yazıyı gösteren el yazması parçalarından biri. C: Don Hooper

Bristol Merlin’in parçaları el yazısındaki farklılıklara dayanarak kuşkusuz iki kişi tarafından (belki bir çırak ve daha bilgili bir meslektaş) yazılmıştı, diye açıklıyor Campbell. Ancak ekip, zamanla solmuş mürekkebi güçlendirmek için Raman dağılımı adı verilen spektroskopik bir teknik kullanarak masalın kendisinde daha önce görünmeyen ayrıntıları da görebildi. Bu tür yöntemler tarihçilerin ve diğer uzmanların bozulmuş belgelerde daha önce erişilememiş bilgileri kurtarabilmelerine olanak sağlıyor. 

Bristol Üniversitesi’nde Ortaçağ Fransız ve İngiliz edebiyatı bölümünde akademisyen ve ayrıca Uluslararası Arthur Topluluğu’nun İngiliz kolu başkanı Leah Tether da bu araştırmaya dahil oldu. “Arthur’un bir nüshası 9. yüzyıla tarihlenirken, 12. yüzyıla kadar karşımıza aşina olduğunuz kral karakterinde çıkmıyor.” diyor. “Parçalardaki metinler birleştirildiğinde Arthur’un anlatısı öncekilerden hem uzunluk hem de karmaşıklık açısından önemli ölçüde gelişmişti ve parçalarda bulunan küçük ayrıntı değişiklikleri, el yazması aktarımının ne kadar canlı olduğunu gösteriyor.” diyor Tether. 

Bu parça iki farklı kâtibe ait el yazılarını gösteriyor. C: Don Hooper

Bristol Merlin el yazması, Arthur efsanesinin sonraki nüshalarından bazı anlatı farklılıklarına sahip ve bu, masalın en eski yorumlarından birinin neye benzediğini gösteriyor. Örneğin Arthur mitinin bir parçası olan Kutsal Kase, efsanenin Fransız şair Chrétien de Troyes tarafından yazılan nüshasına kadar tanıtılmamıştı. 

Bölümlerin Bristol’e nasıl ulaştığına gelince, ekip, el yazmasının kenarında bir İngiliz tarafından yazılmış, 14. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bir açıklama buldu. “My god” (Tanrım) ifadesi  belki de yazıdan etkilenmiş biri tarafından karalanmıştı. Bristol Üniversitesi’nden yapılan bir basın açıklamasına göre, bölümler başka bir kitabın ciltlerine yapıştırıldığından, ekip, bunların  Oxford veya Cambridge’de atık olarak geri dönüştürüldüğünü düşündü. Atılmış olabilir çünkü Arthur efsanesinin bu nüshası o zamanlarda modası geçmiş görülüyordu. “13. yüzyılda biri için moda olan bir şey doğal olarak 150-200 yıl sonra daha az görünür hale geliyor.” diyor Tether. 

Hikaye o dönemde bir hurda olarak görülmüş olsa da, belki de minnettar olmamız gerekir. Parçaların günümüze ulaşmasını sağlayan şey bu geri dönüşümdü. 


Gizmodo. 3 Eylül 2021.

İstanbul Üniversitesi Latin Dili ve Edebiyatı lisans öğrencisi. Yüksek lisansını Klasik Arkeoloji üzerine yapmak istiyor. Arkeoloji, sanat tarihi ve müzecilik ile ilgileniyor.

You must be logged in to post a comment Login