İslamiyet Öncesi Türklerde Ölü Gömme Adetleri

İslamiyet öncesi Türklerde can ve ruh “tin” (nefes) sözcüğüyle ifade edilirdi. Ölüm ise ruhun bedenden ayrılması şeklinde yorumlanırdı.

Eski Türk inanışında ruh bedeni yalnızca ölüm anında değil, uykuda ve hastalıkta da terk ederdi. Bedeni terk eden ruhun ağızdan çıkarken kuşa dönüştüğüne inanılırdı. Orhun kitabelerinde Bilge Kağan ve Kültigin için kullanılan “uçtu” tabiri de buradan gelir. Uçmak, tanrının yanına yükselmek anlamı taşıyordu.

(Bilecik’te Bulunan Şamanik Osmanlı Türbesi Hakkında Her Şey)

Eski Türklerde cennet, cehennem veya mahşer günü gibi kavramlar yoktu. Öldüklerinde cennet veya cehennem kavramlarını kullanmazlar, göğe yükselme kavramını kullanırlardı. Dolayısıyla defin törenlerinde buna yönelik bir hazırlık gerçekleşmezdi. Yapılan tek hazırlık ölüyü bu dünyada olduğu gibi diğer dünyaya hazırlamaktı. Sonradan yabancı dinlerin etkileriyle bu kavramlar ortaya çıkmaya başlamıştı.

5 Numaralı Pazırık Kurganının Mezar Odası. C: Yaşar Çoruhlu

Eski Türklerde defin işlemi her zaman yapılmaz, yılın belli dönemlerinde gerçekleşirdi. İlkbaharda ölenleri sonbaharda, kışın ölenleri ise ilkbaharda defnederlerdi. Ölüm ve defin arasındaki zaman içerisinde çoğunlukla defin merasimine yönelik hazırlıklar yapılırdı. Kazılardan çıkan buluntular sayesinde elde edilen bilgiler, Türklerde mumyalama işleminin yapıldığına işaret ediyor. Mumyalama işlemi ölüm ve defin arasındaki sürede cesedin bozulmaması için yapılırdı. Bu işlemin dini bir nedeni bulunmamaktaydı.

Gömme işlemi gerçekleşmeden önce ölü kimi zaman bir çadır içine koyulurdu. Ölen kişinin ruhunu teskin etmek amacıyla ilk olarak kurbanlar kesilir ve çadırın önüne bırakılırdı. Ölünün akrabaları çadırın önünde yüzlerini keserek ağlarlardı. Eski Türkler, ölünün ardından duydukları acıyı göstermek için yüzlerini keserek yaralarlardı. Herodot, İskitlerde yüz kesme adediyle birlikte kulak memesinin de kesildiğinden bahseder. Ayrıca saç ve sakal kesme gelenekleri de oldukça yaygındı. Buna yönelik örneklere Noin Ula ve Pazırık Kurganlarında rastlanıyor. Ölen kişinin eşinin ve çocuklarının saçları örülür, ardından kesilir ve mezarın içerisine bırakılırdı. Romalı tarihçi Jordanes’in, Avrupa Hun hükümdarı Atilla’nın ölümünden sonra düzenlenen merasime yönelik verdiği bilgiler içerisinde saç kesme ve yüz yaralama adetleri de vardı.

5 numaralı pazırık kurganındaki mumyalanmış ceset. Kabile ya da boy reisi olduğu düşünülüyor. C: Yunus Ekim

Siyah neredeyse tüm kültürlerde bir matem göstergesi olarak kabul ediliyor. Eski Türklerde ölü ardından yas tutan insanlar siyah ya da mavi renk elbiseler giyerek yas tutarlardı. Ölümden sonraki hayatın ters olduğunu düşünen eski Türkler elbiselerini ters giyerek yas tutardı. Özellikle Kırgız Türklerinde görülen bu davranışta, kimi zaman ölünün atının eyeri de ters giydirilirdi. Bu dönemdeki pek çok topluluk için öteki dünya terslik olarak algılanmıştı. Bu düşünce törenlerin akşam veya gece vakti yapılmasına neden olur. Ruhların bulunduğu öteki dünya ise gündüzdü.

Hem çadır hem de ölünün mezarı etrafında atla koşma ya da atla dönme eylemleri gerçekleştirilirdi. Çin resmi hanedan kaynaklarında bu eylemin yedi defa yapıldığından bahsedilir. İnanışa göre ölen kişi yaşadığı çevreyi hemen terk etmezdi. Çadır ve mezar çevresinde yapılan at koşusu, ruhun yapacağı yolculuğa bir gönderme olarak yorumlansa da kesin olarak nedeni bilinmiyor. Yine aynı nedenden ötürü ölünün atıyla gömüldüğü düşünülüyor. Yapacağı yolculukta atı onu taşıyacaktı. Ölüm ve gömme arasındaki zaman farkı da aynı durumla ilişkilendiriliyor. Ölü, defin edileceği zamana kadar kendisini diğer dünyaya yolculuk yapmak için hazırlar.

1 numaralı pazırık kurganından çıkarılan at maskesi. C: Yunus Ekim

Ölü gömme çeşitleri

Eski Türklerde ölü kimi zaman toprağa gömülürken kimi zaman yakılmış, yakılıp gömülmüş, terk edilmiş veya ağaca asılmıştı. Ölünün yakılması veya gömülmesi durumunda yapılan defin töreni geleneklerinde bir değişiklik görülmüyordu. Ölüyü yakarak toprağa gömme adetini özellikle Göktürkler uyguluyordu. Eski Türkler için önemli olan ateş, arınma ve temizlenme anlamları taşımaktaydı. Eski Türkler kimi zaman ölüden korkmuş ve kötü ruhlarının kendilerini rahat bırakmayacağını düşünmüşlerdi. Bu düşünce ile ölünün, eşyaları hatta atı bile yakılırdı. Böylece bir arındırma gerçekleştirilirdi.

Eski Türklerde ağaçların üzerine ölü koyulur ya da yere çakılan kazıklar yardımıyla ölü sabitlenir ve terk edilirdi. Çürüyene kadar burada kalan cesedin sonradan kemikleri toplanırdı. Bu davranış şeklinin nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte birkaç teori bulunuyor. İlki ölüden korkulduğu yönünde. Cesedin sabitlenmesi, tarih öncesi dönemde korkulan cesetlerin bağlanarak mezara koyulmasıyla eşdeğer görülüyor. Bir başka düşünce ise etin kemikten ayrılması yönünde. Ağaca bırakılmış ya da yere sabitlenmiş ölü, kuşlara ve hayvanlara yem olur ve et kemikten ayrılmış olurdu. Böylece ölen kişi yeniden dirilebilecekti. En yaygın olan defin şekli ise ölünün doğrudan toprağa gömülmesiydi. Bu gelenekte ölü, kurgan olarak adlandırılan mezar yapıları içine gömülmekteydi.

3 numaralı Pazırık kurganından çıkarılan, döküm, oyma ve kabartma teknikleriyle süslenmiş dizgin. C: Yunus Ekim

Mezar yerlerinin seçilmesi konusunda eski Türk toplulukları seçiciydi. Bunda atalar kültünün de rolü olduğu düşünülüyor. Eski Türkler ölen atalarının ruhlarının huzur içinde olması için mezar yerlerini gizlemeye özen gösteriyorlardı. Arkeolojik kazılara göre ölüler, eşyaları ve atıyla birlikte gömülüyordu. Kurganlardan çıkarılan atların durumuna bakıldığında ve ölü gömme kültürü içerisinde at incelendiğinde eski Türk toplulukları için atın özel bir yeri olduğu dikkati çekiyor. Ölen önemli bir kişiyse buna bağlı olarak at kurban sayısı artuyordu.

Mezarlardan Çıkarılan At Kadavraları Üzerine İnceleme

Kurganlardan çıkarılan at kadavralarından atların kuyruklarının kesildiği ya da bağlandığı anlaşılıyor. Atların kuyruklarının örülü olması, ölen kişinin savaşçı ve yiğit bir insan olduğu anlamına geliyordu. Mezardan çıkarılan atların çoğunlukla erkek olduğu görülüyor. Ayrıca Pazırık kurganlarından çıkarılan atların kulaklarında nişan da bulunuyordu. Kurban edilen atlar için mezar odası açılmakla birlikte atların defin odasında bulunduğu mezar yapıları da mevcuttu. Ukok platosunda (Rusya Federasyonu) bulunan bir kadın kurganında atların defin odasında ölüyle birlikte gömüldüğü görülüyor.

Pazırık kurganındaki atların gömü yönü C: Yaşar Çoruhlu

Ayrıca atların mezar içindeki konumları üzerine yapılan araştırmalar bir kısım kurgan içindeki atların rastgele, bir kısım atların ise bir düzen içerisinde dizildiğini gösteriyor. Bazı kurganlarda atlar belli yönlere göre dizilmişti. Tıpkı ölen kişinin eşyalarıyla gömülmesi gibi atlar da eyerleri ve koşum takımlarıyla birlikte gömülüyordu.

Eski Türk topluluklarında kurban, kanlı kurban ve kansız kurban olarak iki şekilde gerçekleşirdi. Kansız kurbanda, kurban edilecek hayvan en az kan akıtılacak şekilde kurban edilirdi. Kurgan mezarlarından çıkarılan atlar için kansız ya da çok az bir kan akıtılarak kurban edildiklerini görülüyor. Atların kafalarına sert bir cisimle vurularak kurban edilip mezarlara koyulduğu biliniyor. At üzerine bir diğer gelenek ise atların sırıklara asılması geleneğiydi. Daha kanlı bir gelenek olmakla birlikte sık aralıklarla yapılmazdı.

1 numaralı pazırık kurganından çıkarılan at maskesi. C: Yunus Ekim

Arkeolojik kazılar sonucunda elde edilen bilgiler, kurganların bazılarında atların yüzüne maskeler takıldığı yönünde. Ölüye maske takma geleneğinin Çin’de yaygın olduğunu belirtmek gerekir. Türklerde bu geleneğin nedeni bilinmemekle birlikte etkileşim sonucunda yapıldığı düşünülüyor. Bunun örneklerini yine Pazırık’taki bazı kalıntılarda görüyoruz.

Ayrıca kurganlardan çıkan, çoğunlukla kırmızı renkte olan aşı boyalarının ölüye sürüldüğü görülüyor. Kırmızı, kanı temsil ediyordu. Dirilmenin hayat sıvısı olan kandan gerçekleşeceği düşüncesi bu uygulamanın gerçekleşmesine zemin hazırlamış olabilir.

Türkler için önemli olan bir diğer gelenek, Yuğ veya Yoğ olarak adlandırılan törenlerdi. Ölen kişi için düzenlenen bu törende kurbanlar kesilir yemekler verilirdi. Bu yemekler yaşayan ve törende bulunan insanlardan ziyade ölüye ikram edilirdi. Eski Türk toplulukları, ölünün ruhundan korkmuş ve ruhunu teskin etmek ve yas tutmak için ölü aşı da dediğimiz bu törenleri düzenliyordu. Ayrıca törenlerde öteki dünyaya alışmış olan diğer ruhlardan yardım istenirdi. İslamiyet’in kabul edilmesiyle birlikte bu gelenek devam ettirilerek, tören sırasında Kuran okutulması şeklinde değiştirilmişti.

Eski Türk geleneklerinde mezara balbal denilen taştan yapılmış küçük heykeller dikilirdi. Savaşçı bir toplum yapısına sahip olan Türkler, savaşta öldürdükleri düşman sayısı kadar mezara balbal denilen taş heykelleri dikerlerdi. Böylece ölümden sonra bu düşmanların kendilerine hizmet edeceği düşünülürdü. Balbal dediğimiz bu taş heykeller genel olarak kabaca yontulmuş, belden altı ise tasvir edilmemişti. Yüzü, gövdesi ve kolları belli olan balballar çoğu zaman ellerini önlerinde birleştirmiş vaziyette betimlenmişti. Göktürk devrine ait, Tonyukuk’un mezarının olduğu bölgede de bu heykellerden bulundu.

Eski Türk topluluklarının merasim törenlerine Bizans ve Çin elçilerinin katılımı zorunluydu. Ölü gömme adetlerine dair bilgilerin önemli bir kısmı törene katılan elçilerin gördüklerini yazdıkları belgelerden ve arkeolojik kazılardan elde edildi.


AHMETBEYOĞLU Ali “Bizans Tarihçisi Menandros’un Türkler (Gök-Türkler) Hakkında Verdiği Bilgiler” Tarih Dergisi Sayı:50 Ege İstanbul 2009 sayfa:11-25

BAHAR Hasan “Avrasya’da Ölüm ve Türklerde Mezar Kültürü” Prof. Dr. Nejat Göyünç’e Armağan Selçuk Üniversitesi Matbaası Konya 2013 s.267-295

BARTHOLD W. “Türklerde ve Moğollarda Defin Merasimi Meselesine Dair” (çev.: Abdülkadir İnan) Makaleler ve İncelemeler C.1 Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara 1998 s.362-386

ÇORUHLU Yaşar “Arkeolojik Kazı Sonuçlarına Göre Türklerde Mezarlara At Gömme Geleneği” Tarih ve Medeniyetler Tarihi C.1 Atatürk Kültür, Dil ve Kültür Kurumu Yayınları Ankara 2012 s.1051-1065

ÇORUHLU Yaşar Eski Türklerin Kutsal Mezarları Kurganlar Ötüken Yayınları İstanbul 2016

ÇORUHLU Yaşar “Kurganlardaki Bazı Ahşap Lahit Örneklerine Biçim ve Sembolizm Açısından Bir Bakış” 1. Uluslararası Avrasya Arkeoloji Kongresi FICEA 2007 Bildirileri (Editör: Semih Güneri) Anadolu ve Avrasya Enstitüsü Yayınları İzmir 2007

ÇORUHLU Yaşar Türk Mitolojisinin Ana Hatları Kabalcı Yayınları İstanbul 2002

ÇORUHLU Yaşar Erken Devir Türk Sanatı Kabalcı Yayınları İstanbul 2007

EKİM Yunus “Pazırık Kurganları, Buluntuları ve Arkeolojik Açıdan Değerlendirme” Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi Ankara 2006

GÖMEÇ Saadettin “Eski Türk İnancı Üzerine Bir Özet” DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi 21/33 DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi Yayınevi Ankara 2003

GÜNAY Ünver / GÜNGÖR Harun Başlangıcından Günümüze Türklerin Dini Tarihi (haz.: Ünver Güney) Ocak Yayınları  Ankara 2015

HACIGÖKMEN Mehmet Ali “Türklerde Yas Adeti Temelleri ve Sonuçları” Prof. Dr. Nejat Göyünç’e Armağan Selçuk Üniversitesi Matbaası Konya Eylül 2013 s.393-422

İNAN Abdülkadir “Altay Dağlarında Bulunan Eski Türk Mezarları” Makaleler ve İncelemeler C.1 Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara 1998 s.479-799

İNAN Abdülkadir “Altay’da Pazırık Kazısında Çıkarılan Atların Durumu, Türklerin Defin Töreni Bakımından Açıklama” Makaleler ve İncelemeler C.2 Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara 1991 s.229-231

ROUX Jean-Paul, “Türklerin ve Moğolların Eski Dini” Kabalcı Yayınları, İstanbul, 1994

ROUX Jean-Paul, “Altay Türklerin Ölüm” Kabalcı Yayınları, İstanbul, 1999

RUDENKO Sergei I., “Frozen Tombs of Siberia – The Pazyryk Burials of Iron Age Horsemen” J. M. Dent and Sons Ltd, Londra, 1970

Uludağ Üniversitesi'nde Sanat Tarihi lisans mezunu, yüksek lisansı da aynı üniversitede devam ediyor. Uzmanlık alanı Hıristiyan resim sanatı üzerine.

You must be logged in to post a comment Login