Yeni bir çalışma; tatlı su ekosistemlerindeki biyoçeşitlilikte meydana gelen güncel azalma oranının, Kretase Dönemi sonunda dinozorların soyunun tükenmesine neden olan yok oluştan çok daha kötü olduğunu gösteriyor: Onlarca ve hatta yüzlerce yıldır verilen hasarların düzeltilmesi, milyonlarca yıl gerektirebilir.
6. Kitlesel Yok Oluş olarak da adlandırılan mevcut biyoçeşitlilik krizi, 21. yüzyılda yüz yüze geldiğimiz ciddi zorluklardan biri. Sayısız tür, çoğunlukla insan etkisinin doğrudan veya dolaylı bir sonucu olan yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Habitat tahribi, iklim değişikliği, aşırı kullanma, kirlilik ve istilacı türler; yeryüzündeki biyotanın (bir bölgedeki bitkisel ve hayvansal yaşam) hızlı bir şekilde azalmasının nedenleri arasında yer alıyor.
Giessen Üniversitesi önderliğindeki evrimsel biyologlar, paleontologlar, jeologlar ve modelleyicilerden oluşan uluslararası bir araştırma ekibi; yok oluşun gidişatını incelemek ve yeryüzünün iyileşme süresini tahmin etmek amacıyla günümüzdeki krizi, 5. Yok Oluş olarak isimlendirilen bir önceki yok oluş ile karşılaştırdı. 5. Yok Oluş, 66 milyon yıl önce gerçekleşen ve gezegen üzerindeki (dinozorlar gibi) tüm hayvan gruplarının da dahil olduğu bütün türlerin neredeyse yüzde 76’sının kökünü kurutan bir asteroit çarpmasının sonucuydu.
(Dünya Şu Anda Altıncı Kitlesel Yok Oluşla Karşı Karşıya)
En yüksek risk altındaki biyotalardan biri olan tatlı su biyotası üzerine yoğunlaşan araştırma ekibi, Avrupa’nın son 200 milyon yılını kapsayan, fosil ve yaşayan 3.387 adet salyangoz türünü içeren geniş bir veri kümesini bir araya getirdi. Bilim insanları, türlerin çoğaldığı ve azaldığı zamanların hızını hesaplayabilmek amacıyla türleşme oranlarını belirlediler ve iyileşme süreçlerini tahmin etmeye çalıştılar.
Çalışmanın kısa bir süre önce Communications Earth & Environment adlı dergide yayımlanan sonuçları endişe veriyor. 5. Kitlesel Yok Oluş sırasındaki yok olma oranı tatlı su biyotası ele alındığında zaten daha önce inanılandan oldukça yüksekken şimdi de bu oran, mevcut 6. Kitlesel Yok Oluş’a bağlı olarak gelecekte yaşanacak muhtemel yok olma oranının gölgesinde kalmış gibi görünüyor. Tahmin edilen oran, dinozorların soyunun tükendiği zamana kıyasla ortalama olarak üç kat daha fazlaydı. 2120 yılı itibarıyla yaşayan tatlı su türlerinin üçte birinin yok olabileceği düşünülüyor.
Günümüz türlerinini eşi benzeri görülmemiş bir hızla kaybediyoruz. Bu hıza, geçmişteki büyük yok oluş krizlerinde bile ulaşılmamıştı. Çalışmanın başyazarı Dr. Thomas A. Neubauer, “Türleri kaybetmek, tür topluluklarında değişikliklere yol açıyor ve uzun vadede bu durum tüm ekosistemleri etkiliyor. İnsan sağlığının, besinlerinin ve tatlı su tedarikinin devamını sağlayabilmek bakımından işlevsel tatlı su ortamlarına bağımlıyız.” diyor.
Bilim insanlarının 5. Kitlesel Yok Oluş’u dikkate aldıklarında tespit ettikleri eğilim; gelecek için daha başka ve muhtemelen daha korkutucu bir ihtimali elinde tutuyor. Yaklaşan yok oluşun sebebi (Meksika’daki Yucatán Yarımadası’nda gerçekleşen asteroit çarpması), jeolojik zaman ölçekleri bakımından kısa süreli bir olay olsa da yok oluş oranı yaklaşık 5 milyon yıl boyunca yüksekliğini korudu. Sonraları bu olayı, çok daha uzun süreli bir iyileşme süreci takip etti. Türlerin ortaya çıkması ile yok olması arasındaki dengenin yeniden sağlanması, hemen hemen 12 milyon yılı buldu.
“Dünya biyotası üzerindeki etkimiz bugün son bulsa bile yok olma oranı büyük ihtimalle uzun bir süre boyunca yüksek kalacak. Mevcut biyoçeşitlilik krizinin 66 milyon yıl önceki kitlesel yok oluştan çok daha hızlı ilerlediğini göz önünde bulundurursak iyileşme sürecinin de daha uzun süreceğini söyleyebiliriz.” diyor Neubauer. “Dünya üzerindeki varlığımızın kısa süreli olmasına karşın maalesef ki hareketlerimizin sonuçlarının milyonlarca yıl boyunca süreceğini garanti altına aldık.”
Naturalis Biodiversity Center. 21 Mayıs 2021.
Makale: Neubauer, T. A., Hauffe, T., Silvestro, D., Schauer, J., Kadolsky, D., Wesselingh, F. P., … & Wilke, T. (2021). Current extinction rate in European freshwater gastropods greatly exceeds that of the late Cretaceous mass extinction. Communications Earth & Environment, 2(1), 1-7.
You must be logged in to post a comment Login