Yeni yapılan bir araştırma, Ortaçağ’da uygulanan Hıristiyan pratiklerinin günümüz evcil tavukların evriminde büyük bir rol oynadığını ortaya koyuyor.
Tavuklar yaklaşık 6000 yıl önce Asya orman kuşlarından evcilleştirildi. Evcilleştirildikten sonra, görünüşleri, azalmış saldırganlıkları ve daha hızlı yumurtlama gibi insanlar için değerli olan bir dizi özellik kazanmış olmalarına rağmen, bu özelliklerin ne zaman ve neden geliştiği bilinmiyor.
Bu durum içerisinde hayvanlarda pek de yaygın olmayan insanlardan korkmama güdüsü tavuklar için oldukça ilginç bir özellik. Araştırmacılar bu konu üzerinde yaptıkları çalışmalarda bu özelliğin evrim takvimi düşünüldüğünde kısa bir süre önce şekillendiğini tespit etti.
Uluslararası uzmanlardan oluşan bir ekip, arkeolojik tavuk kemiklerinin DNA verilerini istatistiksel modelleme ile biraraya getirerek bu özelliklerin Avrupa’da hızla artmaya başladığı zamanı tespit etti. Ekip, evrimsel baskılarının göstergesi olarak spesifik bir genetik varyasyon üzerine yoğunlaşarak işe başladı. Araştırmalar, Tiroid uyarıcı hormon reseptörünün (TSHR) hızlı yumurtlama ve saldırganlığın körelmesi ile birebir ilişkisi olduğunu ortaya çıkardı.
MS 9 yüzyıldan sonra tavuk kemiklerinin hacminde bir artış gözlemlendiği arkeolojik kayıtlar sayesinde ortaya konulmuştu. Ekip, bu arkeolojik buluntular ve tarihi kayıtlar göz önünde bulundurularak yeni bir matematiksel model geliştirdi. Bu model araştırmacılara, tavuklarda TSHR varyasyonun daha sık görülmeye başladığı dönemleri saptayabilmelerini sağladı.
Çalışmalar sonucunda yaklaşık MS 920’de TSHR varyasyonu üzerinde belirgin bir şekilde şeçilim olduğu belirlendi. Bugüne geldiğimizde günümüz tavuklarının tümü TSHR varyantı sergilerken, yaklaşık 1100 yıl önce tavukların yalnızca %40’ının bu varyasyonu taşıdığı tahmin ediliyor.
Araştırmacılar ortaya konulan sonuçlar neticesinde 9. ila 12. yüzyıllar arasında tavukların, insanlar için gittikçe daha yaralı ve yönetilebilir bir şekilde hızlı evrimsel süreç geçirdiğini ortaya koydu. Doğal olarak bu evrimsel sürece bir dış etkinin olması zorunluluğu üzerinden araştırmacılar bu konudaki sosyal ve tarihsel faktörleri anlamaya çalıştı.
Araştırmacılar, Ortaçağ Avrupasında tavuk ve yumurta tüketiminin giderek yoğunlaştığını tarihsel verilerden biliyor. Benedikt Manastır Düzeni ile ortaya çıkan dört ayaklı hayvanlardan et tüketiminde yararlanmanın yasaklanması ve benzer Hıristiyan oruç uygulamaları, bu konu hakkında önemli bir veri olabilir. Araştırmacılar bu oruç anlayışının MS 1000 yıllarında Hıristiyan topluluğun neredeyse tümünde kabul edildiği ve uygulandığını belirtiyor.
Bununla beraber tavuk ve yumurtanın bu denli önem kazanmasında şehirleşme eğiliminin de etkisi olabileceği yadsınamaz bir gerçek.
Araştırmalar, evrimsel süreçlere insan müdahalesinin aslında karmaşık bir konu olmadığını, yoğun kullanım ya da çevresel kısıtlamalar gibi faktörlerin evrimsel süreçlere kalıtsal izler bıraktığını ortaya koyuyor. Aslında bir evrim süreci olmakla beraber, bu etkinin daha doğru adlandırması evcilleştirme süreci.
Araştırma bu anlamda insan hayatındaki kısa süreli sosyal ve kültürel değişimlerin, doğal ya da yapay bir baskı oluşturarak bitki ve hayvanları nasıl etkilediğini vurguluyor.
Eurekalert. 2 Mayıs 2017.
Makale: Loog, L., Thomas, M. G., Barnett, R., Allen, R., Sykes, N., Paxinos, P. D., … & Larson, G. (2017). Inferring allele frequency trajectories from ancient DNA indicates that selection on a chicken gene coincided with changes in medieval husbandry practices. Molecular biology and evolution.
You must be logged in to post a comment Login