2.500 yıl önce bir tereyağı gölün dibine düştü. Derin ve karanlık sular tarafından gizlenerek günümüze kadar ulaştı.
Şimdilerde bu ahşap tereyağı tabağı, Tay Gölü’ne evlerini yapan İskoçya’nın eski sakinlerinin geride bıraktığı en hatırlatıcı parçalardan biri olmaya devam ediyor.
Söz konusu tabak, Demir Çağı’na ait en az 17 ahşap evin bir zamanlar suda inşa edildiği gölde daha önce yapılan kazılarda bulundu.
Yaklaşık 20 yıllık bir ömrü olan kızılağaçtan inşa edilen yapılar, amaçlarına hizmet ettikten sonra içindeki birçok nesneyle birlikte göle çökmüştü.
(İrlanda’daki Bataklıkta 3.500 Yıllık Tereyağ Bulundu)
Bu nesnelerin arasında, Demir Çağı topluluğu tarafından yapılmış bir tabak, tereyağı izlerini dikkate değer şekilde hâlâ taşıyordu.
İskoç Crannog Merkezi’nde arkeolog Rich Hiden, bu nesnenin çevredeki araziyi işleyen, kavuzlu buğday ve gernik gibi eski buğdayları ve arpayı üreten ve hayvan yetiştiren bölge sakinlerinin günlük hayatlarının aydınlatılmasına yardımcı olduğunu söylüyor.
Bu insanlar muhtemelen Kuzey Denizi ve Tay boyunca ticaret yollarına kolay erişimin yanı sıra iyi güvenlik sunan yüksek statü alanlarını özellikle seçmişlerdi.
Hiden, gölün altındaki koşulların tereyağı ve tabağı korumak için mükemmel bir ortam sunduğunu söylüyor.
“Organik herhangi bir şeyi parçalamak için çok fazla ışık, oksijen veya bakterinin olmadığı fantastik anaerobik koşullar nedeniyle, bu tür koruyucu bir ortam var.”
“Arkeologlar kazı yapmaya başladıklarında, bu gri şeylerin yanı sıra kenarlarında gerçekten güzel yontu izleri olan kare bir ahşap tabağın dörtte üçünü ortaya çıkardılar.”
Yapılan lipit analizleri, bu nesnenin zamanında bir süt ürünü içerdiğini ve bu ürünün de muhtemelen bir inekten geldiği sonucunu ortaya koydu.
Ayrıca ahşap tabağın altındaki delikler de bunun tereyağı yapım işlemi için kullanıldığını düşündürüyor.
Krema, kıvamlı hale gelene kadar çalkalanır ve sonunda yayık ayranı oluşurdu. Muhtemelen ısırgan liflerinden yapılmış bir dokuma bez, krema öbekleri ile birlikte tabağa yerleştirilir ve sonrasında sıvının sonunu ayırmak için daha fazla itilirdi.
Tereyağı daha sonra doğal olarak ısırgan otu da dahil olmak üzere bir dizi bitkide oluşan peynir mayası eklenerek peynir haline dönüştürülebilirdi.
Hiden, “Bu yemek birçok açıdan çok değerli. Dürüst olmak gerekirse, bu zamandaki insanların süt ürünü tüketmesi bekleniyor. Demir Çağı’nın başlarında, demir cevherini eritme teknolojisinde uzmanlaşmışlardı bu yüzden beklediğimiz süt teknolojisine hakim oldular.” diyor.
“Bu nedenle, süt ürünleri yemeleri bizi şaşırtmasa da, bu tereyağı tabağı hakkında çok önemli olan şey, bu insanların hayatının nasıl olduğunu ve sahip oldukları becerileri ve araçlarını belirlememize yardımcı olması.”
“Bana göre bu arkeolojinin en iyi hali. Hikayeyi çözmek için nesnenin kendisini kullanıyor. Bu tereyağı tabağı hakkında en iyi şey, çok kişisel bir şey olması ve bize burada neler olduğuna dair anlık görüntü sunması.”
“Sadece bir ahşap parçası değil. Ona bakıyorsunuz ve çok fazla tahmin etmeye başlıyorsunuz. Bir ipliği çekmeye başlarsanız, alet işaretlerine bakarsınız ve bu tür bir nesne yapmak için çok ince yontular kullandıklarını görürsünüz. Muhtemelen herkes kendi nesnesini yapıyordu, bu da hayatın burada nasıl olduğuyla ilgili başka bir açı veriyor.”
Burada 20 insanın ve hayvanların aynı anda bir arada yaşadığına inanılıyor. Demir Çağı sakinleri, saz ve eğrelti otları ile kapladıkları evleriyle sağlam bir ağaç bilgisine sahipti ve evleri şekillendirmek için birçok ağaç kullanıyorlardı.
The Scotsman. 20 Temmuz 2020.
You must be logged in to post a comment Login