Dehşet Verici 25 Arkeolojik Keşif

Arkeolojide, kemik parçaları ve uzun süre önce ölmüş insanlara ait rahatsız edici kalıntılar aslında son derece önemli verilerdir. Ancak her ne kadar aydınlatıcı olsalar da bazı keşifler geçmiş yaşamlara ve ölümlere dair korkunç görüntüler yaratabiliyor.

Kafası kesilmiş gladyatörlerden vampir mezarlarına, tuhaf iskeletlerden üzerinde diş oluşmuş tümörlere kadar tüyler ürpertici 25 arkeolojik keşfi sizler için derledik.

(Antik Dünyadan 13 Sıra Dışı Yemek Tarifi)

25- Kafası kesilmiş gladyatörler

C: York Archaeological Trust

İngiltere’nin York şehrinde keşfedilen bir dizi iskelet parçası, 45 yaşına gelmeden ölmüş uzun boylu erkeklere ait.  Keşfi ürpertici kılan ise kafalarının yerinde olmayışı. İskeletlere ait başlar kimisinde göğsün üzerinde kimisindeyse bacakların veya ayakların arasında duracak şekilde gömülmüş.

Araştırmacılar, York’ta yer alan Driffield Terrace’deki iskeletlerin çoğunun kafasının neden kesildiği hususunda bir karara varmış değil. İskeletler MS ikinci ila dördüncü yüzyıllar arasına, bölgenin Kuzey Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olduğu döneme, tarihlendiriliyor. İskeletlerin çoğunun uzun boylu olması ve üzerilerinde travma izlerine rastlanması gladyatör olabileceklerine işaret ediyor. Kafası kesilmiş yedi iskelet üzerinde yapılan genetik analiz, altısının Britanyalı olduğunu birinin ise Lübnan veya Suriye’den gelmiş olabileceğini gösteriyor.

 24- Savaşın kanıtı

Yaklaşık 10.000 yıl önce, şu an Kenya olarak bilinen topraklarda korkunç bir şey gerçekleşti. Erkek, kadın çocuk, toplam yirmi yedi kişi travma sebebiyle hayatını kaybetti. 2012 yılında Turkana Gölü’nün dibinde bulunan kemiklerinde sopa gibi künt uçlu ve ok gibi sivri uçlu silahlarla açılmış yaraların izlerine rastlandı. Arkeologlar, grubun büyüklüğünün aile içi şiddetten ziyade antik bir savaşı işaret ettiği kanaatinde. Kemikleri bulunan kadınlardan birinin iki dizinin de kırık, ellerininse öne doğru uzatılmış olduğu görülüyor, bu da kadının özellikle bağlanmış olabileceğini gösteriyor.   

23- Ölüm çukuru

C: Chenal et al, Antiquity, 2015

2012’de Fransa’daki bir emlak geliştirme projesi sırasında tam anlamıyla şok edici bir şeye, 2 metre derinliğinde, 1,5 metre çapında içi ağzına kadar kemiklerle dolu bir çukura rastlandı.

Olayla ilgili daha da kötü olan kemikler arasında bebek ve çocuk iskeletleri ayrıca kopmuş parmak ve kolların da bulunmasıydı. Araştırmacılar çukurda, biri ergenlik çağında bir bireye ait en az yedi üst kol kemiğine rastladı. Koparılmış uzuvların üzerinde, çukura rastgele atılmış, biri kolu kesilmiş ve kafasında büyük bir darbe almış orta yaşlı bir adama ait yedi iskelet bulunuyordu. İncelemeler sonucunda, kemiklerin 5.335 yıllık olduğu saptandı.  

Araştırmacılara göre kemiklerin savaşta ölenlere ait olması muhtemel. Bazıları bir tür vahşi Neolitik adaletinin gerektirdiğince katledilmiş de olabilir.

22- Dişli tümör

C: Sofia N. Wasterlain et al.

İspanyol arkeologlar Romalı bir kadına ait 1.600 yıllık iskeleti gün yüzüne çıkardıklarında, kadının pelvisinde gördükleri şey karşısında şaşkınlığa uğramışlardı. Kalçalarının arasında onlara bakan bu tuhaf şey üzerinde dört tane diş oluşmuş kalsifiye bir kemik topuydu.

Bu tüyler ürpertici keşif aslında, germ hücrelerinden üreyen bir tür tümör olan ovaryen teratomdu. Germ hücreleri yumurta hücrelerinin öncülleri olduğundan diş ve kemik gibi vücut parçaları oluşturabiliyor. Teratomların en yaygın formları, tıpkı kemikleri bulunan bu Romalı kadında olduğu gibi kötü huylu. Araştırmacılar kadının tümörün yarattığı komplikasyonlar sonucu ölmüş olabileceğini söylüyor, kadın muhtemelen karnında büyüyen dişli kitleyi hiç fark etmemişti.  

21- Polonya “vampir” mezarları

C: Matteo Borrini

Doğu Avrupalı vampirlerin ardında yatan asıl hikaye, çoğunlukla kurgu olan Drakula hikayelerinden çok daha ürpertici. 1600 ve 1700’lü yıllar arasında Polonya’da, bazı insanlar boyunlarına orakla ya da çenelerine taşla vurularak gömülmüştü. Bunlar ölünün, yerlilerin inandığı gibi aile ve arkadaşlarının kanını emmek için vampir olarak yeniden dirilmesine karşı alınan bazı “önlemler”di.

2014 yılında, araştırmacılar, Polonya’daki Drawsko mezarlığında bulunan “vampir mezarları”nın travma sonucu ölmeyen yerlilere ait olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmacılara göre, mezarlardaki bireylerin kolera salgının kurbanları olması muhtemel.      

20- Cadı avının kalıntıları

C: Open Space Trust/ Mither Kirk Project

Bir arkeolojik keşfin rahatsız edici olması için illa kemiklere gerek yok. İskoçya, Aberdeen’deki bir 15. yüzyıl kilisesinde işte tam da böyle bir durum söz konusu. Şapelde 1597’de cadılıkla suçlanan kadınları alıkoymak için kullanılmış olabilecek demir bilezikli bir sütün yer alıyor.

Aberdeen, o dönemde “Büyük Cadı Avı” olarak bilinen bir dizi cadı mahkemesine ev sahipliği yapmıştı. Mahkemelerde yaklaşık 400 insan yargılandı,  bunlardan 200’ü sekiz aylık bir süre içerisinde idam edildi. Ölümler kan dondurucu cinstendi. En ünlü davalardan birinde, Jane Wishart oğlu Thomas Leyis’le birlikte cadılık, komşularını hasta edecek büyüler yapma ve büyü malzemesi olarak kullanmak üzere daracağına asılmış bir cesedi parçalama gibi 18 ayrı suçtan yargılanmıştı. Her ikisi de önce boğuldu sonra yakıldı.

19- İç Savaş katliamı

C: North News

İngiltere’nin kuzeydoğusunda yer alan Durham Üniversitesi’nin kütüphanesini genişletme çalışmaları 17. yüzyılda yaşanmış acı ve ıstırabın keşfiyle sonuçlandı.

Binanın önünde kazı yapan arkeologlar 1600’lerin ortasına tarihlenen ve içinde 1.700 iskelet bulunan iki toplu mezar keşfetti. İskeletlerin, Oliver Cromwell önderliğindeki Parlamenterler ve Kral II. Charles’a sadık kalan Kraliyet Yanlıları arasında yaşanmış bir savaş olan Üçüncü İngiliz İç Savaşı sırasında esir düşmüş İskoç mahkumların kalıntısı olabileceği belirtiliyor.

İskeletlerin yaşları 13 ila 25 arasında değişen erkeklere ait olması ölenlerin asker olduğunu gösteriyor. İskeletlerde travma izlerine rastlandığı, muhtemelen esaretleri sırasında hastalığa yakalanıp öldükleri ve isimsiz toplu mezarlara gömüldükleri söyleniyor.

18- Mumyalanmış akciğer

C: L. Brossard/Inrap

Bütün halde mumyalanmış bir ceset görmek ürkütücü. Doğru. Fakat, bir lahdi açıp da bir iskelet ve kayış gibi olmuş bir akciğer görmek… pek tekin olmayan bir yerde bulunduğunuza işaret.

1959’da Paris’teki St. Denis Bazilikası’nda taş bir lahdi açan arkeologların yaşadığı tam da böyle bir şeydi. Kalıntılar MS 515 ve 580 yılları arasında yaşamış Arnegunde adında bir kraliçeye aitti.

Arnegunde’nin bedenin çürümüş akciğerinin ise mumyalanmış halde kalması uzun süre gizemini korudu. Ancak, 2016 Nisan ayında, araştırmacılar Almanya’daki bir konferansta, bunun sebebini ortaya çıkardıklarını bildirdi. Arnegunde’nin akciğerinde yüksek seviyede bakırın yanı sıra bitkisel bileşiklerin kimyasal izlerine rastlanmıştı. Arnegunde’nin ölümünden sonra, bitki ve baharatlardan yapılan mumyalama sıvısının boğazından aşağıya inip akciğerlerinde kalmış olması mümkün. Kraliçe bakır alaşımı bir kemerle defnedilmiş. Bakır antimikrobiyal özelliklere sahip; mumyalama otlarıyla metalin birleşimi organı korumuş olabilir.

17- Zincirlenmiş iskeletler

C: Yunanistan Kültür Bakanlığı

Geçtiğimiz yıllarda Atina yakınlarındaki bir toplu mezarda, boyunları geriye düşmüş ağızları aralı düzinelerce iskelet bulunmuştu. Keşfi korkunç kılan iskeletlerin boş ifadeleri değil, vuruldukları zincirlerin, birçoğunda hala olduğu gibi durmasıydı.

Arkeologlar 36’sında bileklerine bağlanmış demir zincirler bulunan 80 iskeletin MÖ 650 ila MÖ 625 yılları arasında ölmüş mahkûmlara ait olduğunu söylüyor.  

Tarihi kayıtlarda MÖ 632 yılında, iskeletlerin durumunu açıklığa kavuşturabilecek bir darbe girişimi yaşandığından bahsediliyor. Araştırmacılar, olimpiyat şampiyonu Cylon’un Atina’yı ele geçirmeye kalkışıp başarısız olduğunu, iskeletlerinse Cylon’un destekçilerine ait olabileceğini, ancak bu konuda herhangi bir kesinliğe varılmadığını belirtiyor.

16- Tuhaf romantizm

C: Rozenn Colleter, Ph.D./INRAP

Brefeillac Leydisi Louise de Quengo için gerçek aşk ebediydi. 1659 yılında hayat gözlerini yuman bu soylu kadın ürkütücü bir şeyle, kocasının kalbiyle defnedilmişti.

Kocası Brefeillac Şövalyesi Toussaint Perrien 1649’da ölmüş,  kalbi o dönemde kimi zaman yapıldığı üzere, çıkartılmış, mumyalanmış ve kurşundan bir urneye konulmuştu.

Toulouse Üniversitesi Rangueil Hastanesi’nden radyoloji uzmanı Fatima-Zohra Mokrane, “O dönemde ölen eşinin kalbiyle gömülmek oldukça yaygındı. Bu da ölümün romantik yanı” diyor.

Mokrane ve meslektaşları manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve bilgisayarlı tomografi (BT) kullanarak Perrien’in ve Fransa’nın kuzeybatısındaki Jacobins Kadın Manastırı’ndaki seçkin kimselerin mezarlarında bulunan kalpleri inceledi. Organlar öylesine iyi korunmuştu ki araştırmacılar atardamarlarda biriken plakları görebiliyordu.

15- Trajik bir kurban

C: Scientific Reports & Gómez-Carballa et al.

1985’de Arjantin’de, Güney Amerika’nın en yüksek dağı olan Aconcagua yakınlarında tırmanış yapan dağcılar, geçmişin karanlık hatırasıyla karşı karşıya gelmişti. Gördükleri şey taş bir yapıya yuvalandırılmış 500 yıl önce ölen 7 yaşında bir çocuğun büzüşüp kalmış mumyasıydı.

Bu küçük erkek çocuğu, çocuk kurban edilen ritüellerden birinde öldürülmüştü. İnkalılar tarafından uygulanan bu ritüele capacocha adı veriliyor. Tıpkı “Açlık Oyunları”nda olduğu gibi, çocuklar, kırsal kesimlerden, uyuşturucu madde verilip dağlara donarak ölmeye gönderilmeden önce bir yıl kadar yaşayacakları Cuzco kentine vergi olarak toplanıyordu. Mumyaların birçoğunda kafatası çatlaklarına rastlanıyor. Çocukların aslında nasıl öldürüldüklerine dair tartışmalar devam ediyor. Arkeologlar, çocukların acılarını azaltmak için kafalarına vurularak öldürülmüş olabileceğini belirtiyor.

14- Toplu ceza

Chinese Cultural Relics

Çin’in ilk kadın hükümdarını desteklemek ve iktidara yükselmesini sağlamak için yıllarca çalışıyorsunuz. İsyan ordusunda hükümdara karşı savaşmak yerine kendi kolunuzu kırıyorsunuz.

Sonra küçük kardeşiniz kurallara karşı geliyor ve hepinizin ölümüne sebep oluyor.

İşte Çin’in Zhou hanedanının kurucusu Wu Zeitan’ın en sevdiği adamlarından biri olan Yan Swei’nin içler acıtan hikâyesi. Yan Shiwei’nin 1.300 yıllık mezarını gün yüzüne çıkaran arkeologlar bu hikayeyi taş bir kitabede keşfetti. Yan Shiwe’nin küçük kardeşi Yan Zhiwei, 699 dolaylarında Wu Zetian’a karşı gelmişti. Toplu bir ceza olarak, tüm ailesi idam edildi, ve kitabede yazdığına göre “ilgisizce gömüldü”.   

13- Ağaçtaki kemikler

C: Marion Dowd

Polisiye dizisi “Bones”’un 6. sezonunda, üzerinde kızılcık ağacı büyüyen bir iskelet gösteriliyor. Buna benzer bir olay İrlanda’da da olmuştu, ancak iskeletin üzerinde büyüyen kızılcık değil kayın ağacıydı.

2015 yılında, İrlanda’da Collooney’deki bir kış fırtınasında 215 yıllık bir ağaç devrildi. Çevrede toplaşanların dikkatini çeken ağacın köklerine dolanmış bir kemik yığınıydı. Yapılan incelemeler sonucunda kemiklerin 1030 ve 1200 yılları arasında ölmüş bir oğlan çocuğuna ait olduğu ortaya çıktı. Olayı ürkütücü kılansa çocuğun kaburga ve ellerinde ölümünün şiddetli olduğuna işaret eden bıçak izlerine rastlanmasıydı.

12- Çözülemeyen antik vaka

Javier Trueba / Madrid Scientific Films

İspanya’daki bir mağarada bulunan 430.000 yıllık iskeletteki kafatası kırıkları muhtemel ölüm sebebini açığa vuruyor: aşağılık bir cinayet.

Kurbanın kalıntıları Atapuerca dağlarındaki bir mağarada, çeşitli Homo türlerinden 28 bireyin yanında bulunmuştu. Cesetler oraya kasten taşınmış gibi gözüküyordu ki bu da o noktayı şu ana kadar bulunmuş en eski gömü alanlarından biri yapıyor.  

Cinayet kurbanının cinsiyeti hatta cinsi bile bilinmezliğini koruyor, ancak araştırmacılar kafatasındaki yaraların düşüş ve ölüm sonrası bir darbeyle açıklanamayacağını düşünüyor. İncelemelere göre cinayet silahının baltaya takılmış bir mızrak olduğunu söylemek mümkün. Suçlu ise muhtemelen hiç bulunamadı.

11- Kanada arktiğinde yamyamlık

C: Parks Canada

Sir John Franklin ve mürettebatı 1845’de Arktik keşfi için yola koyulduklarında Kuzeybatı Geçidi’ne gideceklerini umuyorlardı. Birkaç yıl içinde yamyamlık etmek zorunda kalacakları akıllarına bile gelmezdi.

Franklin keşfinin iki gemisi, HMS Terror ve HMS Erebus, erimeyen bir buz kütlesinin içinde sıkışıp kaldı. Tarih Nisan 1848’i gösterdiğinde, mürettebattan 24 kişi hayatını kaybetmişti, kalanlar ise en yakın ticaret merkezine ulaşabilme çabasıyla yola çıktı. Bir daha onlardan haber alan olmadı.

Bir zaman sonra, mürettebattan bazılarının kemikleri bulundu. 2015’de, araştırmacılar Osteoarkeoloji dergisinde, kemiklerin doğranıp kaynatıldığını hatta birçoğunun içindeki iliğe ulaşmak için kırıldığını rapor etti. Trent Üniversitesi’nden biyoarkeolog Anne Keenleyside keşfin mürettebatın kendilerini içinde buldukları çaresiz durumu gözler önüne serdiğini söylüyor. “Kendinizi o durumda hayal edin, siz ne yaparsınız? Hayatta kalmak için ne kadar ileri giderdiniz?”

10- Yamyam Neandertaller

C: Lalueza-Fox Lab

Arkeoloji insan toplumunun incelenmesidir, ancak bir zamanlar çiftleştiğimiz Neandertaller de arkeolojinin kapsamına girebilir. 2010 yılında, araştırmacılar İspanya’daki bir mağarada bir Neandertal ailesi keşfedildiğini rapor etti. Bu keşfi ürpertici kılan kemiklerde yamyamlık izlerine rastlanmasıydı.

Kalıntıları bulunan üç yetişkin kadın, üç yetişkin erkek, üç genç, üç çocuk ve bir bebek, diğer bir grup Neandertalin öğünü olmuş olabilir. Arkeologların belirttiğine göre, bu aile Neandertal yamyamlığına dair bulunan ilk kanıt değil. Görünüşe bakılırsa, durumlar zora girdiğinde Neandertaller birbirlerini yemekten çekinmiyormuş.

9- Yanan Alaskalı Çocuk

C: Maureen McCombs, University of Alaska Fairbanks

Yaklaşık 11.500 yıl önce, 3 yaşındaki bir çocuk Alaska’nın merkezindeki bir ocakta yakılıp gömülmüştü. Kremasyondan sonra, ocağın içinde bulunduğu ev doldurulup terk edildi.

Ateş söndüğünde kaldıkları halde bulunan kemik parçaları onları keşfedenlerin, Alaska Üniversitesi’nden arkeolog Ben Potter ve dental antropolog Joel Iris’in sinirine dokunmuştu. İki araştırmacının da bu antik Alaskalı çocukla aynı yaşta evlatları vardı.

8- Gizemli mezar

C: Jonathan Musgrave, University of Bristol.

Gömülmüş, mezardan çıkarılmış, yakılmış sonra tekrar gömülmüş:  tarihi belgelere göre Büyük İskender’in üvey kardeşi ve halefi III. Filip’in ölümünden sonraki hikâyesi işte tam da böyle olmuş. Ancak, asıl soru arkeologların bu adamdan geriye kalanları bulup bulmadıkları.

Yunanistan’da, bir erkek ve kadının yanmış kemiklerini içeren bir kraliyet mezarının III. Filip ve Büyük İskender’in annesi, Filip’inse üvey annesi Olympias tarafından intihar etmeye zorlanmış genç, savaşçı karısı Eurydice’in ebedi istirahat yeri olabileceği düşünülüyor. Ancak, bazı araştırmacılar mezardaki adamın aslında İskender’in babası, II. Filip olduğunu öne sürüyor. Bu iddiaya göre, yanında yatan kadın ise II. Filip’in son karısı Kleopatra oluyor. Elbette ki bu, ünlü Mısır kraliçesi Kleopatra değil. Bu Kleopatra’nın trajik bir sonu olmuş. Kimsenin kötü tarafına denk gelmek istemeyeceği Olympias’ın zoruyla intihar etmiş ya da öldürülmüş.

Mezarın II. Filip’e mi yoksa III. Filip’e mi ait olduğu hala tartışılıyor.

7- Talihsiz keşif

C: National Maritime Museum/ ©English Heritage

Efsanevi Kuzeybatı Geçidi için yapılan aramalar birçok kişinin hayatına mal oldu, bunlar arasında 1845 yılında Arktik boyunca deniz rotası arayan 129 kâşif de vardı. İngiliz Tuğamiral Sir John Franklin önderliğindeki bu talihsiz ekip kendilerini açlık, iskorbüt, hipotermi ve soğuktan kırıldıkları buz dolu bir bilinmezlikte bulmuştu.

Daha da kötüsü mürettebatın kalıntılarının birçoğunda yedikleri konserve besinlerden kaynaklanmış olması muhtemel kurşun zehirlenmesi izlerine rastlanmasıydı. Kurşunun vücutta yüksek seviyelerde bulunması kusma, halsizlik ve felce neden olabiliyor.

Başlangıçta, ölenler (eğer buz tabakası pek derin değilse) düzgünce gömülebiliyordu. Ancak, ilerleyen zamanlarda, giderek daha fazla kâşif ölmeye başlayınca, ölenler gömülmeden bırakılıyor, hatta diğerleri tarafından yeniliyordu. Ölenlerin yüzleri rekonstrükte edilmeye çalışılsa da yalnızca birkaçının kimliği belirlenebildi.

6- Antik kimyasal savaş

C: Yale University Art Gallery, Dura-Europos Collection

Antik savaşlar karışık meselelerdi, ancak Romalı askerlerden oluşan 20 kişilk bir grubun yaklaşık 2.000 yıl önce özellikle kötü bir sonu olduğunu söyleyebiliriz. Roma hâkimiyetindeki Suriye şehri Dura’nın kuşatılması sırasında, Pers askerleri temellerini çürütmek amacıyla şehir surlarının altından tüneller kazmıştı.  Romalılarsa buna, Perslerin yollarını kesip durdurmak amacıyla kendi tünellerini kazarak karşılık vermişti. Bazı arkeologlar, bunun haberini alan Perslerin Romalılara korkunç bir tuzak, ciğerlerini aside çevirecek zehirli bir petrokimyasal bulutu, hazırladığını söylüyor.

Söz konusu tüneller 1920’li ve 30’lu yıllarda kazılmış, daha sora üzerileri örtülmüştü. Ancak, bazı modern arkeologlara göre iskeletlerin konumunun yanı sıra sülfür ve bitüm kristallerinin varlığı bunun kimyasal bir savaş olduğunu gösteriyor.  

 5- İlk cüzzam

C: Gwen Robbins

Hansen hastalığı olarak da bilinen cüzzamın epey kötü bir ünü vardı. Uzun süre bulaşıcı sanılan ancak aslında öyle olmayan bu hastalığa yakalananlar tarih boyunca çok gez hor görülmüş ve dışlanmıştı. Hastalık sebebiyle oluşan ürkütücü yaraların bunda payı büyük.

Ele geçirilen arkeolojik bir kanıt cüzzamı çevreleyen bu kara lekenin aslında çok çok geriye dayandığını gösteriyor. Hindistan’da keşfedilen 4.000 yıllık bir iskelet, cüzzamın bilinen en eski arkeolojik kanıtı. Hindu geleneklerine göre ölüler yakıldığı, yalnızca uygunsuz bulunanların gömüldüğü göz önüne alındığında, İskeletin günümüze kadar ulaşabilmiş oluşu sahibinin içinde bulunduğu toplum tarafından dışlandığına işaret ediyor. İskelet, o zamanlar kutsal ve arındırıcı olduğuna inanılan inek gübresinin yakılmasıyla oluşan küllerle doldurulmuş taş bir oyuğa gömülmüş.

4- Cüzzamlı savaşçı

C: Mauro Rubini

Cüzzamlar dünyanın her yerinde ayrımcı bir tavır görmüyordu. Ortaçağ İtalya’sında asker olup savaşa katılabiliyorlardı. Geçtiğimiz tarihlerde İtalya’daki bir Ortaçağ mezarlığında gün yüzüne çıkarılan bir iskeletin üzerinde hem cüzzam hem de kılıç yarasına benzer izler bulundu. Savaşta ölmüş olması muhtemel bu adam yoldaşlarıyla birlikte gömülmüş.

Mezarlıktaki diğer mezarlar da benzer şekilde korkunç. Mezarlarda yatan bazı askerler balta yarası gibi çok ciddi kafa travmaları yaşamış. Topuzla yaralandığı düşünülen bir başka erkeğe ise yaralanmanın ardından Ortaçağ usulü beyin cerrahisi uygulanmış.

3- Akrobat kurban etmek

C: Galina Barskaya | Dreamstime.com

İnsanların kurban edildiğine dair kanıtlar tüm dünyada karşımıza çıkmakta, ancak 2008 yılında Antiquity dergisinde rapor edilen, muhtemel bir kurban etme alanına ilişkin keşif, kulağa özellikle ürpertici geliyor. Arkeologlar günümüzde Suriye sınırları içinde kalan antik bir yapıda, insan ve hayvan kemiklerinden yapılmış tuhaf bir düzenleme ortaya çıkardı. Kafaları olmayan üç insan iskeleti yan yana yatırılmıştı. Araştırmacılar, olağan dışı iskelet yaralanmalarının yanı sıra kemik ve bağdokulardaki aşırı gelişmiş bağlantı yerlerinden yola çıkarak iskeletlerden birinin bir akrobata ait olabileceğini öne sürüyor.

Yapı, kafasız bedenlerin oraya bırakılmasının ardından toz toprakla örtülüp terk edilmiş. Bu durum araştırmacılara, kemikleri bulunan hayvan ve insanların kurban edildiklerini düşündürüyor.  

2- İnsan kurban etme

C: Hellenic Ministry of Culture, Education and Religious Affairs

Yunanistan’da yer alan Lykaion Dağı’ndaki kurban taşının altına gömülen bir gencin, Zeus’a kurban edilmiş olabileceği düşünülüyor.

Alan antik metinlerde insan kurban etmeyle ilişkilendiriliyor. Lykaon adındaki kralın kurban taşında bir bebeği kurban ettiği ve hemen ardından bir kurda dönüştüğü efsane de bunlar arasında yer alıyor. Söz konusu efsanenin MS 110 ve 180 yılları arasında yaşamış gezgin Pausanias tarafından aktarıldığı biliniyor. Araştırmacılar bahsedilen genç oğlanın gerçekten kurban edilip edilmediği hususunda bir kesinliğe varabilmiş değil, ancak kalıntıların bulunduğu nokta gömülmek için son derece tuhaf bir yer.     

Arizona Üniversitesi’nden arkeolog David Gilman Romano “Burası bir mezarlık değil” diyor.

1- Mağara yamyamlığı

C: Royal Belgian Institute of Natural Sciences

Neandertaller birbirlerini mi yiyordu? Belçika’daki bir mağarada bulunan kemiklere göre cevap evet.

Temmuz 2016’da, araştırmacılar, 40.500 ila 45.500 yıl önce yaşamış biri yetişkin diğeri genç iki Neandertale ait kemik parçalarında kesi ve balta izlerine rastlandığını rapor etti. Bilim insanlarına göre bu kanıtın bize ne gösterdiği açık: yamyamlık. Bu iki talihsiz Neandertal, kemikleri insan akrabalarının yakınında bulunan atlar ve ren geyiklerinin yanında katledilmiş. Neandertallerin yamyamlık ettiğine dair kanıtlara Avrupa’daki diğer alanlarda da rastlanıyor. İspanya’daki alanda bulunan kemiklerin, içindeki besleyici iliğe ulaşmak için özellikle kırıldığı görülüyor.


Live Science. Stephanie Pappas. 24 Ekim 2016.

Ege Üniversitesi Mütercim Tercümanlık bölümü mezunu. Arkeoloji ve özellikle sanat tarihini çok seviyor.

You must be logged in to post a comment Login