Arkeoloji Camiasından, ‘Milli Arkeoloji Şurası’na Tepkiler Büyüyor

Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’ne ve Ankara’da düzenlendiği ‘Milli Arkeoloji Şurası’na arkeoloji çevrelerinde tepkiler büyüyor.

Arkeolojiye dair dernekler, akademisyenler, kazı başkanları ve arkeologlar, Gaziantep’te kurulan “Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’ne” ve enstitünün Ankara’da düzenlediği Milli Arkeoloji Şurası’na tepki gösteriyor. Enstitünün misyonları, üstlendiği işlevler ve sürecin işleme biçimi eleştiriliyor.

Arkeoloji camiasının önemli bir kısmı olan bitenden bihaber

Arkeofili olarak konuştuğumuz birçok arkeolog ve akademisyen, enstitünün işleyişinden ve özellikle de Ankara’da düzenlenen Milli Arkeoloji Şurası konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığını, hatta davet edilmediklerini söylüyor.

Üstelik sadece arkeologlar değil, kimi akademisyenler ve hatta kazı başkanları da “Şura” hakkında detaylı bilgileri olmadığını ve davet edilmediklerini söylüyor. Birçok akademisyen, sürecin yeterince şeffaf yürütülmediğini, kendilerinin dışarıda bırakıldığını ve yeterince bilgilendirilmediklerini belirtiyor. Arkeoloji akademisyenlerinden bazıları sosyal medyada konuya ilişkin tepkilerini dile getirdi. Ankara’da düzenlenen “Milli Arkeoloji Şurası’nda” arkeolojiye dair birçok paydaşa yer verilmemesine rağmen arkeolojinin dışından İlber Ortaylı’nın konuşmacı olarak katılması ise akıllarda soru işareti bıraktı.

Arkeofili’nin Twitter’da başlattığı ankette, kullanıcılara şu soru soruldu: “Arkeologlara soruyoruz. Ankara’da “I. Arkeoloji Şûrası” gerçekleştiriliyor. Konudan ne kadar haberdarsınız? Davet edildiniz mi? Sizce süreç şeffaf yürütülüyor mu? Konuyla ilgili soru işaretleriniz var mı?”

Şıklar ise şunlardı: a) Hiç bilgim yok. b) Sosyal medyadan öğrendim. c)Bilgim var/davet edildim d) sonuçları gör.

Anket sonucunda %41.7 “Hiç bilgim yok” seçeceğini seçerken, yüzde 17.3’ü “sosyal medyadan öğrendim” seçeceğini seçti. Oy veren kişilerin sadece %2.3’ü “Bilgim var / davet edildim” seçeceğini işaretledi.

“Dünyada böyle bir oluşum yok”

Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Arkeolojikhaber’e yaptığı açıklamada, Enstitünün misyonlarına ve sürecin işleme şekline tepki gösterdi. Özdoğan, böyle bir yapılanmanın bilimde tekelleşmeyi getireceğini ve arkeoloji bilimini geriye götüreceğini söyledi.

“Bürokrasiyi devlet yapar. Bu Kültür Bakanlığı’nın işidir, düzenleyici odur. Enstitüler ise yasal olarak YÖK’e bağlıdır. YÖK’ün dışında bir enstitü kurulamaz çünkü yasada yeri yok. Mevcut yasalara göre üniversiteler YÖK’e bağlı olarak araştırma enstitüsü kurarlar. Araştırma enstitüleri de bilimin kurallarına göre kendi içinde farklı amaçlar için bilimsel çalışmalar yaparlar. Yani Gaziantep’te bir enstitü kurulacaksa bu ancak bir üniversitenin içinde kurulabilir. Yani bağımsız bir bilim enstitüsü Türkiye’nin sisteminde yok. Üstelik; hem karar verici olarak kimin, nereyi, nasıl ve hangi bütçe ile kazacağına, hangi laboratuvarda kimin ne inceleyeceğine karar verecek hem de bilimsel araştırma yapacak, laboratuvar işletecek, her şeyi yapacak bir enstitü modeli yok. Dünya’da böyle bir oluşum yok zaten olması da mantıklı değil.”

“Yasa tasarısı yapılmışsa şura neden düzenlendi?”

“Bir arkeoloji şurası yapılmak isteniyor. Arkeolojinin sorunları tartışılacak deniliyor. Çeşitli başlıklar altında toplanmış komisyonlar oluşturulmuş gösteriliyor. Orada yeni bir yapılanmanın nasıl olması gerektiği tartışılacak deniliyor. Şura sorunlara çözüm getirecek bir arayış beklentisi yaratılarak tanıtılmış ve sürdürülmüştür ancak ben kapanış oturumunu izledim. Yapılan eleştirilere yönelik şu yanıt dikkatimi çekti: “Söz konusu bütün konuları içeren bir yasanın hazırlanıp üst makamlara sunulmuştur ve bu yasa ileride ortaya çıktığında yapılan bütün eleştirilere gerek olmadığı görülecektir. Peki, yasa tasarısı yapılmışsa ve Meclis’e verilmişse, o zaman şuraya ne gerek var? Yani olmuş bitmiş bir yasa ortaya çıkmış ama “bu yasa nasıl olmalı” diye şura yapılıyor! Tuhaf!”

“Bilimi tekelleştiremezsiniz”

“Böyle bir çatı oluşumu olmamalı. Bölgesel araştırma merkezleri kurulması doğru. Türkiye’deki her bölge için böyle bir şey gerçekten gerekli. Ama hepsini tek bir çatı altında toplayıp, Türkiye’deki arkeolojiyi birilerinin istediği gibi yönlendirmeye çalışırsan bu yanlış. Baştan da belirttiğim gibi bu tekelleşmeyi getirir. Hata burada. Bilimi tekelleştiremezsiniz.”

“Şura denen toplantıdaki önerilerde “tekelleşmeye” yönelik bir eğilim görülmektedir. Örneğin, araştırma laboratuvarları bilimsel çalışmaların yapılacağı yerlerdir, merkezi laboratuvarlar kavramı bile yanlıştır. Tübitak dahil farklı kurumların aynı amaçla kuracağı farklı laboratuvarların olması ve bunların arasında bilimsel bir rekabet bulunması sistemin gelişmesinin temel gücüdür. Bilim alanında her türlü tekelleşme geriye gitme anlamına gelir. Laboratuvarları tekelleştiremezsiniz. Keşke aynı işi yapan bir sürü laboratuvar olsa da birbirleri ile rekabet etseler. Ama siz tüm laboratuvarları tek bir merkezin yönetimine verirseniz, birbirleri ile rekabet etmelerini, ilerleme yolundaki yarışı engellemiş olursunuz. Bu da Türk arkeolojisini geri götürür. Bilim tekelle yürümez. Bilim açık rekabet gerektirir.”

“Arkeolojiye dair birçok paydaşa yer verilmedi”

Arkeologlar Derneği, 15 Haziran 2022 tarihinde yaptığı açıklamasında, komisyonların oluşturulma aşamasında şeffaf davranılmaması, başta Sivil Toplum Kuruluşları olmak üzere arkeolojiye dair birçok paydaşa yer verilmemiş olması nedeniyle şuraya katılmayacaklarını açıkladı.

“Arkeologlar Derneği olarak, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nün kurulmuş olmasını memnuniyetle karşılamakla birlikte, gerek enstitünün kuruluş sürecinde gerekse I. Arkeoloji Şûrası’nda yer alan komisyonların oluşturulma aşamasında yeterince şeffaf davranılmaması ve başta Sivil Toplum Kuruluşları olmak üzere arkeolojiye dair birçok paydaşa yer verilmemiş olması nedeniyle, 15-17 Haziran 2022 tarihleri arasında Ankara’da yapılacak olan Şûraya KATILMAYACAĞIZ.”

“Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün dışlanması, konusunda yetkin birçok akademisyenin ilgili komisyonlara alınmaması, adında arkeoloji olan bu enstitünün oluşumunda ve Türkiye’de ilk defa yapıldığı iddia edilen Arkeoloji Şûrasında, 47 yıllık geçmişi, dört şubesi ve binlerce üyesi bulunan, arkeoloji camiasının tek temsilcisi Arkeologlar Derneği’ne hiçbir şekilde yer verilmemiş olmasını kabul edilemez buluyoruz. Komisyonlarda görüşülen konular hakkında ilgili taraflarla bilgi paylaşımında bulunmayan bu Şûranın, katılımcılardan kısıtlı sürede katkı beklemesi de gerçekçi bir yaklaşım değildir. Yapılacak olan Şura sonrasında, Türk arkeolojisinin geleceğine dair oluşturulacak deklarasyonun derneğimiz açısından herhangi bir bağlayıcı bir yönü bulunmayacaktır.”

“Çağ dışı, tekelci bir zihniyeti benimser”

Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi ise yaptığı açıklamada, enstitünün üslendiği misyonların, çağ dışı kalan tekelci bir zihniyeti besleyeceğini söyledi.

“Söz konusu girişimin belirlediği bu misyonlar ülkemizde hali hazırda üniversiteler, çeşitli akademik birimler, devlet kurumları ve sivil toplum örgütleri tarafından farklı ölçeklerde hem yurtiçinde hem de yurtdışında üstlenilmektedir. Bu misyonların tümünün tek bir kurum çatısı altında toplanması çok sesliliğin ve pozitif rekabetin, güncel bilimsel anlayışın önüne geçerek, artık çağ dışı kalan tekelci bir zihniyeti besleyeceği açıktır.”

“Bilimsel ortamı yok sayan üstenci yaklaşım”

Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi’nin açıklaması şu şekilde devam ediyor:

“Yetkileri, bileşenleri ve yöneticileri açıklanmamış bir Vakıf ve onun Mütevelli Heyetinde toplanması, hiçbir ayrıntısı paylaşılmamış bir yasa tasarısı ile TBMM’den koruma ve kaynak sağlama çabaları gizli bir ajandanın varlığının kanıtıdır. Mevcut kurumlarıyla işlemekte olan bilimsel ve bürokratik ortamı yok sayan bu üstenci yaklaşım Türk Arkeolojisi adına endişe vericidir. Bu sebeple ‘I. Milli Arkeoloji Şurası’ adıyla yapılan toplantıyı meslektaşlarımız üzerinden, bu belirsiz girişimi meşrulaştırma çabası olarak değerlendirerek, Gaziantep’teki Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nün kurulma girişimini sakıncalı bulduğumuzu kamuoyuna duyururuz.”

“Hem kuruluş sürecinde, hem organizasyonda şeffaf davranılmadı”

Arkeoloji ve Sanat Yayınları Kurucusu arkeolog Nezih Başgelen de enstitüye ve sürece dair birçok önemli noktaya tepki gösterdi. Başgelen, sürecin şeffaf yürütülmediğini, arkeoloji alanındaki birçok paydaşa yer verilmediğini, geçmişteki birikimlerin yok sayıldığını ve yasa teklifinin hazırlanmadan önce tartışmaya açılmadığını söyledi.

Başgelen’in açıklaması şu şekilde:

“Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü, hem kuruluş sürecinde hem de düzenlediği Arkeoloji Şûrası’nda yer alan komisyonları oluşturma aşamasında yeterince şeffaf davranmamış, başta konuyla ilgili Sivil Toplum Kuruluşları olmak üzere arkeoloji alanındaki birçok paydaşa her nedense yer vermemiştir.”

“Vefasızlık örneği ve şüpheler uyandıran bir tavır”

“Ülkemizde bir Türk Arkeoloji Enstitüsü’nün kurulması gereklidir ve alanında önemli bir ihtiyaçtır. İlgili kurum ve kuruluşlar da bunun farkındadır ve ülkemizde bu açığın kapatılması için son 40 yıldır çeşitli girişimler olmuş , böyle bir enstitünün kurulması birçok kez gündeme gelmiştir. 2006 yılının ilk yarısında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, “Türk Arkeoloji Enstitüsü” kurulması konusunda ciddi bir girişimde bulunmuş, ilgili tüm üniversite bölümleri, kurum, kuruluş ve kişilerden görüş alarak, böyle bir enstitünün neden gerekli olduğu, amaçlarının neler olması gerektiği, kapsamı, görevleri ve hatta teşkilat şeması hakkında ayrıntılı bilgiler derlemiştir. 2011 yılında Türk Arkeoloji Enstitüsü’nün kurulması için tekrar girişimlerde bulunulmuş, bilim insanları tarafından raporlar hazırlanmıştır. Ancak bu önemli çalışmalar, Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nün düzenlediği Şura’da görmezden gelinmiş, enstitünün kurulmasını 2014 yılında Gaziantep’te düzenlenen 36. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumunda açılış konuşmasını yapan değerli bir bilim insanın önerisinden yola çıkılarak karar verilmiş gibi lanse edilmiş, geçmişte yaşanan birikimler yok farz edilmiştir. Bu hem bir vefasızlık örneğidir, hem de kurumun konuya hangi ölçütlerde ne kadar bilimsel yaklaştığı konusunda arkeoloji ile ilgili her kesimde şüpheler uyandıran bir tavırdır.”

“Kişisel ilişkiler ve yerel öncelikler tercih edilmiş”

“Avrupa Birliği (AB) ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi iş birliğinde oluşturulan enstitünün organize ettiği I. Arkeoloji Şurası, gerek bilim etiği, gerek Türk arkeoloji geleneği ile bağdaşmayan bir düzenleme ile “bilimselliğin” yerine “kişisel ilişkileri ve yerel öncelikleri” tercih etmiş görülüyor. Bu davranış biçimini yansıtan Şura açılış programının da bu açıdan ilgili yapılardan büyük tepki aldığı görülüyor.”

“Gizli saklı yapılmaması gerekirdi”

“Açılışta böyle bir enstitünün kurulmasına yönelik yasa teklifinin her yönüyle hazırlandığı Prof. Dr. Nevzat Çevik tarafından belirtilmiştir. İlgili yasa teklifinde, bu tür sıkıntılı yönetim zaafı oluşturacak kararların üretilmesine yol açacak boşluklar olmaması için asıl bu yasa teklifinin böyle bir Şura’da ilgili tüm taraflarca paylaşılması, değerlendirilmesi ve ayrıntılı tartışılarak görüşlerin alınması daha rasyonel bir yaklaşım olurdu. Bu denli hassas bir konuda yasa hazırlığının AB bağlantılı bir proje içinde TC Kültür ve Turizm Bakanlığı birimlerine haber vermeden ilgili kurum ve kuruluşların görüşü almadan gizli saklı yapılmaması gerekirdi.”

Enstitü: “Eleştirmek için dahi yapılanı anlamak gerekir”

Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü ise eleştirilere karşılık 19 Haziran 2022 tarihinde şu açıklamayı yaptı:

“Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü, bir kamu tüzel kişisi değildir, herhangi bir kamu gücü kullanmayan, idari ve bağlayıcı kararlar almayan bir sivil toplum kuruluşudur. Kurucularının Türkiye Belediyeler Birliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı olacak bulunması, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin katkıları onu bir “kamu kuruluşu”, bir “kamu tüzel kişisi” yapmaz. Vakıf modeline göre kurulmakta ve TBMM takdir ederse bir kanuna dayalı olarak da mali açıdan sürekli ve güvenli bir gelir kaynağıyla desteklenecektir.

Resmi makam temsilcileri olmadan arkeologlar, bir komisyon üyesi olsun veya olmasın görüşlerini iletme ve oluşan kararlara katkıda bulunma imkanı bulmuşlardır.

Şura’da komisyon toplantıları tüm ilgililere açık olmuş, gelenlerin katkıları da alınarak, komisyon metinlerine son şekli verilmiştir. Şûranın oluşumunda resmi veya özel hukuk kişilerinin muhatap alınması yerine bizzat meslek mensuplarının muhatap alınması, bugüne kadar yapılmayanların yapılabilmesi adına önemli bir adım olsa gerektir.

Eleştirmek icin dahi yapılanı ve yapılmak isteneni anlamak gerekir. Enstitü, Bakanlığa ait yetkileri devralmaya talip değildir. Kazi çalışmalarına ayrılan bir bütçeyi de kullanmış değildir. Mütevazi olmakla, mesleğin önemine yaraşır bir toplantıyla arkeolojinin sesini duyurmak birbirine zıt tutumlar değildir. Yeni nesillerin mütevazilikle kendi içine kapanma arasındaki farkı anlayacağını düşünüyoruz.

Bağlayıcı karar alma iddiasinda olmayan ama komisyon kararlaryla bu alanın ihtiyaçlarının tespiti, giderilmesi için önerileri, mensuplarının sesini duyuracak her ilgilinin katılımına açık bir toplantı yapılması amaçlanmıştır. Ortaya çıkan metinler hakkında karşıt veya destekler görüşler serdedilmesi için önemli bir zemin oluşturmuştur. Elbette Sûra komisyon raporlarının bir bağlayıcılığı yoktur ama bugüne kadar yeterince dile getirilmemiş veya ilgililer tarafından duyulmamış derin hakikatleri içermesi halinde gücü, hakikate yönelik samimi çabasından kaynaklanacaktır.

Uluslararası standartlara uygun biçimde milli çalışmalar yapılabilmesi için, devletimizin de bu fonların oluşumuna kaynaklarıyla katıldığı Avrupa Birliği fonlarından, milli bir proje için takdir görerek kaynak alınmasını eleştirmek anlaşılabilir bir durum değildir. Alınan kaynak uluslararası standartlara uygun olarak millî arkeoloji çalışmalarının ihtiyaçları için en faydalı şekilde kullanılmaktadır. Şimdiye kadar gerçekleştirilenler, bundan sonra da gerçekleştirilecek faydalı çalışmalara işaret etmektedir.

Önemli bir teşebbüsün, özellikle basardıkları görüldükçe, alanın tüm sivil toplum kuruluşları ve mensupları tarafından destekleneceğine eminiz.”

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login