2025 Aralık Ayında Öne Çıkan 10 Arkeoloji Haberi

Kaçırmış olanlar için 2025 yılının Aralık ayında Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.

10- 100 Yaşını Geçen İnsanların Daha Fazla Avcı Toplayıcı DNA’sı Var

Yeni genetik araştırmalar, 100 yaşına ulaşan İtalyanların bunu aslında eski avcı-toplayıcı DNA’larına borçlu olabileceklerini gösteriyor.

İnsan ömrü, genetik ve yaşam tarzının birleşiminden etkileniyor. C: Wikimedia Commons

Diğer Güney Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, İtalyan nüfusu da birden fazla tarihöncesi gruptan gelen genetik atalara sahip. Bu eski genetik etkilerin uzun ömürlülüğü nasıl şekillendirdiğini anlamak için araştırmacılar, İtalya’nın farklı bölgelerinden yüz yaşını doldurmuş 333 kişi ile 690 sağlıklı kontrol bireyin genomlarını analiz etti. Ardından bunları, Avrupa’nın son 20.000 yıllık genetik tarihini kapsayan 103 antik genomla karşılaştırdılar. Çalışmanın yazarları, analizlerinin “Batı Avrupalı Avcı-Toplayıcı soyu ile 100 yaşını geçme durumu arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki ortaya koyduğunu” ve “100 yaşındaki bireylerin, istikrarlı biçimde daha yüksek bir avcı-toplayıcı ata oranı sergilediklerini” belirtiyor.

Haber hakkında detaylar için tıklayın.

9- 6.000 Yıl Önce Aslan Saldırısına Uğrayan Adam Hayatta Kalmış

6.000 yıl önce Bulgaristan’da bir aslan tarafından yaralanan genç adam, Kalkolitik Çağ topluluğunun şaşırtıcı bakımı sayesinde hayatta kalmış.

Kafatasında görülen lezyonlar. C: Karastoyanova, N., Russeva, V., Georgieva, P., & Danov, V. (2026).

Bulgaristan’da bulunan bir genç adamın iskeleti, yaklaşık 6.000 yıl önce bir aslan tarafından parçalandıktan sonra kafasında ve uzuvlarında kalan korkunç yaralanmaları ortaya çıkardı. Ancak hikâyenin şaşırtıcı yanı, bu talihsiz gencin Kalkolitik Çağ topluluğunun özenli bakımı sayesinde saldırıdan sağ kurtulmuş olmasıydı. Kurbanın iskeleti, Bulgaristan’daki MÖ 5. binyıl yerleşimi olan Kozareva Mogila yakınlarındaki bir nekropolde keşfedildi. Öldüğünde 18 ila 25 yaşları arasında olduğu düşünülen genç adamın kafatasında, kollarında ve bacaklarında bir dizi benzersiz ve korkunç yaralanma izleri görülüyordu. Yaralanmaların büyük bir hayvanın eseri olabileceğinden şüphelenen araştırmacılar, kemiklerdeki izleri çeşitli etçil hayvanların dişleriyle karşılaştırdı. Sonuçlar, izlerin en çok bir aslanın dişleriyle eşleştiğini gösterdi.

Haber hakkında detaylar için tıklayın.

8- 2.700 Yıllık Gösterişli Mezardaki Kadının Tacı Ters Takılmış

Yunanistan’da keşfedilen zengin bir soylu kadına ait mezar, kaybedilmiş gücün gizemli bir simgesini içeriyor.

Kazı sırasında ortaya çıkarılan “Ters Taçlı Kadın”ın baş kısmı. C: Greek Ministry of Culture

Yunanistan’daki arkeologlar, “Ters Diademli Kadın” adını verdikleri gözden düşmüş bir soylu kadının mezarını gün yüzüne çıkardı. MÖ 7. yüzyıla tarihlenen bu mezar, kadının başına ters yerleştirilmiş süslü bronz bir tacın (diadem) bulunmasıyla dikkat çekiyor. Bu durum, onun gücünün nihai olarak sona erdiğine işaret ediyor olabilir. Arkeologlar öldüğünde yaklaşık 20–30 yaşlarında olan bir kadının mezarında çok sayıda bronz mezar hediyesi buldu. Bunlar arasında, geometrik üslupta at figürleri taşıyan bir iğne, vazo biçimli bir tılsımı olan kolye, kemik ve fildişi boncuklar, bakır küpeler, bir bilezik ve birkaç sarmal yüzük var. Arkeologların özellikle dikkatini çeken parça kadının bronz diademiydi. Ön yüzünde büyük bir rozet, arka yüzünde ise birbirine bakan dişi ve erkek aslan çiftlerinin betimi bulunuyordu. Ancak taç kadının başına ters yerleştirilmişti; böylece aslanlar uzanır durumda görünüyordu.

Haber hakkında detaylar için tıklayın.

7- Sudan’da Sıradışı Bir Ölü Gömme Ritüelinin Kanıtları Bulundu

Sudan’da kazılan 4.000 yıllık bir mezardaki çömlekte, kömürleşmiş bitkiler, hayvan kemikleri, dışkılar ve böcek parçaları bulundu.

Kazı sırasında mezarın görünümü. C: E. Lesner

Sudan’da izole bir mezar, yaklaşık 4.000 yıl önce, az bilinen bir Afrika krallığında gerçekleşen ve daha önce hiç belgelenmemiş bir cenaze ritüeline dair ilk kanıtları ortaya çıkardı. Mezarda, içinden kömürleşmiş bitki ve odun kalıntıları, hayvan kemikleri ve böcek parçaları çıkan bir pişmiş toprak kap bulundu. Ekip bunların, bir cenaze şöleninin artıklarını temsil ettiğini düşünüyor. Araştırmacılar, “Benzer bir örneğini bilmiyoruz ve bu durum, keşfimizi gizemli ve hatta sıra dışı kılıyor; çünkü bu ritüelin anlamını bilmiyoruz” diyor. Arkeologlar, üstü oval bir toprak tümsekle örtülü mezarın içinde, bir erkek iskeleti, başının arkasına yerleştirilmiş iki çömlek kap ve boynunun etrafına dizilmiş 82 adet mavi sırlı seramik disk boncuk ortaya çıkardı.

Haber hakkında detaylar için tıklayın.

6- Rusya’da İki Tümülüsün Arasında Kurban Kompleksi Bulundu

Rusya’da ortaya çıkarılan göçebe kültürüne ait 2.400 yıllık kurban kompleksi, türünün şimdiye kadarki en zengin örneği.

“Kurban kompleksi” kazılırken. C: Institute of Archaeology of the Russian Academy of Sciences

Rusya’da iki tümülüs arasında keşfedilen benzersiz bir “kurban kompleksi”, Güney Ural Dağları’nda yaklaşık 2.400 yıl önce yaşamış göçebe toplulukların ölü gömme ritüelleri hakkında yeni bilgiler sunuyor. Bu kurban kompleksinde bulunan yüzlerce nesne arasında, en az bir düzine antik at koşum takımı setini temsil eden bronz alınlıklar, yanaklık parçaları ve demir gemler yer alıyor. Koşum takımları, düz, yuvarlak metal disklerle süslenmişti. Bu disklerin bazıları kuşları ve mitolojik hayvanları tasvir ederken, bazıları geometrik desenler ya da insan yüzleri taşıyordu. Kurban kompleksi ayrıca, hayvan motifli gümüş kaplamalara sahip ahşap bir kâse ile kurban hayvanı olarak yerleştirilmiş yaban domuzu çenelerini de içeriyordu. Arkeologlar, gümüş kaplamalı ahşap kâse ile yaban domuzu çenelerinin, bu kurban kompleksinin bir cenaze ritüelinin parçası olduğunu düşündürdüğünü belirtiyor. Mezardan sonraki ritüel faaliyetler muhtemelen iki tümülüs arasındaki alanda göçebe soylular tarafından gerçekleştirilmişti.

Haber hakkında detaylar için tıklayın.

5- İngiltere’deki Mozaik, Kayıp Bir Troya Hikayesini Anlatıyor

İngiltere’deki ünlü Rutland mozaiği, Roma Britanya’sını antik klasik dünyaya bağlayan uzun zamandır kayıp Troya hikayesini tasvir ediyor.

Ketton Mozaiği’nin 1. panelinin bir bölümü, Troya prensi Hektor’u savaş arabasında gösteriyor. C: ULAS

“Birleşik Krallık’ta keşfedilen en önemli mozaiklerden biri” olarak nitelendirilen Rutland Mozaiği’nin arkasındaki ekip, eserin Troya Savaşı’nın alternatif ve “uzun süredir kayıp” bir anlatımını tasvir ettiğini ortaya çıkardı. Yeni araştırma, Rutland’daki ünlü Ketton Mozaiği’nin, ilk başta inanıldığı gibi Homeros’un İlyada’sından sahneleri tasvir etmediğini kesin olarak belirledi. Bunun yerine mozaik, ilk olarak Antik Yunan oyun yazarı Aiskhylos tarafından popülerleştirilen, ancak daha sonra kaybolan Troya Savaşı hikayesinin alternatif bir versiyonuna dayanıyor. Mozaikteki görseller, antik Akdeniz çevresinde zaten yüzlerce yıldır dolaşımda olan sanatsal desen ve tasarımları bir araya getiriyor. Bu durum, Roma Britanyası’ndaki zanaatkarların, sanıldığından daha geniş bir klasik dünya ile yakın bağlantı içinde olduğunu düşündürüyor.

Haber hakkında detaylar için tıklayın.

4- Pompeii, Antik Roma İnşaat Teknolojisine Işık Tutuyor

Pompeii’de keşfedilen antik inşaat alanı, Antik Roma’nın binlerce yıl bozulmadan dayanabilen betonuna dair önemli ipuçları veriyor.

Masic’in, antik Romalıların binlerce yıldır dayanıklı betonu nasıl ürettiğini anlamak için kompozisyon analizi uyguladığı yeni kazılan bir alanda bulunan antik bir Pompeii duvarı. C: Archaeological Park of Pompeii

Beton, antik Roma İmparatorluğu’nun temeliydi. Beton, Roma’nın efsanevi mimari devrimini mümkün kıldığı gibi, birçoğu yaklaşık 2.000 yıl sonra bile hâlâ kullanılan binaların, köprülerin ve su kemerlerinin inşasını da mümkün kıldı. Araştırmacılar, MS 79 yılında Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla korunan Pompeii’deki bir antik inşaat alanını analiz ederek, Roma betonunun binlerce yıl dayanmasını sağlayan “sıcak karıştırma” teknolojisini kesin olarak doğruladı. Çalışma, Romalıların sönmemiş kireci volkanik külle kuru halde karıştırıp ardından su eklediklerini; bu işlemin açığa çıkardığı ısının ve oluşan kireç topaklarının betona çatlakları “kendini onarma” özelliği kazandırdığını ortaya koydu.

Haber hakkında detaylar için tıklayın.

3- İskenderiye’de, Strabon’un Tarif Ettiği Eğlence Teknesi Bulundu

İskenderiye açıklarında bulunan 1. yüzyıla ait lüks gemi, MÖ 29-25 civarında kenti ziyaret eden tarihçi Strabon’un betimlemesiyle örtüşüyor.

Palestrina’daki Nil mozaiğinin detayı, İskenderiye açıklarında keşfedilenden çok daha küçük tekneleri gösteriyor. C: DEA/S. VANNINI/De Agostini

Arkeologları heyecanlandıran bir gelişmeye imza atan, birinci yüzyıl Yunan tarihçisi Strabon’un tasvirine uyan antik bir Mısır eğlence teknesi İskenderiye kıyılarında bulundu. MS 1. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bu eğlence teknesi 35 metre uzunluğundaydı ve ortada bir süslü yapı ile lüks biçimde süslenmiş bir kabini barındıracak şekilde inşa edilmişti. Strabon, MÖ 29-25 civarında Mısır kentini ziyaret etmiş ve bu tür teknelerden şöyle söz etmişti: “Bu gemiler lüks biçimde donatılmıştır ve kraliyet sarayı tarafından geziler için kullanılır. Ayrıca İskenderiye’den kanal yoluyla kamusal şenliklere inen eğlenen kalabalık da bu teknelere binerek gider; zira her gün ve her gece teknelerde flüt çalıp ölçüsüz ve son derece serbestçe dans eden insanlarla doludur.”

Haber hakkında detaylar için tıklayın.

2- İtalya’da 3.700 Yıllık Baba-Kız Ensest Kanıtı Ortaya Çıktı

İtalya’daki arkeologlar, şimdiye kadar tespit edilen en eski baba-kız ensestine ait DNA kanıtlarını ortaya çıkardı.

Grotta della Monaca’da yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan insan iskeleti kalıntıları. C: Felice Larocca, CRS “Enzo dei Medici”

İtalya’da Grotta della Monaca (Keşiş Mağarası) adlı alandaki mağara, MÖ 1.780 ile 1.380 yılları arasında bir mezarlık olarak kullanılmıştı. Arkeologlar, burada gömülü 23 kişinin DNA’sını analiz ederek grubun genetik kökenini anlamaya çalıştı. Ancak bu kadar “uç düzeyde ebeveyn ilişkisi” bulmayı beklemiyorlardı. İskeletlerin parçalanmış ve birbirine karışmış olmasına rağmen, araştırmacılar 10 kadının ve 8 erkeğin genetik cinsiyetini belirlemeyi başardı. Mezarlıktaki genetik akrabalık ilişkilerini incelerken, araştırmacılar birinci dereceden akrabalığa ait iki örnek buldular; yani ebeveynler ve çocukları. İlk bakışta bu bulgu çok dikkat çekici görünmüyordu. Zira birçok kültür, ölülerini biyolojik akrabalarının yanına gömüyordu. Ancak mağarada gömülü yetişkin bir erkek ile ergenlik öncesi bir erkek çocuğa ait örnek bambaşka bir tablo ortaya koydu. Daha ayrıntılı inceleme, “genç erkeğin, birinci dereceden ensest bir birleşmenin çocuğu olduğuna dair tartışmasız kanıt” sundu. Araştırmacıların ifadesiyle bu bulgu, çocuğun, mağarada gömülü yetişkin erkek ile o erkeğin öz kızının oğulları olduğunu açık biçimde gösteriyordu.

Haber hakkında detaylar için tıklayın.

1- Neandertallerin Ateş Yaktığına Dair 400.000 Yıllık Kanıtlar Bulundu

Arkeologlar bilinen en erken ateş teknolojisi kanıtlarını buldu ve bu teknoloji, 400.000 yıl önce Neandertaller tarafından kullanılmıştı.

Pirit ve çakmak taşından kıvılcım oluşumunun sanatçı tarafından yapılmış bir tasviri. C: Craig Williams/The Trustees of the British Museum

 İngiltere’deki Suffolk bölgesinde 400.000 yıldan eski bir arkeolojik alanda bulunan pirit kırıntıları, arkeologların kontrollü biçimde ateş yakmaya dair kanıt tarihini daha da geriye çekiyor ve insan beynindeki kilit gelişmelerin daha önce sanılandan çok daha erken başlamış olabileceğine işaret ediyor. Barnham adlı arkeolojik alanda, 400.000 yıl öncesine tarihlenen taş aletler, yanmış tortu ve kömür kalıntıları da ortaya çıktı. Nature dergisinde yayımlanan çalışmada araştırmacılar, alanın dünyadaki en erken doğrudan ateş yakma kanıtlarını içerdiğini ve bu ateş teknolojisinin muhtemelen Neandertaller tarafından kullanıldığını ortaya koydu.

Haber hakkında detaylar için tıklayın.

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login