Bugün zeytinyağının hastalıklara karşı koruduğu kabul edilse de, tıbbi ve kutsal özelliklerine dair inançlar binlerce yıl öncesine dayanıyor.

Zeytinyağı, en azından MÖ 2. binyıldan itibaren şifa ve arınma için kullanılmış ve günümüz uygulamalarını hâlâ etkileyen şekillerde önemli ritüellerle ilişkilendirilmişti.
Kutsal sıvı
Hitit İmparatorluğu’nun başkentinden kalan MÖ 2. binyıl ortalarına ait metinler, doğumun tehlikelerinden korunmak için yeni doğan bebeğin ve annenin yağlanmasını anlatır. Antik Suriye’de, Baal tanrısının başrahibesi, “tapınağın saf yağı” ile yağlanarak göreve başlatılırdı.
Günümüzde Yunanistan sınırları içinde bulunan Pylos Sarayı’ndan kalma Miken tabletleri, tanrılara sunulmak üzere özel kokulu yağların yapımından bahseder. İbranice kutsal metinlerde ise yağ, Davut ve Süleyman gibi rahipleri ve kralları göreve başlatmak ve ritüelistik nesneleri kutsamak için kullanılırdı.
Sağlığın koruyucusu
Zeytinyağı, Yunanlar ve Romalılar tarafından temizlik ve şifa için kullanılırdı. Banyo sırasında yağlanmak, sağlık rejimlerinin hayati bir parçasıydı. Vücudu yağla ovmadan (sabun yerine) ve bu yağı strigil adı verilen metal bir aletle kazıyarak çıkarmadan hiçbir hamam ziyareti tamamlanmazdı.
(İlgili: Akdeniz’de İnsan ve Zeytin Etkileşiminin 4.000 Yıllık Mirası)
Romalı yazar Yaşlı Plinius, “İnsan vücudu için özellikle iyi olan iki sıvı vardır: içeride şarap ve dışarıda yağ […], ama yağ kesinlikle bir zorunluluktur” diye yazmıştı. Aynı zamanda, zeytinyağını ısırgan otu yanmasına karşı bir tedavi ve birçok şifalı bitki için bir temel olarak tavsiye ediyordu.
MS 2. yüzyıl Roma İmparatorluğu’nda yaşamış Yunan tıp yazarı Celsus da, “Bitkin bir kişi ateşlenecek gibi olursa, […] içine biraz yağ eklenmiş ılık suya girmeli ve ardından tüm vücudunu […] yağ ile nazikçe ovmalıdır” diye tavsiyede bulunuyordu.
Bir başka tıp yazarı Soranus ise tıpkı 1500 yıl önce Hititlerin yaptığı gibi, yeni doğan bir bebeğin zeytinyağı ile yağlanmasını söylüyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, Greko-Roma tanrılarına sunulan adaklarda ve heykellerin kutsanma ritüellerinde kokulu yağların kullanıldığını ortaya koydu.
Zeytinyağı ve Hıristiyanlık
Hıristiyanlık, Roma İmparatorluğu’nun son dönemlerinde gelişirken, İbranice’deki Mashiach (mesih) kelimesinin çevirisi olarak, “kutsal yağ ile meshedilmiş kişi” anlamına gelen Yunanca Christos terimi kullanıldı. Christian (Hristiyan) ve Christ (Mesih) kelimelerinin kökeni buradan geliyor.
Krizma (chrism) adı verilen kokulu ve kutsanmış zeytinyağı, kutsama ve arınma için kullanılırdı. MS 381 tarihli bir kilise konsili şunları kaydeder: “Sapkınlardan kurtarılanlar/kurtulmaya çalışanlar […] öncelikle alınlarına, gözlerine, burun deliklerine, ağızlarına ve kulaklarına kutsal krizma sürülür […], ve sonra onları vaftiz ederiz.”

Bu güzel kokulu zeytinyağı, ayinlerde kullanılan kaseler gibi litürjik nesneleri kutsamak, rahiplerin atanması gibi ritüellerde, vaftiz öncesinde ve hastaları yağlamak için kullanılırdı. Kiliseler, içine kokulu zeytinyağı doldurulmuş çok sayıda cam kaseye sahip olan Polykandilion adı verilen yeni bir kandil türüyle aydınlatılırdı; ayrıca güvercin, taç veya tekne gibi sembolik şekillerde yapılmış kandiller de bulunurdu. Bunlar Tanrı’nın ışığını sembolize eder ve “ilahi” bir koku yayarlardı.
Azizlerin mezarlarından ve kutsal yerlerden elde edilen yağın şifa mucizeleri yarattığına inanılırdı. Azizlerin kalıntılarını içeren kutsal emanet sandıklarında, yağın içine dökülüp ardından dağıtılması için özel delikler bulunuyordu. Bu yağ ve şehitlerin mezarlarındaki kandillerden elde edilen kokulu yağ, hastaları yağlamak için kullanılırdı. Dokuzuncu yüzyıla ait bir metin, Mısır’daki Aziz Menas’ın mezarında yaşananları şöyle anlatıyor: “Mezarın önündeki bir kandil […] gece gündüz yanardı ve güzel kokulu yağla doluydu. Ve biri bu kandil yağından alıp […] hasta birine sürdüğünde hasta iyileşiyordu.” Kutsal yerleri ziyaret eden hacılar, şifa gücünü evlerine götürme umuduyla bu yağı kaplara dolduruyorlardı.
Erken kiliseler sadece zeytinyağı kullanmakla kalmadı, aynı zamanda onu üretti de. Altıncı yüzyıl ve sonrasına ait manastır ve kilise arşivleri, zeytinliklerin ve köleleştirilmiş işçilerin kilise ve manastır mülklerine bağışlandığını kaydeder. Bu, piskoposluk komplekslerinde, kiliselere bağlı ek binalarda ve manastırlarda bulunan yağ üretimi kalıntılarına dair arkeolojik bulgularla doğrulanıyor.

Yakın zamanda Mallorca kıyılarında bulunan MS 4. yüzyıldan kalma bir gemi batığından çıkan yağ taşıma kaplarının mühürlerinde Hıristiyan sembolleri yer alıyor. Kaplardaki boyalı yazıtlar, içeriği özel bir “tatlı yağ” olarak tanımlıyor; bu yağın muhtemelen güney İspanya’daki manastırlarda üretildiği ve ritüel ve şifa amaçlı kullanım için pazarlandığı düşünülüyor.
Günümüzde zeytinyağı
Zeytinyağının inisiyasyon (ritüelistik kabul töreni), kutsama ve şifa ritüellerindeki antik kullanımların modern bir mirası var. 2023 yılında, III. Charles’ın taç giyme töreni için kullanılan yağ, Zeytin Dağı’ndaki korulardan hasat edildi, yerel manastırlarda işlendi ve Kudüs’teki başpiskoposlar tarafından kutsandı.
Yağlama (meshetme) ritüeli, antik Kral Süleyman’ın töreninden esinlenilerek, ilk İngiliz krallarının erken Orta Çağ’daki taç giyme törenlerinden türeyen bir geleneği sürdürüyor. Zeytinyağı, günümüzde de Hıristiyan ayinlerinde, kiliselerin kutsanmasında ve hastaların yağlanmasında kullanılıyor.
Tadı, dokusu, görünümü ve kokusuyla değerli olan zeytinyağı, insanlık tarihinde özel bir öneme sahip. Günümüzdeki kullanım alanları ise uzun bir geleneğin köklerinden geliyor.
The Conversation. Tamara Lewit. 12 Kasım 2025.
You must be logged in to post a comment Login