Çok Eski Akrabalarımızı Küçümsemekte Hatalı Olabiliriz

Zambiya’daki yarım milyon yıllık ahşap yapının keşfi, eski akrabalarımızı küçümsemekte hatalı olduğumuzu gösteriyor.

Kazı ekipleri üst üste binen iki kütüğün oluşturduğu bir yapının bir kısmını buldu. C: Professor Larry Barham, University of Liverpool

Çoğu insana göre karmaşık teknolojiler, modern insanları binlerce veya yüz binlerce yıl önce Taş Devri’nde yaşayan atalarından ayırıyor. Günümüzün hızla değişen dünyasında, daha eski teknolojiler, hatta birkaç yıl öncesine ait olanlar bile, sıklıkla küçümseyici bir şekilde “Taş Devri” olarak tanımlanıyor.

Bu tür terimler bizi bazen düşündüğümüzden çok daha bilgili olan eski akrabalarımızdan ayırmaya hizmet ediyor.

Liverpool Üniversitesi’nden arkeolog Larry Barham liderliğindeki bir ekip, yakın zamanda ahşap teknolojisinin bilinen en eski kullanımına ilişkin sağlam ve iyi tarihli kanıtlar yayınladı. Ahşap yapı, diğer eserlerle birlikte 476.000 yıl öncesine tarihleniyor ve Zambiya’daki Kalambo Şelalesi’ndeki su dolu birikintilerden kazılarak çıkarıldı.

Bu arkeolojik alan, yüzbinlerce yıl öncesine ait insan kültürel gelişiminin izlerinin bulunmasıyla ünlü.

(İlgili: Zambiya’da 476.000 Yıllık Ahşap Bir Yapı Ortaya Çıkarıldı!)

Barham ve meslektaşları tarafından bulunan son derece iyi korunmuş kanıtlar arasında, diğer eserlerin yanı sıra, bir kama (bir tür ahşap alet), bir kazma çubuğu, aletlerin yardımıyla kesilmiş bir kütük ve üzerinde çentik açılmış bir dal yer alıyor.

Peki neden yapay zeka ve robotik çağında, yaklaşık yarım milyon yıl önceki ahşap teknolojisi hem bilim insanlarının hem de halkın ilgisini bu kadar çeksin?

Kalambo Şelalelerinden elde edilen kanıtlar, ilk homininlerin (eski insan akrabaları) odun elde etme ve onu aletlerle şekillendirme konusunda dikkate değer bir yetenek sergilediğini gösteriyor. Sadece çeşitli aletler değil, aynı zamanda sofistike ahşap yapılar da üretebildiler. Yapıyı hangi türün oluşturduğunu tam olarak bilmiyoruz ama diğerlerinin yanı sıra Homo heidelbergensis veya Homo naledi’ye benzer bir tür aday olabilir.

Kalambo Şelalesi’nde kazılan ahşap yapı. C: Professor Larry Barham, University of Liverpool

Kalambo Şelalelerinden elde edilen kanıtlar, ilk homininlerin (eski insan akrabaları) odun elde etme ve onu aletlerle şekillendirme konusunda dikkate değer bir yetenek sergilediğini gösteriyor. Sadece çeşitli aletler değil, aynı zamanda sofistike ahşap yapılar da üretebiliyorlardı. Yapıyı hangi türün oluşturduğunu tam olarak bilmiyoruz, ama diğerlerinin yanı sıra Homo heidelbergensis veya Homo naledi’ye benzer bir tür bunun için aday olabilir.

Bu sonuçların, Erken Taş Devri’nde sürdürülebilir malzemelerin nasıl kullanıldığına dair anlayışımız açısından geniş kapsamlı sonuçları var. Bunlar aynı zamanda erken homininlerin yeteneklerine de ışık tutuyor.

Spekülasyondan gerçeğe

Arkeoloji, bizden önce gelen insanların bıraktığı kalıntıları kullanarak uzak ve yakın tarihin incelenmesini içeriyor. Ancak bu tarihler, ya zaman geçmesine rağmen hayatta kalan ya da çürümüş ancak iz bırakmış olan şeyler lehine önyargılı.

İnsanoğlu, insanlık tarihinin yaklaşık yüzde 99’unu Taş Devri olarak bilinen dönemde yaşadı. Yaklaşık dört milyon yıl öncesinden 300.000 yıl öncesine kadar uzanan Erken Taş Devri, en eski ve belki de en uzun “teknolojik çağ” olarak kabul ediliyor.

Atalarımız ahşabı birçok iş için uzun zamandır kullanıyor. C: Professor Larry Barham, University of Liverpool

İnsan gelişiminin bu erken evresindeki taş aletler hakkında daha fazla şey biliyoruz; bunun nedeni, kayalar gibi inorganik malzemelerin, ahşap gibi çabuk bozulan malzemelerden yapılanlara kıyasla neredeyse yok edilemez olması.

Aslında, Erken Taş Devri’ne ait tabakalarda ahşap çok az ve çürümeyi önlemek için olağanüstü koruma koşulları gerekiyor. Bu malzemeler, yalnızca çöller gibi aşırı kuru ortamlarda veya Kalambo Şelalesi’nde olduğu gibi aşırı ıslak koşullarda hayatta kalabiliyorlar.

Kanıtların azlığı göz önüne alındığında, ahşabın 400.000 yıldan daha uzun bir süre önce kasıtlı olarak kullanıldığına dair doğrudan kanıtlar, ahşabın bir teknoloji olarak eskiliğine ve homininlerin bu çok yönlü malzemeyle ne kadar süredir etkileşimde bulunduğuna dair anlayışımızı keskin bir şekilde değiştiriyor.

Homininler, bunu alet yapmak, barınak inşa etmek, yiyecek elde etmek ve hatta günlük yaşamlarını sürdürürken yakıt elde etmek için kullanıyorlardı.

Her ne kadar araştırmacılar ahşap teknolojisinin erken homininler tarafından yaygın olarak kullanıldığından şüphelenmiş olsalar da, kesin ve doğrudan bir kanıt olmadan, bunu gerçek olarak kabul edemedik. Arkeoloji keşif ve kanıta dayalı bir çalışma alanı; görmek inanmaktır. Kalambo Şelalesi keşfi spekülasyonları gerçeğe dönüştürerek teknoloji tarihine dair anlayışımızı değiştirdi.

Çevreye fayda sağlamak

Ancak zorluğun bir kısmı, tarihi bilimsel ve teknolojik başarı yoluyla moderniteye doğru kaçınılmaz bir ilerleme olarak tasavvur eden, ilerlemeci veya doğrusal olarak tanımlanabilecek insanlık tarihi kavramlarından kaynaklanıyor.

Geçmişte bazı bilim insanları, erken homininlerin zihinlerinin, modern insanlara kıyasla daha sınırlı olduğunu düşünüyordu. Bilim insanları, insan beyni boyutu arttıkça, “basit” bir durumdan bugün içinde yaşadığımız karmaşık, algoritmaların hakim olduğu dünyaya geçtikçe teknoloji ve kültürün karmaşıklaştığına inanıyorlardı.

Kalambo Şelalesi, insan yerleşimine ilişkin kapsamlı kayıtlarıyla tanınıyor. C: Professor Geoff Duller, Aberystwyth University

Zamanla beyin boyutlarının artmasına ve teknolojinin değişmesine rağmen, bizden önce gelenlerin etraflarındaki maddelere dair etkileyici bir anlayışa sahip olmaları ve çevrelerine özen göstermiş olması mümkün. Kalambo Şelalesi’nin kasıtlı olarak şekillendirilmiş ahşap yapısı, günümüz dünyasında yeşil teknoloji olarak adlandırdığımız şeyi kullanan tasarım, teknoloji ve yaratıcılığın bir örneği.

“İlerleme” kavramları kültürün oldukça derinlerine yerleşmiştir. Bu aynı zamanda modern insanların (Homo sapiens) istisnacılığının da bir göstergesi olabilir; yani türümüzün daha önceki homininlerle karşılaştırıldığında benzersiz veya örnek niteliğinde bir şey olduğu inancı. Bu kavramları bir kenara bırakırsak, “geriye doğru teknolojiler” olarak adlandırılan teknolojilerin çevreye ve gezegene büyük faydalar sağlayabileceğini görebiliriz.

Ahşabın çabuk bozulabilen bir malzeme olması, neredeyse yok edilemez olan ve göze çarpan kalıntılar bırakan bazı modern inşaat malzemelerinin aksine, onu daha sürdürülebilir bir malzeme haline getiriyor. Bu modern malzemelerin üretilmesi aynı zamanda iklim değişikliğine katkıda bulunan sera gazları da yayar.

Elbette ahşabın inşaat malzemesi olarak kullanılmasının yangın ve çürüme gibi riskleri de var. Ancak uygun durumlarda uzun süredir devam eden ahşap bina geleneğimizi sürdürmeliyiz. Belki de kadim insanlar o kadar geri değildiler ama konu gezegene sağlam kararlar vererek bakmaya geldiğinde bizden daha ilericiydiler.

Özetle, Kalambo Şelalesi kanıtları, erken homininlerin, en azından bazen, alet yapımı ve barınak da dahil olmak üzere günlük ihtiyaçları için taş dışındaki malzemelerden yararlanabildiklerini gösteriyor. Ayrıca çevrelerindeki kaynakları yakıt ve ilaç için de kullanabiliyor olabilirler.

Ancak bizden önce gelenlerin ahşabı nasıl kullandıklarını ve işlediklerini göstermek için Taş Devri’nin başlangıcına kadar uzanan daha doğrudan kanıtlara ihtiyacımız var. Bunun gibi daha fazla keşif, güçlü Taş Devri’ni Ağaç Devri olarak yeniden adlandırmamıza bile yol açabilir.


The Conversation. Shadreck Chirikure. 6 Ekim 2023.

Bu makale, ilk olarak The Conversation’da yayınlanmıştır. Orijinal makaleyi buradan okuyabilirsiniz.

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login