Dünyanın hemen her yerinde bulunan mumyalar, binlerce yıl önce yaşamış halkların uygulamalarına dair bilgiler veriyor.
İnsanlar uzun zamandır ölümden sonraki yaşamın devamını tasavvur ediyor. Örneğin eski Mısırlılar, özenli cenaze törenleri ve ölümden sonraki yaşamla ilgili inançlarıyla ünlü. Ancak bedenleri kasten koruma pratiği, muhtemelen eski Mısır mumyalarından 3.500 yıl öncesine uzanıyor. Zenginlikler ve kişisel eşyalarla gömülü mumyalar dünyanın her yerinde bulunuyor.
(İlgili: Ölüleri Mumyalama İşlemi 8.000 Yıl Önce Başlamış Olabilir)
Bazı durumlarda, bu mumyalar, eski kültürlerin inançlarına ve uygulamalarına ayrıntılı bir bakış sağlıyor. Mumyalar ve onlarla birlikte gömülen nesneler, insanların önemli bulduklarını, manevi sembolleri ve ölümden sonra olduğuna inandıkları şeyleri ortaya çıkarıyor. Günümüz bilim insanları tarafından yürütülen otopsiler, bu eski insanların ne yediklerini, hangi hastalıklara maruz kaldıklarını ve nihayetinde onları neyin öldürdüğünü ortaya çıkarabilir.
Firavun Tutankamon’dan Leydi Dai olarak bilinen Xin Zhui’ye, bu yedi ünlü mumya, mezarlarına taşıdıkları sırları yeniden ortaya çıkarıyor.
1- Buz Adam Ötzi
Buz Adam Ötzi olarak bilinen mumya, 1991 yılında Alpler’de keşfedildiğinde, Avusturyalı yetkililer çok iyi korunmuş durumdaki cesedin başlangıçta modern bir dağcıya ait olduğunu düşündüler. Ancak hızlı bir şekilde dağ buzulundan çıkarıldıktan sonra, buz adamın Kalkolitik Çağ’a ait olduğunu anladılar.
Ötzi, batı Avusturya’nın yakınlarındaki Ötztal Vadisi’nin çok yukarısında, deniz seviyesinden 3.210 metre yükseklikteki bir dağ geçidinde keşfedildi. 5.300 yıl önce, Avrupa’nın ilk kez karmaşık sosyal hiyerarşiler geliştirdiği bir dönemde yaşamıştı. Ölümü şiddetliydi: 2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre Ötzi, okla vurulduktan sonra ölmüş ve son anlarında başından yaralanmıştı.
Ötzi’nin mumyası, Kalkolitik Avrupa’sındaki yaşam hakkında muazzam bilgiler sağladı. Genleri onun bir Orta Avrupa yerlisi olduğunu ve mide içeriği dağ keçisi eti yediğini gösteriyor. 40’lı yaşlarının ortalarındaki Ötzi, eklem iltihabı, daralan arterler ve bağırsak parazitlerinden muzdaripti, ancak muhtemelen acısını tedavi etmek için akupunktur ve şifalı otlar kullanmıştı. Hatta öldürülmesinden günler önce, kazıma ve delme aletlerini bilediğini biliyoruz, ancak bir mücadele mi bekliyordu yoksa aletlerini rutin işler için mi hazırlıyordu, bunu tahmin etmek mümkün değil.
2- Tollund Adamı
1940 yılında Danimarka’da bulunan bir bataklık cesedi olan Tollund Adamı, insan kurban edildiğinin bir kanıtı olabilir. Mükemmel bir şekilde korunarak günümüze ulaşmış olan mumya, MÖ 405 ila MÖ 380 yılları arasında Demir Çağı’nda yaşamış bir adama ait. Son gününde arpa lapası ve balık yemiş ve ardından asılarak boğulmuştu. Danimarka’daki Silkeborg Müzesi’ne göre, Tollund Adamı daha sonra gözleri ve ağzı dikkatlice kapatılarak cenin pozisyonunda bırakıldığı için, araştırmacılar ölümünün kurban ritüelinin bir parçası olduğundan şüpheleniyorlar. Bu zaman dilimindeki çoğun insan yakılıyordu, bu yüzden bir bataklığa gömüldüğü gerçeği, “insan kurban etme” teorisini destekliyor.
3- Firavun Tutankamon
Belki de hiçbir mumya, çocuk firavun Tutankamon’dan daha ünlü değil. Genç firavun 3000 yıldan fazla bir süre önce, 19 yaşındayken öldü. 1922’de mezarının açılması uluslararası bir sansasyon yarattı, çünkü birçok kraliyet mezarının aksine yağmalanmadan günümüze ulaşmıştı. Genç firavunun mumyası hâlâ, biri som altından yapılmış olmak üzere üç tabutun içindeydi.
Tutankamon’un ışıltılı mezar eşyaları, eski Mısır’dan bir manzara sunuyordu ve mumyası MÖ 1324’te öldüğü zamandaki uygulamalara ve kültürel değişikliklere de ışık tuttu. Mumyadan alınan DNA, Tutankamon’un ebeveynlerini net bir şekilde belirlemeye yardımcı oldu ve kraliyet bağlarıyla ilgili gizemi aydınlattı. Bilim insanları, DNA analizini kullanarak Tutankamon’un babası Akhenaton ve adı bilinmeyen annesi olduğu düşünülen iki mumyayı tespit ettiler. Tutankamon’un mumyası ayrıca firavunun sıtma ve yürümeyi zorlaştırmış olabilecek nadir bir kemik bozukluğuna sahip olduğunu da ortaya çıkardı. Muhtemelen ya sıtma ya da başka bir enfeksiyon sebebiyle ölmüştü.
Tutankamon’un penisi erekte halde mumyalanmıştı, bazı arkeologlar bunun babasının yaptığı dini reformları reddeden bir sembol olduğu görüşünde. Akhenaton, Mısır dinini tek bir tanrının, güneş diskiyle sembolize edilen Aten’in etrafına toplamaya çabalamıştı, ancak Tutankamon’un erekte haldeki penisi doğurganlık, diriliş ve yeraltı dünyasının tanrısı Osiris’e atıftı. Mitolojideki hikayeye göre, Osiris kardeşi Seth tarafından parçalara bölünür, ancak eşi İsis penis de dahil olmak üzere vücudun parçalarını toplar ve oğulları Horus’a hamile kalır. Tutankamon’un mumyalanması, babasının dini reformlarının başarısızlığını pekiştirmek için Osiris ile yakından ilişkilendirilmiş olabilir.
4- Xin Zhui
Mumyalar tipik olarak kupkuru derimsi bir yapıda olur, ancak “Leydi Dai” olarak da bilinen Xin Zhu bundan farklıydı. Çin’de Han hanedanlığı döneminde yaşayan bu varlıklı kadın, 1971 yılında kil ile kapatılmış özenli bir mezarda keşfedildi. Mezarının koşulları neredeyse oksijensiz bir ortam yaratmıştı ve Xin Zhui’nin tabutu da vücudun korunmasına yardımcı olmak için mumyalama sıvısıyla doluydu, bu yüzden bedeni bozulmamış bir koruma durumundaydı. Uzuvları hâlâ esnek yapıdaydı, teni yumuşaktı ve saçları hâlâ yerli yerindeydi.
MÖ 168 yılına tarihlenen mumya, bedeniyle birlikte gömülen yüzlerce eşyayla birlikte şu anda Çin’deki Hunan Müzesi’nde tutuluyor. Bunlar arasında gösterişli yemek takımları, müzik aletleri ve zarif bir şekilde renkli ipek kumaşlar bulunuyor. Mezardaki kayıtlardan Xin Zhui’nin, hemen yakınında gömülü olan Dai Markisi Li Cang’ın eşi olduğu anlaşıldı. Komşu bir mezarda, çiftin oğlu veya markinin kardeşi olduğu düşünülen 30 yaşlarında bir adamın bedeni bulunuyordu.
Archaeology Magazine’e göre bilim insanları Xin Zhui’nin mumyası üzerinde tam bir otopsi yapabildiler. Bu incelemeyle birlikte, Xin Zhui’nin yaklaşık 50 yaşlarında kalp krizinden öldüğü anlaşıldı.
5- Chinchorro Mumyaları
Günümüz Şili’sinde bulunan Chinchorro Mumyaları, dünyanın bilinen en eski insan yapımı mumyaları arasında yer alıyor ve en eski Mısır mumyalarından 2.000 yıl öncesine, yani günümüzden 7.000 yıl önceye dayanıyor.
Archaeology Magazine’e göre, bu mumyalar eski Mısır’daki herhangi bir kraliyet ailesi kadar özenle hazırlanmıştı. Organları çıkarılmış, kasları kemiklerinden sıyrılmıştı. Bedenleri daha sonra çıkarılan iç organların yerine saz, bitki maddesi ve kil ile doldurulmuştu. Derileri siyah veya kırmızıya boyanan mumyalara, ölüm sonrası işleyişi tamamlamak için insan saçından özenle hazırlanmış peruklar ve yontulmuş kil maskeler eklenmişti.
Atacama Çölü’nde yaşamış ve hiçbir yazılı kayıt bırakmamış olan Chinchorro halkının korunmuş ölüleri, onların inançlarını ve kültürlerini anlamamız için bizlere oldukça ender bir pencere açıyor. Chinchorro halkının, rütbesi ne olursa olsun herkesi – ölü doğmuş bebekleri bile – mumyaladıkları biliniyor.
Antropologların Archaeology Magazine’de yazdığına göre: “Chinchorro halkı, topluma katkıda bulunsun ya da bulunmasın tüm insanları onurlandırıyor gibiydi, potansiyellerine asla ulaşamayanlara özellikle dikkat ediyorlardı. Chinchorro toplumunda, bir mumya olarak yaşamak ikinci bir şans olarak görülmüş olabilir.”
6- II. Ramses
Büyük Ramses olarak da bilinen II. Ramses, Mısır’ı 68 yıl boyunca yönetti. Yaşamı boyunca (yaklaşık olarak MÖ 1303’ten MÖ 1213’e kadar), yeni toprakları ele geçirmek için askeri planları yönetti ve günümüzde Ramesseum olarak bilinen muazzam bir tapınak kompleksi de dahil olmak üzere Nil boyunca ayrıntılı inşaat projelerini finanse etti. 83 tonluk bir granit heykeli de dahil olmak üzere, II. Ramses’in saltanatına ait birçok eser günümüze dek ulaşmış durumda.
II. Ramses’in mumyası da günümüze dek ulaştı, ancak bir takım ölüm sonrası dramalar yaşamadan değil. Mısır’ın Yeni Krallığı (MÖ 1550-1070) MÖ 11. yüzyıla doğru sendelemeye başladığında, rahipler yağmacılardan korumak için kraliyet mumyalarının yerini değiştirdi. Gerçekte, Mısır’daki Amerikan Araştırma Merkezi’ne göre, rahipler muhtemelen o zamanlar kıt olan altın ve hammaddeler için böyle bir yöntem uygulamışlardı. II. Ramses’in bu yolculuğu, 1881’de yeniden bulunan Deir el-Bahari’deki gizli bir kraliyet mezar odasında sade bir tabutta sona erdi ve yolculuklarının bir kaydı mumya sargılarında yazılıydı.
Kaliforniya San Jose’deki Rosicrucian Mısır Müzesi’ne göre, II. Ramses’in boyu 1.80 metrenin üzerindeydi. Uzun bir hayat yaşayan firavun, yaklaşık 90 yaşında ölmüştü. 2014’teki araştırmalar firavunun, omurgaya yakın bağların sertleşmesine ve esnekliğin azalmasına neden olan yaygın idiyopatik iskelet hiperostozu adı verilen bir kemik rahatsızlığı olduğunu gösteriyor. Mumya günümüzde Ulusal Mısır Medeniyeti Müzesi’nde bulunuyor.
7- Sibirya Buz Prensesi
MÖ 5. yüzyılda yaşamış ve muhtemelen zamanında önemli bir olan Sibirya Buz Prensesi, Pazırık kültürünün bir üyesiydi. Mezarı 1993 yılında Özerk Altay Cumhuriyeti’nde keşfedildi ve yanında altı kurbanlık atıyla birlikte büyük bir karaçam tabutta gömülü olarak bulundu.
Ukok Prensesi olarak da bilinen Sibirya Buz Prensesi, keşifle ilgili hazırlanan 1998 tarihli NOVA belgeseline göre öldüğünde muhtemelen yaklaşık 25 yaşındaydı. Turba ile mumyalanan kadının beyni ve gözleri çıkarılmış ve göz yuvaları hayvan kürküyle doldurulmuştu. Vücudu, altın kaplama oymalarla süslenmiş 0.9 metrelik bir keçe başlıkla süslenmiş; kırmızı, kestane rengi ve sarıya boyanmış yün ve deve tüyünden bir elbise giymişti. Belki de en şaşırtıcı detay, bir geyik kafası, benekli bir panter ve grifon gagası ve oğlak boynuzlarına sahip bir geyik gibi betimlerin olduğu dövmeleriydi.
Mumya MÖ 6. ve 3. yüzyıllar arasında yaşayan Pazırık halkı hakkında şaşırtıcı sırları ortaya çıkardı. Örneğin, kıyafeti yaklaşık 2400 yıl önce bölgedeki uzun mesafeli ticaret yollarını gösteren Hindistan’dan gelmiş olabilecek yabani ipekten yapılmıştı.
Live Science. 20 Temmuz 2022.
You must be logged in to post a comment Login