Volkanik küllerin radyometrik tarihlemesi, Etiyopya’da bulunan insan fosillerinin yaşını en az 233.000 yıl öncesine kadar geri çekti.
Etiyopya’nın güneybatısındaki uzak bir bölgede, Omo Nehri ve uzun süredir ortadan kaybolan kolları, çıplak engebeli kayalıklar ve yamaçlar oluşturarak, eski tortullardan oluşan bir tabaka ve ilk insanların kalıntılarını ortaya çıkardı.
Covid pandemisinden önce, Céline Vidal ve meslektaşları, türümüzün en eski üyelerinden bazıları hakkında daha fazla bilgi edinmek için 110 Fahrenheit’e kadar ulaşan kavurucu sıcaklıklarda çalışmak için Kibish Formasyonu olarak bilinen bu siteye gittiler.
Eski patlamaların iklimi ve medeniyetleri nasıl etkilediğini araştıran Cambridge Üniversitesi’nde bir volkanolog olan Vidal, “Bu bir maceraydı.” diyor.
(İlgili: Etiyopya’daki Yanardağlar İnsanın Evrimini Etkilemiş Olabilir)
Vidal ve meslektaşlarının siteye gelmesinin nedenlerinden biri, bilinen en eski Homo sapiens örneklerinden biri olan Omo I hakkında bilgi edinmekti. Fosili örten volkanik kül tabakasını belirli bir volkanik patlamayla eşleştirmek için jeokimyasal ipuçlarını kullanarak, Omo I’in önceden inanıldığından 36.000 yıl daha yaşlı olduğunu keşfettiler.
Etiyopya Yarığı’ndaki Shala yanardağının muazzam patlamasından gelen küller, yaklaşık 233.000 yıl önce Omo I fosilini içeren tortu tabakasının üzerine döküldü, bu da Omo I ve onun türünün en azından o kadar uzun zaman önce burada yaşadığı anlamına geliyor.
Vidal, “Her patlamanın, bir tür parmak izi gibi benzersiz bir jeokimyasal bileşimi vardır. Buradan yola çıkarak, Etiyopya Yarığı’ndaki hangi patlamanın bir volkanik kül tabakası oluşturduğunu tam olarak bulmaya çalışabiliriz.” diyor.
“Fosilleri örten kül tabakası için bir eşleşme bulduk, bu yüzden hangi püskürmenin o külü ürettiğini ve o püskürmenin yaşını biliyoruz.”
Nature dergisinde yayımlanan bulgular, Omo I’in kalıntılarının üzerine daha sonra gökten düşen katmandan daha yaşlı olması gerektiğini gösteriyor, ancak olabilecek maksimum yaşını göstermiyor. Ekip, benzer şekilde fosilin altından başka bir volkanik tabaka tespit edebilirse, daha sonra Omo I için mümkün olan en eski tarihi belirlemek mümkün olabilir.
Ünlü paleoantropolog Richard Leakey ve meslektaşları, 1967’de Etiyopya’nın güneyindeki Kibish kasabası yakınlarında Omo I’i buldular. Başlangıçta bilim insanları, kafatasıyla birlikte bulunan tatlı su yumuşakçalarının kabuklarını tarihlendirerek kalıntıların yaklaşık 130.000 yaşında olduğu sonucuna vardılar. Ayrıca, kafatasının düz yüzünün, çıkıntılı çenesinin ve yüksek alnının belirgin şekilde modern olduğunu ve bu eski insanın kendi türümüzün bir üyesi olarak sınıflandırılması gerektiğini en başından çok net bir şekilde gördüler.
Yarım yüzyıldan fazla bir süredir fosil, dünyanın herhangi bir yerinde bulunan en eski Homo sapiens kafataslarından biri olarak biliniyor. (Kısmi kafatası ve iskelet, Fas’taki Jebel Irhoud’tan 300.000 yıllık kafatası, çene ve diş parçalarının 2017 keşfine kadar en eskisi olarak kabul ediliyordu). 2005 yılında, radyoaktif tarihleme çalışması, fosil kafatasının yaşını önemli ölçüde geriye çekerek 195.000 yıl öncesine tarihledi. Ancak bugünün çalışması, Omo I’in aslında on binlerce yıl daha yaşlı olduğunu gösteriyor.
Homo sapiens’in yaklaşık 360.000 yıl ile 100.000 yıl önce Afrika’da ilk kez ortaya çıktığı ve kademeli olarak evrimleştiği dönem, şiddetli volkanik faaliyetlerin yaşandığı bir dönemdi. Muazzam patlamalar bölgeyi sarstı ve bazı bölgeleri yaşanmaz hale getirecek kalın kül katmanları biriktirdi. Değişen ortamlar bazen erken insanları yeni davranışlar ve araçlar benimsemeye ittiğinden, bu patlamalar aslında buradaki evrimin şekillenmesinde rol oynamış olabilir. Belki de eski insan gruplarının tekrar ayrılmadan önce hareket etmelerine, birbirleriyle karşılaşmalarına ve genlerden teknolojilere kadar her şeyi değiştirmelerine neden oldular.
Daha kesin bir sonuç olarak, volkanik küller, çalkantılı dönemde meydana gelenlerin bir kaydını oluşturmaya yardımcı oldu.
Kibish Formasyonu’nda, araştırmacılar, Omo I ve diğer fosillerin bulunduğu tortulların hemen üzerinde, 1,5 metreden daha kalın devasa bir kül tabakası bularak şaşkına döndüler. En yakın antik yanardağdan yaklaşık 320 km uzakta, kül un gibiydi, o kadar inceydi ki radyometrik tarihleme için kullanılacak kadar büyük kristalleri yoktu. Radyometrik tarihleme, mineralin radyoaktif potasyumunun ne kadarının radyoaktif argona bozunduğunu ölçerek bir yaş tahmini sağlayabiliyor. Vidal, “Bu malzeme normalde kullandığımız teknikler için uygun değildi.” diye açıklıyor.
Ancak Vidal ve meslektaşları, kül döküntülerinin radyometrik tarihlemeye uygun çok sayıda daha büyük kristaller içerdiği yerlerde volkanik kaynaklarına daha yakın kayaları örnekleyerek külü biriktiren patlamanın yaşını belirleyebildiler.
Çalışmaya dahil olmayan Smithsonian’ın İnsan Kökenleri Programı direktörü Rick Potts, “Volkanik komplekslere gidebilmek, doğrudan kaynaktan örnekler toplayabilmek ve bunları kimyasal olarak fosil sahasında bulunanlarla çok kesin bir şekilde bağlayabilmek gerçekten güzel bir iş.” diyor.
Omo I gibi önemli fosillerin tarihleri, Homo sapiens’in evrimsel zaman çizelgesini bir araya getiren bilim insanları için son derece önemli. İnsanın ortaya çıkışı gibi evrimdeki veya alet teknolojileri gibi davranışlardaki değişiklikleri izlemeye yardımcı olacak sağlam bir çerçeve sağlarlar. Ayrıca, bu adaptasyonları yönlendirmeye yardımcı olabilecek dramatik iklim değişiklikleri gibi olaylara da bağlam kazandırırlar.
Potts, “Herhangi bir bölgede, Homo sapiens kafatasına çok çok benzeyen bir şeyin en erken görünümünü belirlemek çok faydalı. Ve bu Omo I.”
Omo I’in büyüleyici kafatası şekli, 230.000 yıl önce Doğu Afrika’da yaşayan insanların, bize çok benzeyecek kadar evrimleştiğini gösteriyor. Ama hikayenin tamamı bu değil. Leakey’in ekibi, bölgede, aynı yaşta gibi görünen ancak oldukça farklı ve daha arkaik bir görünüme sahip olan ve gerçekten bir Homo sapiens olup olmadığı konusunda tartışmalara yol açan Omo II adlı ikinci bir kalıntı seti buldu.
Yaklaşık 350.000 ila 160.000 yıl önce insan fosil kayıtları, farklı zaman ve yerlerde, bazıları daha ilkel ve diğerleri daha modern olan farklı özelliklerin bir karışımını ve eşleşmesini gösteriyor. Potts, bu paradigmanın Omo I ve Omo II kalıntılarını özellikle ilginç kıldığını, çünkü bu tür varyasyonların yan yana görülebildiğini belirtiyor.
Potts, “İster aynı gen havuzu, isterse iki komşu hominin grubu olsun, arkaik ve modern görünen özelliklerin birleştirilmesine yönelik bu temel, 1960’larda Richard Leakey tarafından Kibish’te toplanan iki fosil birey tarafından belgelendi. Birçok hayvan için geçerli olduğu gibi, kendi türümüzün kökeni de bir olay değil, zamanla gerçekleşen daha kademeli bir süreçti.” diyor.
Smithsonian Magazine. 12 Ocak 2021.
Makale: Vidal, C.M., Lane, C.S., Asrat, A. et al. (2022). Age of the oldest known Homo sapiens from eastern Africa. Nature.
You must be logged in to post a comment Login