2024 Haziran Ayında Öne Çıkan 10 Arkeoloji Haberi

Kaçırmış olanlar için Haziran ayında Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.

10- ‘Seahenge’ 4.000 Yıl Önce Yaz’ı Uzatmak için İnşa Edilmiş

İngiltere’de Seahenge olarak adlandırılan 4.000 yıllık ahşap çember, iklimsel bozulmaya bir tepki olarak inşa edilmiş olabilir.

Holme I olarak da bilinen Seahenge, ortasında daha büyük bir meşe kütüğü bulunan oval bir şekilde yerleştirilmiş 55 adet meşe gövdesinden yapılmış. C: Mark Brennand

Norfolk sahilinde keşfedilen ve “Seahenge” olarak adlandırılan eski bir ahşap çember üzerine yapılan yeni araştırma, bunun MÖ 3. binyılın sonlarında aşırı iklimsel bozulma dönemine tepki olarak yapıldığını öne sürüyor. 55 adet birbirine yakın meşe direk ile çevrelenmiş ters çevrilen bir ağaç kütüğünden oluşan çember, başlangıçta denizden uzakta tuzlu bataklık üzerine inşa edilmişti ve uzmanlar bunun MÖ 2.049 baharından kalma kerestelerden inşa edildiğini tahmin ediyor.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

9- Moğol Göçebeleri Bronz Kazanlarda Sosis Yapıyordu

Yaklaşık 2.700 yıl önce Moğolistan’daki bronz kazanlar hayvanların kanını toplamak ve sosis yapmak için kullanılıyordu.

Yak sütü içeren kan sosisleri bozkırların temel gıdası olabilir.

Bronz kazanlar yaklaşık 2.700 yıl önce Moğol bozkırlarının sakinleri tarafından hayvan kanını ve sütünü işlemek için kullanılıyordu. Bu, bu döneme ait arkeolojik buluntuların protein analiziyle ortaya çıkarıldı. Avrasya bozkırlarında çalışan arkeologlar, kazılar sırasında defalarca Tunç Çağı’ndan kalma metal kazanlarla karşılaşıyor. Ancak daha önce bu kazanların tam olarak ne için kullanıldıkları belli değildi. Şimdi ise analizler, bu kazanlarda kesilen hayvanlardan (muhtemelen sosis üretimi için) kan toplandığını ve ayrıca içlerinde çoğunlukla yaklardan fermente edilmiş süt de tutulduğunu gösterdi.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

8- İnsanlar Atları 4.200 Yıl Öncesinde Evcilleştirmiş

Yaklaşık 500 atın antik DNA’sı, insanların atları düşünülenden 1.000 yıl sonra, yani MÖ 2.200 yılına kadar evcilleştirmediğini ortaya koyuyor.

2019’da Moğolistan’da bir at çobanı beyaz bir atı kovalıyor. Yeni bir araştırma, insanların atları yaklaşık 4.200 yıl önce evcilleştirdiğini ortaya koyuyor. C: Ludovic Orlando

Antik at DNA’sı üzerine yapılan yeni bir çalışma, insanların atları önceden düşünülenden 1.000 yıl sonra, önce etlerine ve sütlerine erişim, sonra da ulaşım yetenekleri için evcilleştirdiğini öne sürüyor. Genetik analiz, modern atların evcilleştirilmesinin MÖ 2.200 civarında bir tarih olduğunu gösteriyor ve bilim insanlarını hem atların hem de insanların binlerce yıl önce Orta Avrupa’ya nasıl yayıldığını yeniden düşünmeye zorluyor. Atlar, uzun mesafelerdeki dayanıklılıkları, ağır yükleri taşıma yetenekleri ve binicilere verdikleri destek nedeniyle insanlık tarihinde devrim yaratmaya yardımcı oldu. Bu sayede insanların dünyaya hızla yayılmasına, yanlarında yiyecek ve teçhizat getirmesine ve at sırtında silahlarla savaşmasına olanak sağladılar.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

7- Pompeii’de Nadir Mavi Boyalı Bir Tapınak Ortaya Çıkarıldı

Pompeii’deki arkeologlar, antik Roma tapınağı olarak yorumlanan ve karmaşık bir şekilde dekore edilmiş mavi bir odayı ortaya çıkardılar.

Arkeologlar odanın içinde amforalar, bronz testiler, bronz kandiller ve inşaat malzemeleri buldu. C: Pompeii Arkeoloji Parkı

Arkeologlar, MS 79’da Vezüv Yanardağı’nın patlamasından kaynaklanan volkanik kayalar ve küllerle 2.000 yıl boyunca korunan antik kent Pompeii’de yeni keşifler yapmaya devam ediyorlar. Şimdi ise araştırmacılar, başka bir çarpıcı keşfi duyurdular: duvarlarında nadir mavi boya bulunan gösterişli bir tapınak. Odanın, ritüel faaliyetlerin gerçekleştiği ve kutsal nesnelerin barındırıldığı bir tür antik Roma tapınağı olan sacrarium olduğu düşünülüyor. Duvarlar mavi renginin yanı sıra dört mevsimi temsil ettiği düşünülen kadın resimleriyle kaplı.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

6- Polonya’da İki Çocuğun Birlikte Gömüldüğü Hun Mezarı Bulundu

Polonya’da keşfedilen 1.600 yıllık çifte mezar, Avrupa’daki Hunlara dair en eski kanıtlardan biri ve Polonya’daki en eski Hun mezarı.

Kazı alanında gömülü bulunan iki erkek çocuğunun yüz canlandırmaları. C: Marta Barszcz

Mezarda, Hun elitleri arasında yaygın bir uygulama olan, biri altın ve gümüş takılarla dolu ve yapay olarak deforme edilmiş bir kafatasına sahip olan iki çocuğun kalıntıları bulunuyordu. Mezarda ayrıca demir bir bıçak; bir toprak kap; bir köpeğin, kedinin ve kargaların kalıntıları da ortaya çıkarıldı. Mezar hediyeleri olmayan çocuğun, Orta ve Doğu Avrupa kökenli, 7 ila 9 yaşları arasında bir erkek çocuk olduğu tespit edildi. Olağanüstü pürüzsüz kemikleri, cesedinin gömülmeden önce pişirildiğini gösteriyordu. Analizler, ikinci çocuğun atalarının Kazakistan ve Kırgızistan’daki göçebelere en yakın olan 8 ila 9 yaşları arasında bir erkek çocuk olduğunu ortaya çıkardı. Kafatasının arkası, bebekliğinden beri yumurta benzeri bir şekilde çıkıntı yapacak şekilde manipüle edilmişti. Çocuklar MS 395 ile 418 yılları arasında gömülmüştü.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

5- Down Sendromlu Çocuk, Neandertallerin Fedakarlığını Gösteriyor

İspanya’daki araştırmacılar, Down sendromuyla tutarlı bir dizi özellik sergileyen bir Neandertal çocuğunun kalıntılarını keşfettiler.

Down sendromlu bir Neandertal çocuğun canlandırması.

Bununla birlikte, bu duruma sahip diğer tarihöncesi bireylerin aksine, bu genç birey bebekken ölmemişti, bu da hem çocuğun hem de annesinin, kabilelerinin geri kalanından sürekli bakım ve destek aldığını gösteriyor. Araştırmacılar, “Kalıntılarda bulunan tüm malformasyonlarla uyumlu olan tek sendrom Down sendromu. Bu nedenle bireyin en az altı yaşına kadar yaşamış olması dikkate değer. Bu durum, tarihöncesi toplumlarda Down sendromlu çocukların olağan yaşam beklentisinin çok üzerinde” diyor.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

4- Chichen Itza’da Onlarca Çocuk Kurban Edilip Çukura Gömülmüş

Toplu mezar, Maya ritüelinin parçası olarak kurban edilen ve hepsi genç erkeklere ait olan 100’den fazla kişinin kalıntılarını içeriyor.

Kukulcan Tapınağı olarak da bilinen El Castillo, Chichén Itzá’daki en büyük yapılar arasında yer alıyor ve mimarisi, ülkenin birbirinden uzak siyasi bağlantılarını yansıtıyor. C: Johannes Krause

Chichen Itza’da yer alan toplu mezar, bir dizi antik Maya ritüelinin parçası olarak kurban edilen 100’den fazla kişinin kalıntılarını içeriyor. Alışılmadık bir şekilde, kalıntıların tümü genç erkeklere aitti ve hepsi 500 yıllık bir süre boyunca gömülmüşlerdi. Arkeologlar bu keşfi, 1967 yılında Meksika’nın Yucatán Yarımadası’ndaki Maya şehri Chichén Itzá’da bir chultun veya yer altı su depolama odasında bulunan iskeletlerin 64’ü üzerinde DNA analizleri yaparak gerçekleştirdiler. Radyokarbon tarihlemesi, su deposunun 7. yüzyılın başlarından 12. yüzyılın ortalarına kadar kullanıldığını gösterdi ve genetik analiz, bireylerin tamamının erkek olduğunu ve bunların dörtte birinin yakın akraba olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmacılar ayrıca toplu mezarda iki çift ikiz keşfetti.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

3- Paskalya Adasında Hiçbir Zaman Büyük Bir Çöküş Yaşanmadı

Yeni bir araştırmaya göre, Paskalya Adası olarak da bilinen Rapa Nui adasında hiçbir zaman felaket niteliğinde bir nüfus çöküşü yaşanmadı.

Yeni bir araştırmaya göre, Paskalya Adası olarak da bilinen Rapa Nui’nin yerli halkının popülasyonunda büyük bir düşüş yaşanmadı. C: James L. Amos

Araştırmacılar yeni bir çalışmada, Paskalya Adası’nda hiçbir zaman felaket niteliğinde bir nüfus çöküşü yaşanmadığını ileri sürüyor. Bu bulgu, Rapa Nui yerli halkının araziyi aşırı kullanmasının, herhangi bir Avrupalı ​​gelmeden önce hızlı bir artışa ve felaket niteliğinde bir düşüşe neden olduğuna dair onlarca yıldır süren varsayımları altüst edebilir. Makine öğrenimi adı verilen bir tür yapay zekanın kullanıldığı araştırma, Rapa nui nüfusunun sürdürülebilir olduğunu ve hiçbir zaman 3.900 kişinin üzerine çıkmadığını öne sürüyor. 

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

2- Tibet Platosu’nda Dünyanın Bilinen En Eski Taş İğneleri Bulundu

Tibet platosunda bulunan 9.000 yıllık taş iğneler, sert kumaşların dikilmesinde veya muhtemelen süs olarak kullanılmış olabilir.

Serpantinden yapılmış iğne 2’nin üst kısmında minik bir “göz” var. C: Yun Chen/Sichuan Üniversitesi

2020 yılında batı Tibet’teki Xiada Co Gölü kıyısı yakınında kazı yapan arkeologlar, altı adet sıra dışı taş eser ortaya çıkardı. Aletlerin her biri 3 ila 4 cm uzunluktaydı ve bir ucu sivri, diğer ucunda ise göze benzeyen bir açıklık vardı.  Şimdi ise araştırmacılar, eserlerin gerçekten de taş dikiş iğneleri olduğu ve 9.000 yaşında, kayıtlara geçmiş türünün en eski eserleri olduğu sonucuna vardılar. Bunlar aynı zamanda eski insanların hayatta kalmak için zorlu bir iklimle mücadele ettiği Tibet Platosu’nda bulunan, bileyerek yapılan en eski taş aletlerdi.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

1- Sıvı Haldeki En Eski Şarap, Bir Roma Mezarında Bulundu

Endülüs kökenli 2.000 yıldan daha eski olan beyaz şarap, şimdiye kadar sıvı halde keşfedilen en eski şarap oldu.

Beyaz şarabın doldurulmasından bu yana geçen 2000 yıl içinde meydana gelen kimyasal reaksiyonlar nedeniyle kaptaki sıvı kırmızımsı kahverengiydi. C: Juan Manuel Román

El değmemiş 2.000 yıllık Roma mezarında bulunan kırmızımsı kahverengi sıvı, sherry benzeri yerel bir şaraptı. Orijinal sıvı formunda keşfedilen en eski şarap, kırmızımsı kahverengi renginde ve büyük ihtimalle tam gövdeli bir şaraptı. Beyaz şarap, Güney İspanya’da bir cenaze urnesine dökülmesinden bu yana 2.000 yıl içinde meydana gelen kimyasal reaksiyonlar nedeniyle kırmızımsı kahverengiye dönüşmüştü. Urne’de diğer şeylerin yanı sıra Romalı bir adamın yakılmış kemikleri de bulunuyordu.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

BONUS

Efes’te “Özel Davet” Nedeniyle İnsanlar Kütüphaneye Alınmadı

Efes’te protestoların olduğu gün antik kütüphanedeki “özel” etkinlik. C: Nurseli Karatepe
Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login