2022 yılında Türkiye’nin dört bir yanında yapılan arkeolojik keşifler, yaşadığımız toprakların geçmişine dair çok önemli bilgiler sunuyor.
Geçtiğimiz bir yıl, Türkiye’nin genelinde olduğu gibi arkeoloji dünyasında ekonomik sorunlarla geçti. Yüksek enflasyon ve bütçe yetersizlikleri ülke çapında birçok kazıyı zor durumda bıraktı. Ancak yine de arkeologlar ve çeşitli bilim dallarından insanlar, hem arazide hem de masa başlarında ter dökmeye devam etti. Dolayısıyla arkeoloji açısından yine heyecan verici bir yılı geride bıraktığımızı söyleyebiliriz.
Bu yıl da Anadolu’nun farklı noktalarında birçok arkeolojik keşfin yapıldığı bir yıldı ve bu keşifler somut varlıklarının ötesinde bize kullanıldıkları dönem hakkında çok önemli bilgiler veriyor. Arkeofili editörleri, 2022 yılında Türkiye’de öne çıkan en heyecan verici arkeolojik keşifleri seçti.
Şimdi sizi birbirinden önemli arkeolojik keşiflerle baş başa bırakıyoruz. İşte 2022 yılında Türkiye’de yapılmış arkeolojik keşiflerden öne çıkanlar:
10- Tavşanlı Höyük’te 3.300 yıllık bir mühür
Kütahya’nın bilinen ilk yerleşmesi Tavşanlı Höyük kazılarında, 3.300 yıllık bir mühür ortaya çıkarıldı.
MÖ 3. Binyıl, Asur Koloni Çağı ve Hitit İmparatorluğu ile çağdaş olan 45 hektarlık yayılım alanıyla Batı Anadolu’nun en büyük 2-3 Tunç Çağı höyüğünden bir tanesi olan Tavşanlı Höyük’teki kazılarda, kısmen kırık pişmiş toprak bir mühür bulundu. Söz konusu mühür, bugüne kadar eşi olmayan, ünik bir yerel üretimi ortaya koyuyor. Günümüzden 3.300 sene öncesine tarihlenen Hitit İmparatorluk Dönemi sonu ile çağdaş bir silonun tabanında bulunan mührün, buradaki muhtemelen Luwilere ait yerel bir yönetici ile ilgili olabileceği düşünülüyor. Mühür hiç bilmediğimiz bir şekilde hem Ege hem de Anadolu etkileri taşıyor ama bugüne kadar başka bir benzeri bulunamadı. Anadolu üslubunun yanında kürekli bir tekne motifi mührü ilginç kılıyor.
Kazı başkanı: Doç. Dr. Erkan Fidan
9- Çorum’da daha önce bilinmeyen yüzlerce hiyeroglif
Hititlerin başkenti Hattuşa’daki Yerkapı Tüneli’nde, yaklaşık 3.500 yıllık, daha önce fark edilmeyen 249 hiyeroglif simge bulundu.
Anadolunun ilk medeniyetlerinden Hititlerin başkenti Çorum’un Boğazkale ilçesindeki Hattuşa’da yer alan 80 metre uzunluğundaki Yerkapı Tüneli’nde, yaklaşık 3.500 yıl önce çizildiği tahmin edilen hiyeroglifler keşfedildi. Kök boyalarla yapılan simgelerin, tünelin her mevsim ortalama sıcaklığa sahip olması ve korunaklı olması sayesinde günümüze ulaştığı düşünülüyor. Söz konusu simgeler, kazı ekibinden Doç. Dr. Bülent Genç tarafından, fotoğraf çekmek için gezdiği sırada tesadüfen fark edildi. Kazı başkanı Schachner, Hattuşa’da kazı çalışmalarının 1907’de Yerkapı’dan başladığını, ancak bugüne kadar kendisi dahil kimsenin hiyeroglifleri fark etmediğini söylüyor. Hattuşa’nın zirvesinde yer alan Yerkapı Tüneli, Hititler için son derece önemliydi. Bu yapı ayrıca Anadolu’da bilinen en eski piramidal yapı olma özelliğini taşıyor. 3.500 yıl önce yapılmış olan bu gizemli geçit, Hitit İmparatorluk döneminde çeşitli dini etkinliklerde kullanılıyor olmalıydı. Yeni bulunan ve tanrıların betimlendiği düşünülen 249 hiyeroglif ile, tünelin ne amaçla kullanıldığını daha iyi anlamak için imkan doğdu. Bulgunun, Hitit medeniyetinin geleneklerine ışık tutması bekleniyor.
Kazı başkanı: Prof. Dr. Andreas Schachner
8- Kahramanmaraş’ta Açık Hava Şölenini Gösteren Bir Mozaik Taban
Kahramanmaraş’ta yer alan Germanicia Antik Kenti’nde, müzik eşliğinde dans edildiği, bir açık hava şölenini anlatan mozaik taban bulundu.
Bağlarbaşı Mahallesi’ndeki Germanicia Antik Kenti’nde sürdürülen arkeolojik kazılarda, 1.500 yıllık mimari yapılar ve hamam kalıntıları ile 50 metrekare büyüklüğünde bir mozaik taban ortaya çıkartıldı. Açık havada müzik şölenini betimleyen mozaik tabanın orta merkezinde iki çift oturuyor ve alanda üç kadın müzik eşliğinde dans eder vaziyette tasvir edilmiş. Soylu bir ailenin görüldüğü mozaik tabanda, sunum yapan iki erkek figürü, pan flüt çalan bir müzisyen, ateş yakan hizmetkar var ve aynı zamanda incir ağacına tırmanan çıplak ayaklı küçük erkek çocuğu yer alıyor. Müzik dinletisini organize eden soylu çiftten kadının, sağ eliyle erkeğin başını okşadığı görülüyor. Müzik eşliğinde parmak zilleriyle dans eden kadınlar arasındaki senkronizasyon, müziğin ritmik olarak çalındığına işaret ediyor. Mozaik taban 2021 yılında ortaya çıkarılsa da, 2022 yılında Kurtarma Kazıları Sempozyumu kapsamında sunumu yapıldı.
Kazı çalışmaları: Kahramanmaraş Müzesi
7- Konya’da Grek alfabesiyle “Türkoğlu” yazan bir yazıt
Konya’da yer alan Savatra Antik Kenti’nde, İslam öncesi erken dönem Türk tarihine ait Grekçe “Türkoğlu” yazan bir yazıt bulundu.
Yazıtın, Savatra’da yer alan bir kaleden getirilmiş ve olasılıkla bir şapele ait templon payesi parçası olduğu belirtiliyor. Araştırmacılar, üzerindeki rozet ve bezemelere dayanarak, 10 ila 11. yüzyıllar içerisinde Bizans ordusu içerisinde görev alan Türk askerlerine ait olduğunu düşünüyor. Zira Türkoğlu tabiri Bizans ordusunda Türk boylarının tümüne tek bir terimle ifade etmek için türetilmiş bir sözcüktü. Yazıt, 1071 öncesi İslam sancağının Türkler tarafından buraya getirilmeden önceki evresinde Hristiyanlaşmış Türklerin burada varlığını gösteren bir delil niteliği taşıyor.
Kazı başkanı: Doç. Dr. İlker Işık
6- Ankara’da ilk defa Gordion isminin geçtiği yazıt
Frig Krallığı’nın politik ve kültürel başkenti Gordion’daki kazı çalışmalarında, ilk defa kentin adının geçtiği yazıt bulundu.
Ankara’nın Polatlı ilçesinde, 1893 yılında başlayan Berlin-İstanbul-Bağdat demir yolu hattı inşası sırasında Alfred ve Gustav Körte kardeşlerce keşfedilen Gordion’da, 1900 yılında üç aylık kazı yapıldı. Körte kardeşler, buranın Friglerin başkenti Gordion olduğunu belirlese de, bugüne kadar bunu kanıtlayacak bir bilgiye rastlanamadı. Bu yıl sürdürülen kazı çalışmalarında ise antik kentin dış şehir olarak adlandırılan bölgesinde, üzerinde Frigce bir yazıt olan bir taş bulundu. Helenistik Dönemde I. Antiokhosun (MÖ 281-261) hüküm sürdüğü yıllara tarihlendirilen yazıt, Gordion isminin geçtiği ilk ve tek yazıt oldu. Bir tümülüs mezarla bağlantılı olduğu düşünülen yazıt, aynı zamanda Gordion’da bulunmuş en uzun yazıt olma özelliğini taşıyor. MÖ 540-333 tarihleri arasında Pers İmparatorluğu’nun hakimiyetinde olan kentte ulaşılan bu yazıtta Persli bir erkek ismi de yer alıyor.
Kazı başkanı: Prof. Dr. C. Brian Rose
5- Urfa’da bir evin altında bulunan Demir Çağı yeraltı kompleksi
Şanlıurfa’da bir köy evinin altında, MÖ 1. binyılda doğurganlık kültü için kullanılmış olabilecek bir yeraltı Demir Çağı kompleksi keşfedildi.
Yapının dengesizliği nedeniyle henüz tam olarak araştırılmayan eski kompleksin duvarlarında Asur üslubunda tasvir edilen bir tanrı alayı içeren nadir kaya sanatı çizimleri bulunuyor. Bu sanat tarzı, yerel gruplar tarafından benimsenmiş gibi görünüyor ve Mezopotamya’dan gelen ve daha sonra Anadolu’ya yayılan Yeni Asur İmparatorluğu kültürünün bu bölge insanlarına ne kadar güçlü bir şekilde yayıldığını gösteriyor. Duvar panosu, Yeni Asur, Arami ve Suriye-Anadolu tanrısal ikonografisini birleştirirken, bazı tanrıları tanımlamak için Aramice yazı ile daha önce bilinmeyen unsurlarla tanrısal alay tasvirini içeriyor. Panelde tasvir edilen sekiz tanrıdan dördü tanımlanamadı. Aramice yazıtlar dört tanrının adını ortaya koydu: fırtına, yağmur ve gök gürültüsü tanrısı Hadad; bereket ve koruma tanrıçası eşi Atargatis; ay tanrısı Sîn; ve güneş tanrısı Šamaš. Araştırmacılar, Atargatis’in çiziminin bu bölgede Suriye’nin başlıca tanrıçası olan bu tanrıçanın bilinen en eski tasviri olduğunu söylüyor. Yeraltı kompleksi, erken Yeni-Asur dönemine (MÖ 9. yüzyıl civarı) tarihleniyor ve giriş odasının yanı sıra bir üst ve alt galeriye sahip. Yapı kompleksi her ne kadar 2018 yılında belirlenmiş olsa da, bilimsel araştırması ve tanımlanması 2022 yılında tamamlandı.
Kazı çalışmaları: Önal, M., Uludağ, C., Koyuncu, Y., & Adalı, S. (2022).
4- Efes’te şiddetli bir yangın geçirmiş 7. yüzyıl mahallesi
Efes Antik Kenti kazılarında, bir yangın tabakasının altında milattan sonra 7. yüzyıla tarihlenen dükkanlar ve bir mahallenin kalıntıları bulundu.
Dükkanların ve mahallenin bulunduğu bölgedeki buluntular, yangın sayesinde mükemmel şekilde korunarak günümüze kadar ulaşmış. Mahalle, görünüşe göre milattan sonra 614-615 yılında aniden yok olmuş. Yeni keşfedilen mahalle, Roma kentinin siyasi merkezi olan Yukarı Agora’nın hemen bitişiğindeki Domitian Meydanı’nda yer alıyor. Yangının tam gününü belirlemek mümkün değil fakat buradaki yanmış tohumlardan yola çıkarak gelecekte en azından yangının yılı belirlenebilir. Yangın tabakalarının altından inanılmaz derecede zengin bir buluntu topluluğu ortaya çıktı. Binlerce seramik kabın arası, midye ya da istiridye gibi deniz ürünlerinin kalıntılarıyla doluydu. Tuzlanmış uskumru ile doldurulmuş amforalar, şeftali, badem ve zeytin çekirdeklerinin yanı sıra kömürleşmiş bezelye ve baklagillere ait tohumlar da diğer buluntular arasında. Özellikle dört altın sikke ve bronz sikkelerin bulunduğu birkaç dükkanın kasası dikkat çekici. Burada Hristiyan hacılara hediyelik olarak satılan ve boyunda taşınabilen çok sayıda küçük hacı şişesi keşfedildi. Kazı başkanı Ladstatter, bulgunun, şu anda antik kentin simge yapılarından olan yamaç evlerin bulunmasından bu yana Efes’teki en önemli keşif olduğunu söylüyor.
Kazı başkanı: Sabine Ladstatter
3- Mardin’de ortaya çıkan devasa yer altı şehri
Mardin’in Midyat ilçesinde birkaç yıl önce tesadüfen bulunan mağarada yapılan kazılarda, farklı mekanlara geçişi olan devasa bir yeraltı şehri ortaya çıktı.
Midyat ilçesinde tarihi sokak ve evlerde başlatılan çalışma kapsamında bulunan mağarada, dehlizlerle farklı mekanlara geçiş sağlandığı belirlendi. İçinde ibadethane, silo, su kuyuları ve bezemeler bulunan yer altı şehrinde milattan sonra 2. ve 3. yüzyıla ait çok sayıda eser ortaya çıkarıldı. Bulgular, yer altı şehrinin Geç Roma döneminde kullanıldığını gösteriyor. “Matiate” adıyla anılan şehrin şimdiye kadar yaklaşık yüzde 5’i kazılabildi. Yüzey araştırmalarında yer altı şehrinin ilçenin tamamına yayıldığını tespit edildi ve bu mekanların hepsinin dehlizlerle birbirleriyle bağlantılı olduğu düşünülüyor. 1900 yıl kesintisiz olarak kullanıldığı düşünülen bu devasa kompleksin saklanma veya kaçış alanı olarak yapıldığı tahmin ediliyor. 2. yüzyılda Hristiyanlık resmi din değildi ve Hristiyanlığı kabul eden aileler, Roma’nın zulmünden kaçmak için yer altındaki şehirlere sığınıyorlardı. Anadolu’nun en büyük yer altı şehirlerinden biri olan bu şehir de muhtemelen bu amaçla yapılmıştı ve olasılıkla yer altında en az 50.000 insan yaşıyordu. Bulgular, 2022 yılında Kurtarma Kazıları Sempozyumu’nda sunuldu.
Kazı Çalışmaları: Mardin Müzesi
2- Van’da renkli fresklerle süslenmiş gizemli bir Urartu kompleksi
Van’da yer alan Garibin Tepe’de, çok nadir duvar resimlerine sahip 2.700 yıllık Urartu yapı kompleksi ortaya çıkarıldı.
Tuşba ilçesinde kaçak kazılar sonucu ortaya çıkan 16 metre uzunluğundaki tünelin girişinde, duvar resimleriyle süslenmiş, Urartu dönemine ait etkileyici bir yapı grubu ortaya çıktı. Urartu medeniyetinin en görkemli yapılarından biri olan Van’daki Ayanis Kalesi’ne 3 kilometre uzaklıkta yer alan Garibin Tepe’de, yüzeyden 6-7 metre derinlikte, koridorlarla birbirine bağlanmış, birçok odadan oluşan büyük bir anıtsal yapı grubu keşfedildi. Ayrıca 16 metre uzunluğundaki tünelde, daha önce benzerine rastlanmamış mavi ve bordo renklerde freskler yer alıyor. Araştırmacılara göre, burada korunması gereken en önemli bölüm resimler ve kerpiç duvarlar. Resimler üç bölümden oluşuyor. Her bölümde farklı bezemeler var. Ortasında desen içinde bir insan figürü var. Yanında da mitolojik olabileceği düşünülen bezemeler yer alıyor. 1994’te buraya yakın bir yerde parçalar halinde büyük bir aslan heykeli, yüzeyde bulunan mimari blok parçaları ve kaçak kazıyla tespit edilen duvar resimleri burada ihtişamlı bir Urartu mimarisinin olduğunu gösteriyor.
Bilimsel Danışman: Prof. Dr. Mehmet Işıklı
1- Diyarbakır’da 11.000 yıllık dikilitaşlı ritüelistik yapılar
Diyarbakır’ın Kocaköy ilçesindeki Gre Fılla Höyüğü’nde, Göbeklitepe ile çağdaş özel yapılar ortaya çıkarıldı.
Çanak Çömleksiz Neolitik döneme tarihlenen Gre Fılla Höyüğü’ndeki yerleşim MÖ 9.300 ila 8.800 yılları arasına tarihleniyor. Yapıların altında cenin pozisyonunda gömülmüş insan mezarları var. Dört yıldan beri süren kazılarda en eski yerleşik topluluklara ait bulgulara rastlandı. Gre Fılla’daki özel yapılar arasında, “Yapı 15” adı verilen bir yapı dikkat çekiyor. Bu yapı, diğerlerinden farklı bir donanıma sahip. İçerisinde steller var. Çok sayıda havan, yüksek ayaklı çanak, heykel, ortası delik çanaklardan oluşan birçok esere sahip. Yapının içerisinde yapıyı çevreleyen bir oturma sekisi var. Bu oturma sekisi, yaklaşık 25 kişinin oturabileceği uzunlukta. Doğu ve batı kısmında sunakları var. Yapının içinde insan heykelleri de oldukça dikkat çekici. Buradaki özel yapılar kasıtlı olarak kapatılmadan önce steller ve diğer her şey içine atılarak kırılmış. Yapılardan bir tanesinde, iki tane yontulmuş ve dikey yerleştirilmiş fallus ortaya çıktı. Araştırmacılar bu yapıları, tıpkı Göbeklitepe’deki gibi çeşitli ritüellerin gerçekleştirildiği özel kamusal yapılar olarak tanımlıyor. Göbeklitepe, Fırat hattı için nasıl bir önem teşkil ediyorsa, Gre Fılla da Dicle hattı için büyük önem taşıyor.
Ancak Gre Fılla’da bu sezon son kez arkeolojik kazı çalışmaları yapıldı. Baraj suları yavaş yavaş bölgeyi dolduruyor. Bölgedeki kurtarma kazıları çok kısa bir süre yapılabildi. Henüz yeni yeni bilgiler edinmeye başlamışken, kültürel mirasımız bir kez daha sular altına gömülüyor.
Bilimsel Danışman: Prof. Dr. Tuba Ökse
Türkiye’nin 2021 keşif listesine buradan ulaşabilirsiniz.
You must be logged in to post a comment Login