2022 yılının Ocak ayında Türkiye’de ve dünyada yapılmış öne çıkan arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
10- Sibirya’nın “Krallar Vadisi’nde” 2.500 Yıllık Tümülüs Keşfedildi
“Sibirya Krallar Vadisi’nde” kazı yapan arkeologlar, 2.500 yıl öncesine ait süslü objeler içeren zengin bir tümülüs keşfetti.
Söz konusu bölge, MÖ 9. yüzyıldan beri varlığı bilinen ve MÖ 8. ila 7. yüzyıllarda Orta Asya’dan batıya, Rusya’nın güneyine göç eden göçebe bir halk olan İskit kültürüyle ilişkili. Ekip, nekropolde iki yeni tümülüs tespit etti; ilk tümülüste, 50 yaşında bir kadın ve çok küçük bir çocuğun bulunduğu, masif kirişlerden oluşan bir çerçeve üzerine inşa edilmiş ahşap bir mezar odası bulunuyordu. Mezarın yanına çeşitli altın takılar, demir bir bıçak, bronz bir ayna ve süslü hilal şeklinde bir mücevher parçası yerleştirilmişti. Ek olarak, bir ok sapı, bir buz baltası sapı, bir ok kılıfı parçası ve bronz aynaya deri bir halka ile bağlanan ahşap bir tarak da dahil olmak üzere birçok organik nesnenin kalıntıları ortaya çıkartıldı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
9- Hollanda’da Bütün Halinde Muhteşem Bir Roma Kasesi Bulundu
Hollanda’nın Nijmegen şehrinde bir konut ve yeşil alan geliştirme sahasında kusursuz durumda bir Roma mavisi cam kase ortaya çıkarıldı.
Cam kase en az 1.800 yıllık ve üzerinde herhangi bir kırık veya çatlak yok. Bu kase bir zamanlar erken Nijmegen sakinleri için bir değerli bir objeydi. Bu tür kaseler, erimiş camın bir kalıp üzerinde soğumaya bırakılması ve sertleşmesi ile yapılıyordu. Cam karışımı hala sıvıyken şerit deseni çizilmiş. Metal oksit mavi renge neden oluyordu. Nijmegen, MÖ 1. yüzyılda bir Roma askeri kampı olarak kuruldu ve yanında yerel Batavi halklarının sivil bir yerleşimi oluştu. 98 yılına gelindiğinde, Nijmegen yerleşimi, bugün Hollanda’da municipium (Roma şehir hakları) adını alan ve sakinlerini Roma vatandaşı yapan ilk şehirdi.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
8- Arabistan’da 4.500 Yıllık ‘Cenaze Yolları’ Bulundu
Arkeologlar, Suudi Arabistan’da günümüze kadar iyi korunmuş mezarlarla sınırlandırılan 4.500 yıllık bir cenaze yol ağı keşfettiler.
Arkeologlar, Erken ve Orta Tunç Çağı’nda Arabistan’da yaşayan insanların, binlerce ayrıntılı mezar anıtıyla sınırlanan, vahaları ve otlakları birbirine bağlayan uzun mesafeli koridorlar olan “cenaze yolları” inşa ettiğini keşfettiler. Bu ‘cenaze yolları’, zamanlarının en önemli otoyol ağlarıydı ve 4.500 yıl önce Arap Yarımadası’nda yaşayan halkların, önceden düşündüğümüzden çok daha sosyal ve ekonomik olarak birbirine bağlı olduğunu gösteriyor. Ekip, 17.800’den fazla ‘kuyruklu mezar’ ile 160.000 kilometrekarelik bir alanda yollar buldu. Bunların yaklaşık 11.000 tanesi cenaze yollarının bir parçasını oluşturuyordu.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
7- Aşölyen Alet Teknolojisi, 177.000 Yıl Öncesine Kadar Sürmüş
Hindistan’daki Thar Çölü’nde, yaklaşık 177.000 yıl öncesine kadar Aşölyen taş aletlerin kullanımının devam ettiği keşfedildi.
Bulgular, Hindistan’da bulunan aletlerin, insan akrabaları tarafından yapıldığı bilinen en son Aşölyen (Acheulean) aletler olduğunu gösteriyor. Tarih öncesinde Acheulean olarak bilinen en uzun süre kullanılan alet geleneği, Afrika’da 1.5 milyon yıldan daha önce ve Hindistan’da 1.2 milyon yıl önce ortaya çıktı ve esas olarak satırlar ve taş baltalardan oluşuyordu. Şimdi ise yeni araştırma, Homo sapiens’in Asya’daki en erken yayılımından kısa bir süre önce, yaklaşık 177.000 yıl öncesine kadar Acheulean popülasyonlarının Hindistan’daki varlığını ortaya koyuyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
6- Orta Çağ Savaş Atları, Günümüz Midillilerinden Büyük Değildi
Orta Çağ’daki ikonik savaş atlarının dev canavarlar olarak efsanevi tasvirlerinin aksine, İngiltere’deki çoğu at 147 cm’den daha kısaydı.
Filmlerde ve edebiyatta genellikle iri yarı, ayaklarını yere vuran, burnundan soluyan hayvanlar olarak tasvir edilirler, ancak yeni bir çalışma, Orta Çağ savaş atının tipik olarak çok daha hafif, daha zarif bir hayvan olduğunu iddia ediyor. Savaşan şövalyeleri taşıyan atlarla ilgili gerçeği araştıran arkeolog ve tarihçilerden oluşan bir ekip, çoğunun muhtemelen yalnızca modern bir midilli büyüklüğünde olduğu sonucuna vardı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
5- Mumyaların Saçındaki Bit Yumurtalarından Antik DNA Elde Edildi
2.000 yıllık mumyaların saçlarından alınan olağanüstü örnekler, bilim insanlarına geçmişi araştırmak için umut verici yeni bir yol sunuyor.
Daha önce bilim insanları, 10.000 yıl sonra hala eski saçlara inatla yapışmış olarak kalan bit yumurtaları bulmuşlardı. Şimdi ise araştırmacılar, bitlerin yumurtaları saça yapıştırmak için kullandıkları yapıştırıcı hakkında daha da dikkat çekici bir şey keşfettiler. Bitlerin konakçılarından alınan yüksek kaliteli antik insan DNA’sı da dahil, bit yapışkanının kapladığı her şeyi yakalama ve koruma konusunda olağanüstü olduğunu keşfedildi. Dolayısıyla artık mumyaların saçlarında bulunan bit yumurtalarından, o kişinin DNA’sı elde edilebiliyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
4- Doğu Afrika’daki Modern İnsan Kalıntıları 230.000 Yıllık Çıktı
Volkanik küllerin radyometrik tarihlemesi, Etiyopya’da bulunan insan fosillerinin yaşını en az 233.000 yıl öncesine kadar geri çekti.
Etiyopya’nın güneybatısındaki uzak bir bölgede, eski tortullardan oluşan bir tabakada ilk insanların kalıntıları ortaya çıkartıldı. Araştırmacılar, yıllar sonra bilinen en eski Homo sapiens örneklerinden biri olan Omo I hakkında bilgi edinmek için bölgeye geri döndü. Fosili örten volkanik kül tabakasını belirli bir volkanik patlamayla eşleştirmek için jeokimyasal ipuçlarını kullanarak, Omo I fosilinin önceden inanıldığından 36.000 yıl daha yaşlı olduğunu anlaşıldı. Etiyopya Yarığı’ndaki Shala yanardağının muazzam patlamasından gelen küller, yaklaşık 233.000 yıl önce Omo I fosilini içeren tortu tabakasının üzerine dökülmüştü, bu da Omo I ve onun türünün en azından o kadar uzun zaman önce burada yaşadığı anlamına geliyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
3- Çin’deki 2.500 Yıllık Mezarda Nadir Bir ‘Biyonik’ Zırh Keşfedildi
Yaklaşık 2.500 yıl önce, kuzeybatı Çin’de bir adam 5.000’den fazla deri puldan yapılmış bir zırhla gömülmüştü.
Yeni araştırma, çok karmaşık bir şekilde tasarlanmış bu askeri giysinin tasarımının bir balığın üst üste binen pullarına benzediğini gösteriyor. Önlük benzeri bir yeleği andıran zırh, başka birinin yardımı olmadan hızlıca giyilebiliyordu. Bu, kitle ordusunun askerleri için hafif, yüksek verimli, tek beden herkese uyan bir savunma giysisiydi. Zırh, arkeolojik kayıtlarda nadir bulunan bir bulgu. Eski Mısır Kralı Tutankamon’un MÖ 14. yüzyıldan kalma mezarında keşfedilen deri pullu zırh, bilinen bir kökene sahip diğer iyi korunmuş deri pullu zırhlardan biri. Metropolitan Sanat Müzesi’nde bulunan iyi korunmuş bir başka deri pulu zırh, MÖ 8. yüzyıldan 3. yüzyıla kadar tarihleniyor, ancak kökeni bilinmiyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
2- Mısır’daki Bir Aile Mezarında 30 Mumya Keşfedildi
Mısır’daki arkeologlar, ateşle kavrulmuş bir yapının içine gizlenmiş eşsiz bir aile mezarının içindeki mumyaları keşfettiler.
Arkeologlar, Mısır’ın Aswan kentinde, Nil Nehri yakınında ateşle kavrulmuş bir yapının içinde gizlenmiş olan 2.000 yıllık bir aile mezarının girişini keşfettiler. İçeride, eklem iltihapları olan birkaç yaşlının yanı sıra çocuklar ve yeni doğmuş bir bebek de dahil olmak üzere çeşitli yaşlarda 30 mumya buldular. Arkeologlar mezarın tarihini henüz belirlememiş olsalar da, Ptolemaik ve Roma dönemlerine (MÖ 1. yüzyıldan MS 2-3. yüzyıla) uzanan nesiller boyunca tek bir ailenin ölülerini mezara gömdüğünden şüpheleniyorlar.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
1- Kuzey Kafkasya’da 5.500 Yıllık Bira İçme Pipetleri Bulundu
Kuzey Kafkasya’da ortaya çıkarılan yaklaşık 5.500 yıl öncesine ait altın ve gümüş borular, dünyanın bilinen en eski içme kamışları olabilir.
Her biri bir metreden uzun, ucu delik olan sekiz ince kamış, 1897 yazında Maykop yakınlarındaki bir kurganın kazısı sırasında keşfedilen ve insan kalıntılarını içeren üç bölmenin en büyüğünde bulundu. Kamışlar, MÖ dördüncü binyıla tarihleniyor ve birbirine eklenmiş bölümlerden oluşuyordu. Ayrıca kamışların dördünün üzerinde altın veya gümüş boğa figürleri de bulunuyor. Uzmanlar daha önce bu kamışların cenaze töreninde kullanılan bir kanopiyi desteklemek için kullanılmış olabileceğini veya asa olduklarını öne sürmüştü. Ancak Rusya’daki bir uzman ekibi, bunların büyük olasılıkla ortak bir kaptan bira içmek için kullanılan pipetler olduğunu söylüyor.
Araştırmacılar, teorilerinin, MÖ beşinci ila dördüncü binyıllara tarihlenen İran ve Irak’tan içki içmek için pipet kullanan insanlara ait mühürler üzerindeki tasvirler de dahil olmak üzere kanıtlarla desteklendiğini söylüyorlar. MÖ üçüncü binyılda ise, ortak bir kaptan uzun kamışlardan bira yudumlayan insan gruplarını gösteren ziyafet sahneleri Mezopotamya sanatında popüler hale gelmişti.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
You must be logged in to post a comment Login