1906 Yılından Günümüze Haydarpaşa Garı

Yaklaşık 100 yıllık tarihi boyunca birçok kez büyük ölçüde zarar gören Haydarpaşa Garı, her defasında aslına uygun olarak restore edildi. Fakat 2010 yılında ihmallerle meydana gelen yangın, Haydarpaşa’nın sonunu hazırladı.

1906 Yılından Günümüze Haydarpaşa Garı

Haydarpaşa Garı’nın yapımına, dönemin padişahı 2. Abdülhamid’in şu sözlerinin ardından başlanmıştı;

“Bunca kilometre demiryolu yaptım memlekete, çelik rayların ucu Haydarpaşa’da. Koca binalarıyla liman yaptım, yine belli değil. Bana, o rayların denize kavuştuğu yere öyle bir bina yapın ki, ümmetim baktığında ‘Buradan bindin mi hiç inmeden Mekke’ye kadar gidilir’ desin.”

Haydarpaşa Garı yüzyılı aşkın tarihinde birçok tahribat ve yara aldı. 6 Eylül 1917’de ki sevkiyat esnasında cephaneliğin patlaması, 1. Dünya Savaşı’nda 4 Temmuz 1918’de İngiliz savaş uçaklarının çatısını bombalaması, 15 Mayıs 1979’da Haydarpaşa Limanı’nın 800 metre açığında patlayan petrol tankeri ardından 27 gün süren büyük yangın ve son olarak da 28 Kasım 2010 tarihinde çatı yalıtımı yapılırken ihmallerle çıkan çatı yangını ve yanlış söndürme çalışmaları, tarihi garın yaşadığı büyük tahribatların sebepleri oldu.

Fakat tarihi boyunca birçok imkan yetersizliğine rağmen her defasında aslına uygun şeklide tekrar onarılan gar, son yaşadığı olaydan beri 6 yıldır yaralı bir şekilde beklemekte. 1917’deki büyük patlama ve hemen ardından 1918’deki bombalama olayları ve dönemin savaş koşulları sebebiyle 15 Ocak 1919’dan 23 Eylül 1923’e kadar İngiliz işgali altında kalan gar onarımı, Cumhuriyet ilanından sonra en öncelikli konulardan olmuştu. 1930’da başlayan çalışmalar 1933’te nihayete erip gar aslına uygun şekilde halkın kullanımına açılmıştı. Yine 1979’daki tanker patlaması sonucu oluşan hasarlar 4 yıl sonra 1983’te aslına uygun onarılmıştı.

1906 Yılından Günümüze Haydarpaşa Garı

Ancak ne yazık ki 2010’dan bu güne, Haydarpaşa Garı’nın onarımı için hala hiçbir adım atılmadı. Gar tüm bunların yanında ayrıca rant odaklı kentsel dönüşüm projelerinin de hedefine alındı. 2004 yılından beri kentsel dönüşüm projelerinin hedef tahtasındaki gar ile ilgili açılan birçok dava da bir hukuk garabetine dönüşmüş şekilde devam etmekte.

1908’de başlayan ilk tren seferi, 18 Haziran 2013’teki banliyö seferi ile son buldu.

Haydarpaşa Garı

Türkiye ve İstanbul’un simgelerinden Tarihi Haydarpaşa Garı, 100 yılı aşkın süredir şehrin Anadolu’ya açılan kapısıdır. Hatta sadece Anadolu’ya açılan kapı değil Bağdat’a kadar uzanan bir demiryolu hattının başlangıç istasyonudur. II. Abdülhamit dönemine denk gelen 30 Mayıs 1906 yılında yapımına başlanan Gar binasının yolcu salonu 19 Ağustos 1908’de açılmıştır. Yapının tamamı ise 1909 yılının ortalarında tamamlanmıştır. Garın da ismini aldığı, içinde bulunduğu alanın adı ile ilgili iki varsayım vardır. Birinci varsayım Kanuni Sultan Süleyman döneminde vezirliğe yükseltilen (1533) Haydar Paşa’nın bahçesi bu bölgede olduğundan, semt onun adını almıştır. İkincisi ise III. Selim’in vezirlerinden Haydar Paşa’nın burada bir kışla yaptırdığı ve semtin adının bu kışladan geldiğidir.

1906 Yılından Günümüze Haydarpaşa Garı

Gar ve etrafındaki diğer yapılar için doldurulan alanın ve çevresinin tarihi ise daha geçmişe uzanmakta. Doldurulan gar alanının hemen gerisindeki bölge uzun süreler Bizans İmparatorlarının sayfiye sarayı olarak kullanıldı. Bu sahil sarayının, 17 yaşında imparator olan Arcadius’ün (395-408) zayıf ve etkisiz bir imparator olması sebebiyle yönetimi elinde bulunduran üç bakanından biri ve aynı zamanda hocası, meşhur Rufinus’a ait olduğu düşünülüyor. Bu yapı, 397’de Rufinus’un öldürülmesinden sonra, imparatorlar tarafından merasim ve sayfiye sarayı olarak kullanılmaya başlandı. Bizans ordularının Anadolu’ya gidiş ve gelişlerinde yapılan merasimleri imparatorlar bu saraydan takip ederlerdi. Bu sahil sarayının önünde Antik Roma zamanından kalma bir liman vardı. Şu an garın açığında bulunan dalgakıran, Roma döneminde yapılan bu dalgakıranın bakiyesi üzerine inşa edildi.

Dönemin padişahı 2. Abdülhamid’in emriyle inşasına başlanan gar binasının yapımını Anadolu Bağdat adlı Alman şirket üstlendi. İki Alman mimar Otto Ritter ve Helmuth Cuno tarafından hazırlanan proje için her biri 21 metre olan 1.700 kazıkla denize çakılan Haydarpaşa Garı için İtalya’dan dönemin tanınmış taş ustaları getirtildi. Garın ünlü ve göz alıcı kurşun vitrayları ise O Linneman tarafından yapıldı. Garın iç tarafı da dışı kadar görkemli olup, odaların tavanları tek tek kalem işi nakışlarla süslendi, tavanların dört köşesine de o zamanlar demiryollarının amblemi olan kanatlı tekerlekler resmedildi.

Amblemin hikayesi ise garın çatısından gelmekte. Haydarpaşa’nın çatısı Alman mimarisinde kullanılan “dik çatı” şeklinde ahşap ile yapılıp arduvaz çatı örtüsü ile kaplı. Çatıda ön cepheye açılan odalar var. Ortadaki odanın üstünde garın ünlü saati ve saatin de hemen üstünde kartal arması var. Kartal, aslında Alman demiryollarının arması. Garın tepesinde duran bu kartalın pençeleri arasında çark şekli bulunuyor. Daha sonra kartal ve çark zaman içerisinde düzenlenerek kanatlı tekerleğe dönüştürülüp TCDD’nin ablemi oldu.

1906 Yılından Günümüze Haydarpaşa Garı

Gar sadece yolcu ve tren peronlarından ibaret olmayıp, etrafında birçok önemli yapıyı barındırmakta. Bunların en önemlisi gar önünde bulunan iskele. İskele, Osmanlı’nın son dönemlerinde ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde önemli yapılara imza atmış ünlü mimar Vedat Tek tarafından yapıldı. İskeleyi çok önemli kılan diğer bir özelliği ise dış cephesinin çini işçiliğinde dönemin tanınmış sanatçısı Kütahyalı Mehmet Emin Usta tarafından yapılmış olması ve Osmanlının bu alandaki son ve önemli eserlerinden olması. Özellikle çinileriyle süsleme sanatları içinde ayrı bir yeri olan, Osmanlının bu alandaki son ve önemli eserlerinden iskelenin denize bakan cephesinde, kapı üzerinde “Haydarpaşa” ibaresi bulunan çini panonun alt köşesinde ”Mehmet Emin min telamiz Mehmet Hilmi Kütahya Sene 1334” şeklindeki kitabeden çinilerin 1915’te yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Şimdi kırıldığı için kaldırılan kitabeli pano yerinde yok. Ayrıca iskele üzerinde baca şeklindeki yapı Osmanlı mimarisinden günümüze ulaşan az sayıdaki kuş evlerinden biridir.

Gar sınırları içerisindeki diğer önemli yapı da Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin önemli mimarlarından Mimar Kemaleddin tarafından yapılan Muhacır Misafirhanesidir. Askeri Karakol ise gar alanı içinde bulunan günümüze kısmen ulaşabilmiş diğer önemli bir yapıdır. 1917’de Haydarpaşa Garı’ndan sevk edilmek istenen askeri cephaneliğin patlaması sonucu kubbeli giriş kısmını ve köşe saçaklarını kaybetmiştir.


Arkeofili için yazan: Enes Baş

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login