Binlerce yıl önce, Meksika’da yaşayan insanlar mısırın ilk yabani atalarını yetiştirmeye başladığında, mısır bugün bildiğimizden çok farklıydı.
Mısır, modern dünyanın en popüler bitkilerinden biri ve sayısız dönüm alanda yetiştirilerek tahıl kutularından yakıtlara kadar her şey için kullanılıyor. Ancak binlerce yıl önce, Meksika’nın merkezinde yaşayan insanlar mısırın ilk yabani atalarını yetiştirmeye başladığında, mısır bugün bildiğimiz tatlı, gevrek çekirdeklerden büyük ölçüde farklıydı. Küçük mısır koçanlarında sadece birkaç tohum vardı ve sert bir kabukla kaplıydı.
Danimarka Natural History Müzesi’nden genetik uzmanı Nathan Wales, “Günümüzde bildiğimiz mısır, birkaç on yıl öncesindeki yabani mısırdan oldukça farklı gözüküyor. Bilim insanları da mısırın atası hakkında bir fikir birliğine varamıyor.” diyor. Ancak Current Biology dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, 5310 yıllık bir mısır koçanının genetiğini ayrıntılarıyla anlatıyor ve mısırın ekin haline nasıl geldiğini anlamaya yardımcı oluyor.
Bu eski mısır koçanı 1960’lı yıllarda Meksika Tehuacán Vadisi’ndeki bir mağarada bulundu ve o zamandan beri Robert S. Peabody Müzesi’nde bulunuyordu. Araştırmada yazar olan Wales ve ekip arkadaşları, bugünkü mısırın genetik zaman çizelgesinde nereye düştüğünü anlamak için kolları sıvadı.
Ekip, erken mısırların DNA’sının %70’ini dizilemeyi başardı. Çalışmadan anlaşıldığı üzere, benzer yaştaki diğer örnekler orijinal DNA’nın yalnızca %10’unu içeriyor. Fakat şaşırtıcı bir şekilde, eski koçanın DNA’sı, teosinite olarak bilinen erken mısırlara göre, modern mısır ile daha benzer duruyor.
Louis McDonnell Genom Enstitüsündeki Washington Üniversitesi’nde bir genetik uzmanı olan Robert Fulton, böyle eski DNA’yı incelemek basit bir mesele değil diye anlatıyor.
Fulton, “Tipik olarak DNA dizileri milyonlarca uzunlukta olabilir. Temelde büyük bir yapboz gibi parçaları çok büyük olan parçalar yüksek kalite DNA’dır. Antik DNA’lar için parçalar oldukça küçüktür.”
Mısır ailesinin genomu inanılmaz derecede karmaşık olduğu için Fulton, binlerce yıldır bozulmuş DNA’dan sonuç çıkarmanın zor olabileceğini belirtiyor.
Fulton, “Mısır genomu kendini tekrarlayıcıdır. Birçok kez tekrarlanan pek çok sekans vardır. Dolayısıyla, çok küçük parçacıklarınız varsa, bunu benzersiz şekilde haritalamak çok zor, çünkü parçalar birden çok farklı yere kaçacaktırlar.” diyor.
Fulton, erken mısır genetiğini inceleyerek araştırmacıların modern mısırın nasıl yetiştirildiğiyle ilgili daha fazla bilgi edinebileceklerini söylüyor. Araştırma aynı zamanda, zamanla ekinden yetiştirilen ve bu ürünün dünyanın birçok ülkesinde gelişmesine izin veren belirgin özelliklerin ortaya çıkmasına yardımcı olabilir.
smithsonianmag.com. 17 Kasım 2016.
Makale: Ramos-Madrigal, J., Smith, B. D., Moreno-Mayar, J. V., Gopalakrishnan, S., Ross-Ibarra, J., Gilbert, M. T. P., & Wales, N. (2016). Genome sequence of a 5,310-year-old maize cob provides insights into the early stages of maize domestication. Current Biology, 26(23), 3195-3201.
You must be logged in to post a comment Login