Türkiye’nin her köşesinde her gün yapılan kaçak kazılar, satılan tarihi eserler, sosyal medyada örgütlenen defineciler, sessiz kalan arkeologlar…
Türkiye’nin dört bir yanında canlı yayınla kazı yaparak internet üzerinden eserlerin satışını yapan definecilerin içine sızdık ve durumun vehametini ortaya koyduk.
Türkiye’den götürülen Nereidler Anıtı şu anda British Müzesi’nde. Zeus Sunağı, Berlin Müzesi’nde. Üç Güzeller Mozaiği Louvre Müzesi’nde. Troia Hazineleri Rusya’da. Sosyal medya platformlarında bu eserleri bilgileriyle birlikte paylaştığımız zaman gösterilen tepkileri tahmin etmek pek de zor değil: Kızgınlık.
Söz konusu eserler, Osmanlı zamanında ya kaçırıldı, ya da devlet eliyle hediye edildi. Arkeolojinin görece yeni bir bilim dalı ve eserlerin “kültürel miras” olarak nitelendirilmesinin yeni olduğu düşünüldüğünde, Osmanlı döneminde götürülen eserler için nedenler sunmak kolay. Peki günümüzde durum nasıl?
Sosyal medya üzerinden örgütleniyorlar
Belki bilmiyor ya da konduramıyor olabilirsiniz ancak her gün ülkenin her bir karışında sayısız define kazısı yapılıyor. Ajans haberlerine düşen ve yakalanan birkaç münferit olaydan bahsetmiyoruz elbette. Zira basına yansıdığına göre ayda en fazla 1 ya da 2 definecilik olayı oluyor.
Facebook, Twitter, İnstagram gibi platformlarda oluşturulan ve binlerce kişinin katıldığı, buluntuların satışının yapıldığı, işin ehlinden akıl alındığı defineci sayfalarını gördünüz mü hiç? Bir göz gezdirmenizi tavsiye ederiz. Eminim ki gördükten sonra British Müzesi’ndeki, Berlin Müzesi’ndeki eserler üzerinden üzülmeyi veya sinirlenmeyi bırakacaksınız.
Bulunan eserler sosyal medyadan satılıyor
Arkeologlardan oluşan Arkeofili ekibi olarak durumun vehametini anlamak için sosyal medya platformlarındaki bütün defineci gruplarına bir süreliğine üye olduk. Bununla da kalmadık, sahte hesaplar üzerinden arkeolojik eserleri satmak için ilan veren kaçakçılarla birebir konuşmalar yaptık. Gördüklerimizi ve duyduklarımızı az çok tahmin ediyorsunuz değil mi?
Söz konusu sayfalarda her gün kaçak kazılarla elde edilmiş tarihi eserler satışa çıkarılıyor, ederleri soruluyor, bölgeyi kazmak için birbirinden akıl isteniyor, detektörler satılıyor, sayfaya üye olan polisler ifşa ediliyor, bulunan mozaiklerin videoları paylaşılıyor.
Yenikapı kazılarından çıkan eserler bile var
Sahte hesap üzerinden konuştuğumuz bir defineci, açık açık Yenikapı kazılarında bulunmuş bir esere sahip olduğunu, eserin gerçek olduğunu ve bunun satışını yapmak istediğini söylüyor.
Bilmeyenler için söyleyelim; buradaki kazıları İstanbul Arkeoloji Müzeleri yapmıştı. Yani herhangi bir kaçak kazı söz konusu değil. Şüphelinin elindeki eserin, fotoğrafları sosyal medyada paylaşmış olmasına rağmen gerçek mi sahte mi olduğunu, veya bu eseri nasıl elde ettiğini bilemiyoruz. Ancak durumun vehametini göstermesi açısından bunun o kadar da önemi yok.
Bu gruplarda Türkiye’nin dört bir yanından çıkarılan eserler mevcut. Her gün farklı illerden onlarca paylaşım yapılıyor; kazılırken çekilen videolar paylaşılıyor.
Kendilerine hak görüyorlar
Konuştuğumuz definecilerden bazıları, ekmeklerinin peşinde olduklarını, kimsenin malını çalmadıklarını, kendilerini engellemeye çalışanların ise gerçek suçlularla uğraşmak yerine fakir insanların ekmeğiyle oynayan hainler olduğunu söylüyor.
Defineciler söz konusu gruplarda yakalanan definecilerin haberlerini paylaşıyor ve yakalayan kişilere karşı beddualar ediliyor.
Hatta zaman zaman gruplarında üye olan polisleri ya da devlet çalışanlarını ifşa ederek, birbirlerini dikkatli olmaları konusunda uyarıyor.
İç karartıcı tablo
Arkeologların aksine definecilerin bu şekilde örgütlenmiş olması son derece iç karartıcı bir tablo çiziyor. Bu tabloda British Müzesi’ne, Berlin Müzesi’ne kızılmasının da hiçbir anlamı kalmıyor, zira her gün her şehirde sayısız define kazısı yapılıyor.
Günümüzde basında gördüğümüz defineci haberleri, sadece bir ihbar sonucu yakalanabilen definecilere ait. Yani eğer ihbar olmazsa, bir definecinin yakalanabilme olasılığı oldukça küçük ihtimallere bağlı. Kültürel mirasımızı korumasını beklediğimiz Kültür ve Turizm Bakanlığı ise bu olaylar karşısında eli kolu bağlı gibi kayıtsız duruyor.
Elbette ki bu kaçak kazıların ve eser kaçakçılığının önlenmesi için halkın eğitim ve bilinç seviyesi de büyük önem taşıyor. Ancak eğitim sisteminin de hali ortadayken bundan da medet umulamıyor.
Son dönemde yaşanan ilginç bir olay ise tüm bu yaşananların tuzu biberi oldu. Genel olarak sosyal medya platformlarında boy gösteren defineciler, bu sefer gerçek anlamda bir ‘defineci derneği’ kurdu. Yasa dışı bir faaliyetin nasıl resmi bir derneği kurulduğu ise hala bir muamma.
Ana akım medya defineciliği tetikliyor
Kaçak kazıları tetikleyen nedenler nedir? Bunun için ekonomik kriz, ana akım medyanın olabilecek en yanlış şekilde arkeoloji haberleri yapması ve arkeolojik eserlere değer biçmesi, detektörlerin kullanımının serbest bırakılması, müzelerin yetersiz yetki alanı, eserlerin müzeye teslim edilmesi için gerekli teşviğin yapılmaması, arkeologların sessizliği gibi sayısız neden sunulabilir.
Ancak belki de tüm bu nedenler içinde ana akım medyanın habercilik anlayışı kadar defineciliği teşvik eden başka bir şey olmayabilir.Kaçakçılık operasyonlarında bulunan eserlere “10 milyon dolar değerinde!” gibi başlıklar atmak, TV programlarında nasıl define aranacağına dair yayın yapmak, arkeolojik kazıda bulunmuş eserleri “servet çıktı” şeklinde sunmak, bir bölgede define olduğuna dair haber yapmak ve definecileri oraya çekmek, devlet kanalında yayınlanan bir belgeselde Göbeklitepe’yi kırılan putlara benzetmek bunlardan sadece birkaçı…
Peki arkeologlar bu konuda ne yapıyor?
“Definecilerle de arkeologlar mı ilgilenecek?” diyerek arkeologları bu işten sıyırmak ise en basit tabirle kolaycılık olur.
Türkiye’de arkeoloji akademisyenleri de dahil olmak üzere, arkeoloji mezunu arkeolog ünvanlı ‘işsizler ordusu’ sessizliğini koruyor ve şikayet üzerine kurulu sitemlerine devam ediyor.
Yürüttükleri kazıların elinden alınmasından ya da devlet eliyle gelecek olan yaptırımlardan çekinen, etliye sütlüye bulaşmak istemeyen arkeoloji akademisyenleri, ellerinden hiçbir şey gelmediği konusunda ikna olmuş durumda. Herhangi bir yayın organına olumsuz bir konu hakkında konuşmayan arkeologlar, birebir görüşmelerde ise eğitim sisteminden, öğrenci profilinden, ekonomik durumdan, definecilerden şikayet etmeye devam ediyor.
Arkeofili ne yapıyor?
Her gün çeşitli kanallardan kendisine atılan onlarca soruya cevap veriyor. Definecilere dahi cevap vererek buldukları eserleri müzeye teslim etmeleri konusunda ikna etmeye çalışıyor. Her gün bilim çerçevesinde haberler yayınlıyor. Eserleri edeceği fiyatlar üzerinden değil, verdiği bilgi açısından değerlendiriyor. Medyanın arkeoloji haberciliği konusunda yaptığı yanlışları yazıyor. Türkiye’deki arkeolojik kazıların bilinirliğini artırıyor. Tüm dünyada olan arkeolojik gelişmeleri Türkçe diline kazandırarak güncel bir bilgi akışı sağlıyor. İnsanların bu topraklar altında bulunan sayısız tarihi eseri “define” olarak görmesindense, onların anlamını, hangi kültüre ait olduğunu, insanlık tarihi açısından taşıdığı önemi öğrenmesini sağlıyor. Arkeoloji ile hiç alakası olmayan insanlar da dahil olmak üzere, her gün ulaştığı onbinlerce kişiye bu konuda bilinç aşılamaya çalışıyor. Ya da en azından bunlar için çalışıyor, çalışmaya da devam edecek.
İlgilisine 2018 Türkiye’sinden 7 Talihsiz Arkeoloji Olayı ve 2018 Yılında Türkiye’nin En Önemli 10 Arkeolojik Keşfi yazılarımız tavsiye olunur.
“Herkes için arkeoloji”
You must be logged in to post a comment Login