Bizans İmparatorluğu’nun farklı kültürleri içine alan geniş coğrafyası ve Hıristiyanlığı resmi din olarak kabulüyle şekillenen kültürel yapısı, imparatorluğun 4. yüzyıla kadar giden geniş yelpazeli bir mimari oluşumuna neden oldu.
Bizans mimarisinin en önemli malzemesini oluşturan tuğlanın haricinde yapılarda taş, kiremit ve ahşap yapı malzemeleri de kullanıldı. Erken dönem yapılarında bazilikal plan şemalı olarak adlandırılan Doğu-Batı uzantılı, en az üç neften oluşan mimari planı kullanan Bizanslılar, geç dönemlerinde merkezi planlı mimari şemayı yapılarında uyguladılar.
İşte Anadolu’da günümüze ulaşan en görkemli Bizans yapılarından bazıları;
Bugün Antalya’nın Demre ilçesinde bulunan Aziz Nikolaos Kilisesi, 6. yüzyılda kendisine ismini veren Aziz Nikolaos’un ölümünün ardından yapıldı. Bazilikal planlı kilise, günümüze gelene dek birçok onarım ve mimari ekleme gördü. Bugün ise Türkiye’nin en çok ziyaret alan yapılarından biri.
St Pierre Kilisesi Hatay’da Habib Neccar Dağı yakınlarına inşa edildi ve kendini ‘Hristiyan’ olarak nitelendiren insanların ilk kez ibadetlerini gerçekleştirdiği kilise olarak anılmakta. Hz İsa’nın 12 havarisinden biri olan St Pierre(Aziz Petrus) İsa’nın çarmıha gerildikten sonra MS. 29-40 tarihleri arasında geldiği ve Hristiyanlığı burada yaydığı düşünülmekte. Yapı, tarihin ilk kilisesi olarak bilinir fakat 12. ve 13. yüzyıllarda Haçlıların eklemeleriyle tam bir kilise görünümünü aldı.
MS. 327 yılında Konstantinus’un annesi Helene tarafından Konya’nın Sille beldesinde yaptırılan Aya Elenia kilisesi düzgün kesme Sille taşlarından inşa edildi. Yapı üç nefli olup kubbesi dört fil ayağı üzerine oturtulmuştur. 6. yüzyılda tüm eksikleri tamamlanan yapı Baş melek Mikail adına sunulmuştur.
Bursa’nın İznik ilçesinde bulunan İznik Ayasofyası’nın temelleri Roma dönemine dayanır. Fakat İznik’in tarihsel gelişimi boyunca yaşanan hareketlilik nedeniyle 1331 yılında önemli bir Bizans yapısı olan Ayasofya Kilisesi, camii yapısına dönüştürüldü. Her ne kadar apsis ve dış duvarlar orijinal olsa da içerisindeki sütunlar ve kemerler kaldırıldı.
MS. 5. yüzyılda inşa edildiği düşünülen Alahan Manastırı Mersin’in Mut ilçesinde yer almakta. Bizans Mimarisi açısından oldukça önemli bir yere sahip bu yapının, apsisin önünün büyük bir kubbeyle örtülmesiyle kubbeli bazilika mimarisi oluşumun ilk örneklerinden olmuş ve ayrıca ilk merkezi planlı kiliselerin oluşumuna olanak tanımıştır.
Ayasofya’nın her ne kadar şaibeli bir tarihlendirmesi olsa da Bizanslı Tarihçi Sokrates Scholasticus’un şahitliğiyle 2. Konstantius tarafından yaptırılan ve 15 Şubat 360 yılında görkemli bir açılışı yapılmıştır. Üç farklı yapım evresi geçiren günümüz Ayasofyası 23 Şubat 532 yılında 5 yıllık bir onarımdan sonra 27 aralık 537 yılında Justinianus’un Hz. Süleyman’ın Kudüs’deki mabedini kadtederek “Ey Süleyman seni geçtim!” diye bağırdığı söylenir.
Ayasofya, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethiyle camiiye çevrildi. 16. ve 17. yüzyılda yapıya mihraplar, minbet, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü eklendi. 1 Şubat 1935’te Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrildi.
İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan Aya İrini Kilisesi üç nefli bazilika düzeninde Yunan Haçı planına geçişin önemli bir temsilcisi sayılır. 4. yüzyılda yapıldığı düşünülen kilise, 532 yılında geçirdiği bir yangından sonra Justinianus’un 548 yılında tekrar yaptırmasıyla günümüze değin ulaştı.
İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan Ioannes Studios Kilisesi, Doğu konsülü olan Studios tarafından 456-463 yıllarında büyük bir manastır olarak kuruldu. Doğu Roma döneminde önemli bir dini merkez haline gelen bu manastırda bulunan din adamları gece-gündüz uyumadan nöbetleşe ayin yaptıkları için uykusuzlar(akometoi) deniyordu. Bu yapı Erken Dönem Hristiyan mimarisi açısından büyük bir öneme sahip.
İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunan Efes bölgesinin 4. yüzyılda oluşturulmaya başlandığı düşünülmekte. Burada yer alan Meryem Ana Evi de 6. yüzyıl yapısı olarak değerlendirilmekte. Yapı, erken dönem Bizans yapısının haç planlı, kubbeli küçük bir örneğidir.
Eski bir mağara kilisesi olan bu yapı dokuz kubbeli, 11. yüzyıla tarihlenmektedir ve dört sütunlu, kapalı haç planlı, üç apsisli bir plana sahip. Yapının içinde kutsal kitaptan birçok sahne resmedilmiş. Kilisenin adının Mikail’in elinde bulunan elmadan geldiği düşünülmekte.
11. yüzyıla tarihlenen bu yapı Mısırlı bir babanın kızı olan ve Hristiyanlık inancından uzak tutulan Barbara’nın tüm engellemelere karşı Hristiyanlığın tüm gerekçelerini yerine getirmesi sonucu idam edilmesiyle Azize olan Barbara için inşa edildi. Kaya kilisesi olan bu yapılarda, boyanın direkt kayaya sürülmesi ve kayanın boyayı emmesi, resimlerin kazınsa bile çıkmayarak günümüze dek ulaşmasına sebep olmuş.
Yine 11. yüzyıla tarihlenen Yılanlı Kilise ismini ejderha ile savaşan Aziz George’dan alır. Duvardaki yeşil ejderha tasviri yılana benzetildiği için yapının ismi de Yılanlı Kilise olarak anılır. Yapıdaki tasvirlerden ilginç olan bir diğeriyse yarı erkek yarı kadın olarak resmedilen uzun sakallı Aziz Onuphrius’dur. Kendisi Mısır çöllerinde keşiş hayatı yaşayan bir mürid olduğu sanılır.
11. yüzyıl yapısı Karanlık Kilise tüm Kapadokya’da saklanmış en iyi fresklere ev sahipliği yapmış önemli bir kilisedir. Kilise’nin ismi yapıyı aydınlatan küçük bir pencere haricinde içeri hiç ışık girmemesinden gelir. Yapı dört sütunlu, kubbeli , iki de küçük kubbeli bir yapıdır.
Çarıklı Kilise ismini Hz. İsa’nın göğe yükselişinin resmedildiği frestik hemen altında yer alan bir çift ayak izinden alıyor. Bu freskin Kudüs’deki Göğe Yükseliş Kilisesi’ndekiyle aynı fresk olduğu söylenir. Oldukça spiritüel bir mekan algısına sahip yapı iki sütun ve dört kubbeden meydana geliyor.
1453’te Ölen Son Bizans İmparatoru’nun Nadir Portresi Bulundu
2.700 Yıllık Assur Başkenti Horsabad’ta Yeni Keşifler Yapıldı
Göbeklitepe Aslında Ne Anlatıyor? Kimler, Neden, Nasıl Yaptı?
Afyon’da Homo erectus ve Neandertal İzleri: Yavuz Aydın Röportajı
You must be logged in to post a comment Login