Yeni bir araştırma, öpüşmenin primatlarda görülen bir tımarlama davranışından ortaya çıktığını öne sürüyor. Peki bu doğru mu?
Hepimiz o anı yaşamışızdır: Bir randevudasınız, belki ikinci ya da üçüncü buluşmanız, ve her şey yolunda gidiyor. Ayrılma vakti geldiğinde ise bir gerginlik baş gösterir, kaçamak bakışlar paylaşılır, yanaklar kızarır ve sonunda biri harekete geçer – parmağınızı diğer kişinin gözüne sokarak ona ne kadar hoşlandığınızı gösterirsiniz. Ah hayır, bu kapuçin maymunlarının yaptığı şeydi!
Bunu okuyorsanız, büyük ihtimalle bir insansınız ve sevginizi göstermek için bunu değil, öpüşmeyi tercih ediyorsunuz. Ancak bu örnek gösteriyor ki, öpüşmek tüm primatlarda görülen bir davranış değil. Peki bu nereden geliyor?
Öpüşmek aslında kurallara bağlı bir pratik. Zamanı ve yeri olan bu davranış, kültüre göre kimin kimi öpebileceği ve nasıl yapılması gerektiği gibi derin sosyo-kültürel kurallarla belirlenmiş durumda.
(İlgili: Neolitik Dönemde Öpüşmek Bile Tehlikeli Bir Olaydı)
Örneğin Romalılar, bağlama göre farklı anlamlar taşıyan birkaç öpüşme türüne sahipti. “Osculum” yanağa kondurulan bir öpücüktü ve sosyal ya da ailevi sevgi anlamı taşırdı (romantik değil); “basium” dudaktan bir öpücüktü ve aile üyeleri ya da sevgililer arasındaki yakın ilişkiyi gösterirdi, fakat cinsel bir anlam taşımazdı; “savium” partnerler arasında erotik, cinsel arzuyu ifade eden dudaktan bir öpücüktü.
Çağdaş Latin Avrupa’da, yanaklara atılan iki öpücük kadınlar ve karşı cinsler arasında (erkek erkeğe değil, çünkü el sıkışırlar) bir selamlama olarak kullanılabilir, ancak bunun bölgesel farklılıkları da var. Diğer durumlarda, bir yüzüğü, birinin elini veya ayaklarını öpmek, özellikle törensel veya dini bağlamlarda bir saygı göstergesi. Ve sonra, bir düğünde, bir doğum günü öpücüğünde, yılbaşı öpücüklerinde ve ökse otunun altında öpüşme gibi belirli durumlarda paylaştığımız öpücükler var.
Öpüşmek, görüldüğü gibi sevgi, yakınlık ve saygıyı göstermede çok yönlü bir yöntem. Ancak araştırmacılar, öpüşmenin neden insan türü için bu kadar önemli hale geldiğini henüz tam olarak çözememiş durumda. Bazıları bunun, annenin emzirme ya da bakıcıların bebeklere önceden çiğnenmiş yiyeceklerle besleme gibi davranışlarında yattığını öne sürüyor. Başkaları ise, öpüşmenin potansiyel bir eşin genetik sağlığını belirlemek için mikroflorasını tatma ya da koklama amacı taşıyan bir tür uyumluluk testi olabileceğini öne sürüyor.
Hayvanlar aleminde de benzer davranışlar bulunmaya çalışıldığında, insan öpüşmesine (dudak büzme, emme hareketi) benzer form ve işlevlere sahip davranışlara nadiren rastlanıyor. Bazı hayvanlar burun sürtme gibi davranışlar sergilese de öpüşmeye benzeyen tek davranış, en yakın evrimsel akrabalarımız olan şempanzeler ve bonobolarda görülüyor.
Warwick Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Adriano R. Lameira’nın bu konuya dair yaptığı çalışmada açıkladığı gibi, “Büyük maymun repertuvarında bu tür bir davranış varsa, öpüşmenin insanlar arasında nasıl, kime ve ne zaman bu şekilde yapılmaya başlandığına dair evrimsel bir senaryoya işaret eder.”
Lameira, öpüşmenin evrimsel kökenlerini araştırmak amacıyla mevcut hipotezleri kapsamlı bir şekilde inceledi. Lameira’ya göre, büyük maymunlar arasındaki sosyal bağları kurmanın ve sürdürmenin birincil yolu tımarlama davranışı. Tüm primat türleri ve insan toplumlarında tımarlama davranışlarını karşılaştıran Lameira, öpüşmenin sosyal ve akrabalık bağlarını simgesel olarak pekiştiren bir jest olduğu fikrini destekliyor. Diğer maymun türleri sosyal bağ kurma aktivitelerinde bulunuyor; ancak bunlar, kapuçin maymunlarının örneğinde olduğu gibi, öpüşme gibi bir davranışa benzemiyor.
Lameira’ya göre, büyük maymunlar arasındaki tımarlama davranışının son aşamasında, dudakların dışa doğru büzülmesi ve hafif emme hareketini içeren, öpüşmeye benzeyen bir hareket bulunuyor. “Tımarcının son öpücüğü hipotezi” olarak adlandırılan bu evrimsel kalıntı, modern insan öpüşmesinin biçimi, işlevi ve bağlamıyla oldukça örtüşüyor.
Lumeira, “Tımarcının son öpücüğü hipotezine göre, karşılıklı, ağızdan ağıza öpüşmenin, atasal primatların başlangıçta aynı anda birbirlerini karşılıklı olarak tımar ettikleri sosyal bağlamlarda ortaya çıktığı ve bu bağlamlardan kaynaklandığı tahmin ediliyor. Her ne kadar bu tür bir tımarlama, tek yönlü tımarlamaya kıyasla mevcut büyük maymunlar arasında nadir olsa da.” diyor.
“Dudaklar ve ağız, insan vücudunun dokunmaya en duyarlı bölgelerinden birini temsil ettiğinden, dudaktan dudağa öpüşmenin kısmen de olsa ek haz sağlayan etkileri nedeniyle ortaya çıkmış ve sürdürülegelmiş olması da muhtemel.”
Lumeira’nın çalışması, primatlarda öpüşme davranışlarının evrimsel kökenlerini incelemek için potansiyel bir araştırma rotası sunuyor, fakat öpüşmenin atalarımızdan kalan bir kalıntı olduğu fikri hala sadece bir varsayımdan ibaret.
2015 yılında yapılan bir araştırma, 168 kültürü inceledi ve yalnızca yüzde 46’sında romantik öpüşmeye rastladı. Pek çok yerli avcı-toplayıcı kültür öpüşme pratiğinde bulunmuyor ve hatta bazıları bunu iğrenç buluyor. Bu da öpüşmenin tamamen kültürel bir doğaya sahip olabileceğini ve insanlara özgü evrensel bir davranış olmayabileceğini gösteriyor – Batı merkezli bir varsayımın ürünü olabilir. Eğer bu doğruysa, öpüşme yalnızca bazı insanlara özgü bir davranış olabilir.
IFL Science. 29 Ekim 2024.
Makale: Lameira, A. R. (2024). The evolutionary origin of human kissing. Evolutionary Anthropology: Issues, News, and Reviews, e22050.
You must be logged in to post a comment Login