Modern insan ile gerisinde bıraktığı diğer akrabaları arasındaki farklardan biri kesinlikle damak zevki ve geniş yiyecek yelpazesi. Modern insanın yemek dünyası genel anlamda daha geniş bir menüye sahip iken, şempanzeler ve bazı atalarımız ise olasılıkla bizim bu gün yediğimiz yiyeceklerin çoğunu kötü bulduklarından daha dar bir skalaya sahipti. Yani modern insanlar, diğer akrabalarına göre besin potansiyelinden daha iyi yararlandı. Araştırmacılar ise bu durumun oldukça başarılı bir şekilde dünyayı fetheden modern insana oldukça önemli bir derecede katkı sağlamış olabileceğini düşünüyor.
İnsanlar yeni yaşam alanları keşfettiklerinde oyunun kuralları, o yaşam alanı üzerinden belirlenir. Yani çevreye adaptasyon zorunludur. Modern insan da tam olarak bunu yaptı. Tecrübelerini sabit tutarak alan aramak yerine herhangi bir alanda oranın çevresel etmenleri üzerinden tecrübelerini geliştirdi. Daha nişastalı yumrulu kökler yemeyi, çiğ iken acı olan sebzeleri ve etleri pişirmeyi ve sonunda hayvanları ve bitkileri evcilleştirmeyi öğrendi. Diyetimizde olan bu devrimler sayesinde daha kolay besine ulaştık, tükettik ve sonuç olarak daha fazla kalori ve daha büyük beyine sahip olduk.
Tat Genlerimizi Kaybettik
Bu değişimlerin nasıl evrildiğini araştırmak adına ise Pennslyvania Üniversitesi’nden George Perry ve ekibi modern insanı, şempanzeyi, yeni yayına sokulmuş bir Neandertal’i ve oldukça gizemli bir insan türü olan Rusya’da çıkmış bir kaç kemikle temsil edilen Denisovan insanına ait genleri karşılaştırdılar. Ekip, bu araştırma sırasında ise TAS2R62 VE TAS2R64 isimleriyle kodlanmış iki tat geninin üç insan grubunda bulunmadığını ve sadece şempanzenin bu genlere sahip olduğunu anladı. Bu konu hakkında Humans Evolution dergisinde ise bir rapor yayınladılar.
Yani iki milyon yıl önce Australopithecus’lar ya da Homo’nun erken üyeleri de tıpkı şempanzeler gibi bu çeşitli tat genlerine sahiplerdi ve bu genler yüzünden kolayca ulaşılabilir olan yumrulu kökleri acı bularak yemediler. (Yumrulu kökler bugün hala en büyük kalori kaynaklarından). Tat genlerini kaybeden Neandertal, Denisovan ve modern insan, bu sayede daha geniş protein ve besin kaynaklarına sahip oldu ve sonrasında modern insanla gelen yetiştiricilik bu avantajı pekiştirdi.
Avantaj Yaratan Enzim Kopyalarına Sahibiz
Ekip ayrıca karşılaştırılan üç insan türü arasında da bazı farklılıklar keşfetti. Biz modern insanlar, ortalama olarak 6 tane tükürükte bulunan bir enzim olan amilaz AMY1 enzimi kopyasını taşıyoruz. Şempanzeler, Neandertaller ve Denisovanlar ise 1 ya da 2 amilaz enzimi kopyasına sahiplerdir. Bu enzimin sindirimdeki rolü kanıtlanamamış olsa bile tükürükte üretiminin nedeninin nişasta şekerinin sindirimiyle ilgili olduğu düşünülmektedir. Bu sonuç şunu gösteriyor ki Neandertaller, bizlere göre nişastalı sebzelerden gelen kalorilerin daha azından yararlanabiliyordu.
Araştırmacılar ise bu genetik adaptasyonun 10.000 yıl önce tarımın icadı ile ortaya çıkan bir özellik olduğunu düşünürlerken, 600.000 yıl önceden Homo Erectus ile başlayarak avcı toplayıcılara ait genlerde de bu adaptasyonun sağlanmış olduğunu ve onların da tükürüklerinde ekstra amilaz genini taşıdıklarını anladılar. Keza besinleri pişirerek tüketmeye başlayan insan türü de Homo Erectuslardı. Bu durum ise her ne kadar modern insanlar kadar nişastanın yararlarından faydalanamıyor olsalar da belli bir derecede bunu kullanabildikleri anlamına geliyor.
Bir başka konu ise şempanzelerin taşıdığı MYH16 olarak kodlanan ve güçlü çiğneme kaslarının inşasına yardımcı olan miyozin geninin, modern insan, neandertal ve Denisovanda bulunmuyor olması. Araştırmacılar bu genin insan geninden ne zaman yok olduğunu da araştırmaya çalışıyorlar ve Neandertal, Denisovan ve modern insanın bu gene sahip olmamasını nedeni olarak pişirerek yeme furyasını başlatan ortak ata Homo Erectus’tan kaynaklanmış olabileceğini öneriyorlar.
You must be logged in to post a comment Login