Resmi açılışı yapılan Ilısu Barajı’ndaki altı türbinden birincisi devreye alındı. Geride ise Hasankeyf’te bıraktığımız kültürel ve doğal mirasımız kaldı.
Devlet Su İşleri’ne göre Ilısu Barajı, yeniden yerleşim, tarihi ve kültürel varlıkların korunması ve diğer inşaatlar ile beraber yaklaşık 18 Milyar TL’ye mâl oldu.
Binlerce yıldır onlarca medeniyete ev sahipliği yapan Hasankeyf, Ilısu Barajı’nın suları altında kalıyor. Hiçbir medeniyetin yok etmediği, her birinin kendi kültürlerine ait miraslar eklediği Hasankeyf artık yok olmanın eşiğinde.
(Türkiye’nin Kültürel Mirası Yağmalanıyor, Haberiniz Var mı?)
Güneydoğu Anadolu projesinin (GAP) bir parçası olan ve bugüne kadarki en büyük hidroelektrik projelerinden biri olan Ilısu Barajı, 1954’te ilk taslağı hazırlandığından beri büyük bir tartışma konusu.
Baraj, Hasankeyf’teki Dicle seviyesini 60 metre yükselterek antik kentin yüzde 80’ini ve çevresindeki birçok köyü su altında bırakarak, halen araştırılmayan 300’den fazla tarihi alanı da suya gömecek.
Dicle nehrinin kıyısında bulunan Hasankeyf’in, insanlık tarihinde 10.000 yıl öncesine dayanan ve dünyanın en eski sürekli yerleşim yerlerinden biri olduğuna inanılıyor.
Neolitik halklar mağaralarını kayalara oymuştu ve Hasankeyf’in modern sakinleri de bugün bu konutlarda yaşamaya devam ediyordu. Romalılar, Bizanslılar, Moğollar ve Araplar ve daha birçok medeniyet kentte izlerini bıraktı.
Hasankeyf’in hazineleri arasında, 13. yüzyıldan kalma bir Artuklu sarayı, 15. yüzyıldan kalma bir cami ve bir Bizans kalesinin kalıntıları da yer alıyor.
Bir Roma şehir kapısının yarısı ve Zeynel Bey Türbesi’nin de içlerinde bulunduğu sekiz anıt, yüksek maliyetler ile Hasankeyf’ten birkaç kilometre uzaklıktaki bir ovada inşa edilen “arkeopark’a” taşındı. Eserler ait oldukları ortamdan başka bir yere taşınarak kültürel hafızayı hiçe sayıldı. DSİ’ye göre yalnızca bu taşıma işlemleri için 300 milyon TL’nin üzerinde harcama yapıldı.
Medyanın bir ödül gibi gösterdiği “yeni Hasankeyf”, yine medyaya göre turizmin göz bebeği olacak. Ancak bu pek mümkün görünmüyor. Kültürel ve doğal alanlarıyla Hasankeyf, her yıl bir yıl milyonu aşkın yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyordu.
Ancak kültürel ve doğal ortamlarından koparılarak taşınan yapılar haricinde Hasankeyf’in geri kalanı, bütün zengin tarihi ile birlikte sular altında kalıyor.
Hasankeyf sadece kültürel değil, aynı zamanda çok önemli bir doğal mirasa sahip. Dicle Üniversitesi’nin araştırmasına göre, barajdan etkilenecek alanın sadece %5’i ekolojik olarak araştırılmış durumda.
Baraj, aynı zamanda ekolojik tehditleri de beraberinde getiriyor. Baraj projesi yüzlerce türü tehlikeye sokacak. Baraj nehir kıyılarını tamamen yok edecek. Fırat üzerinde yapılan barajlardan sonra görüldüğü gibi, baraj nedeniyle mikro iklim değişecek. Biyoçeşitlilik zarar görecek; zengin bitki ve hayvan yaşamı ciddi derecede azalacak. Fırat kaplumbağası ve kırmızı gerdanlı kız kuşu da dahil olmak üzere bazı türler büyük tehlike altında.
Arkeolojik kazılar tamamlanmadığı için ortaya çıkarılamamış çok sayıda tarihi eser de sulara gömülüyor. Alman Arkeoloji Enstitüsü eski müdürü Prof Adolf Hoffman’a göre, burada kazılması gereken yerlerin sadece yüzde 5’i kazılabildi. Bölgede Pers, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdani, Mervani, Artuk, Eyyübi ve Osmanlı gibi yirmiden fazla kültürün izleri bulunuyor.
Hasankeyf Höyük’teki yerleşim yerinin MÖ 9500 yani günümüzden 11.500 yıl öncesine ait olduğu analizler ve buluntular sonucunda ortaya kondu. Kazıda Göbeklitepe’deki taşlara benzer dikilitaşların yerleştirildiği düşünülen alanlar belirlendi.
UNESCO’nun Dünya Mirası için belirlediği 10 kiriterden 9’una sahip olabilen dünyadaki tek yer olma özelliğini taşıyan Hasankeyf, yine de bu listeye dahil olabilmiş değil. Çünkü listeye girilebilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın UNESCO’ya başvurması gerekiyordu. Dünya Mirası Listesi’ndeki diğer çok ünlü kültür varlıkları ise bu kriterlerden sadece birkaçını karşılayabiliyor.
Tüm bunlar olurken UNESCO, Hasankeyf ile alakalı hiçbir açıklama yapmayarak yaşananlara göz yumdu.
Ilısu Barajı’nın ömrü 60 yıldan daha az, ancak bu kırılgan doğal ve kültürel ortamın tahrip edilmesi geri döndürülemez bir kayıp olacak.
Yeni barajdan etkilenen sadece Hasankeyf değil; Toplamda 199 yerleşim etkileniyor ve binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kalıyor. Birçok insan, arazilerini ve geçim koşullarını kaybetti. Zorunlu kamulaştırmalarla bölge halkı göçe zorlandı ve TOKİ konutlarına yerleştirildi.
Barajın Türkiye üzerindeki çevresel etkisi ağır olacak olsa da, komşu Irak üzerindeki etkisinin felaket olacağı düşünülüyor. Irak’ta havza suyu seviyelerinin yüzde 40 oranında azalması bekleniyor. Bu, Dicle’nin su kalitesinin kötüleşeceği anlamına geliyor. İçme suyu veya sulama için, suyu uygunsuz hale getiren tuzlu su girişinin de artacağı tahmin ediliyor.
Hasankeyf Antik Kenti’nin ismi 3.600 yıldır biliniyor. İsmiyle ilgili ilk yazılı kayıt Suriye’deki Mari Antik Kenti’nde bulunmuş çivi yazılı bir tablette yer alıyor, ve Akadca/Asurca “kipan, keypan”, yani kaya olarak geçiyor.
Mağarada, Güneydoğu Asya’nın İlk Modern İnsan İzleri Bulundu
Nabta Playa: Bilinen En Eski Astronomik Gözlemevi Olabilir mi?
Elazığ’da Tesadüfen Bulunan Devasa Mozaik Gün Yüzüne Çıkıyor
Getty Müzesi, 2.500 Yıllık Bronz Sediri Türkiye’ye İade Etti
Eski Toplumlardan Sıcaklarda Evleri Serin Tutmak için Beş Ders
You must be logged in to post a comment Login