Çin Fatihi Kubilay Han Kimdi?

Moğolların Çin’i yenmesini sağlayan Kubilay Han, büyükbabasının tarihin en büyük imparatorluklarından birini kurma tutkusunu yerine getirdi.

Kubilay Han’ın portresi 1294’teki ölümünden sonra resmedildi ve Tayvan, Taipei Ulusal Saray Müzesi’nde asılı. C: Bridgeman Aci

Dördüncü Moğol hükümdarı Möngke 1259 yılında hayatını kaybettiğinde kardeşi Kubilay Han bir an bile tereddüt etmeyerek kendini hükümdarlık tahtına attı. Möngke Moğol hakimiyetini batıda Suriye’nin içlerine kadar ilerletmişti, Kubilay ise bugün güneybatı Çin ve Vietnam sınırlarında kalan toprakları fethederek askeri dehasını kanıtlamıştı. Kubilay’ın savaş meydanındaki cesaretinden şüphe yoktu, ancak tahtta gözü olan çok kişi vardı.

Kardeşi Arık Böke’nin de hükümdarlık niyetinde olduğu Kubilay’ın kulağına kadar gelmişti. O sırada 45 yaşında olan Kubilay bunu duyunca, ne yapılacağına karar vermek üzere alelacele başkent Shangdu’daki sarayına yol aldı.

(Hunlar: Attila’nın Ardındaki Amansız Savaşçılar Kimdi?)

Kubilay Möngke’nin yerini alacak kişinin Çin’in kuzeyinden Pers diyarına oradan Rusya’ya kadar uzanan devasa toprakları bir arada tutabilmek için askeri becerilerin yanı sıra olağanüstü bir diplomatik başarıya da ihtiyaç duyacağını çok iyi biliyordu. Arık Böke tehdidini ortadan kaldırmak için ona sarsılmaz bir meşruiyet getirecek etkileyici bir yol buldu. Akıl hocalarına danıştıktan sonra, hem Konfüçyüsçülük hem de Taoizm’e dayanan bir antik Çin kehanet sistemi olan Yi Ching’e başvurarak hükümdarlığını sağlamlaştırdı. Düzenlenen ayinde, eğer doğru yolda ilerlemeye devam ederse Kubilay’ın olağanüstü bir başarıya ulaşacağı ortaya çıkmıştı.

(Filozof ve Eğitmen Konfüçyüs Kimdi?)

Kubilay’ın Moğol geleneği yerine Çin geleneğini benimsemesi ömrünün sonuna kadar sürecek bir ikilemin de göstergesiydi.  Kubilay, Bütün Çin’i Moğol hakimiyeti altında bir araya getirmeyi isteyen büyükbabası Cengiz Han’ın gerçekleşmeyen hayaliyle hareket ediyordu. Çin’i fethetmek ayrı, yönetmek ayrıydı. Bir yandan Moğol sadakatini sürdürürken diğer yandan yeni Çinli tebasına hitap etmek için hassas bir denge kurmak zorundaydı.

Dindarlık ve siyaset karışımı kareografı olan Yi Ching ayini planlandığı gibi sonuç vermişti. Kardeşi Arık Böke’yi yenerek tahta oturan Kubilay Han Pasifik’ten Karadeniz’e uzanan dünyanın en geniş bitişik kara imparatorluğunun tek hükümdarı oldu.

Bir Moğol savaşçı kaskı, Kubilay Han’ın iki başarısız Japonya işgali sırasında ganimet olarak alındı. C: Bridgeman Aci

Bir han yetiştirmek

Cengiz Han 1206’da Moğol kabilelerini bir araya getirerek gözlerini tüm savaşçıllığıyla topraklarının ötesine dikmişti. 1227’de hayatını kaybettiğinde Çin’in kuzeyindeki Jin hanedanlığı hariç neredeyse tüm Asya’yı fethetmişti.

Han “hükümdar” anlamına geliyordu ve çoğu zaman kağan olarak yazılıyordu. Cengiz’in ölümünün ardından oğlu Ögeday ikinci, onun oğlu Güyük’se üçüncü kağan olmuştu. 1251’de hükümdarlık Cengiz’in oğlu Tuluy’dan olma torunu Möngke’ye geçti.

(Qin Shi Huang: Terakota Askerlerin Ardındaki İmparator)

Möngke’nin kardeşi Kubilay 1215’de doğmuştu. Anneleri Sorgaktani Nasturi Hristiyanlarındandı. Sorgaktani Tuluy’un eşi olarak hanedanlık politikalarını olağanüstü bir beceriyle düzenleyip Möngke’nin 1251’de dördüncü kağan olarak tahta çıkmasında rol oynadı. Kubilay’ın yetişmesinde de büyük etkisi vardı.  

Kubilay’ın Moğol gelenekleriyle eğitilmesini sağladı. İslam da dahil diğer inançlara karşı hoşgörüyü benimsedi. Kubilay’ın Budizm ve Taoizm’in temellerini ve yerel gelenekleri öğrenebilmesi için Çinli öğretmenlerden ders aldırdı. Böylesi çok kültürlü bir eğitim, ilerleyen dönemlerde Kubilay’ın fethettiği toprakların gelenek ve inançlarına hoşgörüyle yaklaşmanın ne denli önemli olduğunu anlamasına yardımcı oldu.

Kubilay bir savaşçı olarak Cengiz Han’ın torunu olduğunu kanıtlıyordu. Möngke 1251’de tahta çıkınca Kubilay da kardeşinin kan donduran vahşilikteki Moğol yöntemlerine dayanan toprak genişletme hareketlerine katılmıştı.

Kubilay’ın büyükbabası Cengiz Han’ın heykeli Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’da sergileniyor. Cengiz Han, Moğol İmparatorluğu’nu yarattı ve Çin’in fethine başladı.

Gerilim ve zafer

Kubilay 1260’da kağan ilan edildikten sonra, tekrar seferlere dönmeden önce, tahtta hak iddia eden kardeşi Arık Böke ile büyük bir kararlılıkla uğraşmak zorunda kaldı. İç gerilimler dış tehditler kadar büyük bir hal almıştı. Meşruiyete ve kağan unvanının sahip olduğu güce rağmen Kubilay’ın tahta çıkışı Moğol topraklarının hanlıklara bölünmesinin başlangıcıydı. Volga’da Altın Orda, Orta Aya’da Çağatay Hanlığı, İran’da İlhanlılar, Çin topraklarında ise Kubilay vardı.

Arık Böke’nin 1264’de alt edilmesinden sonra Kubilay Çin’in güneyindeki Song hanedanlığına seferler düzenlemeye devam etti. Yaklaşık 50 milyon nüfusa sahip topraklara hükmeden Song hanedanlığı basım tekniklerinin Avrupa’ya ulaşmasından çok önce taşınabilir basım deneyleri yapılan yenilikçi bir kültür geliştirmişti. Gelişen ekonomi, nüfusları bir milyonu aşan kentlerin büyümesini sağlamıştı. Kubilay için Song toprakları, fethetmek için yeterince olgunlaşmıştı.

Song hanedanlığı yıllardır Moğol baskısına dayanmaktaydı. Becerikli komutanları, barutları ve mancınık da dahil üstün askeri donanımları vardı. Kubilay savaş ilan ettiğinde oyunun sonuna gelindiği aşikardı.

Savaş uzun ve yorucu oldu. Kubilay’ın gücünün açık alanda hızlı Moğol süvarilerinin saldırısında yattığını bilen Song hanedanlığı, askerlerini müstahkem noktalara çekerek Moğolları zayıflığa düşürdü. Uzun süren kuşatmalar zamanla çözülmüştü. Kubilay, düşmanının tedarik yollarını kesmek için kıyı kesimlere hücum etti. Bozkır kültürüne alışık bir komutan için bu oldukça riskli bir hamleydi.

1273’de Moğolların ısrarlı taarruzu Xiangyang kentinin düşmesine yol açtı. Song toprakları politik olarak yavaş yavaş birbirinden ayrılmaya başladı. 1279’da ise Song hanedanlığı Kubilay’a yenik düştü, Kubilay’ın hakimiyeti altında Çin yüzyıllar sonra ilk defa bir araya gelmişti.

Kubilay’ın birlikleri, güney Song kalesi O-Chou’yu kuşatmak için yüzen bir köprüyü geçiyor. 16. yüzyıl illüstrasyonu. C: Werner Forman

Yeni başlangıçlar

Kubilay’ın Song toprakları üzerindeki hakimiyeti arttıkça yeni bir Çin hanedanlığı da kurulmuş oldu. Kubilay 1271’de kendisini Yuan imparatoru ilan etti. Aldığı eğitim ve danışmanları sayesinde Çin kültürünü benimsemenin daha da önemli hale geldiğini fark etmişti. Bu doğrultuda, Çin giyimini ve geleneklerini benimsedi, idare ve yönetimine Çin yöntemlerini de dahil ederek ülke yönetiminde yardımcı olmaları için yerli danışmanlardan oluşan bir heyet topladı.

Danışmanlarından en önde geleni Liu Bingzhong’du. Liu Kubilay’ı, tahta geçişinin ilk zamanlarında, hakimiyetindeki Çin etkisini artıracağını öngörerek Moğol başkentini Karakurum’dan Shangdu’ya taşımaya ikna etmişti. Hem idari hem de ticari maksatla inşa edilmiş şaşaalı yapılar, Venedikli gezgin Marco Polo’yu çokça etkilemişti.

(Marco Polo’nun Destansı Yolculuğu)

Polo’nun ziyareti sırasında, 1270’lerin ortasında, Shangdu çoktan yaz sarayı haline getirilmişti. İmparatorluğun merkezini Çin topraklarına daha da yaklaştırmak için başkent yine Liu’nun tavsiyesi üzerine güneydoğudan günümüz Pekin’i olan Dadu’ya taşınmıştı. Marco Polo’nun Kubilay’ın sarayına kabul edilmesi, kağanın yabancı geleneklere ne denli açık olduğunu gösteriyordu.

1274’de ve 1281’deki başarısız Japonya seferleri gibi askeri yenilgiler veya Vietnam ve Burma’nın fethi gibi büyük başarılar getirmiş olsa da, Kubilay’ın sonraki iktidarı Moğol olmayan bir askeri güce ve yabancı danışmanlara dayalıydı.

Durum böyle olsa bile Yuan hiyerarşisi son derece katıydı: Başı oluşturan Moğolları Orta Asyalılar izliyor, onların ardından ise Çinliler geliyordu. Kubilay’ın en yakın danışmanlarını Çinlilerden tutmasına rağmen, Çinli soylular, Yuan hükümetinin üst makamlarına getirilmemelerinden şikayetçiydi. Moğollarsa Kubilay’ın devlet yapısında giderek artan Çin etkisinden mustaripti.

Kubilay 1294’de, 79 yaşında ölmeden önce torunu Temür’ün tahtın varisi ilan etti. Bugün nerede olduğu bilinmeyen mezarının büyükbabası Cengiz Han’ın yanına yaptırılmasını vasiyet etti. Çin’de geçirdiği onca yıla rağmen Kubilay’ın kalbi daima Moğol bozkırlarına aitti.

Yuan hanedanlığını kurduğu Çin topraklarını fethetmesi, en büyük başarısıydı. Bunu Çin geleneklerini benimsemeden ve Çinlileri kendilerinden aşağı gören Moğol aristokratlarını uzaklaştırmadan yapamazdı. Moğol soyluları ve Çinliler başta olmak üzere tebaası arasındaki gerilim Moğol hakimiyetini istikrarsızlaştıran büyük etkenlerdendi. Ölümünde görece istikrarlı ve refah içinde bir imparatorluk bırakmışsa da, bu imparatorluk kendinden sonra bir asır bile dayanamadı.


National Geographic. 2 Nisan 2020.

Ege Üniversitesi Mütercim Tercümanlık bölümü mezunu. Arkeoloji ve özellikle sanat tarihini çok seviyor.

You must be logged in to post a comment Login