Geçmiş toplumların bilgilerini içeren bir veritabanını kullanarak yapılan araştırma, ahlak öğreten büyük tanrıların karmaşık toplumların yükselişinden sonra geldiklerini ortaya çıkardı.
Sosyal yapı, din ve diğer alanlarda dünya tarihi boyunca yüzlerce toplumun standart hale getirilmiş bir veri havuzu olan “Seshat: Global Tarih Veri Tabanı”nın kullanıldığı bu çalışmada araştırmacılar ahlak öğreten tanrılar hipotezini test etmek için dünya üzerinde 30 farklı bölgeden son 10.000 yılda yaşamış 414 toplumdan gelen verileri sistematik bir şekilde kodlayıp analiz ettiler.
(Vikingler Tanrıların Kendilerini İzlediğini Düşünüyor muydu?)
Din hakkında düşündüğümüzde genel olarak iyinin ödüllendirildiği ve kötünün ise cezalandırıldığı bir tanrı aklımıza gelir. Fakat tanrıların ahlak ile ilişkilendirildiği fikri evrensellikten çok uzak. Sosyal bilimciler uzun zamandır misyonerlerin pagan diyerek reddettikleri küçük ölçekli geleneksel toplumların, aslında insan davranış ahlakının çok az önemsendiği bir ruhsal dünyanın varlığını kabul ettiklerini biliyorlardı. Bu toplumlar insanların çevresindeki kişilere iyi bir şekilde davranıp davranmamasını çok fazla önemsemediler. Asıl kaygıları ruhsal varlıklara karşı yükümlülüklerini yerine getirip onlara uygun bir şekilde itaat etmekti.
Doğaüstü kişilerin kendilerine hakaret eden kişileri cezalandırdıkları dünya tarihinde yaygın bir şekilde yansıtılmıştır. Fakat tanrıların insanlar arasındaki ahlak ihlali gösteren davranışları cezalandırdıklarına oldukça nadir rastlanır. Geçtiğimiz binyıllarda birçok pro-sosyal, yani toplum yanlısı dinlerin arttığı ve yayıldığı görülmüştür. Bu dinler, örneğin, İbrahimî dinlerdeki Tanrı gibi ahlak öğreten güçlü tanrıları veya daha genel bir şekilde Budizm’deki karma gibi ahlaki ihlaller söz konusu olduğundaki doğaüstü cezalandırmaları içeriyor. Bu tarz ahlak öğreten tanrılar büyük ölçekli toplumlardaki bedavacılık sorununun (free-rider problem) üstesinden gelmek için çok önemli bir mekanizma sağlamış olabilir. Ahlak öğreten tanrılar ve karmaşık toplumlar arasındaki bağlantı psikolojik deneyler ve kültürlerarası karşılaştırmalı analizlerle daha önceki çalışmalarda desteklendi.
Ahlak öğreten tanrıların büyük ölçekli toplumların yükselişi için gerekli olduğu ise popüler teorilerden birisi. Küçük toplumlar balık fanusu gibiydi. Yakalanmadan veya ceza almadan sosyal kurallara aykırı bir davranışta bulunmak neredeyse imkansızdı. Fakat toplumlar büyüdükçe ve yabancılar arasındaki etkileşimler daha sıradanlaştıkça kuralları çiğneyen muhtemel suçlular yakalanmaktan anonim olarak paçayı sıyırmayı ümit etmiş olabilirler. İş birliğinin bu tarz koşullarda sağlanabilmesi için bazı gözetim sistemleri gerekli hale gelmiştir.
(Tarih Ateizm’in İnsanlar İçin Din Kadar Doğal Olduğunu Gösteriyor)
Gökteki doğaüstü bir gözden yani insanların aklından geçen her şeyi görebilen ve buna göre ceza veya ödül verebilen bir tanrıdan daha iyi bir fikir olabilir miydi? Böyle bir tanrıya inanmak insanları çalmadan ve sözünde durmayıp hile yapmadan önce insanların iki kez düşünmesine sebep olabilir. Ticaret yapan kişiler arasındaki güven ilişkisini de arttırabilir. Eğer benim inandığım her şeyi bilen tanrıya sen de inanıyorsan, dini açıdan yabancı birisine kıyasla benimle iş yapmaya daha uygun birisindir. Üzerinde vücut izleri, dövmeler veya mücevherler gibi inandığın tanrıya atıfta bulunan semboller taşıyarak, büyümüş ve karmaşık hale gelmiş bir toplumda daha kolay bir şekilde başarı ve ün kazanabilirsin.
Bununla beraber din ve ahlak arasındaki bağı inceleyen daha önceki çalışmalar karışık sonuçlar sağladı. Pasifik Adaları insanları arasında yapılan bir çalışma doğaüstü cezalandırma kavramının kabile şefliğinden önce geldiğini gösterirken Avrasya çalışmaları ise ilk önce karmaşık sosyal yapının ortaya çıktığı ve ahlak öğreten tanrıların bunu takiben geldiği yönündeydi. Fakat bu dini çalışmalarda çalışma alanının kısıtlıydı ve hem sosyal karmaşıklık ve hem de ahlak öğreten dinler için oldukça eksik ölçme yöntemleri kullanıldı.
Seshat ise her şeyi değiştiriyor. Yüzden fazla araştırmacının katkılarını cezbeden ve milyonlara mal olan böylesi bir veritabanını oluşturma çabaları neredeyse on yıl önce başladı. Veritabanı, sosyal karmaşıklık, din, savaş, tarım ve insan kültürünün ve toplumun diğer özellikleri ile bağlantılı zaman ve mekan boyunca farklılık gösteren yüzlerce değişkeni analiz etmek için kesintisiz zaman dizilerinde 10.000 yıl öncesine kadar giderek dünyadaki tarihi toplumların verilerini kullanıyor. Şu an ise veritabanı analize hazır ve araştırma grubu ise birçok uzun bir teori listesini test etmek için hazırlanıyor.
İlk olarak ahlaki kaygıları olan tanrıların karmaşık toplumların yükselişine sebep olup olmadığını test ettiler. 51 tane sosyal karmaşıklık ve dört tane ahlaki normların doğaüstü dayatması ile bağlantılı ölçüleri kullanarak 30 farklı bölgedeki 414 toplumdan gelen verileri analiz ettiler. Nature dergisinde yayımlanan bu yeni araştırma ahlak öğreten tanrıların dünya tarihindeki sosyal karmaşıklığın keskin yükselişinden sonra geldiğini ortaya çıkardı. Diğer bir deyişle iyi veya kötü olduğumuzu önemseyen tanrılar uygarlıkların yükselişine neden olmadılar fakat sonrasında geldiler.
Araştırmanın bir parçası olarak dünya üzerinde büyük tanrıların nerede ortaya çıktığını gösteren bir harita oluşturuldu. Aşağıdaki haritada dairelerin boyutları toplumun boyutunu gösteriyor, yani daha büyük daireler daha geniş ve karmaşık toplumları temsil ediyor. Dairelerin içerisindeki sayılar ise ahlak öğreten tanrılara olan inanca dair ilk kanıtı kaç binyıl öncesinde bulduklarını gösteriyor. Örneğin, İmparator Asoka, 2.300 yıl önce Maurya İmparatorluğu olarak bilinen büyük ve karmaşık bir Güney Asya imparatorluğunu kurduktan sonra Budizmi destekledi.
Yapılan istatiksel analizler ise doğaüstü cezalandırmalara olan inançların sadece toplumların basitten karmaşık hale geçiş yaşadığında ortaya çıkma eğilimi olduğunu gösteriyor. Bu geçiş sırasında genelde popülasyon sayısı bir milyonu aşmakta.
Şu an ise araştırma grubu ilk büyük uygarlığın yükselişine sebep olmuş olabilecek diğer etkenlere bakıyorlar. Örneğin Seshat verileri, günümüz Pazar ve Cuma ibadetlerine denk gelen günlük veya haftalık kollektif ritüellerin sosyal karmaşıklığının ilk yükselişinde ortaya çıktığını öne sürüyor ve araştırmacılar da daha sonraki etkilerini görüyorlar.
Eğer dünya tarihinde ahlak öğreten tanrıların asıl işlevi hassas ve etnik açıdan çeşitli koalisyonları bir arada tutmak olsaydı, bu tanrılara azalan inanç günümüz toplumlarının geleceği için ne anlama gelebilir? Örneğin modern laikleşme Avrupa Birliği gibi bölgesel olarak işbirliği yapma çabalarının çözülmesine katkıda bulunabilir mi? Eğer büyük tanrılara olan inançlar azalırsa, göç, savaş veya zenofobinin yayılması durumlarında etnik gruplar arasındaki işbirliği için ne anlama gelecek? Ahlak öğreten tanrıların işlevleri basitçe diğer gözetleme biçimlerinin yerine geçebilir mi?
Seshat tüm bu sorulara kolay cevaplar veremese bile farklı geleceklerin olasılıklarını daha güvenilir bir biçimde tahmin etme imkanı sağlayabilir.
Makale: Whitehouse, Francois Savage et al. Complex societies precede moralizing gods throughout world history. Nature (2019)
The Conversation. 20 Mart 2019.
You must be logged in to post a comment Login