Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Hititlerin; Selçuklu, Osmanlı külliyeleri ve Topkapı Sarayı’nı etkilediğini belirtmişti.
Anadolu’da varlığını sürdürmüş uygarlıkların geleceğe bıraktıkları eserlere baktığımızda genellikle onları göz alıcı buluruz. Eserlerin yaratıcılarının, bu süreçte hangi kaygı ile hareket ettiklerini tam olarak bilemesek de, “güzellik” arayışlarının olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
(Çorum’da Hititlere Ait Boğa Biçimli Kap Bulundu)
Bergama Sunağı, Herakles Lahdi, Truva Eserleri ve daha niceleri, bizlere estetik kaygısı olan bir sanatçının elinden çıktığı hissini verir. Hitit eserlerine baktığımızda genellikle aynı inceliği hissetmemek şaşırtıcı olmasa da, bu onların sanatçı kişiliğinin olmadığı anlamına gelmez. Hitit mimari ve sanat anlayışının geleceğe etkisi o kadar büyüktür ki, Prof. Dr. Ekrem Akurgal Anadolu’nun Kültür Tarihi adlı kitabında Selçuklu, Osmanlı külliyeleri ve Topkapı Sarayı’nın Hitit özellikleri taşıdığını belirtiyor.
Coğrafya: Sanatın temel malzemesi
Hitit dönemi eserlerine baktığımızda çoğunlukla eserlerin masif kayaya işlenmiş kabartmalar olduğunu görürüz. Kabartmalar görkemli görülmese de ayırt edici bir unsur taşır. Basit bir örnek vermemiz gerekirse, gördüğümüz eserin Hitit dönemine ait olup olmadığını az çok tahmin edebiliriz.
Bu noktada coğrafya belirleyici bir rol oynar. Antik Yunan eserlerinde mermerin pürüzsüzlüğünü çok sık görürüz. Kullanılan malzeme yaşanılan coğrafyanın sanatçıya sunduğu bir araçtır. Hititlerin yoğunlukla kayaları ve toprağı işlemelerinin nedeni, bulundukları bölgenin ona sunduğu malzemeyi kullanmaları olabilir. Özellikle ilk başta göze kaba görünen taş eserlerin, malzemenin doğasına sadık kalınarak işlenmesi bir tercih olabilir. Kayalara işlenen ürünleri, mükemmel bir biçim ile hayal ettiğimizde muhtemelen doğal olan hali bizlere daha güzel görünür.
(Samsun’daki Yerleşimin Hititlerin Kutsal Şehri Olduğu Kesinleşti)
Kayaya işlenen figürlerin biçimleri kendine has bir anlatıma sahiptir. Kaya parçaları bulunduğu mekanda, bir bütün olarak görüldüğünde çarpıcı bir etki yaratır. Bir “şey” e sanat eseri diyebilmemiz için gerekli olan unsurları üzerinde taşır. Öncelikle Hititli sanatçıların özgün ve gelenekselleşmiş bir anlayışın ürünlerini ortaya çıkardıklarını görebiliriz. Bu anlayış simetrik değil, “kendiliğinden” var olmuş bir imaj çizer.
Tanrı ve kral: inanç ve yönetim birlikte
Kabartmalar tamamen gerçeğini yansıtmaktan ziyade, bilinçte oluşan imgelemini yansıtır. Özellikle Tanrı ve kral arasındaki bağı vurgulayan kabartmalarda, Tanrı insana benzer bir şeklide işlenmiştir.
Prof. Dr. Ekrem Akurgal, heykel ve kabartmalarda işlenen Tanrı figürünün boynuzlu başlıkları, giysileri ile Şark etkisi altında olduğunu aktarır. İnanç ve mitolojik konular Hitit kabartmalarında sıklıkla karşımıza çıkar.
Tarım ile geçimini sağlayan bir halk olan Hititler için inanç bu noktada önemli bir konumda yer almaktır. Baş gösterebilecek bir gıda krizi, ülkenin siyasi bütünlüğüne zarar verebileceği gibi büyük bir kıyıma da yol açabilirdi. Coğrafi etkilere oldukça bağımlı bir yaşam tarzı, bilimsel meteorolojik tahminin olmaması insanları inançlarına daha bağlı kılmıştır. Bu nedenle olmalı ki, Tanrı figürlerinin işlendiği kayalar oldukça değerlidir.
Tanrı ve krala birlikte yer verilmesi, kralın meşruiyetini ilahi bir yol ile sağladığı konusunda bize ipuçları verir. Kralın, oturan Tanrı karşısında ellerini doksan derece açıyla birleştirerek durması bir nevi bir tapınma olarak adlandırılabilir.
Hitit ruhu toprakta pişer
Heykel ve kaya parçalarına işlenmiş kabartmalar dışında, Hitit sanatının önemli parçalarını oluşturan eserler arasında seramik olarak adlandırabileceğimiz ürünler yer alır. Sanatçı, Anadolu’nun toprağını temel malzeme olarak kullanıyordu desek yanlış olmaz.
Pişmiş topraktan yapılan törensel kaplar, günlük yaşantılarında kullandıklarını tahmin ettiğimiz vazolarda yer alan frizler, Hititlerin günlük yaşantısı hakkında günümüze ışık tutar. Özellikle Bitik Vazosu ve İnandık Vazosu bunun en iyi örnekleri arasında yer alıyor.
Pişmiş topraktan yapılmış olan İnandık Vazosu, Hitit dönemi günlük hayatı ile ilgili pek çok bilgiyi içinde taşır. Sanatçı, vazoya sonradan eklendiği frizlerde evlilik töreninin pek çok sahnesine yer vermiştir. Evlilik töreni ile ilgili verilen ayrıntılarda evlilik töreninden sonra gerçekleşen cinsel ilişki sahnesi de işlenmiştir.
Pişmiş topraktan yapılmış tören kaplarında ise çoğunlukla boğa figürleri ve adak adamak için hazırlanmış ürünler ön plana çıkar. Özellikle Boğazköy’de çıkarılan kule biçimindeki toprak kap, şehir surlarının küçük bir modelidir.
Tanrı Teşup’un boğaları
Büyük olasılıkla Fırtına Tanrısı Teşup’un boğaları olarak tasvir edilen Hurri ve Şerri’nin, Hitit toplumsal hayatında önemli bir yeri vardır. Hurri ve Şerri kelimeleri gece ve gündüz anlamına gelir. Tarım işlerinde kullanılan bu hayvanlara verilen önem, yaptıkları eserlerde çok sık boğa figürünü işlemelerinden anlaşılmaktadır.
Akurgal, E. 2014, Anadolu Kültür Tarihi. Ankara. Phoenix Yayınevi.
Macqueen, J.G. 2018, Hititler ve Hitit Çağında Anadolu. Ankara. Arkadaş Yayınevi.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi eser açıklamaları.
You must be logged in to post a comment Login