Dünyanın dört bir yanındaki mumyalar üzerinde şimdiye kadar gözden kaçan dövmeler, bilinen en eski dövmeler hakkında yeni bilgiler sunuyor.

Arkeologların antik dövmeleri ciddiye alıp incelemeye başlaması bir asırdan fazla sürdü. Eski sömürgeci yaklaşımlar ve yakın döneme ait damgalayıcı ön yargılar, bilim insanlarını bu konudan uzak tutuyordu. Dahası, antik dövmeler üzerinde çalışmak da zor: Dövme araçlarını arkeolojik kayıtlarda tespit etmek başlı başına bir muamma iken, mürekkebin mumyalarda çıplak gözle görülebilecek kadar iyi korunmuş olması da çok nadir rastlanan bir durum.
Ancak günümüzde, yeni yaklaşımlar ve gelişmiş görüntüleme teknikleri, antik ve tarihî dövmeler üzerine yapılan araştırmalara büyük bir hız kazandırıyor. Günümüz bilim insanları, dünyanın dört bir yanındaki kültürlerde dövme yapıldığına dair kanıtları belgelemiş ve bu uygulamanın en az 5.000 yıl öncesine dayandığını ortaya koymuş durumda.
(İlgili: Pazırık Kadınının Bir Dövmesini Yetenekli Bir Sanatçı Yapmış)
Dövmelerin arkeolojik incelemesine adanmış ilk akademik metin olan Ancient Ink‘in (Antik Dövme) eş editörlerinden arkeolog Aaron Deter-Wolf, araştırmacıların son beş yılda bulduğu dövme kanıtlarının, önceki 150 yılda belgelenenlerin toplamından çok daha fazla olduğunu belirtiyor. Peki şimdiye dek bulunan en akılda kalıcı dövmeler hangileriydi ve bu dövmelerden neler öğrendik?
İlahi gözlere sahip kadın

Missouri-St. Louis Üniversitesi’nden Mısırbilimci Anne Austin, bu mumyalanmış kadını 2014 yılında keşfetti. Bu keşiften önce, Mısır dövmelerine dair kanıtlar oldukça seyrekti ve bilim insanları, (çoğunlukla antik Mısır’daki kadınlarda rastlanan) dövmeli az sayıdaki mumyanın fahişeler olduğunu varsayıyordu.
Austin, aslında bu kadının kapsamlı dövmelerinin onun bir rahibe olduğunu gösterdiğini söylüyor. Sol kolunda, tanrıça Hathor ile ilişkilendirilen inekler; boğazında ise tanrı Thoth ile ilişkilendirilen babunlar yer alıyor. En çarpıcı olanı ise “iyilik” anlamına gelen bir hiyeroglifle çevrili iki kutsal gözden oluşan birleşik bir dövmenin, kadının ses tellerinin bulunduğu boyun bölgesine, her iki omzuna ve sırtına işlenmiş olması. Austin, bu dövmelerin hepsinin, Mısırlıların o dönemde giydiği kıyafetleri giyen birinde görünür olacağını belirtiyor. Austin’in yorumu şöyle: “Yani ona nereden bakarsanız bakın, size bakan ilahi gözlerle karşılaşırdınız.”
Sibirya’dan tüm kolu kaplayan dövme

Pazırık Kültürü, yaklaşık MÖ 300, Güney Sibirya
Bu Demir Çağı göçebesine ait sağ ön koldaki ayrıntılı dövme, geyikleri avlayan iki kaplanı ve bir leoparı tasvir ediyor. Pazırık dövme yöntemleri üzerine kısa süre önce bir makale yayımlayan Deter-Wolf, bu dövmenin tek tek iğne darbeleriyle delerek yapıldığını ve bunun bir usta işi olduğunu vurguluyor. Deter-Wolf, “Bu, elinde sopa olan sıradan bir mağara adamının işi değil. Tıpkı dokumacılar veya çömlekçiler gibi, [bu sanatçılar da] bu beceriyi nesillerdir süregelen şekilde bir ustadan öğrenmişler,” diyor. Sovyet arkeologlar, bu 50 yaşındaki kadının kalıntılarını 1949 yılında keşfetti, ancak rengi bozulmuş cildindeki dövmeler, 2004 yılına kadar—yani kızılötesine duyarlı kameralarla fotoğraflanana kadar—gizli kalmaya devam etti. Deter-Wolf, dövmenin şaşırtıcı derecede modern göründüğünü söylüyor ve ekliyor: “Bugün sokakta kolunda böyle bir dövmeyle yürüyen birini görseniz, ‘Vay canına, ne kadar havalı bir dövme!’ derdiniz.”
Fırtınalı bir yazıt

Ñuiñe Kültürü, yaklaşık MS 250, Oaxaca-Meksika
Mezoamerika’dan bilinen tek dövmeli mumya olan bu doğal yollarla mumyalanmış beden, bilinmeyen bir tarihte bir mağaradan yasa dışı olarak çıkarılmış ve ardından 1889’da Paris’e getirilmişti. Başlangıçta Fransız bir arkeolog bu kişinin erkek olduğunu düşünse de, Meksikalı arkeolog Ilán Leboreiro’nun 2012’de yürüttüğü analiz, mumyanın 30’lu yaşlarında ölmüş bir kadın olduğunu ortaya çıkardı. Leboreiro, kadının seçkin bir rahibe sınıfına mensup olabileceğini öne sürüyor. Kadının omzundaki glifler (hiyeroglif benzeri), bir yazı biçimi taşıyor ve bir tarihle birlikte şimşek ve rüzgâr kelimelerinden bahsediyor. Bu tarih, modern takvimde 5 Mayıs’a denk geliyor. Leboreiro, rahibenin ya o tarihte doğduğunu ya da bayram günü o güne denk gelen bir hava tanrısına hizmet ettiğini tahmin ediyor. 16. yüzyıla ait İspanyol kayıtlarında, Mezoamerikalıların “boyalı bedenlerinden” bahsediliyordu. Pek çok bilim insanı bu ifadenin pigmentlere veya makyaja atıfta bulunduğunu varsaymıştı. Ancak, Momia Tolteca olarak bilinen bu mumya, Kolomb öncesi Mezoamerika’da dövmelerin var olduğunu kesin olarak kanıtladı.
Kürkler, yüzgeçler ve tüyler

Bilinmeyen kültür, MS 1000-1400, Pachacamac-Lima yakınları-Peru
Yoğun dövmeli bu kol, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Lima dışındaki Kolomb öncesi bir kalede keşfedilen mumyalanmış vücut parçaları buluntusu arasındaydı.
Elin eklem yerlerinde ve dövme üçgeninin tepesinde stilize edilmiş kediler görünüyor; ön kol boyunca ise yüzen balık figürleri yer alıyor. Fotoğrafta görünmese de, parmakların üst kısımlarında ayrıca iki kuş dövmesi daha bulunuyor. Peru’nun orta kıyısındaki mumyaları inceleyen Deter-Wolf, bu canlıların topluca And kozmolojisini yansıttığını söylüyor ve şöyle açıklıyor: “Bu üç hayvanla dünyanın üç seviyesine sahip oluyorsunuz. Gökyüzü var, dağlar var, sular var.”
Bu dövmeler büyük olasılıkla kaktüs dikenlerinden yapılmış iğnelerle işlenmiş. Bu dövmelerin hassasiyetine hayran kaldığını belirten Deter-Wolf, “Deseni siyah çizgilerle çizmek yerine, siyah alanları oluşturup desenleri açıkta bırakıyorlar. Teknik açıdan gerçekten ilginç ve karmaşık,” diyor.
Bir savaşçının işaretleri

Kankanaey Kültürü, MS 1100–1300, Kuzey Luzon-Filipinler
Yerli Kankanaey halkının kahramanı olan Apo Anno’nun mumyalanmış bedeni, 1920 civarında kuzey Filipinler’deki bir mağaradan çalındıktan sonra, yakınlardaki toplulukların başına felaketler geldiği iddia ediliyordu. Mumyalanmış kalıntıları daha sonra Manila’daki bir karnavalda ortaya çıkan Apo Anno, efsanevi bir savaşçı ve yarı tanrıydı. New Mexico Uluslararası Halk Sanatları Müzesi’nde dövme antropoloğu ve Ancient Ink‘in editörlerinden olan Lars Krutak, Apo Anno’nun dövmelerinin onun statüsünü yansıttığını söylüyor. Krutak’a göre, Kankanaey halkı arasında, “savaşta başka bir insanın canını almadıkça asla dövme yaptıramazdınız.” Apo Anno’nun işaretleri arasında dağ benzeri şekiller, av köpekleri, kırkayaklar ve yılan pulları bulunuyor. Kalıntılar, 1960’larda inceleme ve koruma amacıyla Filipinler Ulusal Müzesi’ne getirildi, ardından 1990’ların sonunda Filipinler’deki bir mağaraya yeniden gömüldü (ki bunun ardından, çevredeki kasabaların bol hasatlarla ödüllendirildiği söyleniyordu).
Bir çöl sakininin desenleri

Ica-Chincha Kültürü, MS 1250–1550, Nazca Yakınları-Peru
İspanyol sömürgeciler Peru’daki mezarları sık sık yağmalayarak altın ve mücevherleri alır, mumyaları ise bir kenara atarlardı. 1980’lerde, yerel bir adam bu yağmalanmış bedeni Nazca Çölü’nde bulmuş ve bisikletiyle 32 kilometre taşıyarak arkeologlara satmak istemişti. Ancak arkeologlar bunun yerine kalıntılara el koydu.
Dik oturur pozisyonda korunmuş olan bu beden bir erkeğe ait. Antik Peru dövmeleri üzerine çalışan Kanadalı arkeolog Benoît Robitaille, Kolomb öncesi Peru’da uzun saçlı erkeklerin büyük olasılıkla “ruhlar dünyasıyla bağlantılı” olduğunu söylüyor. Omuz ve eldeki yıldız işaretleri (asteriksler), muhtemelen yıldızları temsil ediyor.
Robitaille’e göre bu desenler, 2.000 yıl öncesine kadar uzanan Peru kıyılarındaki mumyalarda bulunanlara benziyor. Bu durum, kültürde dikkat çekici bir sürekliliğe işaret ediyor. Ancak bölgeye özgü benzersiz detaylar da mevcut: Robitaille, el üzerindeki simetrik hayvanların büyük ihtimalle tilki olduğunu belirtiyor. Tilkiler, kurak Peru çölünde hayatta kalabilen nadir memeliler arasında.
National Geographic. 5 Kasım 2025.
You must be logged in to post a comment Login