M.Ö 4. yüzyılda antik Yunanlılar, nasıl sofistike bir akustik sistem yarattıklarının bilincinde olmadan muhteşem Epidauros tiyatrosunun son taşlarını dizmekteydiler. Fakat tiyatronun arka sıralarında oturan izleyiciler sesleri ve müziği inanılmaz bir berraklıkta duyabildiğinde, fevkalade bir iş yapmış olduklarının farkına vardılar.
Sonraki süreçte Argolid Yarımadası’nda bulunan Epidauros’un tasarımını kopyalamaya çalışmaları bize mükemmel akustiğin farkında olduklarını gösteriyor. Fakat tasarımı kopyalama amacıyla başvurdukları sayısız girişime rağmen aynı başarıyı yakalayamadılar.
Georgia Teknoloji Enstitüsü’nden araştırmacılar bir antik tiyatroyu akustik bir mucizeye çeviren o yakalanması zor etkeni tespit etmeyi başardı. Araştırmacıların elde ettiği sonuçlara göre bu önemli etmen ne tiyatronun eğimi ile ne de rüzgârla ilgiliydi, tiyatronun akustiğindeki en belirleyici faktör Epidauros’un oturma sıralarıydı. Epidauros Tiyatrosu’nda yapılan araştırmalar bir akustik uzmanı olan Nico Declerq ve ekibi tarafından yürütüldü.Epidauros Tiyatrosu’ndaki kireçtaşından yapılmış oturaklar, bir kalabalığın mırıldanması gibi arka planda yer alan düşük frekanslı sesleri temizleyerek etkili bir akustik filtre oluşturuyor. Ayrıca, sahnedeki sanatçılara ait olan yüksek frekanslı sesleri izleyici grubuna oturaklar üzerinden aksettirerek bir aktörün sesini tiyatronun en arka sıralarına kadar taşıyabiliyor.
Şimdiye dek birçok uzman Epidauros Tiyatrosu’nun akustiğinin olası sebepleri hakkında çıkarımlar yaparken yalnızca birkaçı bu akustik başarının sırrının koltuklar olduğunu tahmin edebildi.
Kimi araştırmacılar sahneden izleyicilere doğru esen rüzgârın bu akustik başarıdaki ana sebep olduğuna ilişkin teoriler üretirken kimileri de daha teknik bir açıklama uğraşına girerek koltuk sıralarının eğimini ana unsur olarak gösteriyordu.
“Bu sorunu ilk ele aldığımda Epidauros’taki görkemli akustik etkinin sebebi olarak, neredeyse hiç etkisini yitirmeden tiyatronun içerisinde yükselen yüzey dalgalarını düşünmüştüm. Ancak sanatçıların sesleri tiyatronun en arka uçlarına kadar taşınırken düşük frekanslı konuşmaların da filtrelendiğini öngöremedim.” diyen Declerq, bu akustik gizemi çözmek için ilk yola çıktığında Epidauros’un sesleri nasıl bu kadar iyi dağıttığına yönelik yanlış bir fikre sahipti.
Declerq tiyatronun yapısında kullanılan kireçtaşının oluklu (dalgalı) dokusunun belli frekanslardaki sesler için bir filtre görevi gördüğünden şüpheleniyor olmasına rağmen, bu etkenin arka plandaki sesleri nasıl kontrol ettiğini öngörememişti.
Ancak Declerq ve ekibi, ultrasonik dalgalar ve tiyatro akustiğinin sayısal simülasyonları ile yaptıkları deneyler sonucunda, tiyatronun 500 Hertz’e kadar olan sesleri durdurduğunu ancak 500 Hertz’in üstündeki seslerin yayılmasına izin verdiğini keşfettiler. Oturakların dalgalı yüzeyi, duvarlara yerleştirilen çıkıntılı akustik kaplamalar ya da kapalı otoparklarda kullanılan yalıtım sistemleri gibi bir etki yaratıyordu.
Peki, Epidauros Tiyatrosu’nda düşük frekanslı arka plan sesleri bastırılıyor ise seyirciler bir aktörün düşük frekanslı seslerini nasıl duyabiliyorlardı? Bunun basit bir cevabı olduğunu söyleyen Declerq, insan beyninin -esas perde, gizli esas nota – ( Virtual Pitch) adı verilen bir fenomen aracılığı ile kayıp frekansları duyabildiğini belirtiyor. Esas perde bir dizüstü bilgisayarın ya da telefonun küçük hoparlörlerinden gelen eksik, tamamlanmamış sesleri (bu küçük hoparlöerlerden düşük frekanslı sesler çıkmamasına rağmen) anlamamıza yardımcı olur.
Epidauros Tiyatrosu’nun akustiğinde, kireçtaşından yapılmış olan oturakların nasıl bir rol oynadığının Yunanlarca anlaşılamaması, onları böyle bir akustik etkiyi diğer tiyatrolarda tekrarlamaktan da alıkoydu. Daha sonraları ahşap da dahil olmak üzere farklı sıra ve oturak malzemeleri ile inşa edilen tiyatrolar, Yunanlar ve Romalılar’un Epidauros’un tasarımından kademeli vazgeçmesinde büyük bir rol oynamış olabilir.
Georgia Institute of Technology, 20 Haziran 2016
You must be logged in to post a comment Login