1953 yılında, İtalya Bari’deki kilise personeli, yaklaşık bin yıllık bir süre boyunca suyun vermiş olduğu hasarın onarım işlemi için Aziz Nikolas’ın mezarını açtı. Restorasyon 1957’de tamamlandıktan sonra, Luigi Martino adlı bir İtalyan anatomi profesörü, azizin kemikleri üzerinde tam bir osteolojik analiz gerçekleştiren ilk modern – ve bugüne kadar bilinen tek – araştırmacı oldu. Martino’nun anatomik keşifleri, Noel Baba’nın neye benzediğine dair popüler kültürdekinden farklı bir görüntü ortaya koyuyor.
Daha sonra aynı sene Bolletino di San Nicola’da yayınlanan araştırmasında Martino, kemiklerin röntgen görüntüleri ile ölçümlerimden elde ettiği bulgularının bir taslağını sundu. Bulgular, öldüğünde 70 yaşın üzerinde olan bir erkek bireyin kalıntılarını temsil etmekteydi. Aziz, yaklaşık 162.5 cm olan zamanına göre ortalama bir boya ve zayıf ile ortalama arası bir bedene sahipti. Aziz Nikolas’ın geniş ve kısa yüzü, geniş elmacık kemiklerine ve alına, çıkık bir çeneye sahipti. Orta genişlikteki burnu, iyileşmiş bir kırığın kanıtını göstermekteydi. İleri yaştaki insanlar arasında yaygın olduğundan, Aziz Nikolas’ın da birçok çürük dişi ve bunun yanı sıra kronik omurga ve pelvis kireçlenmesi vardı.
Aziz Nikolas, en çok cömertliği ve hediye verme düşkünlüğüyle tanınır. Bu da onun Hollandalı ismi Sinterklaas vasıtasıyla, uslu kız ve erkek çocuklar için hediyeler getiren bugün sahip olduğumuz modern Noel Baba’ya varan nihai evrimine yol açmıştır.
İskeletin bu kapsamlı analizlere dayanılarak, yıllar boyunca Aziz Nikolas’ın – ve dolayısıyla Noel Baba’nın – nasıl göründüğünü ortaya çıkarmak için çok sayıda rekonstrüksiyon yapıldı. En son rekonstrüksiyon, 2014 yılı Aralık ayında, Liverpool John Moores Üniversitesi’nden adli tıp uzmanı Caroline Wilkinson tarafından gerçekleştirildi. Bu rekonstüksiyon için Wilkinson, Aziz Nikolas’ın doğduğu ülke olan Türkiye’de bir erkekten alınan doku derinliği bilgilerini ve bunun yanı sıra Noel Baba’nın yüzünü öngörmek için CGI teknikleri kullandı.
Aziz Nikolas, günümüz Türkiye’si olan Patara’da MS 270’de doğdu ve genç yaşta ailesini kaybettikten sonra, amcası olan Myra Piskoposu tarafından yetiştirildi. Aziz Nikolas sonrasında bu görevi amcasından devraldı. Roma İmparatoru Diocletianus yönetimi altında, inancından ötürü beş yıl boyunca hapsedildi ki bu da muhtemelen kemiklerinde keşfedilmiş olan kireçlenmeyi şiddetlendirdi. Fakat bu, Aziz Nikolas’ın yasalarla ilk çatışması olmayacaktı.
MS 325‘te Aziz Nikolas Birinci Nicea (İznik) Konseyi’ne de büyük oranda dahil oldu. Hatta burada öfkesinden, kâfir piskopos Arius ile yumruk yumruğa bir kavgaya girişti. Martino’nun yüzyıllar sonra keşfettiği Aziz Nikolas’ın burun kırığı da burada meydana gelmiş olabilir. Aziz Nikolas, diğer piskoposa vurduğu için hapse atılmış, ama sadece bir geceyi orada geçirmiştir. Sabah, gardiyanlar Aziz Nikolas’ın zincirlerinden kurtulduğunu keşfetmişlerdir ve bunun üzerine de İmparator Konstantin azizin serbest bırakılmasını ve yeniden Myra Piskoposu olarak atanmasını emretmiştir.
MS 343’teki ölümünden sonra, Aziz Nikolas’ın bedeni Myra, Türkiye’ye gömüldü ve popüler bir hac noktası oldu. Ancak 1087 yılının baharında, Bari, İtalya merkezli Hıristiyan bir denizci grubu, Selçuklu Türkleri’nin Roma İmparatorluğu’ndan Myra’yı almalarından dolayı endişelenmeye başladı. Belki muhtemel bir Müslüman fethinde Aziz Nikolas’ın kemiklerinin güvenliği için endişelendiklerinden ya da belki de emanetler üzerinde kontrol kazanmak adına, savaş dolayısıyla tetiklenen karışıklıktan yararlanmayı akıl ederek, denizciler Aziz Nikolas’ın kemiklerine el koyarak Bari’ye geri getirdiler. Bugün hala sergilenmekte olan birkaç parça da Myra’da kalmıştır.
İlginçtir ki, kemiklerden manna (ya da kudret helvası) veya mür denilen gül kokulu bir sıvı yayıldığından söz edilir. Her yıl, 6 Aralık Aziz Nikolas Bayramı’nda, azizin Bari’deki mezarından manna toplanır. Araştırmalar, mezarından suyun sızabileceği herhangi bir çatlağı ortaya çıkartmamasına rağmen varsayımlar, mezarın bir sahil kentinde yeraltında olmasından dolayı oluşan yoğunlaşmanın bu sıvıyı oluşturduğu yönündedir.
Eğer ki kemikler suda kalmaya devam ederlerse, tamamen çürüyüp ayrışmaları ise artık an meselesidir. Kemik kalıntıları, Türkiye’de yüzyıllarca çürüdükten sonra, İtalya’ya varmak adına zorlu bir okyanus yolculuğuna katlandıklarından, yüzyıllardır su baskınlarına uğradıklarından ve sonrasında dışarı çıkarıldıklarında kuruduklarından, ve son olarak da 1950’lerin sonlarındaki mezar rekonstrüksiyonundan sonra tekrar suya geri konduklarından çoktandır kötü durumdalar.
Türkiye, Myra’daki yeni müze için kemiklerin iadesi talebinde bulunmuştur. 2009, 2012 ve 2013 yıllarında, Türkiye Kültür Bakanlığı, İtalyan hükümetine ve Vatikan’a, tarihi eserlerin yasadışı nakilleriyle ilgili yasalara dayanarak azizin ülkesine iade edilmesi için dilekçe vermiştir.
Noel Baba’nın kemiklerine sonunda ne olacağını öğrenmemiz için bekleyip görmemiz gerekiyor. Yine de Türk halkının, kript bir kez özenle müzeye yerleştirildi mi, Aziz Nikolas’ın da yakında orada olacağına dair umutları var.
“Bones Of Saint Nicholas Reveal What Santa Claus Really Looked Like”, Kristina Killgrove, Forbes.com, 17 Aralık 2015.
Selanik’te Metro Yapımında Çıkan Arkeolojik Kalıntılar Sergileniyor
İtalya’daki Definecilerden Etrüsk Prenses Eserleri Ele Geçirildi
Hollywood’un Roma Gladyatörleri Hakkında Doğru ve Yanlışları
Avrupa’nın En Yüksek Rakımdaki Petroglifleri Alplerde Bulundu
Afyon’daki Aslankaya Anıtı’nın 2.600 Yıllık Yazıtı Nihayet Çözüldü
Hollywood’un Roma Gladyatörleri Hakkında Doğru ve Yanlışları
You must be logged in to post a comment Login