Britanya’daki 6.000 yıllık anıtsal mezar yapısı, Neolitik dönemde tahmin edilenden çok daha fazla görev üstlenmiş olabilir.
Arkeologlar geçtiğimiz senelerde araştırmaktan en çok zevk duyulan sıradışı yerlerden birinde kazı yaptı. Bu Neolitik dönemin başlarına ait mezar anıtı, “Cat’s Brain” olarak biliniyor ve yaklaşık MÖ 3.800 yılına tarihlendiriliyor. Burası İngiltere Wiltshire’deki bereketli Pewsey Vadisi’nin kalbinde bulunuyor, ikonik Stonehenge ve Averbury anıtlarının arasında yer alıyor.
Uzun süreden beri Neolitik ‘long barrow‘ların, mezar anıtları olduğu varsayılıyordu ve genellikle uzun evlerle benzerliklerinden ötürü ‘ölülerin evleri’ olarak tanımlandılar. Ancak; bu anıtların çoğundan insan kalıntılarına ilişkin elde edilen sınırlı kanıtlar bu yorumlamayı sorgulatıyor. Bu durum onlar hakkında hala öğrenilecek çok şeyin olduğunu gösteriyor.
(Domuzlar Stonehenge Şölenlerine Çok Uzaktan Getirilmiş)
Gerçekte bu yapılar için anıt mezar terimini kullanarak ana noktayı kaçırıyor olabiliriz. Örneklendirmek gerekirse, Cat’s Brain’de yapılan kazılar, insan kalıntısı bulmakta başarısızlığa uğradı. Bu kazılarda bir mezar yerine ahşap salon açığa çıkarıldı, bu da buranın “yaşamak için oluşturulmuş ev” olduğunu düşündürüyor. Yaşanılan durum, bu ünlü anıtlar hakkında tekrar düşünmek için fırsat veriyor.
Cat’s Brain’deki ahşap salon şaşırtıcı bir şekilde büyüktü, yaklaşık 20 metre uzunluğa ve yanlardan 10 metre uzunluğa sahipti. Bu yapı direkler ve kirişler kullanılarak inşa edilmişti. Burada kullanılan kerestelerin bazıları derin kesimli temel siperleri ile devasa boyutta idi. Bu nedenle genel görünümü itibariyle çok sayıda insan için yeterli alana sahip sağlam yapı olduğu düşündürüyor. Ayrıca yapının önündeki kirişler diğerlerinden önemli ölçüde daha derin ve bu da ön cephenin etkileyici derecede geniş olabileceğini gösteriyor.
Antik bir hane’ye ait olabilir mi?
Bunun gibi ahşap salonlar Britanya’daki Neolitik dönemin ilk aşamalarının bir yönünü gösteriyor. Bunların öncü Neolitik insanlar tarafından yapıldığına dair çok az şüphe var. Bu yapıların sıklıkla, kasten yok edilmeden veya terk edilmeden önce iki ya da üç kuşak boyunca varlıklarını sürdürdükleri gözleniyor. Bu evlerin konut olmasına gerek yok; ancak, büyüklükleri göz önüne alındığında büyük toplanma yerleri olarak kullanılmış olabilirler.
Burada kısaca durup bir “hane” akla getirelim. ‘Hane’ kelimesi sıklıkla geniş sosyal grupları anlatmak üzere metafor olarak kullanılır. (“York ya da Windsor“ Hanesi veya Game of Thrones hayranıysanız “Lannister ya da Tyrell Hanedanı”)
Bu bakımdan, bu büyük ahşap salonlar kolektif kimliği sembolize etmiş olabilirler. İnşaları, öncü toplumun kimliklerini yansıtan ilk çalışmalardan olabilir. Bu yapılar için başka çeşitli amaçlar da hayal edebiliriz ve bunların hiçbirinin gerçek olmadığı söylenemez. Örneğin seremoni evleri, atalar için konutlar, kutsal hatıralar için depolar…
Bu açıdan bakıldığında, yapıların başka şeylerin yanısıra insan kalıntılarını da içerdiklerini düşünmek doğal. Ancak bu özellik, onları mezar anıtları yapmaz. Bunlar, yaşanılan alanlardan ayrılmış veya bölünmüş değillerdi, daha çok ikisinin bir kombinasyonunu temsil etmişlerdi: ölmüş atalarla beraber ve onlardan ayrı olmayan dünyada yaşayan evler.
Bu evler sembolizm ve anlamlarla doluydu, ruhsal enerji yüklüydü. Onları inşa etme süreci bile bu anlamda büyük önem kazanmış olabilir. Tüm bunlar bir yana, kazılarda ahşap salonun inşası sırasında bir kazık deliğine bırakılmış iki süslü kireçtaşı bloğu bulundu.
Bu bloklardaki dekorasyon kasıtlı olarak yapılmış oymalar ve kesik çizgiler içeriyordu. Bun desenler, Sussex’in çakmaktaşı maden alanı gibi erken Neolitik bölgelerle geniş benzerliklere sahip.
Dekore edilmiş bu kireçtaşı parçalar üzerinde tartışmalar sürüyor. Kireçtaşı yumuşak bir malzeme ve kolayca çizilebilir. Bazı insanlar bu çiziklerin rastgele oluşmuş olabileceğini öne sürüyorlar. Ancak, hiç şüphe yok ki Cat’s Brain izleri insan işçiliğinin eserleridir.
Güçle dolu
Bu desenlerin asıl amacı şu anlık belirsizliğini koruyor ama açık olan bir şey varsa o da önemli oldukları. Bu taşlar onları oluşturan insanlara anlam ve güç kazandırdılar. Dönemin insanları, taşları bireysel ve topluluk kimliğiyle işaretlemenin yanı sıra, bir kazık deliğine bırakarak, binanın kendisine güç verdiğine inanmış olabilirler. Keşif, bu anıtları anlama şeklimize ve binaların “ölülerin evleri”nden daha fazlasın temsil ettiği fikrine katkıda bulunuyor.
Zamanla Cat’s Brain’deki ahşap salonun her iki tarafına derin hendekler kazılmıştı ve taş ocağından çıkarılan taş bloklar, kullanımı bittikten sonra dağılan yapının üzerine yığılmıştı. Bu uygulama, yapının kullanımının kapanması demekti ve burayı ahşap bir yapıdan kalıcı bir anıta dönüştürmüş olabilirdi. Bu sayede şekli ve sembolizmi, onu gören herkes tarafından bilinecekti.
Kireçtaşları kullanımdan çıktıktan sonra zamanla ufalanarak bina üzerine yığılmış olabilir. Yığıntı binayı kapatarak evi ahşap bir yapıdan kalıcı bit toprak anıtına dönüştürdü, şekli ve sembolizmi ise onu gören herkes tarafından bilinecektir. Bu dönüşümle, bu erken Neolitik grubun kimliği nihayet kalıcı olarak görünür hale geliyordu.
The Conversation. Jim Leary. 20 Kasım 2017.
Keçi-Balık Petroglifi, Oğlak Burcunun Mısır’daki Kökenini Gösteriyor
Gladyatör Hayranları, Antik Dünyanın Futbol Fanatikleri miydi?
Gladyatör II Filmindeki ‘Deniz Savaşı’ Gerçekten Yaşandı mı?
Afyon’daki Aslankaya Anıtı’nın 2.600 Yıllık Yazıtı Nihayet Çözüldü
Karabük’te Süleyman Peygamberi Tasvir Eden Kolye Ucu Bulundu
You must be logged in to post a comment Login