2018 yılının Ocak ayında Türkiye’de ve dünyada yapılmış en ilginç ve önemli arkeoloji keşiflerini bu listede derledik.
Toprak işleme ve bitki yetiştiriciliğine doğru yaşanan tarih öncesi geçiş, hiyerarşi ve büyüme üzerine kaygılarımızı ortaya çıkarttı ve zaman algımızı değiştirdi.
Birçok insan toplum içerisindeki hiyerarşiyi kaçınılmaz olarak görür, kimliğimizin doğal bir parçası gibi. Fakat bu düşünce, Homo sapiens türünün yaklaşık 200.000 yıllık tarihiyle çelişiyor. Aslında, atalarımız şiddetli bir şekilde eşitlikçiydiler ve eşitsizliğe hiçbir şekilde müsamaha göstermediler.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Vizigotlar tarafından yağmalandı ve Ortaçağ bazilikalarının yapılması için parçaları talan edildi. Ancak Roma İmparatorluğunun en büyük hamam kompleksinin orijinal ihtişamı, sanal gerçeklik teknolojisi sayesinde bir kez daha gözler önüne serildi.
Roma’ya giden ziyaretçiler, bugün itibariyle, MS 3. yüzyılın başlarında başkentin kalbinde kurulmuş anıtsal Caracalla Hamamı’nın sırlarını çözmek için sofistike sanal gerçeklik gözlükleri kullanabilecekler.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Sibirya’da çalışan arkeologlar, bir İskit prensine ait hiç bozulmamış kurgan mezar keşfetti. Kurgan mezar, Güney Sibirya’da şimdiye kadar bulunan türünün en eski ve en büyüğü olma özelliklerini taşıyor.
Bern Üniversitesi’nden arkeolog Gino Caspari, Sibirya’nın Uyuk Nehri Vadisi’ndeki yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerini incelerken ilginç bir dairesel yapı tespit etti ve bunun kurgan olabileceğinden şüphelendi. Tunnug 1 ismi verilen kurgan mezar, Rusya’nın Tuva cumhuriyetinin bir parçası olan güneydeki Sibirya bataklığında yer alıyor. Mezar 3000 yıl önceye, Tunç Çağı ile Demir Çağı arasında, çok önemli bir döneme tarihleniyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Hindistan’ın Keşmir bölgesinde bulunan yaklaşık 5.000 yıllık kaya resmi, şimdiye kadar keşfedilen en eski ölen yıldız tasviri olabilir.
Araştırmacılar Güney Asya’daki Keşmir bölgesinin bir bölümünde bulunan bir kaya resminin, bir süpernovanın ve gökyüzü haritasının muhtemelen şimdiye kadar çizilmiş olan en eski kaydı olduğuna inanıyorlar. Resim, altta hayvan ve insan figürleriyle, gökyüzünde iki parlak objeyi gösteriyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Sibirya’da, şimdiye kadar bilinen en eski oyuncak, bir Bronz çağ mezarında bulundu. Küçük oyuncak kafası, Hakasya bölgesindeki 4.500 yıllık bir yerleşimde yer alan çocuk mezarında bulundu.
5 cm boyutundaki sabuntaşından yapılmış oyuncak kafasının, oynamak için tasarlanmış en eski oyuncak olduğuna inanılıyor. Figürün badem gözler ve büzüşmüş ağzı da dahil olmak üzere çok dikkatli işlenmiş yüz hatları var. Oyuncağın geri kalan kısmı organik materyalden yapılmış olabilir. Bu da bu kısımların neden günümüze kadar ulaşmadığını açıklıyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Kehribar içine sıkışmış dinozor tüyündeki keneler, kenelerin dinozorlara parazitlik yaptığına dair ilk doğrudan fosil kanıtı oldu.
Yeni bir araştırmaya göre, kehribar taşı içinde sıkışmış ve korunmuş olan fosilleşmiş keneler, neredeyse 100 milyon yıl önce bu parazitlerin tüylü dinozorların kanını emdiğini gösteriyor. Bu keşif oldukça dikkat çekici, çünkü bu durum, parazit, yani kan ile beslenen canlılara ait fosillerin, ‘ev sahibinin’ kalıntılarıyla doğrudan olarak ilişkili olduğuna dair bilinen en eski kanıtı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Ağız arpı geçtiğimiz günlerde Rusya’nın Altay Dağları bölgesinde keşfedildi ve bin yıldan çok daha uzun bir süre sonra bile hala müzik çalabiliyor!
Arkeologlar Rusya’da keşfedilen eski bir ağız arpının hala ses çıkardığını doğruladıklarında çok mutlu oldular. Bu enstrüman, güney-orta Rusya’nın dağlık Altay Cumhuriyeti bölgesindeki Chultukov Log 9 ve Cheremshanka adlı iki bölgede, arkeologlar tarafından keşfedilen beş ağız arpından birisi.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Uluslararası bir araştırma ekibi, şimdiye kadar Afrika’nın dışında bulunan en eski modern insan fosilini keşfetti. Bulgular, modern insanın Afrika’yı düşünülenden en az 50.000 yıl daha önce terk ettiğini gösteriyor.
Bu aynı zamanda, modern insanların potansiyel olarak diğer arkaik insan gruplarıyla daha uzun bir zaman döneminde buluşup etkileşime girdiği anlamına geliyor. Dolayısıyla biyolojik ve kültürel alışveriş için daha fazla olanakları olmuştu. Birkaç dişi yerinde olan bir üst çene kemiğinden oluşan fosil, İsrail’de birçok tarihöncesi mağaranın yer aldığı Karmel Dağı’ndaki Misliya Mağarası’nda bulundu.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Arkeologlar, ünlü Ölü Deniz Parşömenleri’nin gizemini çözmeye bir adım daha yaklaşmış olabilir. Arkeologlar bugüne kadar çevrilemeyen son Ölü Deniz Parşömenlerinden birini daha restore etmeyi ve deşifre etmeyi başardı.
Parşömen üzerinde kodlanmış bir metin grubundan deşifre edilen bulgu, onu yazanların topluluğuna ve kullandıkları 364 günlük takvime dair bilgiler veriyor. Araştırmacılar düzenledikleri basın toplantısında, “Bu sayı dört ve yediye bölünebildiğinden, özel günler her zaman aynı güne düşer. Kumran takvimi hiç değişmiyordu.” diyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Araştırmacılar, Yunanistan’daki bir mağarada bulunan ve Mezolitik dönemde yaşamış genç bir kızın yüzünü yeniden canlandırdı.
Avgi ismini verilen kızın neden ölmüş olabileceğini henüz belirlenemese de, dişleri ve kemiklerinden alınan örneklerden yola çıkarak öldüğünde 15 ila 18 yaşları arasında olduğu anlaşıldı. Ayrıca kızın anemi, iskorbüt ve eklem hastalıklarından muzdarip olduğu belirlendi.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Türkiye’den yasa dışı yollarla kaçırılan ve İskoçya’da bulunan MÖ 4. yüzyıla ait altın taç ve MÖ 2. binyıla ait bronz dağ keçisi figürü iade edildi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmeye başladı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
You must be logged in to post a comment Login