Onları daha önce gördünüz: tepeden tırnağa deri kıyafetlerle bezenmiş, gözlük ve gagalı maskeler giyen esrarengiz figürler.
Ancak gaga maskeli kostüm ilk olarak Ortaçağ’dan çok sonra, yani Kara Ölüm’ün dünyayı yıkıp geçtiği 1340’lardan yaklaşık üç yüzyıl sonra görülmeye başladı. 17. ve 18.yüzyılda ikonik gaga maskesini de içeren kıyafeti giyen oldukça az sayıda doktor vardı. Vebayla ilgilenen ve veba hastalarını tedavi eden çok sayıda ortaçağ ve erken modern dönem doktoru ise bu kıyafeti ve maskeyi giymemişti.
Veba doktorları neden gagalı maskeler giydi?
Michel Tibayrenc’in “Enfeksiyon Hastalıkları Ansiklopedisi” (John Wiley&Sons, 2007) adlı kitabın göre meşhur veba doktoru kostümünden ilk defa Fransa kralı XIII.Louis’in doktoru olan Charles de Lormen’in 17.yüzyılın ortalarında yazdığı bir metinde bahsediliyor. De Lorme bu metni 1619 yılında Paris’teki veba salgı süresince yazmıştı. Tamamen Fas keçisi derisinden yapılmış çizme, pantolon, uzun bir palto, şapka ve eldivenden oluşan bir kıyafet tasarlamıştı.
Bu koruyucu ekipmanın giyilmesi, doktorların vebanın hava yoluyla bulaşından ziyade, doğrudan temas kurdukları vebalı hastalarından çekindiklerini gösteriyordu.
Bu kostümün temel özelliği, kristal göz mercekleriyle birlikte sıkıca oturan bir maskeydi. Maske yaklaşık 15 cm uzunluğunda olan ve parfüm ya da aromatik otlarla dolu uzun bir gagaya sahipti. Bu gaga, kıyafetin en ikonik özelliğiydi ve hastalık içerdiği düşünülen havanın doktorlarca solunmasını engellemek için olmazsa olmazdı.
De Lorme’nin veba kostümlerini yazılı bir şekilde tanımlamasından sonra, en iyi görsel kanıt, binlerce insanın Roma ve Napoli’yi yerle bir eden veba yüzünden hayatını kaybettiği 1656 yılından geliyor. Alman gravürcü Gerhart Altzenbach’ın yayınladığı meşhur resimde, kıyafetlerle bezenmiş veba doktorlarının bu kıyafetlerin onları ölüme karşı nasıl koruğunu gösteriyor.
(İnsanlık Tarihinin Seyrini Değiştiren 11 Salgın Hastalık)
Dahası, veba doktoru gravürlerinden biri de, Paulus Fürst’ün 1656’de yaptığı daha ikonik ve yergisel olan “Romalı Gagalı Doktordu”. Fürst gravüründe olanlara farklı bir açıdan yaklaşıyor, doktorların ölülerden ve ölümden para kazanmak ve insanları korkutmak dışında bir şey yapmadığını anlatmaya çalışıyordu.
Fürst günümüze ulaşan veba doktoru kıyafetine birkaç bileşen daha ekliyordu, pençe benzeri eldivenler ve ucunda yarasa kanatlı kum saati olan bir çubuk. Bu parçalar eleştirel olup tarihsel gerçekliği yansıtmıyor ancak her şeye rağmen günümüzde klasik veba doktorunun nasıl gözüktüğüne dair bize bilgi veriyor.
Altzenbach ve Fürst’in gravürleri, 17. yüzyıldan beri veba doktorunun standart bir karakter olarak tiyatrolara dahil edilmesine ilham vermiş olabilir.
Veba doktorlarının kıyafeti, özellikle de gagalı maske, İtalya’daki Venedik Karnavalı’nın en meşhur kıyafetlerinden biri olmuştu. Gerçekten de, bazı tarihçiler gagalı veba doktorlarının başlangıçta kurgusal ve bir komedi karakteri olduğunu; bu teatral versiyonunun doktorlara 1656 ve 1720 salgınlarında bu kostümü kullanmak üzere ilham verdiğini göz ününde tutuyor.
Maalesef, kostümün hangi koşullar altında kullanıldığına dair bizlere yol gösterecek o dönemden kalma yeterince bilgi verici resimler ve yazılı belgeler bulunmuyor. Bu yüzden de doktorların koruyucu kıyafetlerinin mi yoksa karnaval kostümünün mü ilk ortaya çıktığı söylemek imkansız.
Veba doktorları kimlerdi?
Geç ortaçağ ve erken modern dönemin doktorları tek bir kıyafet ile temsil edilmiyordu. Vebanın kaynağı ve yayılması hakkındaki fikirler, veba doktorlarının giydiği kıyafetler ve vebayı tedavi etmek için kullandıkları yöntemler gibi yüzyıllar boyunca değişti. Vebanın önlenmesi ve sağaltımı üniversite eğitimi almış doktorlar, cerrahlar, berberler, eczacılar, ebeler, şifacılar ve rahiplerce yapılıyordu.
O zamanki doktorlar germ teorisini bilmeksizin ve ellerinde antibiyotikler olmadan çalışıyor, haliyle de vebayı tedavi edemiyordu. Ancak, normalde aldıklarından daha çok desteği hak ediyorlardı çünkü vebanın belirtilerini ve yayılımını tanıyabiliyor ve süreğen tıbbi krizin olduğu bir dönemde insanlara umut aşılıyorlardı.
L.Einbinder’in “After the Black Death (University of Pennsylvania Press, 2018)” adlı kitabına göre, çok sayıda veba doktoru veba incelemeleri olarak bilinen kısa kitaplar yazmıştı. Amaçları meslektaşlarına tavsiyede bulunmak ve okur-yazar halkı vebanın önlenmesi hakkında bilgilendirmekti.
İspanyol doktor Jacme d’Agramont, ilk incelemelerden birini Nisan 1348’de yayımladı. Einbinder’e göre erken dönem veba doktorlarından biri de İtalya, Bologna’dan Profesör Gentile da Foligno’ydu. 1348’deki veba salgınında hayatını kaybetmişti; ancak arkasında veba üzerine yazılmış çok sayıda olgu kitabı bıraktı.
Kara Ölüm’den sonra, doktorlar ve bilim insanları ivedilikle hastalığın tıbbi doğasını anlamaya baş koydular. Bu da vebayı tanımlamanın hem Avrupa’da hem Ortadoğu’da ilk olarak antik dönem hekimlerinden Hipokrat ve Galen tarafından geliştirilen ve Orta Çağ’da Arap ve Latin hekimlerince de benimsenen dört vücut sıvısı (kan, balgam, sarı safra ve kara safra) teorisiyle yapıldığı anlamına geliyordu.
Antik ve Orta Çağ tıbbi teorilerini kullanan veba doktorları Kara Ölüm’ün vücut sıvılarına zarar verdiğini ve korkunç veba hıyarcıklarına ve lenf nodlarının kan ve irinle şişmesine sebep olduğunu düşünüyordu. Veba doktorları hıyarcıkların çene, koltukaltı ve boyunda oluşmaya eğilimli olduğunu kabul ediyor ve bedenin de bu şişlikleri karaciğer, kalp ve beyinden bu hastalıklı sıvıları uzaklaştırmaya çalıştığının bir kanıtı olarak görüyordu.
Bu doktorlara göre veba; beslenme düzenlemesini, yararlı kusma ve idrar çıkarmaya yarayacak ilaçları almayı, önleyici kan uzaklaştırmayı da içerecek şekilde vücut sıvılarını destekleyerek ya da detaylı bir tıbbi plan ya da rejim ile onları dengede tutarak önlenebilirdi. Bu girişimler ile hasta sıvıları özellikle de bedeni sardığı düşünülen kara safra sıvısını, ki melankoli olarak bilinir, vücuttan uzaklaştırmak hedefleniyordu. Kara safra, vücut sıvılarının en tehlikelisi olarak görülüyordu.
Meşhur teorilerden biri de Paris Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştı. 1348 yılında Fransa kralı, veba kraliyetin başkentine ilerledikçe profesörlere tavsiyeleri için danışmıştı. Profesörler vebanın sebebini ve yayılımını açıklamak için o zamanlarda ciddi bir bilim olarak görülen astroloji ile tıbbi bir araya getirmişti. Dünyanın havası, diyorlardı; Mars, Jüpiter ve Satürn’ün (hepsi de astrolojik olarak sıcak ve haşin anlamları vardı.) 1345 yılında kova burcunda çakışmasıyla oldukça ısındı. Bu aşırı sıcak ve nemli hava, geçtiği her yerde vebaya yol açarak Asya’dan Avrupa’ya kadar gelmişti. Ortaçağ doktorları veba hastalığını hastalığın kendisiyle ile değil de insan bedeninde hastalığa sebep olan ‘zehirlenmiş’ hava ile açıklıyordu.
İnsanları bu hastalıklı havadan korumak için doktorlar; menekşe, pelinotu, sirke ya da kişi zenginse sperm balinalarının oldukça ağır kokan bağırsak salgısı iri bir ambergris gibi acı ya da tatlı maddelerin yanlarından taşınmasını teşvik ediyordu. Doktorlar aynı zamanda havayı temizlemek ve saflaştırmak içini tütsü ya da ekşi kokan odunlar yakmayı öneriyordu.
Orta çağın sonlarına doğru doktorlar aynı zamanda barut dumanı vasıtasıyla “miasma” ile savaşmak için büyük savaş toplarını ateşlemeyi bile tavsiye etmişti.
Gaga maskeli kostümün tıp tarihinde ilkel zamanların teatral ve dehşet verici sembolü olmasına rağmen aslında hekimlerin, bilim insanlarının ve sağlık yetkililerin vebanın yayılımı ve önlenmesi hakkında yüzyıllardır kafa yorduğunu gösteriyor. Kostüm, hastalığının sebepleri ve yayılımı hakkında olduğu kadar doktor ve hastalar arasındaki ilişki ile devletin halk sağlığını gözetmedeki rolünü de temsil ediyor.
All About History. Live Science. 20 Mayıs 2020.
You must be logged in to post a comment Login