Neolitik kemiklerin analizi, vebaya neden olan Yersinia pestis bakterisinin pandemilere değil, izole enfeksiyonlara yol açtığını gösteriyor.
Kemiklerden ve dişlerden elde edilen antik DNA, Neolitik dönem nüfusunun çöküşünde vebanın rolüne işaret ediyor.
Kaçırmış olanlar için 2024 yılının Mart ayında, Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
Ağzında taş tuğlayla gömülen 16. yüzyıldan kalma bir "vampir", rekonstrüksiyon çalışması sayesinde yeniden canlandırıldı.
Arkeologlar, Almanya'nın güneyindeki bir alanda Avrupa'da şimdiye kadar kazılmış en büyük toplu mezarı keşfettiklerini söylüyor.
Antik çağlardan veba salgınlarıyla ilgili birçok kayıt, Akdeniz'e ulaşan salgınların kaynağı olarak Mısır'ı gösteriyor. Peki bu doğru mu?
İnsanlar uzun süredir birbirini öldürmek için yaratıcı yöntemler geliştiriyor ve bunların birçoğu doğal dünyanın yıkıcı güçlerine dayanıyor.
Yaşadığınız zamanın çok kötü olduğunu düşünüyorsanız, 536 yılında dünyada olup bitenleri öğrenmek isteyebilirsiniz.
Dünyanın ilk tecrit hastanesinin inşa edildiği, İtalya kıyılarındaki bir adada bulunan 900 iskeletin dişlerinden DNA örnekleri alınıyor.
Cumbria ve Somerset'teki Tunç Çağ alanlarında gömülen insanların dişlerinde Yersinia pestis bakterisinin izleri bulundu.
Son araştırmalar, farelerin Avrupa'da vebanın devam etmesinde kritik bir rol oynamamış olabileceğini öne sürüyor.
Veba pandemisinin yarattığı yıkım, insanlık üzerinde o kadar büyük bir genetik iz bıraktı ki, 700 yıl sonra hala sağlığımızı etkiliyor.
2022 yılının Haziran ayında Türkiye’de ve dünyada öne çıkan arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
Kırgızistan'da 1338'den kalma mezarlarda veba bakterileri DNA'sı belirlendi ve bu patojenler, Kara Ölüm'e neden olanların ataları gibi görünüyor.
Yeni kanıtlara göre, Letonya'da 5.000 yıldan daha uzun bir süre önce ölen bir adamda vebanın bilinen en eski suşu vardı.
DNA analizi, geçmiş pandemiler sırasında travmatik zamanlarda bile ölen insanların büyük bir özenle ayrı ayrı gömüldüğünü gösterdi.
Genetik analiz, insanların vebayı 4.400 yıl önce Sibirya'ya getirdiğini ve oradaki nüfusun çökmesine neden olmuş olabileceğini öne sürüyor.
Sonuçlar, salgının 17. yüzyıldaki yayılış hızının, 14. yüzyıldaki yayılış hızına göre yaklaşık dört kat daha fazla olduğunu ortaya koydu.
İskeletler üzerinde bulunan kanıtlar, türümüzün başlangıcından beri salgın hastalıkların bizimle olduğunu gösteriyor.
Onları daha önce gördünüz: tepeden tırnağa deri kıyafetlerle bezenmiş, gözlük ve gagalı maskeler giyen esrarengiz figürler.