Sri Lanka’da Ormanın Yuttuğu “Aslan Kalesi”: Sigiriya

MS 5. yüzyılda inşa edilen Sri Lanka’nın Sigiriya kalesi, 1800’lerde aslan tasvirli kaya sanatı ve göz alıcı fresklerine hayran kalan arkeologların dikkatini çekti. 

Orman, MS 5. yüzyılın sonlarında Sri Lanka’nın merkezinde Kral I. Kashyapa tarafından tepesine kale inşa edilen Sigiriya kayasının doğu yüzünü sarıyor. (C: Dylan Shaw/Unsplash)

Sri Lanka’nın merkezindeki ormanların üzerinde çarpıcı biçimde çıkıntı yapan bir kaya parçasının üzerine tünemiş olan Sigiriya, MS 5. yüzyılda sert bir kral tarafından ilk kez inşa edildiğinde olduğu gibi şimdi de heybetli bir manzaraya sahip. 1982’de UNESCO Dünya Mirası Alanı ilan edilen ve “aslan kayası” anlamına gelen Sigiriya’ya, anıtsal bir çift aslan pençesi arasından kaya yüzüne oyulmuş geçitler yoluyla erişiliyor.

(İlgili: Avcı Toplayıcılar Uzun Süre Yağmur Ormanlarında Yaşadı)

Geçen zaman sonrasında orman tarafından yutulan kale, yalnızca yerel köylüler tarafından biliniyordu. Yabancılar, antik bölgeyi aramak için Budist metinlerinde korunan geçmişine dair bilgilerden faydalandılar. İngiliz tarihçiler, 19. yüzyılda şaşırtıcı yapılarını ve fresklerini yeniden keşfettiler.

Krallıktan Koloniye

Sigiriya, yerli Sinhalese Hanedanı olan Moriya’yı yöneten 5. yüzyıl kralı I. Kashyapa tarafından yaptırıldı. Görkemli kale, Kashyapa MS 495’te yenilene kadar Sinhalese Krallığının başkentiydi.

Kashyapa döneminden sonra, hanedanlar iniş ve çıkışlarla devam etti; servetleri, iç güç mücadeleleri ve Sinhalalar ile Hindistan’dan gelen dış işgalciler arasındaki çatışmalar doğrultusunda şekillendi.

Beşinci yüzyıldan kalma bir Sri Lanka destanı olan Mahavamsa, Hintli prens Vijaya’nın nasıl bir aslanın torunu olduğunu anlatır. Sri Lanka adasına giden Vijyana, prenses Kuveni ile evlenir. Birleşmelerinden Sinhala halkı doğar (sinhala, “aslanlar” anlamına geliyor). Sinhala geleneğinde aslan, kralların efsanevi atası ve kraliyet otoritesinin bir simgesi. Fotoğraf, Sigiriya’daki anıtsal Aslan Pençeli Kapı’dan geriye kalanları gösteriyor. (C: Dmitry Chulov / Shutterstock)

Polonnaruwa gibi çeşitli şehirler Sigiriya’dan sonra başkent statüsünü elinde tuttu. Ancak 12. yüzyılda, Sri Lanka’nın genel kontrolü giderek zayıfladı. Singala gücü, Rajarata bölgesini terk ederek adanın güneybatısına çekildi ve Sigiriya da dahil olmak üzere eski idari merkezler kullanılmaz hale gelmeye başladı.

Sri Lanka’nın Hint Okyanusu’ndaki konumu, onu bölgedeki kontrol gücünü genişletmek isteyen Avrupalılara karşı savunmasız hale getirmişti. 1500’lerin ortalarına gelindiğinde Portekizliler, Sri Lanka’nın yönetici seçkinleri arasındaki hanedan gerilimlerini istismar ederek adanın çoğunu kontrol altına almıştı. 

Bir asır sonra Hollandalılar, yeni sömürgeciler olarak Portekizlilerin yerini aldı, ta ki 1700’lerin sonlarında İngilizler de onların yerini alana kadar. 1815’te adadaki son bağımsız yerli devlet olan Kandy Krallığı, Britanya İmparatorluğu’nun bir parçası haline geldi. 

Bilgi Güçtür

İngiliz emperyal yönetimi, memur George Turnour’u adaya getirdi. Bir aristokrat, bilgin ve tutkulu bir tarihçi olan Turnour, bir beşinci yüzyıl tarihçesi olan Mahavamsa’yı Sri Lanka’nın Pali dilinden İngilizceye çevirmek için bir Budist keşişle çalıştı. Bu tarihçe ve diğer metinlere dayanarak iki antik başkent belirledi: Anuradhapura ve Polonnaruwa.

Sigiriya, işlev ve tasarımı birleştiriyor. Tatlı su ihtiyacı ve güzellik arzusu, Kashyapa’nın kraliyet bahçelerinin ayrıntılı simetrik tasarımında bir araya getirilmiş. Göletlerin en büyüğü batı kordonunda yer alıyor. Ayrıntılı bir teras sistemi, kayanın eteğinde küçük bahçeler de barındırıyor. (C: Dea/Age Fotostock)

Turnour ayrıca, Kral Kashyapa’nın hikayesini anlatan başka bir Sri Lanka tarihçesi Culavamsa’yı da inceledi. MS 5. yüzyılın sonlarında, bu Sinhala prensi babası Kral Dhatusena’yı öldürmüş, Hindistan’a kaçan erkek kardeşini alaşağı ederek tahtı ele geçirmişti. Misillemeden korkarak Sigiriya kalesini inşa ettirdi ancak tüm bu çaba boşunaydı: Kardeşi geri dönerek Kashyapa’yı yenmiş ve Sigiriya kısa süren başkent statüsünü kaybetmişti. 

“Seylan’da Onbir Yıl” adlı anı kitabında şöyle anlatıyor: “Sirigi kayası, … civardaki ovanın kıt tarlalarına ve uçsuz bucaksız uzanan ormana kaşlarını çatarak meydan okuyor”. Yaklaştıkça, kayaya oyulmuş platformlar ve taraçalar görmüştü. Ekibinden iki kişi, bir şekilde yukarı çıkmayı başarmıştı, ancak yerinden çıkardıkları kayalar, aşağıdaki büyük bir derinlikte yer alan ağaçların dallarına çarparak düşmüştü. 

Budist metinlerinde bahsedilen Sigiriya’yı bulup bulmadığından emin olamayan Forbes, keşif gezisini yarıda kesti. Birkaç yıl sonra alanı tekrar ziyaret ederek, kayanın eteğinde bahçeleri çevreleyen hendeği takip etti ama uçurumun dik yüzeyine tırmanmaya çalışmadı. Bu etimolojiyi destekleyecek hiçbir şey görmediği için Sigiriya adının aslanlarla ilgili olduğundan şüpheliydi.

Muhteşem Freskler

1851 yılına gelindiğinde İngiliz dağcılar sonunda zirveye ulaşmayı başardılar, ancak bölgeyi inceleme görevi Seylan Arkeoloji Müdürü Harry CP Bell’e düştü. 19. yüzyılın sonlarında gerçekleştirdiği bu araştırma, o zamandan itibaren yapılan tüm çalışmaların temelini oluşturdu.

Bell, Kashyapa’nın fantastik şehrinin düzenini titizlikle tespit etmenin yanı sıra, Forbes’un en başta göremediği girişte yer alan aslan pençelerinin muhteşem oymalarını da detaylandırdı.

Bell’in araştırması, kayanın eteğindeki ayrıntılı su bahçelerine ek olarak, kaya yüzündeki galerilere de dikkat çekti. Bu galeriler, Sri Lanka’nın sanatsal mirasının en değerli nesnelerinden biri haline gelen zarif duvar resimleriyle dekore edilmişti. Günümüze ulaşan toplam 21 fresk, apsaraları – yani Hindu ve Budist mitolojisinde bulutlarda ve suda yaşadığına inanılan ve genellikle dans ederken betimlenen dişi perileri – tasvir ediyor olabilir. 

Tarihçiler, uçurum duvarının yukarısında temsil edilen kadınların kimliği konusunda farklı görüşlere sahipler. Katı ve şehvetli biçimleri, bazı yazarların bunların Kashyapa’nın hareminden kadın tasvirleri olduğuna inanmasına neden oldu. Başka bir teori, bunların Hint mitolojisinde cennette yaşayan apsaraların tasvirleri olduğunu öne sürüyor. (C: Jose Raga/Age Fotostock)

Yakınlarda, yine kaya yüzeyinin duvarlarında, bölgeyi 8. ila 13. yüzyıllarda ziyaret eden keşişler ve hacılar tarafından çizilmiş 1.000’den fazla duvar yazısı bulunuyor. Geçmişten gelen bu mesajlar, bugün ziyaretçiler tarafından okunduğunda heyecan verici olabilir. Mesajlardan birinde şöyle yazıyor: “[Sri Lanka] adasında yer alan ihtişamlı Sigiriya’da, buraya gelen tüm insanların zihnini büyüleyen kayayı mutlu bir ruh hali içinde gördük.”


National Geographic. 3 Eylül 2019.

You must be logged in to post a comment Login