Sibirya’nın karlı yüksek yaylalarında soğuk sayesinde çok iyi korunmuş olarak bulunan Buz Prensesi Rusya’da 20. yüzyılın en büyük keşiflerinden sayılıyor. Donmuş toprak içinde 2500 yıl boyunca yatan prensesin mezarı ve iskeleti 1993’te bulunmuştu.
Bulunduğu yüksek yaylanın ardından “Ukok Prensesi” ismiyle anılan kadının vücudu çok iyi korunmuş ve oldukça ayrıntılı dövmeler taşıyordu. Vücudu ve kıyafetleri çok iyi korunmuş olmasına rağmen, kısmen mumyalaşmış iskeletin boynu ve yüzündeki deri bozulduğu için nasıl göründüğü bilinmiyor.
Öldüğünde 25-28 yaşlarında olduğu düşünülen prenses, Altay Dağları’nda 2500 metre yükseklikte bulundu. Prenses, ruh dünyasında ona eşlik edeceği düşünülen eyerlenmiş ve dizginlenmiş altı at ile birlikte gömülmüş. Mezarda ayrıca koyun ile at eti ve yoğurt çeşidi bir süt ürünü kalıntıları bulunmuş. Mezarın yakınında 2 erkek gömüsü daha bulundu, fakat bunların daha sonra gömüldüğü düşünülüyor.
Atların ve prensesin başları, Pazyrk gömülerinde geleneksel olarak olduğu gibi doğuya dönükmüş. Prensesin ölüm nedeni kısa zaman öncesine kadar bilinmiyordu. Fakat 2014 senesinde açıklanan MR sonuçları, prensesin meme kanseri olduğunu gösterdi. Bunun yanında muhtemelen düşmeye bağlı aldığı yaralar da ölüm nedenine dair kanıtlar sağlıyor.
Prenses 1.62 boyundaydı. Arkeologlar ayrıca, altın, bronz, tahta ve keçeden yapılmış süslemeler yanında küçük bir kap dolusu marihuana, ve üstünde kişnişotlarının yakıldığı bir taş tabak buldu. Bu otların prensesin tıbbi kullanımı için olabileceği düşünülüyor.
Prenses üstünde deriden geyik figürleri bulunan karaçamdan tek parça ve 2,5 m boyunda bir tabutta yatıyordu. Kıyafetlerinden ve aralarında bir “kozmetik çantası” da bulunan eşyalarından yola çıkarak,zamanın modası ve güzellik kavramı hakkında bilgilere ulaşıldı.
Ukok prensesi Çin ipeğinden uzun bir gömlek ve keçeden yapılmış uzun desenli botlar giyiyordu. Bu dönemde Çin ipeği Pazyrk toplumunda sadece asillerin mezarlarında bulunuyordu. Çin ipeğinin altından daha değerli olması, prensesin zenginliği ve statüsü hakkında da bilgi sağlıyor.
Mumyalaşmış prensesin saçı kazınmıştı, ve başında at yelelesinden yapılmış bir peruk vardı. Bu peruğun üstünde tahtadan bir geyik oyması vardı. Üstteki resimde de görülen bu baş süslemesi, 84 cm uzunluğundaydı.
Prensesin boyun ve yüzündeki deri bozulmuş olmasına rağmen, sol kolunun derisi çok iyi şekilde korunmuş. En heyecan verici keşif de, birçok insanın modern dövmelere benzettiği bu güzel desenli vücut süslemeleri oldu. Prensesin sol omzunda akbaba gagasına ve oğlak boynuzlarına sahip bir geyikten oluşan fantastik mitolojik bir hayvan vardı. Boynuzlar da akbaba kafalarıyla dekore edilmişti.
Görülen diğer dövmelerin biri uzun kuyruklu bir benekli panterin ağzını, prensesin bileğinde bulunan bir diğeri ise bir geyik başını resmediyor.
Mumyalaşmış iskelet, Moskova’da eski Sovyet lideri Lenin’in vücudunu mumyalayan bilimadamları tarafından da incelendi. DNA testleri ise prensesin, günümüz Altay bölgesindeki yerli Moğollarla genetik bir ililşkisi olmadığını ortaya koydu.
Prenses son 20 yılı Novosibirsk Bilimsel Araştırma Enstitüsü’nde geçirdi ve sonra Gorno-Altaisk’teki müzeye konuldu. Bu durum ise Altay dağlık bölgesinde yaşayan insanları oldukça kızdırıyor ve mumyanın yeniden gömülmesini istiyorlar. Eski inançlara göre, prensesin mezar odasındaki varlığı “ölüler krallığına girişi kapamak” içindi. Topluluktaki yaşlılar, mumyalaşmış iskeletin mezardan çıkarılmasının öbür dünyaya olan kapıyı açtığını ve prensesin öfkesinin çoktan bir dizi sele ve depreme neden olduğunu düşünüyor.
Sonunda geçen yıl, prensesin Ukok Yaylası’ndaki orjinal mezarına tekrar gömüleceği ve üstüne yapılan bir mozoleyle onurlandırılacağı bildirildi.
Siberian Times
You must be logged in to post a comment Login