Sahra Çölü’nün Koruduğu Antik Roma Kenti: Timgad

Bir zamanlar güçlü bir Kuzey Afrika askeri karakolu olan Timgad, yüzyıllar sonra bir kaşif onu aramaya başlayana dek çöl kumları altında unutuldu.

Roma imparatorunun onuruna inşa edilen Traianus Kemeri, bugünkü Cezayir’de bulunan Timgad’ın kalıntıları üzerinde yükseliyor. C:IVAN VDOVIN/AGE FOTOSTOCK

Çoğu zaman bir şehrin tümü ortadan kaybolmaz, ancak Timgad Roma karakolu tam olarak ortadan yok olmuştu. Thamugadi veya Tamugas olarak da bilinen ve MS 100 civarında imparator Traianus tarafından kurulan kent, Kuzey Afrika eyaleti Numidya’da yer alıyordu. 

Üçüncü Augusta Lejyonu’nun gazilerine ev sahipliği yapan Timgad, yüzlerce yıl boyunca gelişerek zenginleşmiş ve böylece akıncılar için çekici bir hedef halini almıştı.  MS 430’da bir Vandal istilasından sonra, tekrarlanan saldırılar şehri oldukça zayıflattı ve şehir hiçbir zaman tam olarak toparlanamadı. MS 700’lerde ise tamamen terk edildi. 

(İlgili: Fas’ta Türünün İlki Roma Gözetleme Kulesi Bulundu)

Zaman içinde çöl kumları tüm kenti kapladı ve 1700’lerde başına buyruk bir İskoç tarafından yönetilen bir keşif ekibi şehri ziyaret edene dek bin yıl boyunca sakladı. 

Politikacı ve Bilim İnsanı

En çok Etiyopya’daki Mavi Nil’in kaynağına dair yaptığı tartışmalı keşfiyle tanınan İskoç asilzade James Bruce, 1763’te kıyı kenti Cezayir’de (bugünkü Cezayir’in başkenti olan bölgede) İngiliz konsolosu olarak görev yapıyordu. 

James Bruce, Pompeo Girolamo Batoni’nin 1762 tarihli portresinde. İskoç Ulusal Galerisi, Edinburgh. C: Wikimedia Commons

Şaşırtıcı derecede uzun ve kalıplı olan Bruce, meraklı bir akla sahip, doymak bilmez bir bilgindi. Görevini üstlenmek üzere Cezayir’e gelmeden önce, birkaç ayını İtalya’da, Afrika bölgesinin tarihi ve antik çağdaki rolünü inceleyerek geçirmişti.

Bruce’un asabiyeti ve güçlü fikirleri kısa süre sonra Londra’daki üstleriyle çatışmasına yol açtı. 1765’te görevini kaybettikten sonra İngiltere’ye dönmek yerine, o ve Luigi Balugani adlı Floransalı bir sanatçı, Afrika’da bir maceraya atıldılar. Yolculukları boyunca, karşılaştıkları birçok sıra dışı insanı ve yeri betimleyen notlar tutarak illüstrasyonlar hazırladılar. 

Çölde Geçen Zaman

Bu maceranın ilk aşamalarında, eski uygarlıkların izlerini aramak için Cezayir çölünün güneyine seyahat etmişlerdi. Bruce ve Balugani, bölgenin daha uzak kısımlarını keşfederken birkaç Roma kalıntısı görmüşlerdi.

12 Aralık 1765’te Timgad olarak tanımladıkları yere ulaştılar. Birçok kişi, yüzyıllardır Aurès Dağlarının kuzey yamaçlarına yakın bölgeyi ziyaret eden ilk Avrupalılar olduklarına inanıyor. Bruce, günlüklerine “Küçük bir kasabaydı ama zarif yapılarla doluydu” diye yazmıştı. Bin yıldan daha uzun bir süre önce Traianus tarafından kurulan şehirden geriye kalanların bu kalıntılar olduğuna emindi. 

MS 2. yüzyılda inşa edilen Timgad Antik Tiyatrosu. Kazılar başladıktan on yıl sonra, 1893’te çekilen bu fotoğrafta, oldukça iyi korunmuş olduğu görülüyor. Fransız Enstitüsü Kütüphanesi, Paris. C: GÉRARD BLOT/TMN-GRAND PALAIS

İlk gün Bruce kayıtları tutarken Balugani, Traianus’un “zafer takı”nı çizdi. Ertesi gün keşfe devam etmek için geri döndüler ve bir amfitiyatro belirlediler. Bruce, MS 138’de Hadrianus’un yerine geçen Roma imparatoru Antoninus Pius ve eşi Yaşlı Faustina’nın “nefis bir güzelliğe sahip” olarak nitelendirdiği heykellerini, kumları temizleyerek ortaya çıkardı. 

Bruce heykelleri yeniden kuma gömerek yolculuğuna devam etti. Mavi Nil’in kaynağını bulduğunu iddia ederek, Kuzey Afrika ve Etiyopya’da daha fazla yer belgeledi. Balugani 1770’de öldü ve Bruce 1774’te Londra’ya döndü. Bulgularını bildirdiğinde ise şüphe ve inançsızlıkla karşılandı. Bu tepkiye inanamayan Bruce, İskoçya’da inzivaya çekildi. 1780 yılında, “Nil’in Kaynağını Keşfetmek İçin Seyahatler” olarak bilinen beş ciltlik bir eser olan, Afrika’da geçirdiği zamanlara dair bir anı kitabı yazmaya başladı. Kitap 1790’da yayınlandı. Bruce dört yıl sonra öldüğünde, İngiltere’nin çoğu hâlâ onun başarılarını tanımayı reddediyordu.

Roma İhtişamı

Timgad, İngiltere’nin Cezayir’deki konsolosu Robert Lambert Playfair tarafından ziyaret edildiği 1875 yılına kadar, çöl kumlarında büyük ölçüde unutulmuş olarak kaldı. Playfair, 1877 tarihli “Cezayir ve Tunus’ta Bruce’un İzinde Seyahatler” adlı kitabında, Bruce’un kaydettiği bazı alanları ziyaret ederek konsolos selefine saygılarını sundu.

Playfair’in Timgad tasviri, Bruce’unkinden daha fazla ayrıntı sunuyor. Altı Roma yolunun kesiştiği yerde inşa edildiğini belirttiği gözlemleriyle, şehrin bölgesel önemini ortaya çıkardı. Playfair’in görüşüne göre, Timgad’ın mimarisi, Nubia’nın askeri başkenti olan komşu Roma kenti Lambaesis’in mimarisini gölgede bırakıyordu. Playfair, Timgad’ın bir “ticari ve tarımsal faaliyet merkezi” olduğu sonucuna vardı. 

Ayrıca şehirdeki Traianus Kemeri’nin ihtişamı karşısında büyülenmişti. 6 metre yüksekliğindeki kemerin girişindeki zeminde, şehre akan trafikten kaynaklanan derin tekerlek izleri günümüzde hala görülebiliyor.

Timgad Antik Kenti’nin havadan görünümü. C: George Steinmetz

Playfair’in ziyaretinden birkaç yıl sonra, 1881 yılında, Fransızlar bölgenin kontrolünü ele geçirdi ve 1960’a dek oradaki hakimiyetleri devam etti. Bu dönem boyunca, alan sistematik olarak kazıldı. Üzerine hiçbir şey yapılmadan yüzyıllarca kumun altına gömülmüş olan Timgad, tamamı kazılmış birkaç Roma kentinden biri.

Tahıllarla zenginleşmek

Playfair ve Fransız bilim insanları tarafından yürütülen araştırma, tarihçilerin şehrin tarihini bir araya getirmelerini sağladı. Başlangıçta imparator Traianus’un kız kardeşinin onuruna Colonia Marciana Traiana Thamurga olarak adlandırılan Timgad, ızgara planı kullanılarak inşa edilmişti. 

MS 3. yüzyılın ortalarında, şehrin nüfusu 15.000’e ulaşmıştı ve halk, muhteşem bir kütüphane ve toplam 14 hamam da dahil olmak üzere güzel kamu binalarının tadını çıkarıyordu. Timgad’ın konforlu tesisleri ve mozaiklerin varlığı, şehrin genellikle Pompeii ile karşılaştırılmasına yol açıyor.

Roma deniz tanrısı Neptün’ün, hippokampuslar (yarı balık, yarı at formundaki mitolojik canlılar) tarafından çekilen bir arabada tasvir edildiği bu MS 4. yüzyıl tarihli mozaik, Timgad’ın doğu hamamlarında bulundu. Timgad Arkeoloji Müzesi. C: DEA/ALBUM

Şehrin konumu, Roma İmparatorluğu’nun güney sınırlarını korumanın anahtarıydı. Kuzey Afrika bir tahıl üretim merkeziydi ve Roma’nın Üçüncü Augusta Lejyonu, hem tahılı hem tahılın Roma’ya taşınmasını korumak için Timgad’a konuşlanmıştı. Her iki yılda bir lejyondan birkaç yüz adam terhis ediliyordu ve hizmetleri karşılığında bir tür emekli maaşı olarak Timgad’a yerleşiyorlardı. Onların varlığı da işgalciler için caydırıcı bir sebepti.

Şehir, imparatorluğun güney sınırında Roma gücünün bir tezahürüydü. Eski tanrılara tapanlarla birlikte yaşayan Hıristiyanlar olmak üzere birbirinden farklı inançlara sahip karışık bir nüfusa sahipti. Bir süre için, ana akım Hristiyanlıktan ayrılan bir mezhep olan Donatistlerin kalesiydi. 

Roma İmparatorluğu sınırlarında tırmanan genel kriz, sonunda Timgad’ı da etkiledi. 5. yüzyılda Vandallar tarafından yağmalandıktan sonra şehir harabeye dönmeye başladı. Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra, Timgad bir Hıristiyan merkezi olarak kısa bir süreliğine yeniden canlandı ve 539 yılında şehrin dışında bir kale inşa edildi. Ancak şehir, 700’lerdeki Arap istilalarından hemen önce ya da bu istilalar sırasında terk edilmişti. 

Bu noktadan sonra, Sahra çölü yavaş yavaş Timgad’ı kumlarla kapladı ve James Bruce ve diğerleri onun gömülü ihtişamını yeniden keşfedene dek bin yıl boyunca gizli kaldı. Timgad, 1982 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edildi. 


National Geographic. 30 Temmuz 2019.

You must be logged in to post a comment Login