16. yüzyıl’da Eflak’ta, yerel Romanyalılardan uzakta özensizce gömülmüş ve kemiklerinde topuz, ok ve tüfek yaralanmaları gibi çok sayıda şiddet izi görülen 3 iskelet, Eflaklılar arasında gerilimlere neden olan 3 Osmanlı askerine ait olabilir.
13 Kasım 1594’te Cesur Mihai (ya da Rumence Mihai Viteazul) Eflak’ta Osmanlı Devleti’ne karşı bir ayaklanma başlattı. Osmanlı ve farklı Avrupa ülkeleri arasındaki kara savaşları devam ederken, Mihai birlikleriyle Tuna Nehri boyunca birkaç kaleyi fethetti ve Osmanlı topraklarında ilerledi. Fakat Mihai savaştayken, onun Eflak prensi olabilmesi için borç para veren kişiler Eflak başkenti Bükreş’te öldürüldü. Arkeologlar Bükreş’in Üniversite Meydanı’nda keşfedilen bir toplu mezarda bu tarihi kişilikleri bulmuş olabileceklerini düşünüyor. Toplu mezardakilerden ayrı olarak özensizce gömülen 3 kişinin kemikleri ölümden hemen önce saldırı ve şiddet izleri gösteriyor.
Saint Sava kilisesinin mezarlığında yapılan kazılarda 16-19. yüzyıllara ait 688 mezar ortaya çıkarıldı. Kilisenin kutsanmış topraklarının biraz uzağında ise yuvarlak bir çukurun dibine kabaca atılmış üç insanın iskeleti de keşfedildi. Çukuru doldurmak için üstlerine hayvan kemikleri, tuğlalar, çömlek parçaları ve başka çöpler yığılmıştı. Bu şekilde birçok çöpün de çukura katılması arkeologların oldukça işine yaramış oldu, çünkü kemiklerin karbon 14 analiziyle birlikte çöpteki buluntular mezarın tarihlendirilmesine yardımcı oldu. Böylelikle toplu mezar 16. yüzyıl sonuna ya da 17. yüzyıl başına tarihlendi.
Üç ayrı iskelet üzerine yapılan araştırmalar, hepsinin orta yaşa yakın erkek iskeletleri olduğunu ortaya koydu. Hepsinin diş sağlığı kötüydü, ve vücutlarında osteoartrit izleri görülmeye başlanmıştı. Kemiklerde kasların yapıştığı yerler incelenerek, bu kişilerin hayatlarında ağır taşımak, uzun mesafe yürümek, çömelmek gibi benzer tekrarlayan faaliyetlerde bulunduğu ortaya çıkarıldı. Yani bu insanların, aynı işleri tekrar tekrar yapmalarına neden olacak bir işe sahip olması yüksek bir ihtimal.
Arkeologların bu 3 iskelette keşfettiği yaralanmalar hem çok sayıda hem de dehşet vericiydi. İskeletlerde hem yaşarken oluşmuş ve iyileşmiş, hem de ölüm sırasında oluşmuş yaralanmalar bulunuyordu. 1. iskeletin hayatı boyunca köprücük kemiği, kaburgaları, sol el bileği, diz kapağı, kalçası, bel omurları, burnu ve sağ ayak orta parmakları kırılmıştı.
2. iskeletin ise sol kürek kemiğine kırığa neden olan bir ok isabet etmiş, ve her iki dizi de yaralanmış. 3. iskelette ise şaşırtıcı bir şekilde yaşarken oluşan yara izleri bulunmadı, fakat bunun bir nedeni diğer iki adamdan daha genç olması olabilir.
Üç iskelette bulunan diğer yaralanmalar ise ölümlerine yakın bir zamanda gerçekleşmiş. 1. ve 3. iskelette yaralanmalar az olsa da, 2. iskeletin sahibi ölmeden önce 18 farklı yara almış. Yaralanmaya neden olan darbelerin çoğu, ön taraftan yapılan bir saldırıyla üç adamın başına isabet etmiş. Saldırıların çoğu da ok ve kılıç gibi keskin cisimler ile yapılmış.
2. iskelette: boyun omurlarına saplanmış bir misket tüfeği misketi, bir omurgaya hala saplanmış olarak duran bir ok ucu, yüz kemiklerini dağıtan bir darbe, ve omurlarda birisinin başını kesmeye çalıştığını gösteren izler keşfedildi.
3. iskelette boyun omuru üstünde, palayla başının kesildiğine dair izler bulundu. 1. iskeletin kafatasında büyük ihtimalle bir topuzun neden olduğu büyük bir kırık vardı.
Bu dönemdeki askerler aynı anda, fiziksel olarak misket tüfeği, yay ve topuzdan sadece birini taşıyabilirlerdi. Üç silahın hepsini aynı anda taşımaları mümkün değildi. Bu da bu üç adama, en azından üç farklı bireyin saldırdığı anlamına geliyor.
İskeletlerin kime ait olduğu bilinmese de, araştırmayı yürüten Constantinescu, ordu komutanı ya da yeniçeri olduklarını düşünüyor. Hatta Eflak’ta hüküm sürmesi için Mihai’ye ödünç para verenler olabileceklerini de ekliyor.
“Romanyalı olsalar, yerel insanlarla birlikte mezarlığa gömülürlerdi.” İçinde bulunulan dönemi, iskeletlerdeki yaralanmaları ve gömütün yerini göz önünde bulundurarak “alacaklıların Cesur Mihai’nin sarayında neden olduğu gerilim, burada görülen aşırı şiddete ve ölülerine karşı bir ilgisizliğe yol açmış olabilir” diyor araştırmacılar.
Cesur Mihai Osmanlı-Avusturya Savaşı (1593-1606)’ndayken Eflaklılar aralarındaki Osmanlılara saldırmış olabilir mi? Bu soruyu kesin olarak cevaplamak imkansız olsa da Constantinescu bu gizemli gömütle birlikte tarihi kaynakları, askeri teçhizatı ve insan kemiklerini inceleyerek cevaba biraz daha yaklaşıyor.
Forbes, Kristina Killgrove
Görseller: M. Constantinescu
You must be logged in to post a comment Login