Ölüleri Mumyalama İşlemi 8.000 Yıl Önce Başlamış Olabilir

Portekiz’deki 8.000 yıllık bir avcı toplayıcı mezarlığına göre, ölüleri mumyalama işlemi düşünülenden çok daha önce başlamış olabilir.

Araştırmacı Rita Peyroteo Stjerna, Lizbon Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde, Portekiz, Sado Vadisi’nde 1950’ler ve 1960’larda kazılan Mezolitik iskeletler üzerinde çalışıyor. C: José Paulo Ruas

Ölülerin mumyalanması muhtemelen tarihöncesinde bilinenden daha yaygındı. Bu keşif, Portekiz’deki Sado Vadisi’ndeki 8.000 yıl öncesine ait avcı-toplayıcı mezarlık alanlarında yapıldı.

Arkeologlar tarafından yürütülen yeni bir çalışma, daha önce Avrupa Mezolitik Dönemi için düşünülmeyen mumyalama yoluyla kurutma gibi gömme öncesi işlemler için yeni kanıtlar sunuyor.

Şimdiye kadar, en eski kasıtlı mumyalama vakaları, kuzey Şili’deki Atacama Çölü’nün kıyı bölgesinde yaşayan Chinchorro avcı-toplayıcılarından biliniyordu. Bu örnekler, yaklaşık 7.000 yıl önce hala yumuşak dokuyu koruyan mumyalanmış cesetleri barındırıyordu. Bununla birlikte, dünya çapında günümüze ulaşan mumyaların çoğu daha yeni bir döneme ait ve birkaç yüz yıl ile 4.000 yıl öncesine tarihleniyor.

(İlgili: Peru’da İplerle Bağlanmış En Az 800 Yıllık Mumya Keşfedildi)

Tarih öncesi dönemde mumyalama, araştırmacılar için zorlu bir konu, çünkü yumuşak doku artık görünmediği için, bir vücudun mumyalama yoluyla korunup korunmadığını tespit etmek zor. Ek bir zorluk, bu erken dönemler için yazılı kaynakların olmaması. Kemiğin aksine, koruma sorunları nedeniyle arkeolojik alanlarda yumuşak doku bulmak nadir ve bu dokular olmadan, kalıntıların ölümden hemen sonra işlemden geçip geçmediğini anlamak zor. Bu, özellikle yumuşak dokuların ve kumaşların arkeolojik alanlarda normalde günümüze ulaşmadığı Avrupa’nın çoğu gibi ılıman ve yağışlı iklimlerde zorlayıcı.

Araştırmacılar, 1960’larda Portekiz’deki Sado Vadisi Mezolitik deniz kabuğu yığınlarında kazılan on üç kişinin iskelet kalıntılarının yakın zamanda keşfedilen fotoğraflarını kullanarak, cesetlerin gömüldüğü konumları yeniden yapılandırabildiler ve bu da 8.000 yıl önce uygulanan ölü gömme ritüelleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için eşsiz bir fırsat sağladı.

Portekiz, Sado Vadisi’ne doğru bir görünüm. C: Rita Peyroteo-Stjerna

Çalışma, arkeo-thanatoloji yaklaşımını insan bedeni ayrışma deneyleriyle birleştirdi. Arkeo-tanatoloji, arkeologlar tarafından arkeolojik alanlardaki insan kalıntılarını belgelemek ve analiz etmek için kullanılan, mezardaki kemiklerin mekansal dağılımına ilişkin gözlemleri, insan vücudunun ölümden sonra nasıl ayrıştığına ilişkin bilgilerle birleştiren bir yaklaşım. Arkeologlar daha sonra, birkaç bin yıl geçmiş olsa bile, ölü bedenin ölümden sonra nasıl ele alındığını ve gömüldüğünü yeniden yapılandırabilir. Bu çalışmada arkeo-thanatoloji, Texas State Üniversitesi Adli Antropoloji Araştırma Tesisi’nde mumyalama ve gömme üzerine insan ayrışma deneylerinden elde edilen sonuçlarla da desteklendi.

Deneylerden elde edilen sonuçlara dayanarak, birkaç gözlemi birleştiren bir mumya için gözlemlenebilir bir işaret önerilebilir: uzuvların aşırı bükülmesi, iskeletin önemli kısımlarında bir dezartikülasyonun olmaması ve kemiklerin etrafındaki tortunun hızlı bir şekilde doldurulması. Bunların hepsi, bu çalışmadaki iskelet kalıntılarından en az birinde açıkça mevcuttu. Analiz, bazı vücutların, bacakları dizlerden bükülü ve göğsün önüne yerleştirilerek aşırı bükülmüş pozisyonlarında gömüldüğünü gösterdi.

Ayrışma sırasında, kemikler genellikle ayaklar gibi zayıf eklemlerden parçalanır, ancak bu iskelette eklemler korunmuştu. Araştırmacılar, bu hiperfleksiyon ve dezartikülasyon eksikliği modelinin, ceset mezara taze bir kadavra olarak değil, mumyalanmış bir ceset olarak kuru bir halde yerleştirildiğinde açıklanabileceğini öne sürüyorlar. Kurutma işlemi, yalnızca bu zayıf olan eklemlerin bazılarını korumakla kalmaz, aynı zamanda yumuşak doku hacmi küçüldüğünde hareket aralığı arttığından vücudun güçlü bir bükülmesine de izin verir. Cesetler gömülmeden önce kurutulduğundan, kemikler arasında çok az tortu bulunur veya hiç yoktur. Ayrıca eklemler, kemikleri destekleyen ve eklemlerin çökmesini önleyen toprağın sürekli olarak doldurulmasıyla korunur.

Araştırmacılar, gözlemlenen modellerin, yönlendirilen bir doğal mumyalama sürecinin ürünü olabileceğini öne sürüyorlar. Mumyalama sırasında vücudun manipülasyonu, vücut bütünlüğünü korumak için vücudun yavaş yavaş kuruduğu ve aynı anda, istenen bir pozisyona sıkıştırmak için ip veya bandajlarla desteklenerek daraltılan, uzun bir süre boyunca gerçekleşmiş olmalıydı. İşlem bittiğinde cenazenin taşınması daha kolay olurdu (taze kadavraya göre daha büzüşmüş ve çok daha hafif) ve gömerken görünümünü ve anatomik bütünlüğünü korurdu.


Uppsala University. 3 Mart 2022.

Makale: Peyroteo-Stjerna, R., Nilsson Stutz, L., Mickleburgh, H., & Cardoso, J. (2022). Mummification in the Mesolithic: New Approaches to Old Photo Documentation Reveal Previously Unknown Mortuary Practices in the Sado Valley, Portugal. European Journal of Archaeology, 1-22. doi:10.1017/eaa.2022.3

Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü Yüksek Lisans mezunu. Aynı üniversitede Doktora adayı. İletişim: ermanbu@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login