En yakın kuzenlerimiz Neandertaller bilişsel olarak bizimle aynıydı ve kuşlar, bu denklikte önemli bir rol oynuyordu.
Çoğumuzun zihninde Neandertallerin akılsız yaratıklar olduğuna dair süregelen basmakalıp bir algı var. Ancak, arkeolog Clive Finlayson The Smart Neanderthal (Akıllı Neandertal) adlı çalışmasında, bu algıya meydan okuyor. Finlayson fikirlerini 125.000 ila 30.000 yıl öncesinde Gibraltar Kayası üzerinde ve çevresinde yaşamış Homo neanderthalensis grupları üzerinde yürüttüğü on yıllar süren araştırmaları sonucunda elde ettikleri de dahil çok sayıda arkeolojik kanıta dayandırıyor. Çalışmayı ilginç kılansa, kuşların Finlayson’un öne sürdüğü fikirlerde önemli bir rol oynaması.
(Neandertaller 130.000 Yıl Önce Altın Kartal Yakalıyordu)
1991’den beri Gibraltar Müzesi’nin direktörlüğü yapan Finlayson, çalışmasında, Neandertallere ilişkin arkeolojik kayıtları bu türün hiçbir zaman Homo sapiens’in beyin gücüne erişemediği şeklinde yorumlayan araştırmacıları hedef alıyor.
Neandertallerin, soğuk iklimin Avrupa’nın büyük bir çoğunluğuna tundra şartlarını getirdiği bir zamanda yaşadığına dair kanıtlar bulunuyor, ancak yaygın inanış geçtiğimiz 50.000 ila 70.000 yılda Afrika’yı terk ederek Avrupa’ya gelen modern insanların o dönemde bilişsel becerilerini halihazırda bir veya iki tık yukarıya taşıdığı, bunun da başarı kazanıp nihayetinde Neandertal kuzenlerine karşı galip gelmelerini sağladığı yönünde.
Gibraltar, Neandertallerin coğrafi yaşam aralığının güneybatı kıyısında yer alıyor. Finlasyon’a göre, ekibinin dört temel mağara alanında yaptığı keşifler, bu türün davranışsal repertuarının sanıldığından çok daha gelişmiş ve karmaşık olduğu gösteriyor.
Finlayson, bu bölgede yaşamış Neandertallerin kuzeydeki kuzenlerine nazaran daha geniş bir kaynak çeşitliliğine erişimi olduğunu ve bundan faydalandıklarını söylüyor. Söz konusu kaynaklar arasında zengin bir kuş biyoçeşitliliği bulunduğunu belirten Flayson, hayvan davranışlarından anlamayan bir arkeoloğun Gibraltar’daki Neandertallerin bilişsel anlamda modern insanlarla eşdeğer oluşunu fark edemeyeceğini öne sürüyor.
Soyu tükenmiş en yakın akrabalarımızın ismi, Düssel nehri vadisinde (Tal) kendine ilham arayan 17. yüzyıl Alman şairi Joachim Neander’den geliyor. 1856 yılında, vadide çalışan madenciler yaptıkları kazıda kafatasında alın kemiği olmayan yetişkin bir insan iskeleti ortaya çıkarmıştı. Kimileri bu kemiklerin raşitizmli insanlara ait olduğunu söylemişti. Ancak 1864’te, İrlandalı jeolog William King bunların soyu tükenmiş bir insan akrabası türüne ait olduğunu saptadı.
O tarihten beri, tüm Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu’da H. Neanderthalensis için kapsamlı bir fosil kaydı oluşturuluyor. Modern insan ve Neandertal genomları arasındaki farklılıklar bu iki türün 250.000 ila 500.000 yıl önce ortak bir ataya sahip olduğunu ve birbirleriyle çiftleştiklerini gösteriyor.
(130.000 Yıl Önce Neandertaller Kartal Pençesinden Takı Yapmış)
20. yüzyılın başlarında keşfedilen fosillerin yanlış yorumlanması Neandertallerin kambur bir duruşa sahip olduğu algısıyla ve modern insanla aralarındaki fiziksel farklılıkları abartan hatalı rekonstrüksiyonlarla sonuçlandı. Böylesi rekonstrüksiyonlar “görünümleri bizden farklıysa davranışları da bizden farklıdır” yönünde bir inanışın ortaya çıkmasına yol açtı. Yakın bir tarihe kadar, Neandertallerin hayvani bir yaşama sahip olduğu düşünülüyordu.
Gibraltar’daki mağaralar araştırmacılara bu yakın akrabalarımız hakkında zengin ve kıymetli deliller sundu. 1848 yılında, Forbes’ Quarry’de (geçmişte Neandertale ait olduğu saptanan) bir yetişkin kafatası çıkarılmıştı. 1860’larda, mağaralardan çok sayıda omurgalı fosili ve Avrupa’daki Neandertal fosillerinin yanında bulunanlarla aynı türden taş aletlere rastlanmıştı. 1926’da ise önde gelen arkeologlardan Dorothy Garrod ikinci bir Neandertal fosili (çocuk kafatası) keşfetti.
Finlayson, her ikisi de araştırmacı olan eşi Geraldine ve oğlu Stewart uzun süredir kuş gözlemciliği yapıyor. Tutkuyla zaman ayırdıkları bu uğraşla edindikleri bilgiler Finlayson’un Gibraltar fosilleri üzerine yaptığı araştırmaya ilham vermiş. Atalarımızın ve yakın akrabalarımız kuşlarla etkileşimini vurgulayan araştırma, insan ve Neandertal davranışı hakkında uzun süredir ihmal edilen bir delil kaynağını gözler önüne seriyor.
Neandertaller Gibraltar mağaralarına yerleştiklerinde deniz seviyeleri düşüktü. Hominidler habitatlarını günümüzde görülenden daha geniş bir hayvan çeşitliliğiyle, özellikle de kuşlarla, paylaşıyordu. Hassas kuş kemikleri görece iyi korunmuş mağaraların atmosferinde günümüze kadar ulaşabildiğinden bölgede ele geçirilen fosillerin 160 farklı kuş türüne ait olduğu saptandı. Bu sayı o dönemde tayga çütresi (Pinicola enucleator) ördek, kırmızı gagalı dağ kargası, tarlakuşu, sümsükuşu, kartal ve akbaba da dahil Avrupa’da bilinen kuş türlerinin %30’una denk geliyor.
Finlayson’a göre, kemikler üzerindeki alet izleri Gibraltar’daki bazı kuş türlerinin yendiğini hatta, tartışmaya açık olarak, tüyleri için kullanıldığını gösteriyor. Kuşların farklı şekil, boyut, davranış ve tepkileri olduğunu hatırlatan Finlayson kuşlardan faydalanmanın karmaşık bir bilgi birikimi gerektirdiğini belirtiyor. Finlayson bu bilgi birikiminin modern kuş gözlemcilerininkiyle yarışır düzeyde olduğunu öne sürerek iddiasında bir adım daha ileriye gidiyor.
Finlayson’un ortaya attığı çıkarımların tümü kulağa mantıklı gelmiyor, ancak kuşlara dair delillerin ihmal edildiği konusunda son derece haklı. Finlayson’a göre günlük yaptığımız tekdüze işler bilişsel potansiyelimizi yansıtıyor diye bir kesinlik yok. Finlayson’un Gibraltar’da ele geçirdiği bulgular antropolog Dirk Huffmann ve meslektaşlarının İspanya’daki üç mağaranın duvarlarını süsleyen Neandertallere dair elde ettiği verilerle birleştirildiğinde kuzenlerimiz Neandertallerin bilişsel olarak gelişmiş yanlarını ortaya çıkarıyor.
Elbette tek bir bulguyla ikna edici bir sonuca ulaşılamıyor. İddiaların doğrulanması için Neandertallerin davranışsal özelliklerinin incelenebileceği çok daha fazla alan bulunması gerekiyor.
Akıllı Neandertal: Kuş Yakalama, Mağara Sanatı ve Bilişsel Devrim, Clive Finlayson, Oxford University Press (2019)
You must be logged in to post a comment Login