MS 536 Yılı, Neden İnsanlık Tarihindeki En Berbat Yıldı?

Tarih, berbat zamanlarla dolu. İnsanlık hikâyesinin herhangi bir bölümünü açtığınızda göreceksiniz ki barış ve refah istisnadır; kural değil.

MS 536’dan sonra pek çok büyük medeniyet zor zamanlar geçirdi. C: Pixabay

Evet, bolluk ve nezaket dönemleri de yaşandı, fakat genellikle ya bir şiddet patlamasıyla son buldu ya da yavaşça silinip gitti. Ancak tüm dönemler arasında, yaşamak için en kötü zamanlardan biri özellikle öne çıkıyor: MS 536.

Bu dönem yalnızca kanlı savaşlar ya da şiddetli hastalıklar nedeniyle değil, bir volkanik patlama yüzünden de son derece kasvetliydi. Gökyüzüne püsküren kül ve tozlar, Güneş’i gri bir sisle örterek yeryüzünü karanlığa boğdu.

Tam olarak hangi volkanın bu felakete neden olduğu hâlâ bilinmiyor, ancak uzun süredir El Salvador’daki Ilopango Yanardağı en güçlü aday olarak görülüyordu. Fakat 2018 yılında yapılan bir çalışma, Avrupa’daki buz çekirdeklerinde bulunan ve Avrupa ile Grönland’da da rastlanan volkanik cam parçacıklarıyla kimyasal olarak eşleşen izlere dayanarak, patlamanın İzlanda’da gerçekleştiğini öne sürdü. Hatta bu ‘volkanik kış’ın, 536 ile 540 yılları arasında meydana gelen bir dizi patlayıcı volkanik patlamanın sonucu olduğu da düşünülüyor.

(İlgili: Bira Ne Zaman İcat Edildi?)

Sorumlu her kimse ya da neyse, etkisi büyüktü. MS 538 yılında, Romalı devlet adamı Cassiodorus bir mektubunda şöyle yazdı: “İnsanlar, gökteki olağanüstü işaretler karşısında dehşete düşüyor ve doğal olarak korkuya kapılıyor; yürekleri kaygıyla bu olayların neye işaret ettiğini soruyor. Yıldızların ilki olan Güneş, artık alışıldık ışığını kaybetmiş gibi görünüyor ve mavimsi bir renkte parlıyor.”

“Öğle vakti bedenimizin gölgesini göremememize, Güneş’in büyük gücünün zayıflayıp tükenmesine şaşırıyoruz […] Ay bile, dolunay olduğunda bile, doğal parlaklığından yoksun.”

Dönemin Bizans tarihçisi Procopius da, Orta Doğu’da yaşarken Güneş’in puslu tutulması nedeniyle halk arasında korku yayıldığını yazmıştı.

Bu olaya dair bolca fiziksel ve bilimsel kanıt da mevcut. Danimarka’da kesilen ağaçların, MS 536 civarında yaşanan “şiddetli iklim değişiklikleri” nedeniyle oldukça dar yıllık büyüme halkalarına sahip olduğu görülüyor. Grönland ve Antarktika’daki buz çekirdekleri ise atmosferin bu dönemde asitli tozlarla yoğun şekilde kaplı olduğunu ortaya koyuyor.

Bu karanlık atmosferin ortasında, Kuzey Yarımküre’de sıcaklıklar düştü ve tarım çöktü. Araştırmacılar, MS 536 yılındaki patlamaların, aynı yıl başlayıp MS 540 ve 547’deki diğer patlamalarla pekişen Geç Antik Küçük Buzul Çağının başlangıcı olduğunu düşünüyor.

Yaz sıcaklıkları dünya çapında birkaç derece düştü, küresel iklim altüst oldu. Çin’de yaz mevsiminde kar yağdı, Güney Amerika’da kuraklık baş gösterdi, Orta Doğu’da ise gökyüzündeki ölümcül sis endişeyle karşılandı.

Kaçınılmaz olarak, kıtlık ve sefalet baş gösterdi. İrlanda’daki Gaelic yıllıkları, MS 536 yılında “ekmek kıtlığı” yaşandığını bildiriyor. Aynı dönemde, Mısır’daki Roma limanı Pelusium’da hıyarcıklı veba ortaya çıktı.

Bu olaylar neredeyse 1.500 yıl önce yaşandı, dolayısıyla tüm dünyanın çilesini anlatacak sosyal medya gibi araçlarımız ya da doğrudan belgelerimiz yok. Ancak pek çok tarihçi, MS 536 yılının, insanlık tarihinin özellikle karanlık bir dönemine işaret ettiğini kabul eder – en azından bazı bölgelerde.

Harvard Üniversitesi’nde Ortaçağ tarihçisi ve arkeolog olan Michael McCormick, 2018 yılında Science dergisine verdiği demeçte şöyle diyor: “MS 536 yılı, yaşanacak en kötü dönemlerden biri – belki de en kötüsü – olarak kabul ediliyor.”

Bu küçük buzul çağının başlamasından sadece beş yıl sonra, Justinianus Veba Salgını Akdeniz’e yayıldı. Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nun kalbi olan Konstantinopolis bu salgından özellikle ağır etkilendi ve sonraki onlarca yıl boyunca milyonlarca insan hayatını kaybetti. Her ne kadar imparatorluğun yüzyıllar sonra çöküşünde birçok faktör rol oynamış olsa da, bazı akademisyenler bu felaketin iklim değişikliği ve salgın kombinasyonunun, Bizans’ın altın çağını sona erdiren belirleyici etken olduğunu savunuyor.

Bu dalga etkileri yalnızca Akdeniz’le sınırlı kalmadı. Orta Asya’nın daha serin ve kuru hale gelmesi, göçebe toplulukların meraları kaybetmesine ve doğuya, Çin’e doğru göç etmelerine neden oldu. Bu hareketlilik, göç eden topluluklarla Çin’in kuzeyindeki yerleşik güçler arasında çatışmalara yol açtı. İlginçtir ki, bu bozkır kabilelerinden bazıları daha sonra Doğu Roma İmparatorluğu’yla ittifak kurdu ve birlikte Sasani İmparatorluğu’nun çöküşüne katkıda bulundular.

Ancak MS 536’daki volkanik kış, dünyanın her yerinde kötü sonuçlar doğurmadı. Doğu Roma ve Sasani İmparatorlukları büyük sorunlar yaşarken, Arap Yarımadası daha fazla yağış almaya başladı.

Eski imparatorlukların güçsüzleşmesiyle, biraz daha yeşillenmiş olan Arap Yarımadası, yeni bir gücün yükselmesine sahne olacak koşullara kavuştu. Ve bu güç, gerçekten de yükseldi. Birçok başka etkenle birlikte, Arap İmparatorluğu, 7. yüzyılda dünya sahnesine çıkarak tarihin en güçlü ve etkili güçlerinden biri haline geldi.


IFL Science. 13 Mayıs 2025.

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login