Knossos Antik Kenti Demir Çağ’da Sanılandan 3 Kat Büyüktü

Yunanistan’ın Girit Adası’ndaki Knossos şehrinde yapılan araştırmalar, MÖ 1100-MÖ 600 arasındaki Erken Demir Çağı’nda şehrin sanılandan 3 kat daha büyük olduğunu ve ithal mallar açısından oldukça zengin olduğunu gösterdi.

Keşif, bu muhteşem Bronz Çağı (MÖ 3500-1100) şehrinin yaklaşık 1200 yılında gerçekleşen sosyo-politik sistemin çöküşünden sağ çıktığını, ve hatta kozmopolit bir merkez olarak hızlı bir şekilde büyüdüğünü ve geliştiğini gösteriyor.

Cincinnati Üniversitesi’nden Antonis Kotsonas, Knossos şehrinin “Yunan Bronz Çağı’nın ihtişamlı bir şehri, Girit’in lideri, ve efsanevi Kral Minos’un sarayı ile gizemli labirentin bulunduğu şehir” olduğunu ve bu özellikleriyle Minos kültürünün merkezi olduğunu anlatıyor.

Araştırmacılar şehrin Bronz çağı kalıntıların yüz yıldan uzun bir süredir inceliyordu,. Fakat son çalışmalar Bronz çağı saraylarının çöküşünden sonra, MÖ 11. yüzyıldaki Demir Çağı’nda gerçekleşen kentsel gelişimler üstün yoğunlaştı.

Son on sene içinde Knossos vadisinde Demir Çağı’na tarihlenen büyük miktarda seramik keşfedildi. Kalıntılar daha önce araştırılmayan çok geniş bir alana dağılmıştı. Kotsonas bu bölgede yapılan araştırmanın, Erken Demir Çağı’nda şehrin boyutunun önemli oranda büyüdüğünü ortaya çıkardığını söyledi. Bu dönemde ayrıca Yunanistan anakarası, Kıbrıs, Orta Doğu, Mısır, İtalya, Sardinya ve Batı Akdeniz’den gelen malların hem sayısı hem de kalitesi artmış.

Knossos vadisinin havadan görünüşü (Görsel: Gerald Cadogan).

Kotsonas “Ege’de bu dönemde başka hiçbir yerde bu kadar çok çeşitli ithal mallar bulunmuyor” diyor. Knossos’a ithal edilen mallar arasında bronz ve diğer metaller, takı ve süs eşyaları, ve çanak çömlekler bulunuyordu. Kotsonas bu dönemde statü sembollerinin ölülerle birlikte gömüldüğünü belirterek, mezarlarda bulunan bu malzemelerin o dönemde toplumdaki zenginliği gösterdiğini söyledi.

Arkeolojik materyeller, günümüzde evleri ve mezarları kaplayan tarlalardan toplandı. Kotsonas “Ev ve mezarlık kontekstlerini birbirinden ayırmak, şehrin büyüklüğünü anlamamız, ve yerel topluluğun demografiği ile sosyo-politik ve ekonomik gelişimini belirlememiz için önemli” diye açıklıyor.

“Detaylı analizlerimizin bu erken safhasında bile, bunun yoğun olarak yerleşilmiş bir yerleşim olduğu görülüyor. Yerleşim Knossos vadisinin merkezinden, en azından akropol tepesinin doğu yamacına, Kairatos nehrine, Vlychia deresinden de Kephala tepesi ve Minos sarayının ortasına doğru uzanıyor” diyor Kotsanas.


“Archaeological Discovery Yields Surprising Revelations about Europe’s Oldest City”, University of Cincinnati News, 6 Ocak 2016

Robert Kolej’de okuduktan sonra, Kanada-McGill Üniversitesi’nde Antropoloji ve Klasik Tarih bölümlerini bitirdi. Koç Üniversitesi’nde Tarihöncesi Arkeoloji alanında yüksek lisans yaptı. 2015-2017 yılları arasında İstanbul’daki Pera Müzesi’nde koleksiyon sorumlusu olarak görev yaptı. Şu anda A.B.D.’deki Notre Dame Üniversitesi’nde doktora yapıyor.

You must be logged in to post a comment Login