Kitlesel yok oluşlardan kurtulan memeliler, önceden düşünüldüğü gibi genel yiyiciler değil, belirli yiyecekler için uzmanlaşmış hayvanlardı.
66 milyon yıl önce bir asteroit Dünya’ya çarptığında, yıkıcı bir kitlesel yok oluşa yol açtı. Birkaç kuş dışında dinozorlar ve birçok memeli yok oldu. Ancak bazı küçük memeliler hayatta kaldı ve bugün yaşayan tüm memelilerin temelini oluşturdular.
Onlarca yıldır bilim insanları, zorlu dönemlerden (kitlesel yok oluşlar gibi) sağ kurtulan memelilerin ve onların akrabalarının, hemen hemen her şeyi yiyebilen ve hayatın onlara sunduğu her şeye uyum sağlayabilen genel yiyiciler oldukları için bunu başardıklarını varsaydılar.
Şimdi ise birden fazla kitlesel yok oluş yoluyla memeli soy ağacı üzerinde yapılan yeni bir çalışma, hayatta kalan türlerin bilim insanlarının düşündüğü kadar “genelci” olmadığını ortaya çıkardı: bunun yerine, yeni ve farklı özelliklere sahip olmak bir felaketin ardından başarılı olmanın anahtarı olabilir.
(İlgili: Amerika’nın Son Primatının Gizemli Kökenleri Ortaya Çıkıyor)
Çalışmanın kıdemli yazarı Ken Angielczyk, “‘Uzmanlaşmamış olanın hayatta kalması’ fikri 1800’lü yıllara kadar uzanıyor ve genel kanı, genelleşmiş hayvanların neslinin tükenme ihtimalinin en düşük olduğu yönünde. Ancak daha sık hayatta kalanların, sonraki nesillerle karşılaştırıldığında geriye dönüp bakıldığında yalnızca genelleşmiş göründüklerini gördük. Aslında hayatta kalmalarına yardımcı olabilecek ve evrimsel esneklik sağlayabilecek yeni özelliklere sahip, kendi zamanlarına göre oldukça gelişmiş hayvanlardı.” diyor.
Çalışmanın ortak yazarı Spencer Hellert, “Daha önce düşünülen şey, ne zaman yeni bir memeli grubu evrimleşse, küçük bir genelci hayvan olacağı yönündeydi, çünkü felaket geldiğinde bunlar asla pes etmezler; herhangi bir yere saklanabilirler, etrafta ne varsa yiyebilirler. Kitlesel bir yok oluştan sağ kurtulan memeli türü, yalnızca bambu yiyebilen panda gibi uzmanlaşmış hayvan olmayacaktır.” diyor.
David Grossnickle tarafından 2019’da yapılan araştırma, küçük böcek yiyen memelilerin, nasıl dinozorları öldüren yok oluş olayı gibi zor zamanlarda hayatta kalan soylar olduğunu ve öncü olarak işlev gördüklerini gösterdi. Grossnickle, şimdi ise önceki hayvanların ve onların atalarının aynı modeli takip edip etmediğini araştırmak için yeni çalışmada Hellert ve Angielczyk ile temasa geçti.
Hellert, memelilerin hayatta kalan son üyeleri olduğu bir hayvan grubu olan sinapsidlerin devasa bir soy ağacını oluşturdu. Bu aile ağacı şimdiye kadar üretilmiş en büyük fosil ağaçlardan biri ve bilim insanlarının bu grup için oluşturduğu önceki tüm aile ağaçlarını hesaba katıyor. Bu yöntem, yalnızca birkaçını seçip bunları birbirine yapıştırmak yerine, çok sayıda soy ağacından gelen bilgileri özetlemenin daha resmi, titiz ve tekrarlanabilir bir yolunu içeriyordu.
Angielczyk, “Devasa bir soy ağacı ve hayvanların öğünleri ve vücut oranları hakkında geniş ayrıntılar olmadan bu teoriyi doğrulayamazdık. Daha sonra sinapsidlerdeki beş ana evrimsel yayılım yoluyla, birkaç türün daha fazla çeşitliliğe ayrıldığı zaman zaman içinde neler olduğuna baktık. Yeni bir felaket bu türün çoğunun neslinin tükenmesine yol açtığında süreç tekrarlanmıştı.” diyor.
Ortak yazarlar Christian Kammerer ve Graeme Lloyd’un da aralarında bulunduğu araştırmacılara göre sinapsid evriminin hikayesi, “küçük ve uzmanlaşmamış olanın hayatta kalması” hikayesi değildi. Bazı noktalarda hayatta kalanlar daha büyük sinapsidlerdi ve kazananlar yalnızca genel böcek yiyiciler değildi.
Grossnickle, “Oldukça şaşırdık; memeli yayılımının bu küçük böcek öldürücülerden daha büyük taksonlara tekrar tekrar geçtiği oldukça iyi biliniyor, bu yüzden sinapsid tarihinde geri gittiğimizde bunu görmeyi bekliyordum. Ve geri gittiğimizde bu kalıp kaybolmaya başladı.” diyor.
Kitlesel yok oluşlardan sağ kurtulanlardan bazıları ilk başta uzmanlaşmamış gibi görünse de, daha yakından yapılan analizler onların daha yeni, daha özgün özelliklere sahip olduğunu ortaya çıkardı. Örneğin dinozorların zamanından kalma birçok memelinin avını kesmeye uygun dişleri vardı. Birkaçının havan ve tokmak gibi davranan diş yapıları vardı ve sadece kesmenin yanı sıra öğütme de yapabiliyorlardı. Bu “daha meraklı” diş, daha az gıda bulunmasının olduğu zor zamanlarda bir avantaj olabilirdi, çünkü bu daha uzmanlaşmış diş yapısı onların daha geniş çeşitlilikte gıda yemesine olanak tanıyacaktı.
Bu bulgular, yalnızca bambu yiyen pandalar gibi aşırı uzmanlaşmış hayvanların, daha geniş çeşitlilikte yiyecekleri yiyebilen rakunlar gibi daha genel türlere göre yok olma tehlikesine karşı daha az savunmasız olduğu anlamına gelmiyor. Bunun yerine çalışma, kitlesel yok oluşu atlatan memeli akrabalarının önceden varsayıldığı kadar ‘genelci’ olmadığını gösteriyor.
Grossnickle, “Yeni diş özellikleri veya farklı gıda maddelerini parçalamada biraz daha iyi çalışan çeneler gibi yeni özelliklere sahip hayvanlar, mevcut eski soylar tükenene kadar ekolojik açıdan kontrolü ele alamaz. Bu eski gruplardan bazılarını yok etmek için genellikle dinozorları öldüren gibi bir yok oluş olayına ihtiyaç duyarsınız ve bu, daha meraklı hayvanların varlığını sürdürmesine ve çeşitlenmesine olanak tanır.” diyor.
Araştırmacılar, çalışmalarının sonuçlarının, bilim insanlarının evrimin nasıl işlediğine dair anlayışları üzerinde daha geniş anlamlara sahip olduğunu söylüyor. Angielczyk, “Evrimsel çeşitliliğin atalarının tipik olarak sahip olduğu tutarlı bir dizi özellik olup olmadığını gerçekten bilmiyoruz” diyor.
“Memelilerin ve bunların eski akrabalarının çeşitliliğinde bu karmaşıklığı görmemiz, memelilerdeki durumun bir istisna mı yoksa olağan bir durum mu olduğunu görmek için diğer grupları incelememiz gerektiği anlamına geliyor.”
Field Museum. 5 Ekim 2023.
Makale: Hellert, S.M., Grossnickle, D.M., Lloyd, G.T. et al. (2023). Derived faunivores are the forerunners of major synapsid radiations. Nat Ecol Evol 7, 1903–1913.
You must be logged in to post a comment Login