Endonezya’daki Gunung Padang, eski dönemlerden bilinmeyen gelişmiş bir uygarlığın eseri miydi, yoksa sadece bir yanardağ mı?
Gunung Padang, Batı Java, Endonezya’da sönmüş bir yanardağın tepesinde yer alıyor. Bu güzel tepe, son zamanlarda, Mısır piramitlerinden binlerce yıl önce uzun süredir kayıp olan bir uygarlık tarafından inşa edilmiş özenli bir piramit olduğunu öne süren cesur teorilerin odak noktası oldu. Ancak bu fikir her ne kadar cazip olsa da, son derece zayıf kanıtlara dayanıyor.
Yöredeki dilde ‘aydınlanma dağı’ anlamına gelen Gunung Padang, gerçekten de uzaktan bakınca bitki örtüsüyle kaplanmış piramit şeklinde bir tümsek gibi görünüyor. Biraz daha yakından bakıldığında ise durum daha da ilginç bir hal alıyor: tepenin üst kısmının yüzlerce sütun benzeri volkanik kaya ile serpiştirilmiş bir dizi terasa ayrıldığını görebilirsiniz.
İnsanlar Gunung Padang’ı binlerce yıldır ziyaret ediyor ve kullanıyor. Endonezya Ulusal Arkeolojik Araştırma Merkezi ve Bandung Arkeoloji Merkezi tarafından bölgede bulunan ve MÖ 45 ile MS 22 yılları arasına tarihlenen çanak çömlek parçaları da bunu doğruluyor.
(İlgili: Arkeolojinin Gözünden ‘Kadim Uygarlıklar’ Belgeseli)
Ancak eski insanların tepeyi binlerce yıldır kullandığını iddia etmek başka bir şey, tüm bölgenin binlerce yıl önce gelişmiş bir uygarlık tarafından yapay olarak inşa edildiğini öne sürmek bambaşka bir şey.
Geçtiğimiz Ekim ayında, arkeologlar Archaeological Prospection dergisinde Gunung Padang’ın en az 9.000 yıl önce inşa edilmiş antik bir piramit olduğunu ve yapının bazı bölümlerinin 25.000 yıllık olduğunu iddia eden bir makale yayınladılar. Hatta yaptıkları taramaların tepenin içinde gizli odaların varlığına işaret ettiğini söylediler.
Araştırma yazarları, “İnsan uygarlığının ve ileri inşaat tekniklerinin gelişiminin yalnızca erken Holosen’in sıcak döneminde veya Neolitik dönemin başlangıcında, yaklaşık 11.000 yıl önce tarımın ortaya çıkmasıyla birlikte ortaya çıktığı yönündeki geleneksel inanca meydan okuyor” diye yazdılar.
“Bununla birlikte, Gunung Padang ve Göbekli Tepe gibi diğer alanlardan elde edilen kanıtlar, gelişmiş inşaat uygulamalarının tarım belki de henüz icat edilmemişken zaten mevcut olduğunu gösteriyor” diye eklediler.
Bu çalışma, birçok medya kuruluşunun ilgisini çekmiş olsa da, akademik çevrelerde pek hoş karşılanmadı. Mart 2024’te dergi, “jeofizik, arkeoloji ve radyokarbon tarihleme konularında uzman üçüncü taraflarca dile getirilen endişelerin” üzerine makaleyi geri çekti.
Araştırmanın hakemli inceleme sırasında tespit edilemeyen başlıca sorunu, makalenin yanlış bir şekilde insan yapımı bir özelliğin parçası olduğunu öne sürdüğü toprak örneklerinin tarihlendirilmesiyle ilgiliydi.
“Westminster Sarayı’na gidip yerin 7 metre altına bir karot bıraksanız ve bir örnek toprak çıkarsanız, bunun 40.000 yıllık olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat bu, Westminster Sarayı’nın 40.000 yıl önce eski insanların inşa ettiği anlamına gelmez. Sadece aşağıda 40.000 yıllık karbon olduğu anlamına gelir. Cardiff Üniversitesi’nde arkeolog olan Flint Dibble, 2023 yılında verdiği bir demeçte, şimdi geri çekilmiş olan makale hakkında yorumda bulunarak, bu makalenin yayınlanmış olması olağanüstü” dedi.
Raporun bazı bölümlerinin, Dünya’nın 12.000 yıl önce uzun süredir var olmayan bir uygarlığa ev sahipliği yaptığı yönündeki asılsız fikri savunmasıyla tanınan İngiliz yazar Graham Hancock tarafından düzeltildiği bildirildi. Hatta Hancock, birçok uzmanın “sözde arkeoloji” olarak kınadığı Netflix dizisinin ilk sezonunda Gunung Padang’a yer verdi.
Programda da belirttiği gibi, alandaki sütun benzeri kayaların çoğu, insan eliyle yapılmış bir yapının düşmüş sütunları veya basamakları olarak yanlış yorumlanabilecek keskin açılara sahip. Ancak, volkanik yanardağların bunun gibi tuhaf jeolojik oluşumlar üretebildiği çok iyi biliniyor. “Sütun şeklinde eklemlenme” olarak bilinen bu olgu, İngiltere kıyılarından Wyoming’deki Devils Kulesi ‘ne kadar gezegenin dört bir yanında doğal dünyada görülüyor.
Ayrıca, yüzey kayalarının gömülü ana kaya ile benzer tür ve bileşimde olduğu ve volkanizma yoluyla doğal bir oluşum sürecine işaret ettiği de tartışılıyor.
Gunung Padang’ın karşı karşıya olduğu başlıca zorluklardan biri tropikal ortamı. Küf ve çürüme için ideal olan nemli ve sıcak ortamın yanı sıra sağanak yağmura maruz kalan arkeolojik kalıntılar tropikal bölgelerde pek de iyi sonuç vermiyor. Bu durum, özellikle Gunung Padang gibi, arkeologların neyin doğal neyin insan marifetiyle yapıldığını deşifre etmek zorunda olduğu yerlerde kazı çalışmalarını zorlaştırabiliyor.
Gunung Padang şüphesiz daha fazla arkeolojik kazı yapılmayı hak ediyor ve bilimsel çalışmaların bölgeye ilişkin daha büyüleyici bilgiler ortaya koymayacağını hayal etmek zor. Ancak, bu tepenin insanlık tarihini radikal bir şekilde yeniden yazabileceğine dair her türlü öneri sağlıklı bir şüphecilik dozuyla ele alınmalı.
IFL Science. 22 Ekim 2024.
You must be logged in to post a comment Login