Yapılan araştırma, evcil atların Anadolu’ya doğru MÖ 2000 yılı itibariyle tahminen Avrasya steplerinden getirildiklerini gösteriyor.
Paris, Jacques Monod Enstitüsü’nde yapılan paleogenetik araştırmada, Erken Neolitik Dönem’den Demir Çağı’na kadar 9.000 yıllık bir zaman dilimini kapsayan atgiller familyasına ait arkeolojik kalıntıların analizi at evcilleştirme sürecinin diğer bölgelerden bağımsız bir şekilde Anadolu’da gerçekleşmediğini gösteriyor.
MÖ yaklaşık 5.500 yıl önce gerçekleşen atların evcilleştirilmesi eski dünyanın en önemli teknolojik gelişmelerinden biri olarak kabul ediliyor. Atların ulaşımda devrim yaratıp ticaret yollarını, savaşları ve göçleri etkilemesi ile dünya üzerindeki politik, ekonomik ve sosyal ilişkiler değişime uğradı.
(Günümüz Atları, Arap ve Türkmen Atı Soylarından Geliyor)
Arkeolojik ve genetik analizler evcil atların kökenin Orta Asya bozkırlarına ait olduğunu ve sonra Doğu Avrupa ve Güneybatı Asya’ya yayıldıklarını öne sürüyor. Özellikle Kazakistan’daki Botai avcı-toplayıcıları kültüründen elde edilen veriler MÖ 4. binyılda gem kullanımı, süt sağımı ve TRPM1 post rengi geni için seçildiğine dair kanıtları sunuyor.
Antik at genomları üzerine yapılan yakın zamanlı bir çalışma ise modern evcil atların Orta Asya’dan geldiği görüşüne karşı çıktı çünkü Botai atlarının ataları Kuzeydoğu Asya Przewalski atlarından geldiği gösterildi. Başka bir çalışmada ise ikinci bir evcilleştirme merkezinin İber Yarımadası olabileceği ihtimalini öne sürüp İber yaban atlarının, modern atların genomunda herhangi bir iz bırakmadan neslinin tükendiğini gösterildi.
Bu görüşlerin yanında modern atların evcilleştirilme merkezi olarak öne sürülen iki bölge daha var: Karadeniz-Hazar stepleri (Pontus stepleri) ve Anadolu. Bu bölgelerin evcilleştirme merkezi olduğunu öne süren ve uzun süredir gündemde olan hipotezlere rağmen bu süreçteki rolleri yeterli bir şekilde incelenemedi.
Anadolu’daki evcil atların kökeni oldukça karmaşık bir arkeolojik bulmaca halinde. Yazıtsal, ikonografik ve arkeozoolojik veriler MÖ 3. binyılın sonlarına doğru evcil atların civardaki dağlardan Mezopotamya’ya geldiğini öne sürüyor. Avrasya bozkırlarındaki at evcilleştirilmesinin MÖ 4. veya belki de 5. binyılda başlamış olabileceği için Güneybatı Asya atlarının bu erken evcil atlardan gelmiş olabilecekleri uzun süredir tartışılıyor.
(Moğolistan’ın Göçebe At Kültürünün Kökeni 3200 Yıl Öncesine Dayanıyor)
Diğer bir hipotez ise evcil atların Mezopotamya’ya ulaşmasında Anadolu’nun merkezi bir rolü olduğu ve ilk evcil atlara Anadolu’dan bir katkı olduğu. Arkeolojik veriler yaklaşık 12.000 ila 11.000 yıl önce Holosen dönemin başlarından beri yaban atlarının ve bazı yaban eşeği türlerinin geniş bir şekilde yayıldığını gösteriyor. İnsan-at ilişkileri ise MÖ 9. binyıldan 2. binyıla kadar devam etmesi Anadolu yabani atlarının evcil atlar için bir kaynak sağlayabileceği hipotezini ortaya koyuyor. Fakat yabani ve evcil atları birbirinden ayıracak yeterli osteomorfolojik kriterlerin bulunmaması ise bu hipotezin test edilmesini uzun zamandır engelliyor.
Paris Üniversitesi, Jacques Monod Enstitüsü’nün Paleogenomik laboratuvarında Science Advances’de yayımlanan yeni makalenin kıdemli yazarı Dr. Eva-Maria Geigl liderliğinde yürütülen araştırmada ise MÖ 9000 ila MS 1000 yılları arasını kapsayan Anadolu ve güney Kafkasya’dan 100’den fazla atgiller familyasına (Equidae) ait örnek analiz edildi. Yapılan analizler birçok arkeolog ve arkeozoolog ile işbirliği içerisinde incelendi.
Arkeolojik kazılardan atgiller familyasına ait kalıntıların morfolojik sınıflandırılması ile mitokondriyal DNA, Y kromozomu ve otozomal DNA belirteçlerinin (marker) paleogenetik analizi yapıldı.
Anadolu’nun yabani ve evcil atları
Araştırmacılar erken ve orta Holosen dönemden beri, yani yaklaşık 11.000 yıldır insanlar tarafından faydalanılan Anadolu yaban atlarına has anneden gelen (maternal) atasal soy gruplarını saptamayı başardılar. Fakat, yerel popülasyonun genetik yapısındaki değişimin, kademeli bir süreci yansıtmadığını ve hatta yaklaşık MÖ 2000 yılından sonra yerel olmayan ve hala günümüz evcil atları ile aynı çeşitlilikteki bir yapıya doğru ani bir geçiş süreci olduğunu tespit ettiler. Aynı zamanda ithal edilen atlara ait post renklerinin yerel yaban atlarında bulunmadığını gösterdiler. Bu sonuçların tümü bu bölgede bağımsız bir at evcilleştirilmesinin yaşanmadığını kanıtlar nitelikte.
Eva-Maria Geigl “Arkeolojik at kalıntılarını genotipleme stratejimiz Anadolu’da yerel bir at evcilleştirilme sürecinin yaşanıp yaşanmadığı sorusunu aydınlatmak amaçlı tasarlandı. Sonuçlarımız evcil atların Kafkasya ve Anadolu’ya doğru MÖ 2000 yılı itibariyle tahminen Avrasya steplerinden getirildiklerini gösteriyor.” şeklinde açıklıyor.
Bu sonuçlar aynı zamanda MÖ yaklaşık 4500’dan önce Anadolu yerel at popülasyonlarında sadece iki mitokondriyal haplogrubun bulunmasına dayanıyor yani anne soyundan aktarılan mitokondriyal DNA varyasyonları filogenetik açıdan iki grupta toplanıyor. Bugüne kadar bu haplogruplara Avrasya’nın herhangi bir yerinde eş zamanlı veya daha eski bir bağlamda rastlanılmadı.
Makalede elde edilen sonuçlara göre Anadolu, taşıdıkları bu haplogruplara göre genetik olarak ayırt edilebilen bir yaban atı popülasyonuna ev sahipliği yaptı. Aşıklı Höyük (Erken Neolitik), Köşk Höyük (Neolitik/Kalkolitik) ve Çadır Höyük (Geç Kalkolitik/Erken Bronz Çağı) ise bu yerel yaban atlarını barındıran yerleşim alanlarından bazıları.
Evcilleştirilen türlerde yeni renk desenlerinin görülmesi oldukça yaygın. Bu durum ise arkeolojik kalıntıların evcil bir hayvana ait olup olmadığını tespit etmeğe yardımcı olan genetik belirteçleri sağlıyor. Bu yüzden Bronz Çağı atlarında görülmeye başlanan post rengi çeşitliliği, evcilleştirme sürecinin erken evresi ile ilişkilendiriliyor.
Araştırma grubu 25 Bronz Çağı ve sonrası döneme ait attan post rengi tayini etti. Post rengi ve desenleri bu atlardan yedisi için yabani tip doru (bay); bir at için doru sabino (bay sabino); sekiz at için kestane (chestnut) renkli post; iki at için kestane tobiano alacalı (chestnut tobiano); iki at için kestane gümüş (chestnut silver); iki at için leopar; iki at için siyah; bir at ise doru tobiano (bay tobiano) şeklinde belirlendi.
Anadolu ve Kafkasya’dan Bronz Çağı atları, Avrasya steplerinde evcilleştirilme sırasında seçilime uğradığı düşünülen kestane, siyah ve gümüş gibi post rengi varyasyonlarına sebep olan mutasyonları taşıyorlar. Bu yüzden Bronz Çağında Anadolu’ya getirilen evcil atların büyük bir kısmının kuzey Avrasya’daki bulunan soylardan ithal edildiği sonucuna varılıyor.
Atgiller familyasının diğer bireyleri
Orta Anadolu’da bulunan Çadır Höyük’te Erken Demir Çağına ait yaklaşık 3.000 yıllık kalıntılarının dişi at ve erkek eşek melezi olan bir katıra ait olduğunu tespit ettiler. Yaban eşekleri Anadolu’da yerel bir tür olmadıkları için bu katırın babası evcil bir eşek olmalı. Bu durum annesi için de geçerli çünkü katır yerel olmayan bir maternal soya sahip.
Çalışmada atlara ek olarak zamanında Anadolu’da yaşayan ve Asya yaban eşeğinin (hemione) bir alt türü olan Avrupa yaban eşeğinin, E. Hemionus hydruntinus, Neolitik, Kalkolitik ve Bronz Çağı sırasında yerel insanlar tarafından avlandığına dair kanıtlar da sunuldu. Fakat osteolojik açıdan bu türü belirlemek pek mümkün olmadığı için genetik verilere ihtiyaç var. Veri tabanlarındaki Anadolu’da bulunan Avrupa yaban eşeğine (hydruntine) ait en eski tarihler MÖ 2200. Yani sonuçlar Son Bronz Çağı sırasında bu türün neslinin tükendiğini öne sürüyor ve bu tarihler yerel yaban atlarının da en son görüldüğü zamana denk geliyor.
Geigl, “Sonuçlarımız, Anadolu’nun evcil at soylarının ilk defa ortaya çıktığı bir bölge olmadığını güçlü bir şekilde gösteriyor. Yerel olmayan mitokondriyal soyların ve post rengi mutasyonlarının Kafkasya’nın güneyinde ve orta Anadolu’da eşzamanlı görülmesi, tahminen Karadeniz’in kuzeyindeki Avrasya steplerinden evcil at rotasının Kafkaslar üzerinden olduğu lehinde.” şeklinde elde ettikleri sonuçları özetliyor.
“Fakat bir yandan diğer bölgelerde de görüldüğü gibi yerel soyların ithal edilen evcil at sürülerine dahil edildiğini ve aynı zamanda katır üretmek için yerel eşekler ile melezleştirildiklerini görüyoruz.”
Makale: S. Guimaraes, B. S. Arbuckle, J. Peters, S. E. Adcock, H. Buitenhuis, H. Chazin, N. Manaseryan, H.-P. Uerpmann, T. Grange, E.-M. Geigl. (2020). Ancient DNA shows domestic horses were introduced in the southern Caucasus and Anatolia during the Bronze Age. Sci. Adv. 6, eabb0030.
You must be logged in to post a comment Login