Popüler kültür, buğulu gözlü firavunların ve kraliçelerinin görüntüleriyle dolu. Eski Mısırlılar dayanılmaz bir şekilde kendini beğenmiş miydi, yoksa sadece kendi değerlerimizi onlara mı yansıtıyoruz?
Londra’nın merkezindeki Two Temple Place’in Neo-Gotik konağında düzenlenen eski bir sergi olan Beyond Beauty’de, eski Mısırlıların dayanılmaz derecede kibirli olduğunu düşünebilirsiniz. Britanya’nın bölgesel müzelerinin gözden kaçan koleksiyonlarından alınan 350 teşhirin çoğu, şu ya da bu türden güzellik ürünleri dediğimiz şeylerden oluşuyor.
Sergide, bakır alaşımından veya daha nadiren gümüşten yapılmış küçük taraklar ve el aynaları, göz makyajı için yeşil malakit ve sürme gibi mineralleri öğütmek için kullanılan, hayvanlara benzetilerek oyulmuş silttaşı paletler mevcut.
(İlgili: Eski Mısır’daki Sürme Tarifleri Düşünülenden Daha Çeşitliydi)
Sergide makyaj malzemelerinin yanı sıra merhemlerin ve parfümlerin saklanabileceği çeşitli boyutlarda soluk kalsit kavanozlar ve kaplar da mevcut. Ayrıca, eski Mısırlıların yaygın olarak uzun takma saç ve peruk kullandığını düşündüren bir insan saçı parçası da var.
Ve elbette, hasıra sarılmış küçük bir çocuğun mezarında bulunan, haşhaş başı şeklinde akik kolyelerle süslenmiş bir dizi boncuk da dahil olmak üzere Mısır mücevherlerinin çok sayıda çarpıcı örneği var.
Anlaşılan her iki cinsiyetten eski Mısırlılar, görünüşlerine rötuş yapmak için büyük çaba sarf ettiler. Üstelik bu, hayatta olduğu kadar ölümde de geçerliydi: tipik olarak kartonaj* mumya maskeleri ve tahta tabutlar üzerine boyanmış dramatik siyah ana hatlarla vurgulanan düzenli yüz hatlarına ve belirgin gözlere sahip pürüzsüz, sakin yüzler.
Yine de, modern arkeologlar için eski Mısır’daki güzellik ürünlerinin her yerde bulunması bir bilmece yaratıyor:
Bir yandan, eski Mısırlıların, bugün bizim kapıldığımız gibi, dış görünüşe kapılmış olmaları mümkün. Aslında, belki de bugün güzelliği nasıl algıladığımızın şablonunu bile oluşturuyorlar.
Ancak diğer yandan, kendi değerlerimizi temelde farklı bir kültüre yansıtma riski var. Eski Mısır’da kozmetik ürünlerin önemi, sadece çekici görünmek için duyulan anlamsız arzunun ötesine geçmiş olabilir mi?
“Makul derecede seksi”
Artık birçok arkeolog buna inanıyor. Günümüzde buğulu göz makyajı için ilham kaynağı olan ve eski Mısır’da yaygın olarak kullanılan sürmeli göz makyajına bakalım. Son bilimsel araştırmalar, temelini oluşturan toksik, kurşun bazlı mineralin, gözlerden gelen nemle karıştırıldığında antibakteriyel özelliklere sahip olabileceğini düşündürüyor.
Ek olarak, göz çevresine yoğun sürme sürmek, Güneş’ten gelen parlamayı azaltmaya yardımcı olabilirdi. Başka bir deyişle, eski Mısır’da hem erkeklerin hem de kadınların göz makyajı yapmak istemelerinin basit, pratik nedenleri vardı.
Diğer eski Mısır ‘güzellik ürünleri’ de farklı değildi. Peruklar bit riskini azaltmaya yardımcı oldu. Mücevheratın güçlü sembolik ve dini önemi vardı. Dansçı kızlar ve seks işçileri zührevi hastalıklara karşı önlem olarak kalçalarına dövme yaptırırdı.
Yukarı Mısır’daki Abydos’ta bulunan erotik bir dansçıyı betimleyen pişmiş topraktan bir kadın figürü, dövmeleri temsil etmesi gereken girintilerle süslenmişti. Tabii ki, eski Mısır’da dövmelerin muhtemelen dekoratif bir amacı vardı.
Ancak koruyucu bir işlevi de olabilir. Yeni Krallık döneminde, dans eden kızların ve fahişelerin, zührevi hastalıklara karşı bir önlem olarak, kötülüğü savuşturan cüce tanrı Bes’in görüntüleriyle kalçalarına dövme yaptıklarına dair kanıtlar var.
Mısırbilimci Joyce Tyldesley, “Mısırlıların kendilerinin ‘güzel’ olarak anladıkları şeyi ne kadar çok anlamaya çalışırsam, o kadar kafa karıştırıcı hale geliyor, çünkü her şeyin iki amacı var gibi görünüyor. Eski Mısır söz konusu olduğunda, ‘güzellik’in doğru kelime olup olmadığını bilmiyorum.” diyor.
Konuyu daha da karmaşık hale getirmek için, seçkin eski Mısırlıların kendilerini basmakalıp “güzel” bir tarzda sundukları genel kuralın dikkat çekici istisnaları var.
Orta Krallık firavunu III. Senwosret’in resmi portresini düşünün. Çıplak gövdesi atletik ve genç olmasına rağmen – önceki kraliyet portreleriyle uyumlu olarak idealize edilmiş – yüzü kaygılı ve çatlaklarla dolu. Üstelik kulakları, modern izleyicilere komik bir şekilde büyük görünüyor – erkek güzelliğinin pek de bir özelliği olmadığını düşünürsünüz.
Yine de, eski Mısır’da bu etki komik olmazdı. Manchester Üniversitesi’nde kıdemli öğretim görevlisi olan Tyldesley, “Eski Krallık’ta krallar tanrı-krallardı” diye açıklıyor. “Fakat Orta Krallık tarafından, [Senwosret gibi] krallar işlerin ters gidebileceğini fark ettiler, bu yüzden biraz endişeli görünüyorlar.”
“Koca kulaklar bize bu kralın insanları dinleyeceğini söylüyor” diye ekliyor. “Portresini tam anlamıyla alıp böyle göründüğünü söylemek yanlış olur.”
Nil’in kraliçesi
Öyleyse neden eski Mısır’ı cazibe ve güzellikle ilişkilendirmeye devam ediyoruz? Bunun iki ünlü Mısır kraliçesi Kleopatra ve Nefertiti’nin ölümden sonraki yaşamlarından kaynaklandığına inanan Tyldesley, “Eski Mısır uygarlığını hâlâ çok baştan çıkarıcı buluyoruz.” diye ekliyor.
Roma’nın Mısır’ı fethinden sonra, Kleopatra bir güzellik örneği olarak biliniyor. Bu arada, 1912’de, şimdi Berlin’deki Mısır Müzesi’nde bulunan Nefertiti’nin ünlü boyalı büstünün keşfi, firavun Akhenaten’in az bilinen bir karısını antik dünyanın bir poster kızına dönüştürdü.
Yine de, Kleopatra’nın biyografisini yazan ve Nefertiti hakkında bir kitap araştıran Tyldesley, bu iki Mısır kraliçesinin şimdi cinsellik sembolü olarak yankılanmasında bir ironi olduğunu söylüyor.
Tyldesley, “Kleopatra bize eski Mısırlı kadınların hepsinin güzel olduğu fikrini verdi, ama aslında onun neye benzediğini bilmiyoruz.” diyor.
Tyldesley, Kleopatranın resminin bulunduğu sikkelerden şöyle bahsediyor: “Kleopatra’nın büyük bir burnu, çıkıntılı bir çenesi ve kırışıklıkları vardı – çoğu insanın güzel dediği şey değil. Sikkelerde kasten böyle göründüğünü iddia edebilirsiniz, çünkü özellikle kadınsı değil, sert görünmek istiyordu. Ama onunla hiç tanışmamış olan Plutarch bile, güzelliğinin görünüşünde değil, canlılığında ve sesinde olduğunu söylüyor. Yine de onun güzel olduğuna ve Elizabeth Taylor gibi görünmesi gerektiğine karar verdik. Kleopatra’nın kendisinden ziyade Kleopatra fikrinin bizi etkilediğini düşünüyorum.”
Nefertiti’ye gelince, Tyldesley büstünün eski Mısır sanatına özgü olmadığına dikkat çekiyor: “Bütün sıvaları olduğu ve renkli olduğu için alışılmadık bir heykel – sahip olduğumuz birçok sanat eseri bundan daha basmakalıp ve daha az kişisel görünüyor.”
Ayrıca, büstün Berlin’de açıldığı an – 1923’te – onun resepsiyonu için çok önemliydi. Geçen yıl Tutankamon’un mezarının keşfedilmesinin ardından ‘Mısır çılgınlığı’ gündemdeydi ve Nefertiti’nin köşeli, geometrik görünümü modaya uygun bir zevkle çınladı. Tyldesley, “Çok modern görünümlü, çok Art Deco” diyor. “Yani herkes ondan hoşlanıyor gibiydi. Nefertiti’nin güzel olduğunu düşünmeyen birini bulmak zor.”
20’li yıllarda Nefertiti’nin büstü de onu bir yıldıza dönüştürmek için kitle iletişim araçlarının gücünden yararlandı. Tyldesley, “Yüz yıl önce gazeteler veya sinema olmasaydı bunlar olmazdı.” diyor. “Bir müzeye giderdi ve kimse onların yaptığı yaygarayı yapmazdı.” Duraklıyor. “Nefertiti’nin Berlin’de büyük bir keşif olarak sergilenmesinin gerçekten gördüklerimizi etkileyip etkilemediğini merak ediyorum. Ne de olsa güzellik, bildiğimiz gibi, bakanın gözündedir.”
*Mısır’da mumyaların maske ve tabutlarının yapıldığı, tutkallı keten veya papirüsten oluşan malzeme
BBC. 4 Şubat 2016.
You must be logged in to post a comment Login