Bir T. rex ve Triceratops’un, savaşırken ölmüşler gibi birbirine karışmış ve iyi korunmuş halde bulunan fosili, Kuzey Carolina Müzesi tarafından satın alındı.
On yıldan fazla bir süredir paleontologlar, dünyanın en ünlü iki dinozoru olan Tyrannosaurus rex ve Triceratops’un iskeletlerini koruyan tek bir fosil hakkında tahminde bulunuyorlar. Dinozorların kemikleri, yaşadıkları zamandaki gibi anatomik bir düzende duruyor ve neredeyse iç içe geçmiş.
Bu örnek, şimdiye kadar bu türe dair bulunanların en iyileri arasında. “Düellocu Dinozorlar” lakaplı çift, paleontolojik bir gizeme sahip: Hayvanlar tesadüfen mi birlikte gömüldü? Belki de aynı nehir kıyısında ölüme yakalanmışlardı ya da ölümüne ettikleri kavga sonucu birbirlerine kitlenmişlerdi. Kimse doğrunun ne olduğunu bulmak için fosili inceleme şansına sahip olamadı.
Ama bu durum değişmek üzere. Yıllarca süren ve fosillerin laboratuvarlarda ya da depolarda kilitli bırakılmasına sebep olan yasal savaşlardan sonra, ünlü fosil Raleigh’deki Kuzey Carolina Doğa Bilimleri Müzesi’ne (NCMNS) gidiyor. Özel vakıflar, şehir, ilçe ve eyalet hükümetleri dahil olmak üzere bağışçılar sayesinde, kâr amacı gütmeyen Kuzey Carolina Doğa Bilimleri Müzesi Dostları, açıklanmayan bir meblağ karşılığında müze adına “Düellocu Dinozorlar”ı satın alıyor.
(Şimdiye Dek Keşfedilmiş En Tuhaf 10 Kehribar Fosili)
Fosil, 2022’de, son teknoloji ürünü bir paleontoloji laboratuvarı da dahil olmak üzere müzede yeni açılacak bir alana yerleştirilecek. Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi’nde paleontolog ve NCMNS paleontoloji başkanı Lindsay Zanno, “Düellocu Dinozorlar” gerçekten on yıldan uzun süredir saklı kalmış bir mücevher.” diyor.
Paleontologlar, “Düellocu Dinozorlar” fosilinin kalıcı bir yuva bulmasını memnuniyetle karşılıyor. Denver Doğa ve Bilim Müzesi’nden paleontolog Tyler Lyson, “Bu fosiller üzerinde gerçek anlamda binlerce çalışma yapılacak.” diyor.
Smithsonian Enstitüsü Ulusal Doğa Tarihi Müzesi direktörü paleontolog Kirk Johnson, “Bu fosil çok ikonik bir örnek olacak.” diye de ekliyor.
Karanlıkta 14 yıl
Düellocu Dinozorların keşfi ve NCMNS’ye uzun yolculuğunun hikayesi, fosilin kendisi kadar dramatik.
2006 yazında Montana, Garfield Country’de güneşin battığı sırada, Clayton Phipps adında bir fosil avcısı hayatının buluşunu gerçekleştirdi. Phipps ve ekibi, Phipps’in kuzeni Chad O’Connor yamacın aşınmasıyla aşağı düşen Triceratops pelvisine ait kemik parçası bulduğu sırada, Lige ve Mary Ann Murray’nin sahibi olduğu Montana çiftliğinde araştırma yapıyordu. Aylarca süren kazı çalışmaları sonunda çikolata kahvesi rengindeki fosilin büyük ölçüde eksiksiz bir Triceratops ve onun yanı sıra komşu bir Tiranozor olduğunu ortaya çıkardı.
Phipps’in ekibi fosili kenevirden dokunmuş bez kumaş ve alçı ile koruduktan ve Murray’ın çiftliğinden aldıktan sonra, fosil, Montana, Fort Peck’teki özel bir laboratuvarın deposunda yıllarca kaldı. Phipps ve Murray bir müzeyi fosili satın almaya ikna etmeye çalıştı ancak herhangi bir alıcı bulamadı. Phipps, bazı paleontologların onun kazı ve kazı alanını kataloglama yöntemiyle ilgili itirazları olduğunu anımsadı.
ABD’de, federal topraklarda bulunan fosiller, ruhsatlı müzeler gibi onaylanmış depolarda tutulmalıdır. Ancak “Düellocu Dinozorlar” gibi özel mülklerde bulunan fosiller yasal olarak satın alınabilir ve satılabilir.
2013 yılında, Londra merkezli müzayedeci Bonhams, Phipps ve Murrayler’i fosili açık artırmaya çıkarmaya ikna etti. Alıcının kimliği üzerindeki kontrolü bırakma konusundaki karışık duygulara rağmen, Phipps ve Murray aileleri zararlarını karşılamak için bu fikri kabul ettiler. Ancak satış, 6 milyon dolarlık minimum fiyat teklifine ulaşamayan tekliflerle sonucunda yapılamadı. Düellocu Dinozorlar New York City müzayede evinden ayrıldı ve Long Island’daki bir depolama tesisine kaydedildi.
Yıllar sonra Zanno, Düellocu Dinozorlar’ı NCMNS’ye satma konusunda bilgi almak için, Güney Dakota ticari paleontoloji firması olan Black Hills Enstitüsü başkanı Pete Larson aracılığıyla Phipps’e ulaştı. Şubat 2016’da Zanno ve müze ekibinden oluşan bir ekip, Long Island’ın deposunu ziyaret etti ve bu anı hayranlık uyandırıcı olarak tanımladı.
“Bu örneklere bakarken neredeyse sokağın köşesinden çıkıp yanınızdan yürüyüp geçeceklermiş gibi hissedersiniz, onları hayattalarmış gibi görebilirsiniz.” diyor Zanno.
Müzakereler sorunsuz geçti, ancak Düellocu Dinozorlar Raleigh’e gitmeden önce, yıllarca süren zorlu ABD mahkeme savaşlarından geçmek zorunda kaldılar.
Mary Ann Murray, 2013 müzayedesinde çiftlikteki eski iş ortakları Jerry ve Robert Severson’ın bir dava açmak konusunda tehditte bulunduklarını söyledi. Murrayler 2005 yılında Seversonlar’ın arazideki hisselerini satın aldığında, Severson kardeşler arazinin temelindeki maden haklarının üçte ikisini elinde tutuyordu. Seversonlar, burada ellerinde tuttukları maden hakkının, Düellocu Dinozorlar’ın hissesinde ve satışlarından elde edilen herhangi bir kârda pay vereceğini savundu.
Yüzyılı aşkın süredir Montana’da fosiller, maden haklarına sahip olanların değil, bir mülkün arazi sahibine ait olduğu varsayımı ile toplanıyordu. Bu yüzden Murrayler, fosillerin maden olmadığına dair resmi bir karar almak için daha önceden Montana eyalet mahkemesine gitmişlerdi.
Eyalet dışından olan Seversonlar 2016’da davayı bir federal bölge mahkemesine taşıdı. Mahkeme Murrayler lehine karar verdi. Seversonlar bu sefer üst mahkemeye başvurdu. Phipps, Larson ve Murrayler’in şaşkınlığına rağmen, ABD Dokuzuncu Temyiz Mahkemesi Dairesi, 2018’de Seversonlar lehine karar vererek Düellocu Dinozorlar’ın çoğunluğunun hakkını onlara verdi.
Paleontologlar bu kararı felaket olarak gördü. Fosilleri madenlerle bir tutmak, sadece bir asırlık fosil sahipliği iddialarını alt üst etmekle kalmayacaktı, aynı zamanda belirli bir mülk için maden hakları o kadar parçalanacaktı ki gelecekteki kazılar için özel arazilerden izin almak neredeyse imkânsız hale gelecekti. Bu nedenle, kolay bir ittifakla, 2.000 üyeli Omurgalı Paleontoloji Derneği ve bir müzeler konsorsiyumu, Murrayler adına bir bilgilendirme yapmak üzere Montana toprak sahiplerinden oluşan bir gruba katıldı.
Royal Ontario Müzesi’ndeki omurgalı paleontoloji bölümünden David Evans, bu grupların ABD’de özel mülk olarak tutulan fosillerin ticaretinde her zaman aynı fikirde olmadıklarını, bu nedenle dava etrafında ‘olağanüstü bir toplanma’ gerçekleştirdiklerini söylüyor.
Phipps ve Murrayler ayrıca Montana eyalet yasama meclisine, fosil haklarının toprak sahiplerine ait olduğunu onaylayan bir yasayı yürürlüğe koymaları için baskı uyguladılar. Tasarı 2019’da oybirliğiyle kabul edildi, ancak devam eden federal dava nedeniyle yeni yasa Düellocu Dinozorlar için geçerli olamadı.
2019’da Dokuzuncu Daire, temyiz davasına tekrar bakmayı kabul etti ve Montana Yüksek Mahkemesi’nden fosillerin maden olup olmadığı konusunda fikir vermesini istedi. Mayıs 2020 tarihinde eyalet mahkemesi maden sayılmadıklarına karar verdi. Dokuzuncu Daire, haziran ayında, Murrayler’in Düellocu Dinozorlar’a ve onları satma hakkına sahip olduğunu onaylayarak NCMNS’nin satın alınmasının önünü açtı.
Dino Hunters’ın sunduğu Discovery Channel programına katılan Phipps programda, “Sonsuza kadar sürecekmiş gibi hissettirse de bunu bekliyordum, sonunda vardıkları yer konusunda daha mutlu olamazdım.” dedi.
Özel Fosil Satışı Tartışması
Düellocu Dinozorlar gibi özel olarak tutulan fosillerin hepsi kamu müzelerine giremiyor. Birçok bilim insanı için Düellocu Dinozorlar’ın satışı, Larson ve Black Hills Enstitüsü tarafından çıkarılan ünlü ve bilimsel açıdan önemli bir T. rex fosili olan Stan’in Ekim ayında NCMNS tarafından satın alındığı haberinin üstüne ilaç gibi geldi. Enstitü, mahkeme emriyle fosili açık artırmaya çıkarmak zorunda kaldı ve isimsiz bir alıcı -büyük olasılıkla özel bir koleksiyoncu- fosili 31,8 milyon dolara satın aldı.
Bu şaşırtıcı fiyat paleontologları öfkelendirdi; bilim insanlarının toprak sahipleriyle ilişkilerinin bozulacağından ve küresel fosil kaçakçılığının artacağından endişe ettiler. Fakat bu kötü haberin aksine, Evans, Düellocu Dinozorlar’ın satın alınmasını, özellikle Stan müzayedesinde olanların üstüne, paleontoloji için gerçekten harika bir haber olarak nitelendirdi.
Ancak bu haber tüm bilim insanlarını sevindirmedi. Wisconsin, Kenosha’daki Carthage College’da bir paleontolog olan Tiranozor uzmanı Thomas Carr, ABD’deki fosillerin ticari amaçla satılmasının yasaklanmasını savunuyor. Düellocu Dinozorlar’ın satın alınmasının bu tek ve biricik fosillerin etik olmayan ticaretini meşrulaştırdığı ve desteklediği konusundaki endişelerini sürdürüyor.
Carr, “Bu örneklerin gerçek bir müzede kendilerine yer bulması ve Stan’in yaptığı gibi ortadan kaybolmaması iyi, fakat öte yandan, onlara bir fiyat biçmek de neyin nesi?” diyor. “Bu satış bilim insanlarının ve müzelerin ticari fosil ticaretine aracı olup olmadıkları konusunu gündeme getiriyor.”
Carr, 40’tan fazla T. rex fosilinin (bilinen tüm fosillerin kabaca yarısı) özel veya ticari ellerde olduğunu ve bilimin erişiminin dışında kaldığını tahmin ediyor.
Tarih öncesi bir düello mu?
Artık Zanno ve ekibi Düellocu Dinozorlar’ı inceleyebildiğine göre, ikilinin gerçekten ölümcül bir mücadelede ölüp ölmediğine bir göz atmak da dahil olmak üzere yıllarca süren bilimsel çalışmalar başlayabilir.
Daha önceleri bulunan başka fosillerde hem avı hem de avcıyı görmek mümkün. 1971’de Polonyalı ve Moğol paleontologlar, bir kumul çöktükten sonra gömülen, birbirleriyle savaşan bir Velociraptor (Triceratops‘un erken kuzeni) ve Protoceratops buldular. Montana dinozorlarının kaderini açıklığa kavuşturmak için araştırmacıların, her bir dinozorun nasıl ve ne zaman gömüldüğünü ve her birinin diğerinin diş oyukları gibi açık bir şekilde yaralanma belirtileri taşıyıp taşımadığını tam olarak çözmeleri gerekecek.
En önemlisi Zanno ve ekibi, orijinal kazı alanını ziyaret etme izni aldı. Bu, fosilin nasıl oluştuğunu çözmeye çok yardımcı olacak. Zonna “Örneklerin keşfedildiği alana gidip bu verileri kendimiz toplayamazsak, o zaman örnekler bilimsel açıdan çok daha az değerli olurdu.” diyor.
Dinozorların gerçekten düello yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, fosil, her iki eski canlının muhteşem bir şekilde korunmuş örneklerini incelemek için eşsiz bir fırsat sunuyor.
Örneğin, tiranozor, T. rex‘in yumurtadan yeni çıkmış bir yavrudan yırtıcı bir hayvana nasıl geçiş yaptığına ışık tutabilir. Uzmanların çoğu, tiranozorun genç bir T. rex olduğunu düşünüyor, bu da onu türünün sadece birkaç fosilinden ve açık farkla en eksiksiz olanı haline getiriyor. Buna karşın Phipps, fosilin Nanotyrannus olduğunu, çoğu uzmanın aslında genç T. rex olduğunu düşündüğü tartışmalı bir cüce tiranozor türü olduğunu iddia ediyor.
Denver Doğa Bilimleri Müzesi’nden Lyson, “Bana göre buradaki daha büyük temel soru, onların neslinin tükenmesine yol açan dinozor çeşitliliği olmalı. Bence gerçekten, gerçekten önemli olan yer burası. Bir tane mi büyük tiranozor türü var yoksa iki mi?” diyor.
Hayvanların yumuşak dokularının bozulmasıyla oluşmuş olabilecek dinozor derisi izlerini ve kalıntı halelerini içeren kemiği çevreleyen kayanın içinde daha da fazla sır yatmakta. Paleontolojideki son gelişmeler sayesinde, geleceğin bilim insanları taşta, mide içeriğini, hatta dinozorların orijinal proteinlerinin kalıntılarını bulabilirler. Johnson, “Kemikleri ortaya çıkarmak ve bunu yaparken cildi tahrip etmemek çok karmaşık bir iş olacak.” diyor.
Phipps, ilk lolarak bilim insanlarının sonunda fosili görme şansı buldukları için rahatladı ve şimdiden Kuzey Carolina’ya yapılacak olan gezi için sabırsızlanıyor.
“Bir gün torunlarımı oraya götürmek ve şunu söylemek istiyorum, “Bak, o antik dinozorları bulan kişi büyükbaban. İstediğim şey hep insanların onları sonsuza dek görebilmesiydi.” diyor.
National Geographic. 17 Kasım 2020.
You must be logged in to post a comment Login