Arkeofili’nin 18 Ocak’ta yayınladığı defineci dosyasından sonra Türkiye genelinde süren kaçak kazılara ve definecilere karşı tepkiler büyüyor.
Arkeofili’nin 18 Ocak tarihinde definecilerin arasına sızarak elde ettiği bilgilerle hazırladığı dosya ile gündeme gelen kültürel miras tahribatına verilen tepkiler büyüyor. Tepkiler Twitter’da #kültürelmirasımızyağmalanıyor hashtag’iyle yayılıyor.
Türkiye’nin dört bir yanında canlı yayınla kazı yapan defineciler, dergi çıkartıyor, dernek kuruyor ve detektör satıyor. Hepsinden önemlisi ise internet üzerinden tarihi eserlerin satışını yapıyor.
Söz konusu haberin gündem olmasından sonra sosyal medyada örgütlenen defineciler, Arkeofili’ye tehditler savurmuş ve sosyal medya hesaplarında küfür içerikli sayısız yorum yapmışlardı.
Öte yandan son günlerde tarihi eser kaçakçılığından suçüstü yakalanan ya da gözaltına alınanlar arasında; polisler, ilçe emniyet müdürleri ve emekli yarbaylar bulunuyor.
Peki defineciliğin önüne nasıl geçilebilir? Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’a ve Arkeoloji ve Sanat Yayınları kurucusu arkeolog Nezih Başgelen’e sorduk.
“Arazi teşkilatları kurulmalı”
Konu hakkında görüş almak için kendisine ulaştığımız Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, defineciliğin Türkiye’nin bir ayıbı durumuna geldiğini söylüyor.
Öncelikle yasal mevzuatın daha açık ve uygulanabilir hale getirilmesi gerektiğini belirten Özdoğan, esas çözüm olarak yapılması gereken şeyin arazi teşkilatlarının kurulması olduğunu söylüyor.
“Arazi teşkilatları kurulmalı. Diğer ülkelerde olduğu gibi arazide dolaşacak donanımda, bölgesinde yetkili ve aynı zamanda sorumlu olmalı. Mevcut sistemimiz arkeologları müzeye tıkıyor, araziye çıkmak için izin almaları gerekir, kaçak kazıya müdahale yetkileri olmadığı gibi, bölgelerindeki tahribattan da sorumlu değillerdir.”
“Detektör kullanımının teşviki kabul edilemez.”
Arkeoloji ve Sanat Yayınları kurucusu arkeolog Nezih Başgelen ise, kültür varlıkları ve arkeoloji açısından ülkemizde yüzyıllardır en önemli sorunlardan birisinin definecilik faaliyetleri sonucu tahribat ve bulunan eserlerin yasa dışı yollardan yurt dışına kaçırılması olduğunu söylüyor.
“Günümüzde define amaçlı faaliyetlerin giderek arttığı ve verilen zarar ziyanın da her alanda yaygınlaştığı da gözlenmektedir. Dünyanın neresinde olursa definecilik faaliyetleri sonucu kontekstleri bozularak, belgelenmeden, gerekli verileri kayıt altına alınmadan arkeolojik eserlerin çıkarılması, yeri doldurulamayacak tahribata yol açmaktadır. Kültür varlıkları ancak uzmanları tarafından bilimsel yöntemlerle kazılıp değerlendirilerek yayımlandığında yararlı, kullanılabilir bir bilgi kaynağı olabilir. Tahribatın en önemli araçlarından biri haline gelen detektörlerin definecilik amacıyla kullanımının özendirilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.”
“İlkokuldan başlayarak eğitimi verilmeli”
Başgelen, definecilik ve tahribat konularına çözüm olarak ilkokuldan başlayarak koruma eğitimi verilmesi gerektiğini söylüyor.
“Kültür varlıklarının korunması, bilinçli insanın konusudur. Bu nedenle, öncelikle ilgili kitlelerin eğitilmesi gerekir. İlkokuldan başlayarak, lise ve dengi okulların sonuna kadar, eski eser ve doğa varlıkları sevgi ve bilincini yerleştirecek dersler, devamlı olarak okutulmalıdır. “
“Bunun yanı sıra yöneticilere, meslek içi kurslarda, halkla yakın ilişkisi bulunan kesime; öğretmen-imam, ayrıca yurt sathında kırsal alanda görev yapanlara jandarma, karayolları, köy hizmetleri, orman görevlilerine koruma eğitimi verilmelidir. TV, basın ve sosyal medya bu alanda eğitimin ve de kültür varlıklarını korumayı özendirmenin etkin araçları olarak kullanılabilinir.”
You must be logged in to post a comment Login