Cicero ve Catilina Komplosunun Hikayesi

Kargaşanın merkezindeki iki isimden biri olan Catilina neredeyse iflas etmiş bir aristokrattı, Cicero ise ünlü bir hatip ve devlet adamıydı.

Cesare Maccari’nin (MS 1840-1919) Roma senatörü Cicero’yu (MÖ 106-43) Roma senatosunda komplocu Catilina’yı suçlarken betimlediği bir fresk. (Palazzo Madama, Roma). (C: Macari, Cesare. “Cicero Denounces Catiline.” World History Encyclopedia)

Roma Cumhuriyeti ölüm sancıları içindeydi. Birkaç kısa yıl içinde, “ömür boyu diktatör” Iulius Caesar suikasta kurban gidecek ve bunun sonucunda hükümet kaosa sürüklenecekti. Uzun süren bir iç savaşın sonucu, bir imparatorun her daim tetikte olan gözetimi altında bir imparatorluğun doğuşuna yol açacaktı; ancak, aynı zamanda birçok kişisel özgürlüğün – insanların gurur kaynağı olan ve uzun bir mücadele ve çekişme tarihinin sonucu olan özgürlüklerin – kaybına da tanık olacaktı. Yine de, bu biraz daha ileri bir tarihte yaşanacaktı.

(İlgili: Cicero’nun Öldürülmesi, İmparatorluğu Nasıl Başlattı?)

Yıl MÖ 63 ve Roma şehri ve Cumhuriyet’in kuruluşu tehdit altındaydı. Şans eseri, bu kargaşanın ortasında, en azından kendi zihninde, bir adam onu kurtarmak için harekete geçmişti. 

Roma’nın ekonomik krizi

MÖ 63 yılında, Roma, batıda Hispanya’dan Orta Doğu’da Suriye’ye ve kuzeyde Galya’dan Afrika çöllerine kadar uzanan bir imparatorluğu yöneten, yaklaşık bir milyon nüfuslu bir şehirdi. Şehrin dışında, eyaletlerde, önümüzdeki birkaç on yıl sınırların güçlendirilmesi gerekecekti – Pompeius doğuda Pontus kralı Mithridates ile savaşırken, Iulius Caesar kuzeyde Galya ve Almanya’nın çeşitli kabileleriyle savaşmıştı, ancak Roma kendi evinde bir iç tehditle karşı karşıyaydı. İç cephedeki sıkıntılar, doğu illerinde gelişen sıkıntılardan kaynaklanmıştı.

Ticarette yaşanan önemli düşüş ve bunun sonucunda vergi geliri kaybı, daha varlıklı Romalıların birçoğunun borcunun artmasına neden olmuştu. Şehirde işsizlik yüksekti. Roma Senatosu, bir çözüme varamamış ya da çözüm bulmadaki isteksizliğiyle sessiz kalmıştı. Halk, geri dönüp sıkıntılara çare olacak bir kahramanın, yani her zaman popüler olan Pompeius’un özlemini çekiyordu. Ancak aynı zamanda, ciddi – ya da öyle görünen – bir huzursuzluk vardı; bir komploya yol açan bir huzursuzluk, sadece Roma’nın surları içinde yaşayan insanların değil, şehrin kendisini de tehdit eden sözde bir komplo. 

Catilina, Cicero’ya karşı

Buckargaşanın merkezinde iki adam vardı – Lucius Sirgius Catilina ve Marcus Tullius Cicero. Catilina neredeyse iflas etmiş bir aristokrattı, en açık sözlü düşmanı olan Cicero ise ünlü bir hatip ve devlet adamı olduğu kadar bir filozof ve şairdi. Catilina tanınmış aristokrat bir ailedendi – büyük büyükbabası İkinci Pön Savaşı’nda Hannibal’e karşı savaşmıştı – oysa Cicero Roma’nın dışında, başkentin güneydoğusundaki küçük bir şehir olan Arpinum’da (günümüzdeki adıyla Arpino) varlıklı, toprak sahibi bir aileden geliyordu. Bir hatip olarak ünlü becerilerini kullanabildiği parlak bir hukuk kariyerine sahipti. İnsanların Cicero’nun konuşmasını dinlemek için o sırada yaptıkları iş her ne olursa olsun bırakacakları söylenirdi.

Floransa’daki Uffizi Galerisi’nde sergilenen Cicero büstü. Cicero, Roma Cumhuriyeti’nin değerlerini güçlü bir şekilde savunmasıyla ve Iulius Caesar’ın ve ardından Marcus Antonius’nin somutlaştırdığına inandığı tiranlığı reddetmesiyle hatırlanıyor. (C: Scala, Florence)

Cicero, Catilina tarafından tasarlanan ve birkaç seçilmiş yetkilinin öldürülerek şehrin yakılmasını amaçlayan bir komployu açığa çıkardıktan sonra, iki adam birbirleriyle çatıştı. Şehre yönelik bu sözde saldırının amacı, zenginler kadar fakirler de dahil herkes için borcun ortadan kaldırılması olacaktı.

Bazılarına göre, ortaya çıkan kaos, Catilina’nın tutkuyla arzuladığı liderlik rolünü üstlenmesini de sağlayacaktı. Komplonun ortaya çıkarılması, tarihçi Mary Beard’ın “SPQR: A History of Ancient Rome” adlı kitabında “ideoloji ve hırs” arasında bir çatışma olarak adlandırdığı şeyi getirecekti. İddia edilen komplonun keşfi, Cicero’nun siyasetteki uzun ve seçkin kariyerinin zirvesi olacaktı, aynı zamanda bir kesimin övgüsünü kazanırken bazılarının da kınamasına maruz kalacaktı.

Catilina’nın karanlık geçmişi

Cicero ve Catilina, ilk olarak MÖ 64’teki konsüllük seçimleri sırasında karşı karşıya gelmişti. Catilina, seçimi kazanmak için başkalarından aldığı finansman desteğinin yanı sıra kendi parasını da kullanmış – aslında daha çok borca girmişti, ancak üçüncü olmuştu. Ne yazık ki, bir “yabancı” olan Cicero’ya ve Gaius Antonius Hybrida’ya yenilmişti.

Gerçekte, Hybrida’nın itibarı Catilina’dan biraz daha iyiydi. Pek çok kişi tarafından yozlaşmış olarak kabul edilen Catilina, bir keresinde Senato tarafından ihraç edilmiş ve rütbesi elinden alınmıştı. Cicero, üstün hitabet becerilerini Catilina’nın lekelenmiş karakterini sorgulamak için kullanmış ve bu da Catilina için seçime mal olmuştu. Komplo açığa çıkmadan önce bile Cicero, Catilina’yı sıkıntılı şehir için ciddi bir tehdit olarak görmüştü. Cicero hem “hukukun üstünlüğüne hem de anayasanın korunmasına” inanırken, Catilina kendisini yoksulların, iflas etmiş eski askerlerin ve mülksüzleştirilmişlerin savunucusu olarak görüyordu.

Sıradan bir gözlemciye göre Catilina, konsüllük için çok uygun görünüyordu: Sosyal Savaşlar sırasında (MÖ 89-91) orduda Pompeius’un babasıyla birlikte hizmet etmişti ve hem praetor hem de vali olmuştu. Hatta Iulius Caesar’ın desteğine sahipti (ancak Caesar daha sonra bunu iptal edecekti). Fakat Catilina’nın daha karanlık bir tarafı vardı. Afrika’da vali olduğu dönemde şantaj suçlamalarından açıklanamaz bir şekilde beraat etmesine rağmen, hem eşinin hem de oğlunun esrarengiz ölümüyle ilgili ciddi söylentilerden muzdaripti. Dedikodu ve imalara rağmen, MÖ 64’te konsüllüğe aday olmak için Marcus Licinus Crassus’tan destek ve para almayı başardı, ancak Cicero ve Antonius Hybrida’ya karşı yarışı kaybetti. 

Cesare Maccari’nin Catilina’yı suçlayan Cicero tablosundaki depresif ve endişeli Catilina’nın tasviri. (Palazzo Madama, Roma). (C: Macari, Cesare. “Cicero Denounces Catiline.” World History Encyclopedia)

Seçimi kazanan Cicero, Catilina’nın yakın arkadaşı olan eş-konsül Antonius’un çok az müdahale edeceğinden emin olmuştu. Herhangi bir seçilmiş göreve aday olmak maliyetli olduğundan, Cicero, Antonius’a, konsüllük süresi sona erdikten sonra, mali durumunu telafi edebileceği Makedonya valiliği gibi kazançlı bir konuma sahip olabileceğine söz verdi; Makedonya’da geçirdiği süre kısaydı çünkü zorla çıkarılacak ve sonunda sürgüne gönderilecekti. Cicero, MÖ 1 Ocak 63’te konsül olarak göreve başladı.

Komplo

Seçimden ve Catilina’nın yenilgisinden kısa bir süre sonra, Cicero, kendisi de dahil olmak üzere hükümetin önde gelen birkaç yetkilisine suikast düzenlenip şehrin yakılacağına dair bir komplo planının ayak seslerini duymaya başlamıştı. Birçok kişinin ilk başta gerçekliğini sorgulayacağı bu bilgi, Catilina’nın arkadaşı Quintus Curius’un sevgilisi Fulvia adında bir kadından gelmişti. İddiaya göre, Curius bir borç batağındaydı ve Fulvia’nın kendisini terketmesini engellemek için, para sorunlarının yakında sona ereceğini söyleyerek komploya dair bilgiler vermişti.

Fulvia hemen Cicero’nun eşi Terentia’ya ve o da Cicero’ya anlattı. Ancak çok az kişi Cicero’ya inanmıştı. Senato, söylenti dışında çok az kanıtı olduğunu ve her şeyi abarttığını söylemişti. Onlara göre “bir korku atmosferi yaratıyordu.” Ancak Cicero, bu haberin doğruluğuna kesinlikle inanıyordu ve hatta kendisi için bir koruma bile tutmuştu – ki bu akıllıca bir karar olacaktı, MÖ 7 Kasım 63’te gerçekten de hayatına kastedildi. Neyse ki Fulvia onu bir saldırı olasılığı konusunda uyarmıştı ve o da önlemini almıştı. 

İspat mektupları

Bu sıralarda çeşitli Romalı senatörlere hitaben bir dizi imzasız mektup Crassus’a teslim edildi; mektup onu Roma’yı terk etmesi konusunda uyarıyordu. Crassus, iki senatör eşliğinde doğrudan Cicero’ya gitti. Crassus, mektupların isimsiz bir kaynaktan geldiğini söyledi, ancak çoğu kişi, bu kişinin Cicero ve Catilina’nın, bir arkadaşı – Caelius – olduğuna inanıyordu. Cicero, 20 Ekim’de Senato’yu topladı ve mektupları, hitap ettikleri birkaç senatöre teslim etti. Her mektup aynı şeyi içeriyordu: entrikayla ilgili bilgiler ve şehri terk etme talimatları.

Bu arada, kıdemli askerler ve yoksullardan oluşan silahlı kuvvetler kuzeyde toplanıyordu. Catiline 8 Kasım’da Senato huzuruna savunma vermeye çıktı ve her şeyi inkar etti, hatta Cicero’ya sözlü olarak saldırdı. Bununla birlikte, kendisini suçlayanları yatıştırmak için, mahkemeye çıkarılmadan sürgüne zorlandığını iddia ederek ev hapsine girmeyi teklif etti – teklifinde Cicero’nun evinde kalmak da dahildi. Daha sonra, şehrin her yerinde ayaklanma çağrısı yaptıktan sonra, gece 300 adamla birlikte kaçarak Etruria’daki Faesulae’ye gitti ve komplocu arkadaşı Caius Manlius’a katıldı. Bunu öğrenen Senato, her iki adamı da halk düşmanı ilan etti.

Komplocular tutuklandı

Şehrin dışında şekillenen komplonun durumu hakkında daha fazla bilgi, beklenmedik bir kaynaktan geldi. Galyalı Allobroglar, ödemek zorunda kaldıkları külfetli vergilerden kurtulmak için Senato’ya başvurmak üzere şehirdelerdi. Birkaç komplocu, onlarla yüz yüze geldi ve onları Galya’da bir isyan başlatarak planlarına katılmaya çağırdı. Galyalılar şehri terk ettikten sonra, Caius Pomptinus tarafından yakalanarak geri getirildiler ve sonunda öğrendikleri her şeyi – isimler, yerler ve planlar – Cicero’ya anlattılar. Sonunda Senato komplonun ciddiyetine ikna oldu; bunu kısa süre sonra Roma’da kalan komplocuların tutuklanması izledi. Komploculardan biri olan Gaius Cornelius Cethegus’un evinde mızraklar, bıçaklar ve kılıçlar da dahil olmak üzere çok sayıda silah bulundu. 5 Aralık’ta Senato, gözaltındaki beş komplocunun cezalandırılmasını tartışmak için Concordia Tapınağı’nda toplandı. 

Concordia Tapınağı’nın günümüze ulaşabilen kalıntıları. (C: Wikimedia Commons)

Catiline’in bir arkadaşı ve bir noktada komplocu olmakla suçlanan biri olan Iulius Caesar, Cicero’nun derhal infaz, yani yargılanmadan infaz önerisine karşı çıktı. Konsül seçilen Junius Silanus bile infazı destekliyordu. Cicero, Forum’un dışında toplanan halka karşı pozisyonunu savunabilmek için duruşmaları kısaca kaydettirdi. Sezar, komplocuların bir duruşma yapılabilene kadar hapsedilmelerini önerdi. Roma hapishaneleri olmadığı için para cezaları, sürgün ya da ölüm olağan cezalardı. Komploculara sempati duymasa da Senato’nun aceleci davranmaması gerektiğini açıkladı. Tarihçi Suetonius, “The Twelve Caesars” (Oniki Caesar) adlı eserinde şöyle yazmıştı:

“Catilina Komplosu gün ışığına çıktığında, seçilmiş Praetor Caesar dışında tüm Meclis, Catilina ve ortakları için ölüm cezası talep etti. Yalnızca Caesar, her birinin farklı bir şehirde hapsedilmelerini ve mülklerine el konulmasını önerdi.”

Öneriyi dinleyen Senato, Caesar’la aynı fikirde olmak üzereydi ki, Genç Cato olarak bilinen Marcus Porcius Cato konuşmak için ayağa kalktı. Caesar’ın dostu değildi ve Senato içinde güçlü, muhafazakâr bir grup olan iyimserlerin bir üyesiydi. Heyecan verici ve sabırsız bir konuşma yapan Cato, Cicero ile aynı fikirdeydi – idam tek seçenekti. Senato kabul etti, yargılanmadan idam edileceklerdi. Duruşma alışılagelmiş ve yasa tarafından dikte edilmiş olsa da, Cicero acil durum yetkilerini kullanarak kararı destekledi ve yargılamadan vazgeçti. Beş adamın her biri, Forum’da bir zamanlar depo olarak hizmet veren eski bir bina olan Tullianum’a götürüldü. Bir cellat tarafından ilmikle boğuldukları küçük, pis ve kötü kokulu bir odaya zorla götürüldüler. Dışarıdaki kalabalığa seslenen ve “anavatanın babası” anlamına gelen “pater patriae” olarak selamlanan Cicero, “Vixere!” (yaşadılar) diye haykırdı. Ancak bu övgü kısa sürdü. Pek çok kişi, bir kişinin adil yargılanma hakkını açıkça ihlal eden bir karar olarak yürütme yetkilerini apaçık bir şekilde kullanmasını sorgulamaya başladı. 

Komplonun ardından

Ordusuyla birlikte Apenin Dağları’ndan kaçmaya çalışsa da yakalandı. 20.000 olduğu varsayılan askerlerinin dörtte üçü onu terk etmişti. Yenildi ve öldürüldü. Komplo sona erdi. Bir konsül, yazar ve şair olarak başarılı olmasına rağmen, Cicero, Catilina’ya karşı mücadelesinin her zaman en büyük başarısı olduğuna inandı. Birkaç hafta öncesinde, suikast girişiminden sonraki gün olan MÖ 8 Kasım 63’te yaptığı ve çok alıntılanan bir konuşmasında Cicero, Catilina’yı küçümsediğini ifade ediyordu: “Catilina, daha ne kadar sabrımızı suistimal etmeye devam edeceksin?”

Neredeyse yirmi yıl sonra, şehir ve Cumhuriyet başka bir iç savaşın ortasındayken, Cicero’nun hayatı bir kez daha tehlikedeydi ve bu sefer sonunda onun ölümüne yol açacaktı. Ne yazık ki, kendisini Romalı komutan ve Caesar’ın yakın arkadaşı Marcus Antonius’a düşman etmişti. “Özgürlük Düşmanına Saldırı” başlıklı bir yazısında, Catilina’nın komplosunu açığa vurduğuna atıfta bulunarak şunları yazmıştı:

“Genç bir adamken devletimizi savunan ben, yaşlılığımda da onu terk etmeyeceğim. Catilina’nın kılıçlarını gözümde büyütmediğime göre, sizinkilerden de [Marcus Antonius’a ithafen] gözüm korkmayacak. Aksine, eğer ölümüm ulusumuzun özgürlüğünü kurtaracaksa, eğer Roma’nın uzun süredir acı çeken halkının sancılarından nihai olarak kurtulmasını sağlayacaksa, seve seve kendimi feda ederdim.”

Cicero, yaşlılığında bile Cumhuriyetin ve ideallerinin açık sözlü bir savunucusu olmaya devam etti. Ne yazık ki, Antonius’u kendine düşman ederek kendi kaderini belirlemişti. 7 Aralık MÖ 43’te yakalandı, öldürüldü ve başı kesildi.


World History Encyclopedia. 3 Şubat 2016.

You must be logged in to post a comment Login