İstanbul’un ilçelerinde yürütülen yüzey araştırmaları sırasında, Beykoz’da muhtemelen tarih öncesi dönemlere ait falluslar bulundu.
Doç. Dr. Emre Güldoğan başkanlığında, 2013’ten itibaren Silivri, Çatalca, Büyükçekmece, Beylikdüzü, Gaziosmanpaşa, Sarıyer, Beykoz, Kartal, Pendik, Maltepe, Sancaktepe, Sultanbeyli, Tuzla, Şile ve Çekmeköy’de yürütülen İstanbul İli Yüzey Araştırmaları (İstYA) Projesi bu yıl da devam etti.
Geçen yılki çalışmalarda tarih öncesi dönemlere ait yontma taş buluntuların yanı sıra, taşınabilir kaya sanatı örnekleri olarak adlandırılan işlenmiş insan yüzü biçimli taş, hayvan biçimli kırık taş figürü ile üzeri çizili iki taş nesne bulan Güldoğan’ın, bu yıl da Beykoz’da devam ettiği yüzey araştırmasıyla önemli yeni buluntular açığa çıkarıldı.
(İstanbul’da Paleolitik Dönem Taşınabilir Kaya Sanatı Bulundu)
Bu yılki araştırmalarda tarih öncesi dönemlere tarihlenen yontma taş buluntularıyla birlikte bölgede ilk kez karşılaşılan inanç veya kült ile ilişkilendirilebilecek yeni buluntular tespit edildi. İki taş figürin ile dört fallus örneğinden oluşan buluntular, İstanbul’un kültür tarihi ve ülke arkeolojisi açısından önemli bir değere sahip.
İnsan elinden çıkmış 6 eser
Doç. Dr. Emre Güldoğan, Avrupa yakasında 6, Anadolu yakasında da 9 olmak üzere İstanbul’da 15 ilçeyi kapsayan projenin geçen yıl Beykoz’da başlatıldığını belirterek, bir insan yüzü biçimli, iki üzeri çizili iki taş nesne ile taş figürin bulunduğunu söyledi.
Bu yıl da yapılan çalışmalarda, geçen yılki örneklerin devamı olarak nitelendirilebilecek iki adet figürin ile fallus olarak adlandırılan, inanç veya kültle ilgili dört taş nesne bulunduğunu belirten Güldoğan, “Bu hem çalışmanın devamlılığı açısından hem de buluntuların Beykoz’daki aynı bölgede bulunması sebebiyle önem arz etmekte. Eserler üzerinde uzmanlarla yaptığımız görüşmeler ve kendi değerlendirmelerimiz sonucunda söz konusu buluntuların hem formlarının hem de üzerindeki izlerin 2018’deki örnekler gibi insan elinden çıktığı belirlendi.” dedi.
Güldoğan, bölgede ilk kez tespit edilen ve kült veya inançla ilişkilendirilebilecek dört adet fallus örneğine bakıldığında ikisinin tamamlanmış, ikisinin ise fallus formunda tasarlanmış ancak tamamlanmamış eserler olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
“Aynı bölgeden gelen dört adet fallusun olasılıkla sivri uçlu bir aletle şekillendirildiği ve kenarlarında düzeltme işlemleri yapıldığı, ayrıca belirli yerlerinde yine doğrusal çizgilerle açılmış izler olduğu görülmekte. Örneklerden bir tanesi oldukça natüralistik bir durum göstermekte. Figürin olarak adlandırılan eserlerden bir tanesinin özellikle zemine oturduğu düşünülen kısmında işleme izleri oldukça belirgin olarak yapılmış. Eserin ön yüzeyinde ve yan kenarlarında düzeltmeyle oluşturulan kavislerle, işlemeden dolayı oluşan yükselti ya da kabartı olarak değerlendirilebilecek izler net bir biçimde görülebilmekte. Figürin olarak nitelendirilen diğer eserde ise doğal bir taşın zaman içinde aşınması sonucu oluşan kırık alanlarının üzerinde insan eliyle derinleştirildiği düşünülen izler göze çarpmakta. Olasılıkla bir figürin olarak tasarlanan taşın üst kısmında olan izler sivri uçlu bir alet veya iple yapılmış izlenimi vermekte olup, bu alanın figürinin baş kısmını oluşturduğu düşünülmekte. Baş ile gövdeyi ayıran derin izlerin ardından verev olarak gövde ile alt kısmı ayıran ikinci bir iz dikkat çekmekte. Üstteki ize oranla daha hafif bir biçimde işlenen bu kısım dışında baş kısmının her iki yanında göz çukuru oluşturmaya çalışıldığını düşündürtecek izler de görülmekte. Taşın dış yüzeyinde belirli noktalarda, sivri uçlu bir alet yardımıyla açıldığı düşünülen ve birbirini takip eden noktalar şeklinde izler dikkat çekmekte.”
İstanbul’un tarih öncesi dönemine ışık tutacak.
Benzerlerine tarih öncesi dönemlerde dünyanın farklı bölgelerinde rastlanılan bu buluntuların, İstanbul’un tarih öncesi dönemlerdeki rolünün anlaşılmasında önemli katkılar yapacağını dile getiren Güldoğan,
“Tarih öncesi dönemlerle ilgili çalışmalar yapıyoruz. Paleolitik, Epipaleolitik, Neolitik, Kalkolitik dönemleri araştırıyoruz. Bu buluntular dışında zaten bölgede yontma taş olarak Alt Paleolitik dönemden Neolitik dönemin sonuna kadar olan buluntularla karşılaşıyorduk. İstanbul Boğazı’nın bulunduğu bölge geçiş bölgesi. Beykoz’da İstanbul’a geçişin yapılacağı Şile’den sonra en önemli noktalardan biri. Buluntular, hem bu bölgede daha önce yapılan çalışmaların olmaması hem de bu sonuçlarla o rotanın da ne şekilde olduğunu görmemiz açısından da önemli.”
Emre Güldoğan, 15 ilçeden 4’ün de yüzey araştırmasının tamamlandığını belirterek, buluntulardan yola çıkarak bir kazı projesi başlatmayı planlıyoruz. Kazı da yapılsa İstanbul’da yüzey araştırması devam edecek.” dedi.
AA
You must be logged in to post a comment Login