Aydınlanma çağı, 17. ve 18. yüzyılların sonlarında bilimin yeşerdiği ve ABD ve Fransa’da devrimlerin gerçekleştiği bir zaman dilimiyken, aynı zamanda milyonlarca insanın Afrika’dan Batı Yarımküre’ye taşındığı ve köleleştirildiği bir dönemdi.
Rochester Üniversitesi’nde tarih profesörü Dorinda Outram, “The Enlightenment: Third Edition” (Cambridge University Press, 2013) isimli kitabında, “Aydınlanma’yı iç içe geçmiş ve bazen de birbiriyle savaşan bir dizi sorun ve tartışma olarak düşünmek yararlı olabilir.” diyor.
Büyük fikirler
Cambridge Üniversitesi’nde siyasal düşünce tarihi profesörü John Robertson, “The Enlightenment: A Very Short Introduction” (Oxford University Press, 2015) kitabında, “İngilizce ‘Aydınlanma’ teriminin kendisi bir çeviridir, 18. yüzyılda kullanımda olan iki farklı terimden, Fransızca lumières ve Almanca Aufklärung sözcüklerinden 19. yüzyılın sonlarında alınmıştır. Bu iki sözcükte ortak olarak bir ‘ışık’ kavramı vardır.” diyor.
(Milyonlarca Ölümden Sorumlu Kara Ölüm Nedir?)
Bu sözde ışık zamanlarında, birkaç büyük fikir popüler oldu. Hükümdarlara, özellikle de mutlak hükümdar fikrine, anlık bir hevesle kanun çıkarabilecek olanlara artan bir şüphecilik vardı. Ayrıca bireysel hak ve özgürlüklere artan bir destek vardı. Thomas Paine (1737-1809), “Common Sense” adlı hicivinde şöyle der: “Kralların sarayları, yıktıkları mutluluk köşklerinin harabeleri üzerine inşa edilmiştir.”
Bu fikirler, Fransız Kralı XVI. Louis’in kafasının kesildiği ve Fransa’da bir cumhuriyetin kurulduğu Fransız Devrimi’nin (1789-1793) ateşlenmesine yardımcı oldu. XVI. Louis ve ataları Fransa’yı, Fransız hükümdarının gücünün bir amblemi olarak hizmet veren zengin Versay Sarayı’ndan mutlak krallar olarak yönetmişlerdi. Monarşiye karşı şüphecilik ABD’de de büyüdü, en sonunda Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda (1775-1783) İngilizleri yendikten sonra ABD bir cumhuriyet haline geldi.
Bu dönemin başlarında insanlar da güçlü siyasi güce sahip dini otoritelerden bıkmışlardı ve din özgürlüğü fikri giderek daha popüler hale geliyordu. Vestfalya Barışı, 1648’de Otuz Yıl Savaşını sona erdiren barış antlaşmaları dizisi, papanın Avrupa çapında gücünü azalttı. Dini güçteki bu azalma, özellikle Fransız Devrimi sırasında, 18. yüzyıla kadar devam etti. Buna ek olarak, ABD bağımsız olduğunda, anayasada “Kongre bir dinin kurulmasına ilişkin ya da din uygulamalarını yasaklayan hiçbir yasa yapmayacak” diyerek ulusal bir din benimsemeyi reddetti.
Bu zaman dilimi, doğal fenomenleri açıklamak için din yerine bilimi anlama ve kullanma konusunda da giderek artan bir ilgi gördü. Isaac Newton, Daniel Fahrenheit, Benjamin Franklin ve Alessandro Volta, Aydınlanma döneminin bilim insanlarından ve mucitlerden sadece birkaçı. Onların elektriği anlamadaki ilerlemeleri gibi keşifleri, sanayi devriminin ve bugün içinde yaşadığımız dünyada kullanılan teknolojilerin önünü açtı.
Bilimin ilerlemesine adanmış yeni kurumların ortaya çıkışı, bilginin Avrupa’ya yayılma hızını körükledi. Bununla beraber, yeni, daha verimli baskı teknikleri ile bilgiyi yaymak her zamankinden daha kolay ve ucuz hale geldi. Örneğin, 1751 ve 1772 yılları arasında Fransa’da yayınlanan Encyclopédie’nin her bir cildi çok miktarda bilgi içeriyordu ve hem Fransa’dan hem de başka yerlerden binlerce abonesi vardı. Kahve evleri Avrupa’da modaya uygun hale geldi ve kahve evleri müşterileri bir fincan kahve fiyatına, gazeteler ve kurgu romanlar gibi o an hangi materyaller mevcutsa okuyabilirdi, bu da yazılı materyali toplumun tüm üyeleri için daha erişilebilir hale getirdi.
Ekonomiye daha fazla ilgi vardı. Bu alanın en dikkat çekeni, İskoç filozof Adam Smith’in 1776’da “Ulusların Zenginliğinin Doğası ve Sebepleri Üzerine Bir İnceleme” adlı eseriydi. Smith, bu önemli kitapta piyasaların nasıl çalıştığını ve merkantilizmi eleştirdi – Avrupa’nın büyük bir kısmı gümrük vergilerini yüksek tutma eğilimindeydi ve bu nedenle ülkeler arasındaki ticaret zayıflıyordu. Bazı uzmanlar Smith’i modern ekonominin kurucusu olarak görüyor.
Daha fazla insan savaş ve işkenceyi eleştiriyordu. Fransız yazar Voltaire’in (1694-1778), 1759’da yayınlanan “Candide” isimli ünlü romanıyla bu kötülükleri dile getiriyordu. Romanın kahramanı Candide, hayatının başlarında aşk ve romantizmi, daha sonra ise yarattığı zalimliği ve işkenceyi ilk elden tadar.
Kölelik
Aydınlanma, bilimsel gelişmelerin ve hükümdarlara ve dine karşı şüpheciliğin büyüdüğü bir dönem iken, aynı zamanda köle ticaretinin geliştiği bir dönemdi. Milyonlarca insan köleleştirildi ve zorla Afrika’dan Batı Yarımküre’ye taşındı. Birçoğu köle gemilerdeki sıkışıklıktan dolayı yolculuktan sağ çıkamadı ve daha da fazlası Batı’da karşılaştıkları zorlu çalışma koşullarında öldü. Köle gemilerinin seferleri 19. yüzyıla kadar devam etti.
Aydınlanma’dan etkilenen ve Bağımsızlık Bildirgesi’nde “tüm erkeklerin eşit yaratıldığını” yazan eski ABD başkanı ve Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin ana yazarı olan Thomas Jefferson’ın bile köleleri vardı.
Outram, köleliğin gelişmesinin bir nedeninin de ondan kazanılabilecek çok miktarda para olduğunu yazdı. Güney ABD, Karayipler ve Güney Amerika’daki fabrika sahipleri, “parayı kırmak” için kölelerin emeğini sömürdüler. Gemi inşa endüstrisinde köle gemilerinin inşası ve bakımından sorumlu olanlar ve köle taşımacılığını finanse etmek için para ödünç veren finans şirketleri de bu büyük paralardan nasiplerini aldılar.
Terör
Birinci Fransız Cumhuriyeti’nin de Aydınlanma fikirleriyle çelişen politikaları vardı. 1793 ve 1794 arasında, Fransa’da “terör” adı verilen bir dönem meydana geldi.
Bu süre zarfında, Fransa’nın çiçeği burnunda hükümeti devrilmekten korktuğu için, düşman olarak algıladığı kişileri tutukladı ve idama sürükledi, bu da binlerce insanın infazına yol açtı. Bu dönem, hükümeti resmen çürüttü ve sonunda Fransa’nın imparatoru olacak Napolyon Bonapart’ın yükselişine yol açtı.
Live Science. 12 Eylül 2019.
You must be logged in to post a comment Login